Ermeni meselesi (sözde soykırım iddiaları, Anadolu’da Türklere yönelik katliamlar ve tarihi gerçekler) ile ilgili esas problem ne biliyor musunuz?
Sorun ne emperyalistlerde, ne Ermenilerde, ne de onları destekleyenlerde. Asıl sorun, Türkiye’yi yöneten hükümetlerin, bu konudaki mücadelede istekli, ciddi ve samimi olmamasıdır.
Bu çevreler yıllardır ya göstermelik kınamalarla ya da yüzeysel ve faydasız toplantılarla, mitinglerle halkın gözünü boyamaktadır. Büyük bütçeler harcanmış, ama bu harcamaların nereye gittiği ve neye hizmet ettiği bilinmemektedir. Ortada elle tutulur somut bir başarı olmadığı gibi, yalnızca sorun ötelenmiştir. Fakat bu hükümetler bunu yıllardır halka bir “başarı” gibi sunmuştur.
Türkiye’yi yöneten hükümetler gerçekten bu meseleyi çözmek isteseydi, yıllar içinde sayısız Türk akademisyen tarafından hazırlanan projeleri desteklerdi ve bu mesele çoktan tarihe karışırdı. Bunu kendileri de bilmektedir.
Gerçeği söylemek gerekirse, geçmişteki ve mevcut hükümetlerin zihinleri bir yerlere bağlı olmasa, dışarıdan beklentileri bulunmasa, bu mücadeleyi ciddiye alır ve uluslararası standartlarda akademik, hukuki ve siyasi ekipler oluştururlardı. Ama Osmanlı’nın son dönemine benzer şekilde stratejik aklı olan Türk kadrolarına değil, Yahudi lobilerine ya da ücret karşılığı kitap yazan yabancı akademisyenlere bel bağlamışlardır. Sonuç? Hüsran!
Bugün elimizdeki belgeler net ve güçlü olmasına rağmen, Türkiye hâlâ savunma pozisyonundadır. Konuya dair beceriksizlikler ve mücadelede doğru yoldan sapmalar, yıllarca basit kınamalarla örtülmeye çalışılmıştır. Hâlâ da bu durum devam etmektedir.
Eğer Türkiye’yi yöneten hükümetler Türk milletini sevseydi, bu konuyu kökten halledecek stratejileri çoktan devreye sokarlardı. Ancak bu alanda mücadele edenlerin büyük bölümü artık yılgınlık içinde kenara çekilmiştir.
Bugüne kadar Türkiye’nin resmi kurumları, bu konuda yüksek düzeyde, olgunlukta, akademik, diplomatik, hukuki ya da uluslararası standartlara uygun herhangi bir stratejik mücadele yürütmemiştir. Yıllarca sürdürülen yalanlar, oyalamalar ve kandırmalar bir yere kadar sürdürülebilir. Artık bunun sonuna gelinmiştir.
Ermeni soykırımı yalanı konusunda ise durum daha da vahimdir. Dünya kamuoyu, emperyalistlerin ve Ermeni lobilerinin sistematik propagandalarıyla yıllardır zehirlenmiş ve Türkiye aleyhine olumsuz bir kanaat oluşturulmuştur. Buna rağmen Türkiye’yi yöneten hükümetler hâlâ “bir şey yapıyormuş” gibi görünerek halkı kandırmaktadır.
Bu meselede yıllardır ciddi, samimi, akılcı bir şekilde mücadele eden herkes bilir ki, bir noktaya gelirsiniz ve karşınıza Ermeniler ya da emperyalistler çıkacak sanırsınız, ama aslında karşınıza bizzat Türkiye’nin resmi görevlileri çıkar. Bu kişilerin tavırları, adeta “boşa kürek çekiyorsun” mesajı verir. “Biz biliriz, siz bilmezsiniz”, “Başımızı belaya sokmayın” gibi örtük ya da açık mesajlarla mücadeleye ket vururlar. Hatta bazı mücadeleci bireylere karşı sessiz “operasyonlar” bile yürütülür.
Bugün bu meselede sözde aktif olanların büyük bölümü, bu görevlilerle bağlantılı, maddi menfaat sağlayan ve bu işi bir tür ticarete döken kişilerden oluşmaktadır. Yaptıkları çalışmaların konu açısından hiçbir gerçek kıymeti yoktur.
Türkiye’nin resmi kurumları ise bu kişileri desteklemekte ve onların vasıtasıyla meseleyi kontrol altında tutmaktadır. Esasında yapılan her yanlış, Türkiye’yi yöneten hükümetlerin bir yansımasıdır. Gizli görüşmeler, protokoller, anlaşmalar bu pasifliğin temel nedenidir. Türkiye bu meseleyi çözmek değil, uzlaşarak halletmek ve halkı da zamanla bu uzlaşıya alıştırmak istemektedir.
Bu stratejiyle hükümetler baskıdan kurtulup iktidarlarını sürdürmeyi hedeflemektedir. Halkı da şu söylemlere alıştırmaya çalışmaktadırlar: “Ne yapalım, artık çok sayıda devlet soykırımı tanıdı, bundan kaçış yok” ya da “Bu meselede geri dönüşü olmayan bir noktadayız, uzlaşmak en iyisi” gibi.
Kısacası, Türkiye’yi yöneten hükümetlerin yaptığı dil pehlivanlığı, halkın gazını almak ve süreci oyalamaktan başka bir şey değildir. Gerçek mücadele hiç başlamamıştır bile. Karşı taraf ise çok daha organize, sistematik ve saldırgan bir strateji izlemektedir. Türkiye ise onların stratejilerine adeta bilerek hizmet etmektedir.
Artık Türkiye’yi yöneten hükümetlerin, bu konuda kendi insanlarına yapılanları ve yapılmayanları açıkça itiraf edip hesap verme zamanı gelmiştir. Çünkü mesele sadece geçmişin değil, bugünün ve gelecekteki toprak bütünlüğünün konusudur.
Türk milletinin artık kandırılmaya tahammülü yoktur.
Sefa Yürükel
Sosyal Antropolog ve Etnograf
Soykırımlar ve Terörizm Araştırmacısı