Sevgili okurlar,
Aslında bu hafta sonu, yazımı sizlerle paylaşamayacağımı, sevgili Genel Yayın Yönetmeni Tuncer Kalaycı kardeşime iletmiştim..
Sebebi elbette, geldiğim topraklar, yani “ikinci vatan Belçika”ya dönüyor olmamdan kaynaklanıyordu!..
Bizler “gurbet kuşları” gibi her yıl doğup, büyüdüğümüz ve serpildiğimiz, hizmet ettiğimiz, etmeye devam ettiğimiz anavatan, baba diyarı topraklara sevdalı olarak, her yıl sürekli geliyor ve tekrar tabiri caizse,” karnımızın doyduğu” topraklara dönüyoruz!..
Bu “gel-gitler de” elbette birbirinden farklı olaylarla karşılaşıyor, yeni şeyler öğrenerek, payımıza düşeni alıyoruz..
Bu işin en güzel tarafı “ziyaretler, sıla-i rahimde” bulunmak olarak ta adlandırılabilinir..
Öyle ki, insanın hem vatanından, bayrağından, milletinden, çevresinden, arkadaşlarından ve özellikle ailesinden uzaklarda yaşaması, mektuplara sığmayacak, telefonlarda izah edilemeyecek kadar dolu, doludur!..
Hani şu bizim Karadenizli sanatçı Volkan Konak diyor ya,” Ah seni zalim gurbet” diye!..
Hah işte, tam da öyle!..
Yine “gurbet, ayrılıklar, hasret ve özlemler” üzerine söylenmiş ne çok türkü, ne çok şiir ve ne çok atasözümüz vardır..
“Duvarı nem, sürgünü gurbet öldürür “diye boşuna söylememişler!
Türkiye dışında, farklı bir yaşam biçimini benimsemiş, “biz gurbetçiler”, yeni tanımıyla,” biz Avrupalı Türkler”, ya da;” Yurtdışı Türkleri”, ülkemizde, doğup, büyüdüğümüz topraklardan, ne kadar uzakta kalsak ta, bizler ülkemizin dertleri ile “hem-dem” olarak, her gün, bu “sorunlar yumağı” ile yatıp kalkıyoruz..
İki ayı geçkin bir zamandır Sakarya’dayım..
Bu yıl sadece Marmara Bölgesi kentlerinden Balıkesir İl’i, Edremit İlçesi sahillerinde bulunabildim..
Sonrası günlerim hep Adapazarı, Akyazı, Karasu üçlemi içinde geçti.. Çok sevdiğim İstanbul’dan bir iki geçmeme rağmen, İstanbul’a bile “merhaba” diyemedim!..
Oradaki dostlarıma, yakınlarıma, arkadaşlarıma, birliktelik yaptığımız insanlara telefon edip, mesaj çekip “Bu yıl İstanbul’a gelemiyorum..
Sizleri seviyoruz..
İnşallah gelecek yıla” diyerek, selamlaşabildik!
Bu da güzel bir şey!
İnsanın sevdiklerini hatırlaması, onları ziyaret etmesi, edememesi, telefon ile de olsa ,hal hatır sorması ve birlikteliklerini gelecek yıla ertelemesi de bir ahde-vefa olayıdır..
İnşallah gelecek yıla!
Tüm güzellikleri birlikte yaşamak, yaşayabilmek adına tabii ki?!
***
Sevgili okurlar,
Bu tatil döneminde de sizleri, hiç ihmal etmedim!..
Özellikle Çarşamba ve Cumartesi günleri yazımı bekleyen okur ve dostlarıma, hem farklı “Brüksel Penceresi”nden yazılar yazmayı, onları bilgilendirmeyi, düşündürmeyi, empati yapmalarını sağlamayı, ülkemizin içinde bulunduğu duruma dikkat çekmeyi, dijital dünyada, geleneklerin, kültürümüzün, eğitimimizin, büyük –küçük ilişkileri yanında, aile içi sorunlarının nasıl da “çözülmez bir bilmeceye döndüğünü”, dilimiz döndüğünce anlatmaya büyük özen gösterdim..
Bunu elbette yapmaya devam edeceğim..
Bir kere gazetemiz “patronu” diyeceğim ama, o bir arkadaş, sizlerden biri, nam-ı değer “Çiçekçi Adnan Yüksel” ile birlikteliklerimiz oldu..
Kendisi ile birlikte bazı önemli ziyaretlerde bulunduk..Bu ziyaretlerde bizimle birlikte Genel Müdürümüz Oğuz Arık, Akademisyen yazarımız Ali Aktaş, yazar dostum Kamil Özkan ve Orhan Topak birlikte bazı siyasi kurum ve kuruluşlar yanında, sivil kuruluşları da ziyaret ederek, görüşme, sohbet etme, istişarede bulunma fırsatı buldum..
Bir kere şunu peşinen söylemeliyim ki; “Sakarya’da gazete çıkartmak, okur ile bu gazeteleri buluşturmak gerçekten zor!?”
Diyeceksiniz ki, bunun zorluğu nerede?
Bir kere Sakarya’da birbirinden farklı olarak her gün hazırlanan ve okuyucusu ile buluşturulan gazeteler var..
Haberlerin çoğu birbirine benzese de, yine farklı, renkli haberlerin yanında yorum ve analizleri ile Sakarya kültürüne farklı bakış açıları, fark perspektifler sunan yazarlarımız ve kültür insanlarımız var..
Sakarya’da ilk ofset gazeteyi hazırlayan ekipte yer almış bir medya mensubu olarak, akıp giden zaman dilimi içinde çok şey öğrendik..
Birlikte yola çıktığımız birçok arkadaşımızı da bu yolda maalesef kaybettik!
..Allah gani,gani rahmet eylesin!
Onlar bu kente, bu topraklara görevlerini fazlası ile yerine getirenlerdendi..
Yine üzülerek söylemeliyim ki, onların adına güzel çalışmalar yapamıyoruz!..Paneller, konferanslar, yarışmalar düzenleyemiyoruz!..Sadece yılda bir defa, kuru, kuruya buluşup bazılarının adları dua ile zikrediliyor!
O da güzel,ama yeterli mi?
Onlar,bu kentin çocuklarına gelecek adına yapılacaklarda hem sorgulayan oldular..Eleştiri ve özveri içinde yapılması gerekenleri paylaştılar. Yılmadılar, korkmadılar, doğru bildikleri yolda bir avuç arkadaş ile fakr-ü zaruret içinde yürüdüler..
Onlar görevlerini savdılar..
Şimdi sıradakiler, gazetelerini yaşatmak adına, haber adına, makale adına, güzel bir fotoğraf adına, renkli, dolu, dolu bir gazete adına koşuşturuyorlar..
Daha renkli,daha içerikli, daha dolu bir gazete sunmak,elbette her gazete sahibinin arzusudur..
Ama bunun için yetkin elemanlar, önemli bir matbaa, kağıt, malzeme ve diğer ihtiyaçlar gerekli..
Bir kere şunu peşinen söyleyelim ki, gazetecilik mesleği dibe vurdu!?
Bu meslekte para kazanmak, geçinmek, hayata tutunmak, oldukça zor!..
Hele, hazırlanan gazeteleri okuyucu ile buluşturmak, büyük özveri ve finansı gerektiriyor..
İşte Türkiye’deki ulusal gazetelerin ,televizyonların ve yerel medyanın durumu gözler önünde!..
Devletin resmi ilan desteği yanında, mevcut iktidara “yandaşlık” yapmanın moda olduğu günümüzde, belediyelerin gözünün içine bakan yerel medya patronları da, “gazetecilik ile yağcılık” arasında gidip gelmektedirler!?..
Elbette herkesi,aynı sepete koymak doğru değil..
İşinin hakkını verenler de var..
Sen doğruyu yazsan, öbürü doğruyu yazmıyor!..
Sen gerçekleri dillendirsen, öbürü karşı haber ile seni karalıyor!..
Gel böyle bir ortamda medya sahibi ol, gazetecilik meslek ilkeleri çerçevesinde gazete çıkar..
Gerçekten zor!
İşte Sakarya’da bu zor mesleği ayakta tutmaya çalışanlardan birisidir Çiçekçi Adnan Yüksel’dir!
Nasıl olmuşsa, kendini bu meslek grubu içinde bulmuş Çiçekçi Adnan Yüksel Bey dostum!?
Ona ve onun gibilere yardımcı olmamız, destek vermemiz gerekiyor..
Bu işi sadece devlete, siyasi kurum niteliği taşıyan belediyelere bırakmamız doğru değil..
Sakaryalı sivil örgütler, iş adamları ve esnafımız, okullarımız, üniversitemizde, bu bağlamda elini taşını altına koymalı..
Sakarya’nın kültür abideleri gazeteleri yaşatmalıyız..
Başta Valimiz, belediye başkanlarımız, kaymakamlar, sivil örgütler ve esnafımız, okurumuz bu konuda üzerine düşeni yapmalıdır..
Bakınız, Sakarya’nın kültür abidesi büyük aileleri ile siyasi aileler tarih oldu!..
Siyasetin her yeri vıcık, vıcık sardığı şu günlerde bari gazetelerimizi bu bataklıktan kurtaralım!..
Bu yolda Sakarya’da bulunduğu süre içinde, sevgili Çiçekçi Adnan Yüksel dostumun hep yanında oldum, olmaya da devam edeceğim..
Ona bu zorlu yolda bel verenleri unutmayalım..
Bazen maaş alan, bazen alamayanların, ne büyük fedakârlıklarla bu gazeteyi hazırladığını, sakın unutmayınız!
Onlar ki, Sakarya’nın bir başka kültür elçileridir..
Hiçbir şey yapamıyorsak, her gün bir gazete satın alarak bile onlara destek verebiliriz..
Sakarya “Kültür Başkenti” olmak istiyorsa, işe buradan başlamak, en akıllıca iş olur!
Sakarya’yı “köy görüntüsünden” kurtarma mücadelesi içinde olan, Sakarya’nın hizmetlerine kafa yoran, onları irdeleyen, daha önemli ve kalıcı hizmetlerin İl ile buluşturulmasını isteyen, haber ve yazıları ile gazeteler gelecektir, kültür abideleridir, bu ilin değeri ve ışığıdır..
Korunmaya alınmalıdır!
Bu işe, her gün bir yerel gazete satın alarak bile başlamak, başlangıç olarak büyük değer taşımaktadır..
Haydi göreve!
Yusuf Cinal/Brüksel,14 Eylül 2019/www.bizimsakarya.com.tr