O, ulusal bir kahramandı.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sadece Kıbrıslı Türklere yaşam veren, soluk aldıran insan değil, Türkiye için de ulusalcılığın simgesi bir büyük önderdi…Sadece KKTC’de değil, Türkiye’de de hırpalanan ve aşağılanan ulusal değerlerin arkasında bir kale gibi duran kahramandı o… Bu ulusalcı kimliğiyledir ki hem Kıbrıs’ta M.Ali Talat zihniyeti, hem de Türkiye’de AKP Hükümeti hiçbir zaman sevmedi onu…

Merhum Denktaş, bilindiği gibi Yunan destekli Rum işgaline karşı Türk Mukavemet Teşkilatını kuranlardandır. Genç bir avukat olarak başladığı bu mücadelede, Kıbrıs Türklerini ayakta tutan ve dolayısıyla Türkiye’nin Kıbrıs’ta tutunmasını sağlayan üç-beş kişiden birisi ve belki de en önemlisidir. Dr. Fazıl Küçük’ten sonra devraldığı bayrağı, layıkıyla ve hep yükseklerde tutarak şerefle yaşamış ve şerefle ölmüştür.


20 Temmuz 1974 – ŞAFAK SÖKERKEN KIBRIS SEMALARI;

Rauf Denktaş; “-Allah’ım Geldiler .. Geldiler..”
“-Gökten iniyorlar.. Yağmur gibi..”
*
Rauf Denktaş anlatıyor.;
Harekatın bir gün öncesi… Saat: 19.45
Büyükelçi Asaf İnhan Bey aradı, seni bekliyorum mesajı verdi.
Birkaç yüz metrelik mesafe sanki millerce uzun geldi bana.
Asaf Bey gülerek; “-Gel bakalım Denktaş Bey, beklediğin gün geldi…’ dedi.
Elime küçük bir kâğıt uzattı… “-Evet, yarın sabah saat beşte geliyorlar…”
Başımın uğuldadığını hissettim. Sarılarak ağlaştık.
Geliyorlardı. Kurtulacaktık artık.

Ancak Türk Milleti, özellikle de mevcut iktidar, Rauf Denktaş’ın kıymetini yeterince takdir edememiş ve onu üzmüştür. Kıbrıs görüşmeleri konusunda Denktaş’ı, uzlaşmaz ve inatçı kabul ederek önünü kesmeye çalışmış, Türk Milliyetçisi Denktaş’a karşı Marksist kökenden gelen Mehmet Ali Talat’ı desteklemiştir. Namı diğer Kel Talat’ı.

Annan Planı’nın kabulü için Kıbrıs Türklerine açıkça baskı yapmış ve Denktaş ve taraftarlarının “Hayır” kampanyasına karşı gelmiştir. Hatta Denktaş ve hayırcılara destek vermek için Kıbrıs’a giden bir avuç Türk Milliyetçisi ve ülkücüye Hüseyin Çelik’in ağzından “Bir avuç serseri” diyebilmiştir. Ancak merhum Denktaş, bunların hiç birisine alınmamış ve Türkiye’ye sürekli olarak “Annemdir, döver de sever de” anlayışı içinde yaklaşmıştır.

Örneğin Sayın Başbakan’ın, Kıbrıs Türkleri için kullandığı “Besleme” tabirine karşı Mehmet Ali Talat’ın öncülüğünde yapılan Türkiye aleyhtarı gösterilere ve “Türkiye Kıbrıs’tan s.ktir git” şeklindeki açılan çirkin ve nankörce açılan pankartlara en sert tepkiyi yine Büyük Lider Rauf Denktaş göstermiştir. Mevcut iktidar, işte böyle büyük bir liderin ve büyük bir insanın kadrini bile yeterince takdir edememiştir.

Bilindiği gibi Annan Planı’na Kuzey Kıbrıs Türk Halkı “EVET” derken, Güney Kıbrıs Rum Halkı “HAYIR” demiştir. Sonunda geldiğimiz noktada, KKTC, biraz daha zayıflamış ve biraz daha tecrit edilmiştir. Kanaatimizce eğer Rauf Denktaş’ın görüşlerine riayet edilip, Annan Planı’na KKTC de “HAYIR” deseydi, bugün Rumlar bu kadar şımaramaz, mesela Rumlar, KKTC’yi ve Türkiye’yi hiçe sayarak, Kıbrıs karasuları içinde ABD ve İsrail şirketleriyle petrol ve doğalgaz arayamazdı. Ben inanıyorum ki; Denktaş, izleyeceği kurnazca politikalarla mutlaka bunlara engel olu, en azından oyalardı. Bu bakımdan ben, mevcut iktidarın ve AKP’ye mensup politikacıların, Merhum Denktaş’ın arkasında söyledikleri sitayişkâr ve övgü dolu sözlerin, dilek ve temennilerin takiyyeden öteye gitmediğine inanıyorum. Çünkü AKP iktidarı bu kahraman adamı çok üzmüştür çok…

1930’da İstanbul’da başlayan eğitim hayatı İngiltere’de bitti
Eğitimi için 1930 yılında İstanbul’a gönderilen Denktaş, Fevzi Ati Lisesi’ne başladıysa da, Kıbrıs’a döndü ve liseyi orada bitirdi. 1941 yılında eğitimini Lefkoşa Kıbrıs Okulu’nda tamamladıktan sonra çeşitli görevlerde bulundu. Tercümanlık, memuriyet ve en son olarak da öğretmenlik yaptı. British Council bursuyla İngiltere’de hukuk eğitimi gören Rauf Denktaş, mezun olduktan sonra Kıbrıs’a döndü ve avukatlık yapmaya başladı.

Denktaş’ın Anayasa Konseyi üyeliğinden savcılığa giden kariyeri
Son yıllarında kendisi için ‘statükocu’, ‘Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün asıl nedeni’ gibi eleştiriler yapılsa da, Rauf Denktaş’ın tek bir davası vardı, ve hayatını ona adamıştı. Gençlik yıllarında Türkiye’ye, İngiltere’ye eğitime gitmiş, meslek sahibi olmuş ancak Kıbrıs’tan kopamamıştı. Kıbrıs’ta Türklerin bağımsız şekilde bir devlet sahibi olması adına, 20’li yaşlarından itibaren sokaklara karışmış, her zaman en önde durmuştu.

İngiltere’den döndükten sonra Kıbrıs Valisi tarafından kurulan Anayasa Konseyi’nde çalışan Denktaş’ın, sonrasında bu birimin kapatılması üzerine buradaki görevi sona erdi. Türk yetkililerin baskısı sonucunda Kıbrıs’ta bir Türk İşleri Masası kuruldu. Ancak Türk İşleri Masası’nın uygulamalarını sürdürebilmesi için Başsavcılık kararı gerekiyordu, Kıbrıs’ta ise Başsavcılıkta Türk yoktu. Denktaş buradan ayrıldı ve daha az bir maaşla yardımcı savcı olarak göreve başladı. Kısa bir süre sonra da savcılığa terfi edecekti.

1957: Denktaş aktif politik mücadeleye katılıyor
Rauf Denktaş, 1957’de İngilizlerin Ada’yı 5-10 sene içinde Rumlara vereceğini görünce, savcılıktan istifa etti. Görevinden istifa etmesiyle, Kıbrıs’taki sorunlarla daha fazla ilgilenme fırsatı bulan Denktaş, aynı yıl içinde Türk Mukavemet Teşkilatı’nı kurmuştur.

Türk Mukavemet Teşkilatı
Yunanistan tarafından finansman, sevk ve idaresi yapılan EOKA’nın kanlı eylemleri sonrasında, Rauf Denktaş saldırılara karşılık verecek bir örgüt kurmayı planladı. Türkiye’den, böyle bir yapının eğitimini verebilecek düzeyde donanımlı kişiler adaya geldi. Banka denetçisi sıfatı ile adaya gelen TMT eğitmenleri EOKA’nın saldırılarına karşılık verir, Kuzey Kıbrıs’ta birçok köyün basılmasının, insanların katledilmesinin karşısında duran örgüt olarak bilinir.

1960’lar: Denktaş’ın ‘ortak bir cumhuriyet’ arayışı
1958’de Rauf Denktaş önderliğinde Ada’daki Türk Mukavemet Teşkilatı’nın EOKA’ya karşı etkin bir rol üstlenmesinin ardından, Rum tarafı ortak bir cumhuriyet kurulmasına yakın gözükse de, 60’larda Enosis tehlikesi tekrardan ortaya çıkmıştır.

1964 Londra Konferansı’nda Denktaş istenmeyen adam ilan edildi ve Kıbrıs’a girmesi yasaklandı. 1967’de Türk direnişini örgütlemek için gizlice Kıbrıs’a geçerken yakalandı. Türkiye’nin yoğun girişimleri sonucunda Denktaş serbest bırakıldı.

1970’ler: Türk Cemaat Meclisi başkanı
Adaya giriş yasağının kalkmasının ardından, 1970 seçimlerinde Türk Cemaat Meclisi başkanlığına seçilen Denktaş, 1973’e kadar Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanı oldu. 1974’te ise, Denktaş’ın uğruna hayatını ortaya koyduğu bağımsız Türk cumhuriyeti, Türkiye’nin askeri müdahalesi sonucu kuruldu.

Galiba ilk defa Yargıtay Emekli Başsavcısı Vural Savaş’ın “Hukuk İle Aldatmak” isimli kitabında okumuştum “Karen Fogg’un Çocukları” benzetmesini. Benzetmenin sahibi Merhum Rauf Denktaş’tır. Denktaş, bu benzetmeyi, Avrupa Avrupa diye tutturan ve Türkiye’nin her şeyini Avrupa Birliği’ne endeksleyen ve bunun için siyasi iktidarlar üzerinde baskı kurmaya çalışan STK ve medya mensupları için yapmıştır. Gazeteci Mehmet Ali Birand’ın aktardığına göre; Denktaş ile Birand arasında, bu konuda uluslararası bir toplantı sırasında geçen diyalog şöyledir:

Mehmet Ali Birand: Efendim, bize Karen Fogg’un çocukları diyorsunuz. Çok gücümüze gidiyor. Sanki o….u çocukları diyorsunuz gibi geliyor.

Rauf Denktaş: İyi ya Mehmet Ali Bey, biz de zaten öyle diyemediğimiz için Karen Fogg’un çocukları diyoruz. Anladığın için tebrik ederim.

Bu konuşma sonrası Mehmet Ali Birand her zamanki pişkinliği ile gülerek “ilahi Sayın Denktaş, sizinle hiç kimse baş edemez vallahi” diyerek çekip gitmiş.

Son dönemleri
Annan Planı referandumunun 1. yıldönümü olan 24 Nisan 2005’te, Denktaş Cumhurbaşkanlığı’nı bıraktı. Sağlığı, çalışmasına engel oluyordu.  Çalışmalarını Lefkoşa’daki ofisinde sürdüren Denktaş, fotoğrafçılık ve kitaplar üzerine eserler vermeyi sürdürdü. Denktaş’ın fotoğraflarının yer aldığı bir sergi geçtiğimiz dönemde New York’ta sergilenmişti. Rauf Denktaş’ın aynı zamanda onlarca kitabı, bazı üniversitelerde fahri doktora ünvanı bulunuyor.

Denktaş’a veda
Denktaş’ın onlarca yıl farklı kademelerde hizmet verdiği, ömrünü bağımsızlık mücadelesini kazanmak adına ortaya koyduğu Kıbrıs’a vedasına binlerce kişi katıldı. ‘100 yaşıma bile gelsem beni kıskanır’ diyerek takıldığı, 67 senelik eşi Aydın Denktaş’ı gözyaşları içinde bırakan, Kıbrıs’ı öksüz bırakan Rauf Denktaş, 13 Ocak 2012 günü aramızdan ayrıldı.

Allah, merhum Rauf Denktaş’a tekrar rahmet eylesin ve onu cennetine koysun. Galiba onun için en uygun mekân cennet olacaktır. Çünkü o, cehennem hayatını bu dünyada yaşamış ve Rumların adada yaratmış oldukları cehennemi yakından görmüş ve yeteri kadar yanmış olmalıdır.
Naci Kaptan yazıyor

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
O, ulusal bir kahramandı.