Ben bir küçük cezveyim elden ele gezmeyim, verin benim yârimi boynu bükük gezmeyim, ne kadar güzel tarif etmekte bir özlemi. Ne kadarda nazik anlatıyor yaşamdan beklentisini. Şarkılarımız hatta türkülerimiz de bir çok konuda hissiyatı ifadede kullanılır. Kimi zaman bu sözcükler duyguları ifadede cılız kalır. İnsan diye adlandırdığımız yaşayan , nefes alan , yemek tüketen, üreyip çoğalan, seven, hisleri olan , kimi zaman duyguları ile hareket etmeye çalışan, kimi zaman hata yapan, sonra iz bırakıp bu yaşamdan ayrılan insanoğlu doğuşta sahip olması gereken bazı hürriyetleri vardır.
Mesela tanrının verdiği akıl ile doğruyu veya yalnışı ayırt etmek için aklını kullanması gerekir. Kendi iradesi ile bunlara hükmetmesi lazım. Hani yanınızda beslediğiniz bir köpek varsa, ve ona yemek ödülü ile istediğiniz bir komutu yaptırabilirsiniz. Gel derseniz geldiği zaman sevdiği küçük bir yiyeceği ödül olarak verirseniz. Köpek o komuta her uyduğunda, o ödülü bekler. Bir çıtadan atlamasına komut verirseniz ve de o çıtayı her atladığında bir küçük peynir ödül ise, her komuttan sonra köpek peynir ödülünü bekler.
Geçenlerde bir emanet köpek verildi bizimkilere , alıştığı bazı komutları ödülsüz yaptırmaya çalıştılar , bir iki defa yaptı sonra ödül verilmediği için komuta uymamağa başladı. İnsanların tamamını sınıflandırma düşüncesinde değilim, amma insanı açlıkla terbiye edip, istediğiniz bir komutu yapmaları halinde bir iki ikramiye dağıtmanız halinde, bu insanlara istediğiniz şeyleri yaptırabilirsiniz.
Benim yurdum insanı bir çok konuda haklarını istemez, bıçak kemiğe dayanmadan isyan etmez. Vurun kafasına, ağzındaki lokmayı alırsınız. Açlığa dayanmaya devam eder bu adamlar. Ne zamanki açlıktan nerdeyse kıran girecek, işte o zaman kısık sesle , benim ekmeğimi unuttunuz mu? diye bir soru yöneltir. İşte böyle bir karaktere sahiptir benim yurdum insanı. Sen adama sus payı olarak danışman adında yanına alırsın. Danışman ücreti 8000.- liradır. Bu ücreti az bulup 14000.- liraya çıkarırsın. Bu çok doğal, buna hakkın olabilir. Ülkenin bütün yükünü taşıyan gariban işçilerin maaş artışlarının gündeme gelmesini bile istemezsin. İşçiler hakları için zorlanır, kafasındaki bağnaz düşünceler dağılmasın diye bağlayan bir bayanı, onlara muhatap kılarsın. Kukla olarak diktiğin temsilciyi hasır altından besler, istediğin zam oranını dikte ettirirsin. Sonra işçi temsilcisi işçileri satarak, teklif edilen %3 oranını kabul eder. Olsun, işçilerin kemiğine henüz bıçak dayanmadı.
İstanbul Büyük Şehir Belediye seçimlerinde bu bıçak iyice dayandı , 13200 oy farkını beğenmeyen iktidar, seçimi yenileyince 806 000 oy farkını hazmetmeye hala çalışmakta. 25 Senedir Istanbul’un alt yapısını planlayan ve inşa eden iktidar partisi, yoğun yağmurda ISTANBUL sel baskınlarına teslim olmaktan kaçamadı. Betonlaşan İstanbul da yağmuru emecek toprak kalmayınca caddeler dökülen bu yağmurla sele dönüştü. Bay Ekrem İstanbul u yağmura teslim ettiniz, bu nedenle sizi İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığından alıyorum, deseler kim ne diye bilir? Ne yapa bilirsiniz? Birkaç sene evvel Kadir Topbaş Brezilyada iken Istanbul yağmura yine teslim olmuştu , kimse Kadir beye Rio festivaline mi gittin diye sormadı.
Bence Şehirlerde seçmenin öz iradesini besleyecek bir çok kaynağın, başkalarının eline geçmesinden rahatsız olan bir yönetimin varlığını düşünmemiz gerekir. Yönetim başındakiler ne yapmakta, nasıl yapmakta, yöntemin usulü ne olduğunu, insanlar merak etmekte. Belediyeler topladıkları vergilerden bazı cemaat ve kuruluşlara inanılmaz fonlar aktarmakta, ve bu cemaatlerden istediklerini yaptırmakta olduğunu öğrenmekteyiz.
Ne için kayyum atanmakta diye düşündünüz mü? Somut bir delile bağlı yapılan bir yolsuzlukta, ve mahkeme kararı ile kayyum atamanız mümkündür. Yapılan yolsuzluğu da belgelerle kamu oyu ile paylaşmanız gerekir. Atanan kayyumlar ilk iş olarak başkanlık makamındaki ATATÜRK resmini kaldırtmakla işe başlamakta. Ankara’yı parsel parsel satan bir Belediye Başkanı hakkında yönetim kılını kıpırdattı mı ? Hayır, çünkü daha çok parsel vardı satılacak.
Yerel Belediye seçimlerine girmeden evvel Yüksek Seçim Kurulu her aday için inceleme yapıp onay verdimi ? Evet verdi. Peki iki ay içinde belgelenen bir yolsuzluk var mı ?
19 Şubat 2012 de televizyon ekranlarından Bay Recep aynı şu cümleyi kurdu ’ Biz seçilmişleri atanmışlara kul etmeyiz’’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Metin Atamer