Dünyadan örnekler verilerek en büyük kutlamaların Hollanda versiyonu sizlere sunuluyor.
Cumhuriyetimizin 101’inci yıldönümü, Amsterdam ve Lahey’de iki ayrı şölende kutlandı.
Mustafa Kemal Atatürk, dünya genelinde saygı gören bir lider olarak, dünyanın birçok yerinde büstleri, cadde ve sokak adları ile yaşatılmaktadır.
Atatürk, modern Türkiye’nin kurucusu olarak, dünya tarihine adını altın harflerle yazdırmış bir liderdir.
Ne yazık ki, Atatürk’ü anlamayanlar da var. Saygı duyulan liderlerden biri olan Güney Afrika’nın kurtuluş kahramanı Nelson Mandela, Türkiye’nin kendisine layık gördüğü Atatürk ödülünü almayı reddetmişti. Bu da onun Atatürk’ün değerlerini ve mirasını yeterince kavrayamadığını göstermektedir.
( Haber/Yorumun Hollandacasını en altta bulacaksınız De Nederlandse versie van het nieuws/commentaar vind je onderaan)
HABER/YORUM:İlhan KARAÇAY / FOTOĞRAFLAR: Mustafa KOYUNCU
Öyle bir lider ki O, dünyada hiç bir lidere layık görülmeyen büstler, anıtlar, cadde ve sokak isimleri ile yaşatılıyor. Altta okuyacağınız kahramanlıkları ve medeni buluşları ile, yediden yetmişe sevilen ve sayılan Mustafa Kemal Atatürk’ten başkası değildir.
İşte O Mustafa Kemal Atatürk, bizleri 101’inci kez biraraya getirdi ve rahmetle anıldı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 101’inci kuruluş yıldönümü, Türkiye ve yavru vatan Kıbrıs’tan sonra, tüm dünyada olduğu gibi, Hollanda’da da coşkuyla kutlandı. İki farklı resepsiyon ile kutlanan bu anlamlı gün, hem Türk toplumu hem de uluslararası diplomatlar tarafından büyük ilgi gördü.
AMSTERDAM’DAKİ RESEPSİYON
Corendon Otel’de saat 18.00’de başlaması gereken resepsiyonun girişinde, bir saat önceden yer alan (soldan sağa) Büyükelçimiz Selçuk Ünal ve değerli eşi Lerzan Kayhan Ünal, Amsterdam Başkonsolosumuz Mahmut Burak Ersoy ve değerli eşi Çiğdem Ersoy, Rotterdam Başkonsolosumuz Sevgi Kısacık, Deventer Başkonsolosumuzun değerli eşi Çiğdem Cengiz ve Başkonsolos Muammer Hakan Cengiz, 500’ü aşkın davetlinin ellerini tek tek sıktılar.
Amsterdam’daki kutlama, Corendon Otelinde gerçekleşti. Rotterdam, Deventer ve Amsterdam Başkonsoloslukları ile Türkiye’nin Hollanda Büyükelçiliği’nin ortak organizasyonunda düzenlenen bu resepsiyon, iş dünyasından ve Türk topluluğundan yoğun katılımla gerçekleşti. Yemekli resepsiyonda Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünal bir konuşma yaparak katılımcılara hitap etti. Ayrıca, Rotterdam Başkonsolosu Sevgi Kısacık, Deventer Başkonsolosu Muammer Hakan Cengiz ve Amsterdam Başkonsolosu Mahmut Burak Ersoy ev sahipliği yaptı. Resepsiyona gösterilen yoğun ilgi, otel çevresindeki trafikte aksamalar yaşanmasına neden oldu.
Program, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir sinevizyon gösterisi ile başladı.
Daha sonra söz alan Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal şunları söyledi:
“Hollanda Türk Toplumunun Kıymetli Üyeleri, Değerli Vatandaşlarımız,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 101. yıldönümünü kutladığımız resmi kabulümüze hoş geldiniz. Bu davetin hazırlanmasına katkı sağlayan Garanti BBVA International, Cadde Marina, Necati Erbaş Emlak Ofisi, Özkur Sigorta ve Corendon Otel’e teşekkür ediyoruz.
Kuruluşundan bu yana Türkiye Cumhuriyeti “az zamanda çok ve büyük işler başarmış” ve uluslararası camia içindeki saygın yerini almıştır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti, ekonomisi, küresel diplomatik etkinliği ve uluslararası barışa katkılarıyla ön planda yer almaktadır.
Cumhuriyetimizin günümüze kadar kat ettiği mesafeye baktığımızda, gelecekte daha büyük işler başaracağımız muhakkaktır. Sayın Cumhurbaşkanımızın “Türkiye Yüzyılı” olarak tanımladığı önümüzdeki dönemde, Cumhuriyetimizin kurucularının bizlere bıraktığı aynı azimle ülkemizi daha da ileriye götüreceğiz.
Bu yıl karşılıklı ziyarette bulunan birçok heyete ilaveten Başbakan Sayın Rutte Türkiye’ye gitmiş, 10. Wittenburg Konferansı için Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan ilk kez Lahey’i ziyaret etmiştir. Bu ziyaretler ilişkilerimizi güçlendirmiştir.
Bu yıl aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı arasında 16 Ağustos 1924’de imzalanan Dostluk Antlaşması’nın 100. yıldönümünü ve Türkiye ile Hollanda arasında 19 Ağustos 1964 tarihinde imzalanan İşgücü Anlaşması’nın 60. yıldönümünü idrak ediyoruz.
Ülkemiz 1924’ten bu yana büyük mesafe kaydetmiştir. 1964’den sonra hem ülkemiz hem buradaki toplumumuz büyümüştür. İnsanımız o dönem en zor, en meşakkatli, en tehlikeli işlerde, çok yoğun bir şekilde çalışmaya başlamıştır. Fabrikalarda, tersanelerde sanayinin bel kemiğini oluşturmuştur. O dönemki Hollanda hükümetlerinin talebiyle bilahare ailelerini getirmiş, Hollanda’yı zamanla ikinci vatan olarak benimsemiş, çalışkanlığı sayesinde Hollanda toplumunun parçası olmuştur. İşçilikle sınırlı kalmamıştır. İşçi gelip işveren olmuştur. Bugün, yaklaşık 25.000 işyeri ile Hollanda’ya katkıda bulunmaktadır. Siyaset, ekonomi, ticaret, kültür, bilim, eğitim, sanat ve spor gibi hayatın her alanında varlık göstermiştir. Toplumumuz, anavatanına, diline, dinine, kültürüne, örf ve adetlerine hep bağlı kalmıştır. Anavatan da onları hep kalbinde hissetmiştir.
Bu yıl, Hollanda Türk toplumu ve Hollandalı dostlarımızla pek çok etkinlik düzenledik. Bu etkinlikler, Hollanda Türk toplumunun başarılarını göstermektedir. Bu yıl içinde yaptığınız tüm çalışmalar için hepinize teşekkür ediyorum.
Kıymetli Vatandaşlarımız,
23 Ekim 2024 tarihinde Ankara’da TUSAŞ tesislerine yapılan terör saldırısı, asli görevimizin şehitlerimizin uğruna yaşamlarını feda ettikleri ülkemizin bekası için çalışmak olduğunu göstermiştir. Hain saldırıda şehit olan vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Şehitlerimizin mesai arkadaşlarının “İnadına daha fazla çalışacağız, daha fazla üreteceğiz” sözlerini hepimizin örnek alacağına inanıyoruz. Milli Savunma Bakanlığımızca hazırlanan ve bugün izlediğimiz filmi de şehitlerimize ve oradaki mesai arkadaşlarıma ithaf ediyoruz. Hollanda Başbakanı ve Dışişleri Bakanı başta olmak üzere süratle taziye ve dayanışma mesajları veren tüm Hollandalı dostlarımıza teşekkür ediyoruz.
İstiklal Harbi’nin Başkomutanı, Cumhuriyetimizin banisi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere, “yetiştik Ey Vatan” diyerek savaşmış, vuruşmuş, can alıp can vermiş, üniformayı giyerek safını belli etmiş ya da Kuvay-ı Milliye’ye katılarak çatışmış ve bugün bu töreni yapmamızı sağlayan ecdadımızı da saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz.
Başkonsoloslarımız ve tüm mesai arkadaşlarımızla birlikte hepinizi saygıyla selamlıyoruz.”
Program, açık büfe olarak sunulan akşam yemeğinden sonra, geç saatlere kadar sohbet edilerek tamamlandı.
LAHEY’DE WİTTENBURG ŞATOSU’NDAKİ KUTLAMA
Lahey’in milyonerler kasabası Wssenaar’daki Wittenburg Şatosu’nda düzenlenen resepsiyon, daha çok kordiplomatik çevreye yönelikti. Bu resepsiyona, diğer ülkelerin büyükelçileri ve başkonsolosları ile Hollanda Hükümetini, Avrupa Birliği ve NATO’yu temsil eden yetkililer yoğun ilgi gösterdi.
Organizasyonun sponsorlarından Laila Restaurant’ın ünlü aşçısı Nihat Özdemir tarafından yapılan leziz yemeklerin yenildiği resepsiyonda, yine sinevizyon kanalıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajı yayınlandı.
Hollanda Dışişleri Bakanı’nı temsilen kutlamaya katılan, Güneydoğu Avrupa Kümelenme Koordinatörü Carlijn Lubbinge ve Nienke Dekens ile sık sık ve uzun görüşme yapan Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal ile birlikte bu sohbete naçizane şahsım da bir süre katıldım.
Selçuk Ünal daha sonra konuklara şu konuşmayı yaptı:
“Hollanda Türk Toplumunun Kıymetli Üyeleri, Değerli Vatandaşlarımız, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 101. yıldönümünü kutladığımız resmi kabulümüze hoş geldiniz.
1923’de kuruluşundan bu yana Türkiye Cumhuriyeti büyük işler başarmıştır. Gelecekte daha büyük işler yapacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımızın “Türkiye Yüzyılı” olarak tanımladığı önümüzdeki dönemde, Cumhuriyetimizin kurucularının bıraktığı aynı iradeyle ülkemizi en ileri noktalara taşıma azmindeyiz. Bu nedenle, 23 Ekim’de TUSAŞ tesislerine yapılan terör saldırısı gibi eylemlerin bizi bu hedeften alıkoyması mümkün değildir. Şehitlerimizin mesai arkadaşlarının “İnadına daha fazla çalışacağız, daha fazla üreteceğiz” sözleri hepimize örnek olmalıdır. Milli Savunma Bakanlığımızca hazırlanan ve birazdan izleyeceğimiz filmi de şehitlerimize ve oradaki mesai arkadaşlarıma ithaf ediyoruz.
Bu yıl aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı arasında 16 Ağustos 1924’de imzalanan Dostluk Antlaşması’nın 100. yıldönümünü de kutluyoruz.Antlaşma imzaladığımız ilk dostlarımızdan biri, I. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmış olan Hollanda olmuştur. Esasen Hollanda ile tarihi dostluğumuz yaklaşık 500 yıla dayanmaktadır. Türkiye ile Hollanda bu derin köklere sahip ilişkilerini yüz yıllardır barış içerisinde sürdürmüştür. Birbiriyle hiç savaşmamıştır. Bu yıl aynı zamanda Türkiye-Hollanda İşgücü Anlaşması’nın imzalanmasının 60. yılını idrak ediyoruz. Bu yıl içinde her iki yıldönümünü de birçok etkinlik ile kutladık, kutluyoruz.
13 milyar Avro’yu aşan ticaret hacmimiz ve iki ülkenin küresel sorunlarda işbirliği sayesinde ilişkilerimiz olumlu bir zeminde ilerlemektedir. Bu yıl karşılıklı ziyarette bulunan birçok heyete ilaveten, Başbakan Sayın Rutte Türkiye’ye gitmiş, 10. Wittenburg Konferansı için Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan ilk kez Lahey’i ziyaret etmiştir.
Bu yıl ayrıca, yurt dışında uzun bir aradan sonra açılan ilk ve bu yılki tek Fahri Başkonsolosluğumuz Amersfoort’ta göreve başladı. Fahri Başkonsolosumuz Sayın Titus Kramer de bu gece aramızda. Büyükelçiliğimiz Hazine ve Maliye Müşavirliği yeniden açıldı. Keza II. Dünya Savaşı nedeniyle 1940’da mecburen kapatılan ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana buradaki en eski ticari temsilciliğimiz olan Amsterdam Başkonsolosluğu Ticaret Ataşeliğimiz de tekrar açıldı. Sponsorlukları için Türk Hava Yolları, Credit Europe Bankası, Edelstaal Group, Laila Den Haag ve Bereket Baklava ile Konut ekibimize, hazırlıklarımızda çalışan tüm Büyükelçilik personelimize teşekkür ediyorum.
İstiklal Harbi’nin Başkomutanı, Cumhuriyetimizin banisi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere, vatanımızın kuruluşunda savaşmış tüm ecdadımızı saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz. Çocuklarımız ve torunlarımız onların sayesinde nice yüzyıllar böyle kutlamalar yapacaktır.
Başkonsoloslarımız, Büyükelçilikteki tüm mesai arkadaşlarım ve ailelerimizle birlikte hepinizi saygıyla selamlıyoruz.”
ATATÜRK’ÜN KAHRAMANLIKLARI VE CUMHURİYETİN KURULUŞU
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, sadece askeri dehası ile değil, aynı zamanda siyasi ve sosyal reformları ile de tanınan büyük bir liderdir. Cumhuriyetin kurulma aşamasına gelmeden önceki kahramanlıkları, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinde önemli bir rol oynamıştır.
ÇANAKKALE SAVAŞLARI Atatürk’ün askeri kariyerindeki en parlak başarılarından biri, Çanakkale Savaşları’nda elde ettiği zaferdir. 1915 yılında, İtilaf Devletleri’nin Gelibolu Yarımadası’na yönelik saldırılarına karşı gösterdiği direniş, savaşın seyrini değiştirmiş ve Türk milletinin direniş ruhunu simgelemiştir. Atatürk’ün burada gösterdiği liderlik ve stratejik dehası, onun askeri bir deha olarak tanınmasını sağlamıştır.
KURTULUŞ SAVAŞI
1919’da Samsun’a çıkarak başlattığı Kurtuluş Savaşı, Atatürk’ün liderliğinde Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en önemli dönüm noktalarından biri olmuştur. Erzurum ve Sivas Kongreleri ile milletin bağımsızlık azmi pekiştirilmiş ve Misak-ı Milli ilan edilmiştir. 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması ile birlikte, Kurtuluş Savaşı’nın askeri ve siyasi mücadeleleri hız kazanmıştır. 1922’de Dumlupınar Meydan Muharebesi ile zafer kazanılmış ve Türk toprakları düşman işgalinden kurtarılmıştır.
CUMHURİYETİN İLANI VE REFORMLAR
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanı, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin zaferle taçlanmasını simgeler. Atatürk, Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, modern, laik ve demokratik bir devlet yapısının temellerini atmıştır. Hukuk, eğitim, ekonomi ve toplumsal alanlarda gerçekleştirdiği köklü reformlarla Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmayı hedeflemiştir.
HUKUK VE EĞİTİM REFORMLARI
Atatürk’ün en önemli reformlarından biri, hukuk alanında gerçekleştirdiği değişikliklerdir. 1926’da Medeni Kanun’un kabul edilmesi ile birlikte, toplumsal hayatta köklü değişiklikler yapılmış ve kadın-erkek eşitliği sağlanmıştır. Eğitim alanında ise Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim sistemi birleştirilmiş ve modern bilimsel eğitimin temelleri atılmıştır.
EKONOMİK VE TOPLUMSAL REFORMLAR
Atatürk, ekonomik alanda da önemli reformlara imza atmıştır. Sanayi ve tarımda modernleşme çabaları, ekonomik bağımsızlığın sağlanması için atılan önemli adımlardır. Toplumsal alanda ise kıyafet inkılabı, soyadı kanunu ve kadınlara seçme ve seçilme hakkı gibi reformlarla, toplumun modernleşmesi ve çağdaşlaşması hedeflenmiştir.
ATATÜRK VE DÜNYADAKİ İZLERİ
Mustafa Kemal Atatürk, sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde de saygı gören bir liderdir. Dünyanın birçok yerinde Atatürk’ün büstleri, cadde ve sokak adları ile onun anısı yaşatılmaktadır. Atatürk, modern Türkiye’nin kurucusu olarak, dünya tarihine adını altın harflerle yazdırmış bir liderdir.
DÜNYA GENELİNDE ATATÜRK ANITLARI
Atatürk’ün anısına yapılan anıtlar ve büstler, onun dünya çapındaki saygınlığını gösterir. Japonya’dan Küba’ya, ABD’den Güney Afrika’ya kadar birçok ülkede Atatürk’ün heykelleri ve büstleri bulunmaktadır. Bu anıtlar, Atatürk’ün evrensel barış ve insan haklarına olan katkılarının bir göstergesidir. (Atatürk’ün dünya ülkelerinde gördüğü yakın ilgi ve sevgiyi, en sonda göreceksiniz.)
KADIN HAKLARI VE YOKLUKTAN KURULAN BİR CUMHURİYETİN MİMARI
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve modernleşme sürecinin öncüsü olarak sadece askeri başarılarıyla değil, aynı zamanda toplumsal reformlarıyla da dünya tarihine damga vurmuştur. Özellikle kadın hakları konusundaki ilerici görüşleri ve ekonomik olarak yokluk içindeki bir ülkeyi yeniden inşa etme konusundaki başarısı, Atatürk’ü eşsiz bir lider yapmaktadır.
KADIN HAKLARI KONUSUNDA İLERİCİLİK
Atatürk, kadın hakları konusunda, kendi döneminde Avrupa’da bile henüz tanınmamış pek çok hak ve özgürlüğü Türk kadınlarına kazandırmıştır. 1930’da kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı verilmiş, 1934’te ise genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu reformlar, Türk kadınının toplumsal hayatta aktif rol almasını sağlamış ve kadının statüsünü yükseltmiştir. Atatürk, “Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim diyemez” diyerek Türk kadınının fedakarlığını ve önemini vurgulamıştır.
YOKLUKTAN KURULAN BİR CUMHURİYET
Atatürk, 1923’te Cumhuriyet’i kurduğunda, ülke ekonomik olarak büyük bir yıkım içindeydi. Savaşların ve işgallerin getirdiği yıkım, ülkenin kaynaklarını tüketmiş, halk yoksulluk içinde yaşamaktaydı. Ancak Atatürk, bu yokluk döneminde dahi büyük bir kararlılıkla ekonomik kalkınma hamlelerini başlatmıştır. Sanayi tesisleri kurularak üretim artırılmış, tarımda modernleşme çalışmaları yapılmış ve eğitim reformlarıyla insan kaynağı güçlendirilmiştir. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesine dayanan dış politika anlayışı, uluslararası ilişkilerde de Türkiye’nin saygın bir yer edinmesini sağlamıştır.
ATATÜRK’ÜN EŞSİZ LİDERLİĞİ
Atatürk’ün yaşamını ve yaptıklarını öğrenen herkes, onun eşsiz bir lider olduğunu anlamaktadır. Modern, laik ve demokratik bir Türkiye yaratma yolunda attığı adımlar, sadece Türkiye için değil, tüm dünya için örnek teşkil etmiştir. Atatürk’ün düşünceleri ve reformları, pek çok ülke tarafından ilham kaynağı olarak kabul edilmiştir. Ne yazık ki, Atatürk’ü anlamayanlar da vardır.
NELSON MANDELA VE ATATÜRK
Dünya genelinde saygı duyulan liderlerden biri olan Güney Afrika’nın kurtuluş kahramanı Nelson Mandela, maalesef Atatürk’ü tam anlamıyla tanıyamamış ve anlayamamıştır. Mandela, Türkiye’nin kendisine layık gördüğü Atatürk ödülünü almayı reddetmiş, bu da onun Atatürk’ün değerlerini ve mirasını yeterince kavrayamadığını göstermektedir. Bu durum, Atatürk’ün evrensel değerlerinin ve katkılarının her zaman tam olarak anlaşılmadığını ortaya koymaktadır.
Böylesi bir sevgi seli, dünyanın hiç bir ülkesinde görülmemiştir. İzmir’de yapılan Atatürk’ü anma ve kutlama törenlerine miyonlarca yurttaş katılıyor.
Sonuç olarak şunları söyleyebilirim:
Mustafa Kemal Atatürk, kadın haklarından ekonomik kalkınmaya, eğitim reformlarından uluslararası barışa kadar pek çok alanda devrim niteliğinde adımlar atmış, yokluk içindeki bir ülkeyi modern ve güçlü bir devlet haline getirmiştir. Onun eşsiz liderliği, dünya tarihine altın harflerle yazılmıştır. Ancak Atatürk’ün mirasını ve değerlerini tam anlamıyla kavrayamayanlar da olmuştur. Bu nedenle, Atatürk’ü ve yaptıklarını her fırsatta anlatmak ve onun mirasını yaşatmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve dünya barışının devamı için büyük önem taşımaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 101. kuruluş yıldönümü, hem Hollanda’da hem de dünya genelinde coşkuyla kutlanırken, Atatürk’ün kahramanlıkları ve Cumhuriyetin kazanımları bir kez daha hatırlanıyor. Her türlü zorluğa ve baltalamalara rağmen, Cumhuriyetimiz güçlenerek yoluna devam ediyor. Bu özel gün vesilesiyle, Atatürk’ün mirasını ve Cumhuriyetin değerlerini yaşatmaya devam etmeliyiz. ********************************************************************************************
Naçizane şahsım, Atatürk’ün ve Cumhuriyetimiz’in önemini her zaman öne çıkarmaya çalışan biriyim. Daha önce yayınlamış olduğum, “Atamız yurtdışında bir başka anılıyor ve seviliyor” başlıklı haberi fotoğrafları ile bir kez daha sizlere sunuyorum:
Atamız yurtdışında bir başka anılıyor ve seviliyor
Varsın, bazı kendini bilmezler Atatürk’ümüze hakaret etsinler. Varsın, bazı kara cahiller, Atatürk’ümüz için çeşitli iftiralar yaratsınlar. Varsın, Atatürk’ümüze yapılan bu haksızlıklara başta göz yumanlar, şimdi gerçeği görmüş olsunlar ve Atatürk’ümüze saygıda kusur etmemeye başlasınlar. Halkımızın büyük bir kesiminin, daha doğrusu tamamına yakınının yüreklerindeki Atatürk sevgisi, sadece anavatınımızda değil, dünyanın dört bir yanında, aynı duygularla yaşatılıyor.
Amsterdam’daki Atatürk Sokağı’nda Atatürk Anıtı
İlhan KARAÇAY Yazdı:
Ata’mız yurtdışında bir başka anılıyor ve seviliyor. Anavatanımızdaki bazı kendini bilmez kara cahillerin acımasız ve insafsız yalan ve iftira çirkinlikleri, ne mulu ki yurtdışına sıçramamış. Yurtdışındaki Türkler’in Atatürk sevgisine gıpta eden yerel yöneticiler, bu sevgi karşısında hayrete düşüyorlar ve Türkler’e jest yapmak için Atatürk ismini sokak ve caddelere veriyorlar.
İşte, bu jeste başlayan kentlerden ilki belki de Amsterdam oluyor. Bir zamanlar, Amsterdam’ın kuzeyindeki gemi tersanesinde çalışan Türkler için kurulan Atatürk Kampı’nın bulunduğu sokağa ‘Atatürk’ ismini veren Amsterdam Belediyesi, jest yapan kentlerden ilki oluyordu.
1969 yılında Amsterdam’daki Atatürk Kampı’nda bir mülakat
Hollanda’da sokaklarına ‘Atatürk’ ismini veren kentler arasına Rotterdam’ da katılmış. Ermeniler ve ayrımcıların kışkırtması ile harekete geçen bir ırkçı siyasetçi buna karşı çıkmıştı ama, geçen hafta yapılan oylamada, Atatürk Sokağı’nın idame edlmesine karar verilmişti. Dün yazdığım haberde bu konuya geniş yer vermiştim. Utrecht Belediyesi de Atatürk adını bir sokakta yaşatıyor.
Amsterdam’da Atatürk Sokağı’nda bir de Atatürk anıtı var
Daha sonra çeşitli Belediyeler sokaklarına Atatürk adını yakıştırıyor. Hollandalılar’daki Atatürk sevgisini anlayabilmek için, soğanını bizden aldıkları bir lale çeşidine ‘Atatürk’ adını vermelerine bakmalıyız. Hollandalılar, zenginliklerini bize borçlu oldukları lale soğanlarından yeni bir tür yarattılar. 10 yıllık bir çalışmadan sonra ürettikleri bir lale çeşidine ‘Atatürk’ adını verdiler ve dünyanın en büyük çiçek bahçesi Keukenhof’ta bu laleyi sergilediler.
Keukenhof’taki dünyanın en büyük çiçek bahçesini gezen milyonlarca kişi, Atatürk ismi verilen laleye hayran kalıyorlar
DÜNYA’DA ATATÜRK’ÜN İSMİNİN VERİLDİĞİ VE ANITININ YAPILDIĞI ÜLKELER
Türkiye’nin kurucusu ve kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk’ün Dünya’nın her yerinde tanınıyor ve O’nun anısına soskaklara ismi veriliyor anıtlar yapılıyor. (Derleme / Semra BAYRAKTAR)
PLACE ATATÜRK-Vise / BELÇİKA: Belçika`nın Almanya sınırı yakınında, Vise kentine bağlı Cheratte kasabasında bulunan Mustafa Kemal Atatürk`ün adını taşıyan meydan, bölgedeki Türkler`in gurur kaynağı. Maden ocaklarında çalışmak için Belçika`ya gelen Türk ailelerin yaşadığı bölgede, Türkiye ve Atatürk hayranı Vise Belediye Başkanı Marcel Neven`in girişimi ile, 2003`te asılan 2002 yılında önce bir caddeye Atatürk adı verilmiş, bazı çevrelerden tepki gelmesi üzerine levha kaldırılmıştı. Bunun üzerine bir yıl sonra caddenin hemen yanındaki meydana Atatürk adı verilmişti. Ancak daha sonra Atatürk Meydanı`nın “Place Attaturk” diye yanlış yazıldığı anlaşıldı. Bir süre sonra bu hatadan dönüldü ve yazı “Place Ataturk” şeklinde değiştirildi.
MEKSİK A’DA OSMANLI SAATİ VE ATATÜRK: Meksika`nın başkenti Mexico City`de 1910 yılında yaptırılan ve “Osmanlı Saati” olarak bilinen tarihi saat kulesi, Türkiye`den binlerce kilometre uzaklıktaki ülkenin Osmanlı izlerini taşıyan tek yapısı olarak yükseliyor. Meksika`da ayrıca bir Atatürk anıtı da yer alıyor. Osmanlı saat kulesi, başkentin tarihi Zocalo meydanı yakınlarındaki Venustiano Carranza ve Bolivar sokaklarının kesiştiği köşede bulunuyor. Çinilerle bezenmiş saat kulesinin üzerindeki levhada, İspanyolca “Osmanlı Cemaatinden Meksika`ya-Eylül 1910″ yazıyor.
Saat kulesinin, Meksika`nın bağımsızlığının 100. yıl dönümünü kutlamak üzere, Meksika`ya göç eden çoğu Lübnan ve Arap kökenli Osmanlı vatandaşı tarafından hediye edildiği belirtiliyor.
Saatinde hem Latince hem de Arapça sayıların kullanıldığı kulenin açılışının, 22 Eylül 1910 tarihinde, dönemin Meksika Cumhurbaşkanı Guillermo de Landa ile Osmanlı 100. Yıl Komitesi Başkanı, Osmanlı vatandaşı Antonio Letayf tarafından yapıldığı biliniyor.
1970`li yılların sonunda Lübnan asıllı Meksika vatandaşları, saat kulesinin atalarının mali katkısıyla yapıldığını ileri sürerek, levhadaki “Osmanlı” kelimesini “Lübnan” olarak değiştirtmiş, ancak Türk Büyükelçiliğinin çabaları sonucu 1986 yılında “Osmanlı” kelimesi levhaya yeniden yazdırılmıştır.
Meksika`da ki Atatürk Anıtı 2002 yılında Türkiye’nin Meksika Büyükelçisi Ergün Pelit tarafından yoğun girişimler sonucunda TİSK’in de katkılarıyla La Reforma caddesine yaptırılmış.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK STREET – Santo Domingo / DOMİNİCAN REPUBLİC: Calle Mustafa Kemal Ataturk, Santo Domingo, Dominican Republic Dominik Cumhuriyeti (İspanyolca República Dominicana, okunuşu `Republika Dominikana`), Karayiplerdeki Hispanyola adasında yer alan bir ülkedir. Hispanyola, Porto Riko`nun batısında, Küba ve Jamaika`nın doğusunda yer alır. Venezuela ile deniz sınırı vardır. Adanın batı kısmında Haiti bulunur. Dominik Cumhuriyeti Avrupalıların Amerika kıtalarında ilk oluşturdukları yerleşimdir. Başkenti, Santo Domingo da Amerika`lardaki ilk sömürge başkentiydi. Bağımsızlığının büyük bir bölümünde ülkede siyasi buhran yaşanmış, halkı temsil etmeyen ve baskıcı pekçok hükümet tarafından idare edilmiştir. 1961`de diktatör Rafael Leonidas Trujillo Molina`nın ölümünden sonra Dominik Cumhuriyeti temsili demokrasiye geçmiştir.Yaklaşık 10 milyon nüfusa sahip.
ATATÜRK Statue – Be`er Sheva / ISRAEL: Sderot David Tuviyahu ile Ali Daivis caddelerinin kesiştiği yerde.
ATATÜRK ANITI – Wellington / YENİ ZELANDA THE ATATÜRK MEMORIAL IN WELLINGTON, NEW ZEALAND M. K. Atatürk Anıtı; Tarakina koyu, başkent Wellington`ta. Anıt Cook Boğazı`na bakıyor, burasını Gelibolu Yarımadası`na benzemesinden dolayı seçmişler.
Mustafá Kemal Atatürk – Caracas / VENEZUELA: Reconocido como fundador del moderno estado Turco, La plaza Santa Sofía, municipio Baruta.
Havana / KÜBA;Başka hiçbir yabancı devlet adamın heykeli bulunmamaktadır!
Canberra / AVUSTRALYA: Anzac Savaş Anıtı karşısında ki Atatürk Anıtı.
Albany / BATI AVUSTRALYA: The Ataturk Channel Mustafa Kemal Ataturk (1881-1938) Heykel Atatürk`e benzemiyor, ama adı yeter.
Bükreş / ROMANYA: Statuia lui Mustafa Kemal Ataturk
Santiago /ŞİLİ: Şili`nin başkenti Santiago`da Apoguindo Caddesi Novigod Parkı`ndaki Atatürk Anıtı. Şili`nin başkenti Santiago`da belediye, kentte yaşayan kişilerin örnek alması için bir parka, Atatürk`ün sözlerinin yer aldığı rölyefini yaptırdığı bildirildi.
Statue of Mustafa Kemal ATATÜRK – Kuşimoto / JAPONYA Kashino, Kushimoto, Higashimuro District, Vakayama, Japonya
18 Eylül 1890`da ERTUĞRUL FIRKATEYNİ Kushimoto açıklarında tayfuna yakalanınca kayalara çarparak batmıştı. Amiral Osman Bey dahil 655 mürettebattan, sadece 69 kişi kurtulabildi. Şehitler arasında Hasan Âli Yücel`in annesi Neyyire Hanım tarafından dedesi ve Can Yücel`in büyükdedesi Kaptan Âli Bey de bulunmaktaydı. Kazada ölenlerin anısına Kuşimoto’da bir anıt yapılmıştır. İlk anıt Japonlar tarafından 1891’de dikilirken, 1929 yılında yine Japonlar tarafından genişletilmiştir. Şehitlik Anıtı, 3 Haziran 1929 tarihinde Japon İmparatoru tarafından da ziyaret edilmiştir. 1937’de Türkiye tarafından restore edilen anıt önünde her yıl düzenli olarak anma törenleri yapılmaktadır. Kuşimoto kasabası Mersin ve Yakakent ile kardeş şehirdir.Kuşimoto’da bir de müze bulunmaktadır. 1974 yılında inşa edilen “Türk Müzesi”nde Ertuğrul Fırkateyni’nin maketi, gemideki asker ve komutanların fotoğrafları ve heykelleri bulunmaktadır.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK MARG CADDESİ – Yeni Delhi /HİNDİSTAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK MARG CADDESİ, KONSOLOSLUKLAR BÖLGESİ – YENİ DELHİ / HİNDİSTAN
Largo Mustafa Kemal Atatürk – Roma / İTALYA
THE ATATÜRK AVENUE – İslamabad / PAKİSTAN
Bu da değişik bir hikâye
Muhammed Alparslan Civrilli adlı bir dost yazmış ama altına da Hüsnü Oral’dan alıntı demiş. Gemi ile yapılan bir dünya turu sırasında başlarından geçenler şöyle anlatılmış:
Yıl 1971
Fırat adlı gemiyle, Amerika’nın Philadelphia limanına 10 bin ton tütün götürmüştük. 3 kişi olarak şehri dolaşmış gemiye dönüyorduk. Yanımıza bir araba yaklaştı. Sürücü nereye gittiğimizi sordu. ‘Limana’ deyince bizi götürebileceğini söyledi. Bizi geminin bordasına kadar getirdi. Bu kibar Amerikalıyı ‘Türk kahvesi’ ikram etmek için gemiye davet ettim. Memnuniyetle kabul etti. Zabitan salonuna geçtik. Kaptanımız da oradaydı. Misafirimiz salonu inceledıkten sonra; “Bu geminin Türk gemisi olduğunu söylediniz. Ancak, salonda Atatürk resmi yok” dedi ve hemen ilave etti; “Önce Atatürk’ün resmini koymalıydınız”. İnanır mısınız, çok kızdığı için kahveyi içmeden gemiden ayrıldı. Hepimiz şaşırıp kalmıştık. Karşılaştığımız olaya bir anlam veremiyorduk. Bu olayı çok düşündüm. Sanırım bu kibar Amerikalı, varlık nedenimiz olan Atatürk’e kayıtsız kaldığımızı düşünmüş ve tavrımızı vefasızlık olarak değerlendirerek bizi protesto etmişti. Karşılaştığımız bu sıradışı olaya başka açıklama bulamamıştım…
Yıl 1985
İzmir’e yük getiren Yunan bandralı gemide baş mühendis mide kanaması geçirdiği için hastahaneye kaldırılmış. İşe davet ettikleri için görev aldım. Gemide tek Türk, baş mühendis olarak benim. Bir sohbet esnasında gemi kaptanı Kosta, gümrükte fotoğraf makinesinin mühürlü kamaraya kilitlendiğini ve bu duruma çok üzüldüğünü söyledi. ‘Makine yanında olsaydı ne yapacaktın’ diye sordum. Oğlu istediği için, Kordon’daki Atatürk Anıtı’nın resmini çekeceğini söyledi. Şaşırmıştım. “Atatürk size tarihinizin en büyük darbesini vuran komutandı, neden onun resmini çekmeyi düşünüyorsunuz” dedim. Adam şu cevabı verdi; “Biz, emperyalizmin emrinde haksız ve işgalci olarak Anadolu’ya geldik. Uçurumdan aşağı yuvarlanırken Atatürk sizi uçurumun kenarından alıp, özgür uluslar arasına modern bir ulus olarak kattı.Bunu yaparken, insanlık tarihine ezilen ulusların kurtuluşuna örnek olan, yeni bir deneyim kazandırdı. Onlara, özgürlükleri için mücadele ederlerse kazanacaklarını öğretti. Atatürk, bu nedenle bizim için de değerlidir”.
Bu cevap nedeniyle, etkisini hayatım boyunca taşıdığım bir duygu yoğunlaşması yaşamıştım…
Yıl 1988
Ekvador’un Guayaquil şehrindeyiz. Gemideki işim bitince, çevreyi tanımak için dolaşmaya çıktım. Bir okula rastladım. okulun girişindeki alanda 5 tane büst gördüm. Birinci büst Simon Bolivar’a aitti. İkincisi Che Guavera’ya, üçüncüsü Fidel Castro’ya, dördüncüsü Emiliyano Zapata’ya ve Beşinci büst de Mustafa Kemal Atatürk’e aitti.
Büstleri inceleyip İspanyolca açıklamaları anlamaya çalışırken, öğretmen olduğunu düzgün İngilizcesi ile söyleyen bir kişi geldi. Nereli olduğumu sordu. Türk olduğumu söyleyince, içtenlikli bir ilgi gösterdi. Atatürk hakkında konuşmaya başladık. Türk devrimi konusundaki bilgisi yüksekti.
Atatürk’ü, saygı duyduğu diğer 4 devrimciden ayrı tuttuğunu söyledi. “O yalnızca ülkesini kurtarıp modern bir ulus yaratmakla kalmadı, ezilen uluslara evrensel bir örnek yarattı. İnsanlık tarihinde hiçbir lider bunu başaramamıştır” dedi. O an duyduğum övünç ve mutluluğu unutmam mümkün değildir.
Yıl 1999
Hindistan’ın Visakapatman limanındayız. Şehri dolaşırken büyük bir kitapçı dükkanına girdim. Çocuklar için kısaltılmış İngilizce dünya klasikleri dizisi olduğunu gördüm. İncelediğim listede, ‘Atatürk’ün Hayatı ve Devrimleri’ isimli bir kitap bulunuyordu. Listede olmasına rağmen raflarda yoktu. Görevliyi buldum ve diğerleri ile bu kitabı istediğimi söyledim. Görevli, okulların yeni açıldığı, ilginin fazla olması nedeniyle kitabın kalmadığını, ısmarladıklarını ve bir hafta sonra uğramamı söyledi. Ertesi gün limandan hareket edeceğimiz için zamanım olmadığından bu kitabı alamadım. Bir yandan bütün kitabevi benim olmuş gibi mutlu oldum, diğer yandan, derin bir acı ve üzüntü duydum. Dünyanın öbür ucunda, çocuklara öğretilen Atatürk’ün, kendi ülkesinde unutturulmaya çalışılması ne hazin değil mi?
Yıl 2003
Kamerun’un Douala Limanındayız. Kütük kereste yüklenecek. Yükün sahibi, gemiye yüklemeye nezaret edecek bir kaptan göndermişti. Kaptan Hırvattı. Zabitan odasına geldiğinde, karşısına düşen duvardaki Atatürk resmini görünce duraladı. Bir süre durduktan sonra resme doğru yürüdü. Saygı ifade eden davranışlarla resmi nazikçe düzeltti ve hepimizin yüreğine bir ok gibi saplanan şu sözleri söyledi; “Siz bu insanı ve ideallerini anlayamadınız. Anlamış olsaydınız bugün Avrupa kapılarında sürünmez, Avrupalılar sizin kapılarınızda bekleşirlerdi. ”
Yıl 2017
Bangladeşin Chittgong limanındayız. Gemiden inmiş limanın çıkış kapısına doğru gidiyordum. Takkeli, entari ya da şalvar giyimli, yaşlı birisi ile hafifçe çarpıştık. Çarpışmanın nedeni o olmamasına rağmen özür diledi ve konuşmaya başladık. Nereli olduğumu sordu. Türk olduğumu söyledim. Hiç beklemediğim bir cevap verdi; “Atatürk’ün çocuğusun yani” dedi. Heyecanlanmıştım. Sohbeti sürdürdüm. Birçok kimseye inanılmaz gelebilir ama bana şunları söyledi; “En büyük Müslüman Atatürk’tür. Biz Bangaldeş olarak onun öğrettiği yoldan gittik ve özgürlüğümüze kavuştuk. Fakiriz ama onun yaptıklarını yaparsak fakirlikten de kurtulabiliriz. O sadece Türklerin değil tüm Doğu halkları için de büyük bir liderdir”
İLHAN KARAÇAY, ONTHULT HOE HET ‘ERFGOED VAN DE REPUBLIEK’, ACHTERGELATEN DOOR DE GROOTSTE LEIDER DIE DE WERELD OOIT HEEFT GEKEND, ATATÜRK, WORDT GEVIERD…
Mustafa Kemal Atatürk, een wereldwijd gerespecteerde leider, wordt op veel plaatsen in de wereld geëerd met standbeelden, straatnamen en pleinen.
Hieronder vindt u de grootste vieringen wereldwijd, met als voorbeeld Nederland.
De 101e verjaardag van onze Republiek werd gevierd met twee afzonderlijke festiviteiten in Amsterdam en Den Haag.
Atatürk, als grondlegger van het moderne Turkije, heeft zijn naam met gouden letters in de wereldgeschiedenis geschreven.
Helaas zijn er ook mensen die Atatürk niet begrijpen. Een van de gerespecteerde leiders, Nelson Mandela, de bevrijdingsheld van Zuid-Afrika, weigerde de Atatürk-prijs die hem door Turkije werd toegekend. Dit toont aan dat hij de waarden en het erfgoed van Atatürk niet volledig begreep.
NIEUWS/COMMENTAAR: İlhan KARAÇAY / FOTO’S: Mustafa KOYUNCU
Hij is zo’n leider dat hij wereldwijd wordt geëerd met standbeelden, monumenten, straatnamen en pleinen die geen enkele andere leider waardig zijn geacht. De heldendaden en moderne vindingen die u hieronder leest, behoren tot niemand minder dan Mustafa Kemal Atatürk, die geliefd en gerespecteerd is door jong en oud. Diezelfde Mustafa Kemal Atatürk bracht ons voor de 101e keer samen en werd met eerbied herdacht. De 101e verjaardag van de oprichting van de Turkse Republiek werd, net als in Turkije en het broederland Cyprus, ook met enthousiasme gevierd in Nederland en de rest van de wereld. Deze betekenisvolle dag, gevierd met twee verschillende recepties, trok veel belangstelling van zowel de Turkse gemeenschap als internationale diplomaten.
DE RECEPTIE IN AMSTERDAM
Bij de ingang van de receptie, die om 18.00 uur zou beginnen in het Corendon Hotel, schudden onze ambassadeur Selçuk Ünal en zijn waardevolle echtgenote Lerzan Kayhan Ünal, ons consul-generaal in Amsterdam Mahmut Burak Ersoy en zijn waardevolle echtgenote Çiğdem Ersoy, onze consul-generaal in Rotterdam Sevgi Kısacık, de waardevolle echtgenote van de consul-generaal in Deventer Çiğdem Cengiz en consul-generaal Muammer Hakan Cengiz een uur van tevoren handen van meer dan 500 genodigden.
De viering in Amsterdam vond plaats in het Corendon Hotel. Deze receptie, georganiseerd door de consulaten-generaal van Rotterdam, Deventer en Amsterdam en de Turkse ambassade in Nederland, werd druk bezocht door zowel de zakenwereld als de Turkse gemeenschap. Tijdens de receptie met diner hield de Turkse ambassadeur in Den Haag, Selçuk Ünal, een toespraak tot de aanwezigen. Ook de consul-generaal van Rotterdam Sevgi Kısacık, consul-generaal van Deventer Muammer Hakan Cengiz en consul-generaal van Amsterdam Mahmut Burak Ersoy waren gastheer. De grote belangstelling voor de receptie veroorzaakte verkeersopstoppingen rond het hotel.
Het programma begon met een videopresentatie van president Recep Tayyip Erdoğan.
Daarna sprak onze ambassadeur in Den Haag, Selçuk Ünal, de volgende woorden:
“Geachte leden van de Turkse gemeenschap in Nederland, waardevolle burgers, Welkom op onze officiële receptie ter gelegenheid van de 101e verjaardag van de oprichting van de Republiek Turkije. We bedanken Garanti BBVA International, Cadde Marina, Necati Erbaş Emlak Ofisi, Özkur Sigorta en Corendon Hotel voor hun bijdrage aan deze uitnodiging. Sinds de oprichting heeft de Republiek Turkije “in korte tijd veel en grote dingen bereikt” en heeft ze haar gerespecteerde plaats in de internationale gemeenschap ingenomen. Vandaag de dag staat de Republiek Turkije op de voorgrond met haar economie, wereldwijde diplomatieke invloed en bijdragen aan internationale vrede. Als we kijken naar de afstand die onze Republiek tot nu toe heeft afgelegd, is het duidelijk dat we in de toekomst nog grotere dingen zullen bereiken. In de komende periode, die door onze president wordt omschreven als het “Eeuw van Turkije”, zullen we ons land verder vooruit helpen met dezelfde vastberadenheid die de oprichters van onze Republiek ons hebben nagelaten. Naast de vele delegaties die dit jaar wederzijdse bezoeken hebben gebracht, heeft premier Rutte Turkije bezocht en heeft onze minister van Buitenlandse Zaken Hakan Fidan voor het eerst Den Haag bezocht voor de 10e Wittenburg-conferentie. Deze bezoeken hebben onze betrekkingen versterkt. Dit jaar herdenken we ook het 100-jarig jubileum van het Vriendschapsverdrag dat op 16 augustus 1924 werd ondertekend tussen de Republiek Turkije en het Koninkrijk Nederland, en het 60-jarig jubileum van de Arbeidsovereenkomst tussen Turkije en Nederland, ondertekend op 19 augustus 1964. Ons land heeft sinds 1924 een grote vooruitgang geboekt. Na 1964 zijn zowel ons land als onze gemeenschap hier gegroeid. Onze mensen begonnen toen te werken in de moeilijkste, meest veeleisende en gevaarlijkste banen, en vormden de ruggengraat van de industrie in fabrieken en scheepswerven. Op verzoek van de Nederlandse regeringen van die tijd brachten ze later hun gezinnen mee, maakten Nederland geleidelijk aan hun tweede vaderland en werden dankzij hun ijver een onderdeel van de Nederlandse samenleving. Ze beperkten zich niet tot alleen arbeid. Ze kwamen als arbeiders en werden werkgevers. Vandaag de dag dragen ze bij aan Nederland met ongeveer 25.000 bedrijven. Ze zijn aanwezig in alle aspecten van het leven, zoals politiek, economie, handel, cultuur, wetenschap, onderwijs, kunst en sport. Onze gemeenschap is altijd trouw gebleven aan hun moederland, taal, religie, cultuur, tradities en gewoonten. Het moederland heeft hen altijd in hun hart gevoeld. Dit jaar hebben we met de Turkse gemeenschap in Nederland en onze Nederlandse vrienden veel evenementen georganiseerd. Deze evenementen laten de successen van de Turkse gemeenschap in Nederland zien. Ik dank jullie allemaal voor al het werk dat jullie dit jaar hebben verricht.
Waardevolle burgers,
De terroristische aanslag op de TUSAŞ-fabrieken in Ankara op 23 oktober 2024 heeft aangetoond dat onze primaire taak is om te werken voor het voortbestaan van ons land, waarvoor onze martelaren hun leven hebben gegeven. We bidden voor de genade van Allah voor onze burgers die zijn omgekomen bij deze laffe aanval. We geloven dat we allemaal een voorbeeld zullen nemen aan de woorden van de collega’s van onze martelaren: “We zullen ondanks alles harder werken, meer produceren”. De film die is voorbereid door ons ministerie van Defensie en die we vandaag hebben gezien, is opgedragen aan onze martelaren en hun collega’s daar. We danken onze Nederlandse vrienden, vooral de premier en de minister van Buitenlandse Zaken van Nederland, voor hun snelle condoleance- en solidariteitsberichten.
We herdenken met respect, dankbaarheid en genade onze voorouders die, onder leiding van de opperbevelhebber van de Onafhankelijkheidsoorlog, de grondlegger van onze Republiek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk en zijn kameraden, hebben gestreden, gevochten, levens hebben genomen en gegeven, zich hebben aangesloten bij het Nationale Strijdkrachten, en ons in staat hebben gesteld om vandaag deze ceremonie te houden. Samen met onze consul-generaals en al onze collega’s groeten we jullie allen met respect.”
Het programma werd afgesloten met een dinerbuffet en ging door tot laat in de avond met gesprekken.
VIERING BIJ KASTEEL WITTENBURG IN DEN HAAG
De receptie die werd gehouden in Kasteel Wittenburg in Wassenaar, een voorstad van Den Haag, was voornamelijk gericht op diplomatieke kringen. De receptie trok veel belangstelling van ambassadeurs en consul-generalen van andere landen, evenals vertegenwoordigers van de Nederlandse regering, de Europese Unie en de NAVO.
Tijdens de receptie, gesponsord door onder andere Laila Restaurant, werden heerlijke gerechten geserveerd door de beroemde chef-kok Nihat Özdemir. Ook werd er een videoboodschap van president Recep Tayyip Erdoğan getoond.
De Turkse ambassadeur in Den Haag, Selçuk Ünal, die vaak en langdurig sprak met Carlijn Lubbinge en Nienke Dekens, vertegenwoordigers van de Nederlandse Minister van Buitenlandse Zaken, hield de volgende toespraak voor de gasten:
“Geachte leden van de Nederlandse Turkse gemeenschap, waardevolle landgenoten, Welkom bij onze officiële receptie ter gelegenheid van de 101ste verjaardag van de oprichting van de Republiek Turkije. Sinds de oprichting in 1923 heeft de Republiek Turkije veel bereikt en zal in de toekomst nog meer bereiken. In de komende periode, die onze president “de Eeuw van Turkije” noemt, zijn wij vastbesloten ons land naar de hoogste niveaus te brengen met dezelfde vastberadenheid als de oprichters van onze Republiek. Daden zoals de terroristische aanslag op de TUSAŞ-fabriek op 23 oktober zullen ons niet van dit doel afhouden. De woorden van de collega’s van onze martelaren: “We zullen ondanks alles harder werken en meer produceren” moeten voor ons allen een voorbeeld zijn. De film, die zo dadelijk door het Ministerie van Defensie zal worden getoond, is ook opgedragen aan onze martelaren en hun collega’s. Dit jaar vieren we ook de 100ste verjaardag van het Vriendschapsverdrag tussen de Republiek Turkije en het Koninkrijk der Nederlanden, ondertekend op 16 augustus 1924. Nederland, dat neutraal bleef tijdens de Eerste Wereldoorlog, was een van de eerste landen waarmee we een vriendschapsverdrag sloten. Onze historische vriendschap met Nederland gaat terug tot bijna 500 jaar. Turkije en Nederland hebben deze diepe wortels in hun relaties eeuwenlang in vrede onderhouden en nooit oorlog tegen elkaar gevoerd. Dit jaar vieren we ook de 60ste verjaardag van de ondertekening van de Turks-Nederlandse Arbeidsovereenkomst. Gedurende het jaar hebben we beide jubilea met vele evenementen gevierd. Onze handelsvolume van meer dan 13 miljard euro en de samenwerking tussen onze landen bij mondiale problemen zorgen ervoor dat onze relaties positief blijven. Naast de vele delegaties die dit jaar wederzijds op bezoek kwamen, bezocht premier Rutte Turkije, en minister van Buitenlandse Zaken Hakan Fidan kwam voor het eerst naar Den Haag voor de 10e Wittenburg Conferentie. Dit jaar begon ook ons nieuwe en enige Honoraire Consulaat na lange tijd in het buitenland weer in Amersfoort, en onze Honoraire Consul Titus Kramer is vanavond bij ons. Ons economisch en financieel attachékantoor bij de ambassade is heropend, evenals ons oudste commerciële vertegenwoordigingskantoor sinds het Ottomaanse Rijk, het Handelsattaché in Amsterdam, dat in 1940 noodgedwongen werd gesloten vanwege de Tweede Wereldoorlog. Ik wil Turkish Airlines, Credit Europe Bank, Edelstaal Group, Laila Den Haag, Bereket Baklava en ons team van vrijwilligers bedanken voor hun sponsoring. En ik bedank al het ambassadepersoneel dat heeft bijgedragen aan onze voorbereidingen. We herdenken met respect, dankbaarheid en gebeden onze grote leider van de Onafhankelijkheidsoorlog, de stichter van onze Republiek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, en zijn kameraden. Dankzij hen zullen onze kinderen en kleinkinderen deze vieringen nog vele eeuwen kunnen meemaken. Samen met onze consul-generalen, al mijn collega’s op de ambassade en onze gezinnen, groeten wij u allen met respect.”
DE HELDENDADEN VAN ATATÜRK EN DE STICHTING VAN DE REPUBLIEK
Mustafa Kemal Atatürk, de grondlegger van de Republiek Turkije, was niet alleen een groot militair genie, maar ook een leider die bekend stond om zijn politieke en sociale hervormingen. Zijn heldendaden vóór de oprichting van de Republiek speelden een cruciale rol in de onafhankelijkheidsstrijd van het Turkse volk.
DE SLAGEN OM GALLIPOLI
Een van de meest opvallende successen in de militaire carrière van Atatürk was zijn overwinning in de Slagen om Gallipoli. In 1915 veranderde zijn verzet tegen de aanvallen van de Geallieerde mogendheden op het Gallipoli-schiereiland de loop van de oorlog en werd het een symbool van het verzet van het Turkse volk. Atatürk’s leiderschap en strategisch inzicht hier werden alom erkend.
DE TURKSE ONAFHANKELIJKHEIDSOORLOG
De Turkse Onafhankelijkheidsoorlog, die Atatürk in 1919 in Samsun begon, was een keerpunt onder zijn leiderschap. Door de congressen van Erzurum en Sivas werd de vastberadenheid voor onafhankelijkheid versterkt en de Nationale Gedenkwaardigheid afgekondigd. Met de oprichting van de Grote Nationale Assemblee van Turkije in Ankara in 1920, nam de militaire en politieke strijd van de Onafhankelijkheidsoorlog toe. In 1922 werd met de Slag bij Dumlupınar de overwinning behaald en werd het Turkse grondgebied bevrijd van vijandelijke bezetting.
DE UITROEPING VAN DE REPUBLIEK EN HERVORMINGEN
De uitroeping van de Republiek op 29 oktober 1923 markeerde de triomf van de onafhankelijkheidsstrijd van het Turkse volk. Met de oprichting van de Republiek legde Atatürk de basis voor een moderne, seculiere en democratische staat. Met diepgaande hervormingen in de rechtspraak, het onderwijs, de economie en de samenleving streefde hij ernaar Turkije naar een moderne beschaving te brengen.
JURIDISCHE EN ONDERWIJSHERVORMINGEN
Een van de belangrijkste hervormingen van Atatürk was de veranderingen in het rechtssysteem. Met de invoering van het Burgerlijk Wetboek in 1926 werden ingrijpende veranderingen doorgevoerd in het sociale leven en werd gelijkheid tussen mannen en vrouwen bereikt. Op het gebied van onderwijs legde de Wet op de Uniformiteit van Onderwijs de basis voor een verenigd en modern wetenschappelijk onderwijssysteem.
ECONOMISCHE EN SOCIALE HERVORMINGEN
Atatürk voerde ook belangrijke hervormingen door op economisch gebied. Modernisering in de industrie en de landbouw waren belangrijke stappen naar economische onafhankelijkheid. Met sociale hervormingen zoals de kledingrevolutie, de naamwet en het kiesrecht voor vrouwen werd gestreefd naar de modernisering en vernieuwing van de samenleving.
ATATÜRK’S INTERNATIONALE INVLOED
Mustafa Kemal Atatürk geniet wereldwijd respect, niet alleen in Turkije. Overal ter wereld zijn er standbeelden, straten en pleinen naar hem vernoemd om zijn nagedachtenis in ere te houden. Atatürk heeft zijn naam in gouden letters in de wereldgeschiedenis geschreven als de grondlegger van het moderne Turkije.
ATATÜRK-MONUMENTEN WERELDWIJD
De monumenten en standbeelden ter ere van Atatürk laten zijn wereldwijde aanzien zien. Van Japan tot Cuba, van de VS tot Zuid-Afrika, in veel landen zijn standbeelden en bustes van Atatürk te vinden. Deze monumenten zijn een teken van zijn bijdragen aan universele vrede en mensenrechten. (U zult aan het einde de wereldwijde waardering en liefde voor Atatürk zien.)
VOORVECHTER VAN VROUWENRECHTEN EN ARCHITECT VAN EEN REPUBLIEK GEBOUWD UIT NEDERIGHEID
Mustafa Kemal Atatürk, de grondlegger van de Republiek Turkije en pionier van het moderniseringsproces, heeft niet alleen militaire successen behaald, maar ook door zijn sociale hervormingen de wereldgeschiedenis beïnvloed. Zijn vooruitstrevende visie op vrouwenrechten en zijn succes in het heropbouwen van een economisch verwoest land maken hem tot een unieke leider.
VOORUITSTREVENDE VISIE OP VROUWENRECHTEN
Op het gebied van vrouwenrechten heeft Atatürk veel rechten en vrijheden voor Turkse vrouwen bereikt, die zelfs in Europa nog niet erkend waren. In 1930 kregen vrouwen het recht om te stemmen en verkozen te worden in gemeenteraadsverkiezingen, en in 1934 kregen ze dit recht voor algemene verkiezingen. Deze hervormingen zorgden ervoor dat Turkse vrouwen actief konden deelnemen aan het sociale leven en verhoogden hun status. Atatürk benadrukte het belang van de opofferingen van Turkse vrouwen door te zeggen: “Geen enkele natie ter wereld kan zeggen dat haar vrouwen harder hebben gewerkt en meer hebben bijgedragen aan de bevrijding en overwinning dan de vrouwen van Anatolië.”
EEN REPUBLIEK OPGERICHT UIT NOOD
Toen Atatürk in 1923 de Republiek oprichtte, verkeerde het land economisch in een enorme crisis. De verwoestingen veroorzaakt door oorlogen en bezettingen hadden de middelen van het land uitgeput, en de bevolking leefde in armoede. Ondanks deze periode van schaarste begon Atatürk vastberaden met economische ontwikkelingsprojecten. Door de oprichting van industriële faciliteiten werd de productie verhoogd, er werden moderniseringsinitiatieven in de landbouw doorgevoerd en met onderwijs hervormingen werd het menselijk kapitaal versterkt. Atatürk’s buitenlandse beleid, gebaseerd op het principe “Vrede in het thuisland, vrede in de wereld”, zorgde ervoor dat Turkije een gerespecteerde positie in de internationale betrekkingen verwierf.
ATATÜRK’S UNIEKE LEIDERSCHAP
Iedereen die Atatürk’s leven en daden leert kennen, begrijpt dat hij een unieke leider was. De stappen die hij zette om een moderne, seculiere en democratische Turkije te creëren, dienden niet alleen als voorbeeld voor Turkije, maar ook voor de rest van de wereld. Atatürk’s ideeën en hervormingen zijn door veel landen als bron van inspiratie geaccepteerd. Helaas zijn er ook mensen die Atatürk niet begrijpen.
NELSON MANDELA EN ATATÜRK
Een van de wereldwijd gerespecteerde leiders, de bevrijdingsheld van Zuid-Afrika, Nelson Mandela, heeft helaas Atatürk niet volledig kunnen begrijpen. Mandela weigerde de Atatürk-prijs die Turkije hem had toegekend, wat laat zien dat hij de waarden en nalatenschap van Atatürk niet voldoende begreep. Dit illustreert dat de universele waarden en bijdragen van Atatürk niet altijd volledig worden erkend.
Zo’n vloed van liefde is in geen enkel land ter wereld vertoond.Miljoenen burgers wonen de herdenkingen en vieringen van Atatürk in Izmir bij.
CONCLUSIE
Mustafa Kemal Atatürk heeft revolutionaire stappen gezet in vele domeinen, van vrouwenrechten tot economische ontwikkeling, van onderwijs hervormingen tot internationale vrede. Hij transformeerde een land dat in armoede verkeerde tot een moderne en sterke staat. Zijn unieke leiderschap is met gouden letters in de wereldgeschiedenis geschreven. Echter, er zijn ook mensen die zijn nalatenschap en waarden niet volledig begrijpen. Daarom is het van groot belang om Atatürk en zijn daden bij elke gelegenheid onder de aandacht te brengen en zijn nalatenschap levend te houden voor het voortbestaan van de Republiek Turkije en de wereldvrede.
Terwijl de 101e verjaardag van de oprichting van de Republiek Turkije zowel in Nederland als wereldwijd uitbundig wordt gevierd, worden Atatürk’s heldendaden en de verworvenheden van de Republiek opnieuw herinnerd. Ondanks alle moeilijkheden en tegenwerkingen, gaat onze Republiek sterker door. Bij deze speciale gelegenheid moeten we de nalatenschap van Atatürk en de waarden van de Republiek blijven koesteren en promoten.
Ik, in alle bescheidenheid, ben iemand die altijd probeert de betekenis van Atatürk en onze Republiek naar voren te brengen.