Sevgili okurlar,
Cumhuriyet Haftası nedeni ile sizlere, Cumhuriyet ilan edildiği günlerde Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı konuşmayı paylaşmayı bir görev telakki ediyorum..
Evet, o yıllara gidip, o yıllarda neler konuşulduğunu, neler düşünüldüğünü ve neler yapıldığını bilmezsek, o zaman, geleceğe uygun adım atamayız ve bocalarız..
“Bocalamayı” bırakınız, sağlıksız politikaların kurbanı oluruz!
Bu konuda, bir tek şey düşünmeniz bile yeter?
O da, bu yanı başımızdaki Irak, Suriye ile İran gerginlikleri, savaşları, başımıza bela edilen terör olguları, bize neler kaybettirdi?
Fatura belli!
Neyi konuşabiliriz ki?
***
Sevgili okurlar,
Sakarya’da önemli ziyaretler, toplantılar gerçekleştiriliyor..Bunları da görmemezlikten gelemeyiz.Bu toplantılar,ziyaretler, hazırlanan rapor ve projeler gelecek açısından hem ülkemiz,hem de Sakarya için çok olumlu gelişmelerdir..
Ancak, bunlar sözde, yani lafta kalmamalı..Bunları eyleme dönüştürmeliyiz..
Bakınız, Türkiye Ziraat Odaları Genel Başkanı, Sakarya’nın evladı Şemsi Bayraktar, Sakarya’ya bir dizi ziyarette bulundu.. Önemli hususlar dile getirildi..
Özellikle, tarım kenti Sakarya’da, tarımı tekrar ayağa kaldırmanın, bu konuda birlik ve beraberlik içinde yeni bir seferberlik yapılmasının mesajları ortaya çıktı..
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Sakarya’da tarım konusunda projeler gerçekleştirmek istiyoruz. Hazırlanan Sakarya Tarım Raporunu inceledik ve çok önemli bir rapor olarak görüyoruz. Sakarya Büyükşehir Belediyemiz ile yaptığımız istişareler sonucunda bu şehrin mevcut tarım potansiyelinin artırılmasını gerektiğini düşünüyoruz. Sakarya daha çok bir sanayi şehri olarak görülse de burası gerçekten tarım için yaratılmış bir şehirdir. Buradaki sorun mevcut potansiyelini tam olarak ortaya koyamamasıdır. Sakarya ayvada bir dünya markasıdır, ancak dünya ayva ihracatının yüzde 22’sini ülkemiz karşılıyor ve bu çok küçük bir rakam. Hollanda, hiç ayva yetiştirmemesine rağmen dünya pazarının yüzde 57’sine sahiptir. Bizler de mevcut potansiyelimizin farkına varıp buna uygun olarak çalışmamız gerekiyor. Mevcut potansiyelimizin yanında yeni alternatif ürünleri de toprağımız ile tanıştırmamız gerekiyor. Karadeniz bölgesinde fındığa alternatif ürün üretimi de denenmeye başladı ve bu gibi ürünleri çiftçimiz ile tanıştırmamız gerekiyor” dedi.
Bu tarihi ziyareti çok önemsiyorum..Sakarya’daki bürokratlarımızda çok önemsedi şüphesiz..Ama bunlar lafta kalmamalı..Birlik ve beraberlik içinde yapılması gerekeni yapmalıyız..
Nasıl ki, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları yaptı,bizde yapabiliriz..Elimizde o yıllara nazaran daha büyük imkan ve kabiliyetler var..Lütfen bunları kullanmasını, halkın yararına sunulmasına öncülük edelim..
Kura laflar, karın doyurmuyor bilesiniz!
Atatürk diyor ki?
Devamla
ATATÜRK’ÜN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN II. DÖNEM
1.Yasama Yılını Açış Konuşmaları/13 Ağustos 1923
Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. II, C. 1, Sayfa 36
3.BÖLÜM
“Efendiler,
Düşmanlar ve hükümet tarafından İstanbul’da bulunacak bir Meclisin kahramanca hareketi mümkün görülmüyordu. Onlara göre bu meclisin toplanması ile artık Anadolu’da bir milli kurtuluşa meydan bırakılmayacak ve milli heyecan bu şekilde yatıştırıldıktan sonra facialar yine sürecekti. Bu gerçeği görenler, Anadolu’daki mücadeleci çalışmalarını sürdürdüler. Bu sayede Anadolu teşkilatı şekilleniyor, güçleniyordu. Anadolu’ya dayanan Meclis de, uygun olmayan duruma karşın görevine devam ediyordu.
Bu durum, düşmanlar için uygun bir görüntü vermiyordu. Aldatıcı önlemlerle amaçlarına ulaşmaktan ümidini kesen düşmanlar, kararlarını açıkça verdiler ve 16 Mart 1920’de İstanbul’un feci işgali yapıldı. Osmanlı devletinin hayatına fiilen son verildi. Bu olay, Anadolu’da çalışanlar için beklenmeyen bir olay değildi. Artık Osmanlı devletini kurtarmak ve onun iman gücünde, vatanın kurtarılması, ulusun bağımsızlığının sağlanması ümidi büsbütün ortadan kalkmış bulunuyordu.
Milli bir meclisin toplantıya çağrılması zorunlu bir duruma geldi. Sonunda 23 Nisan 1920 tarihinde bu gün toplandığımız bu salonda yüce kurulunuza selef olan Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi toplandı.
Türkiye tarihinde her zaman yüce, onurlu yerini koruyacak ve çocuklarımızın takdirini kazanacak olan ilk Meclisimiz, ulusun kendi geleceğine kendisinin el koyduğunu ilan etti. Milli egemenlikle ilgili temelleri çalışma programının ana kuralları sayarak, güçlü bir halk hükümetinin temellerini attı. (Şiddetli alkışlar)
Efendiler,
Anadolu’da yeniden milli bir devletin kurulması ulusumuzun erginliğe ulaştığını gösteren takdir edilecek bir izlenim veriyordu. Fakat düşmanlarla birlikte,
padişah ve halife olan kişi, bundan sevinç duymadı. Paris’te imza ettikleri Sevr antlaşmasını zorla ulusa kabul ettirmek için birlikte önlemler aldılar. Anadolu’nun milli heyecanını bastırmak için her türlü hileye başvurdular.
Bir yandan dini politikaya alet ettiler. Anadolu’yu kurtarmak isteyenlere idam hükmü verdiler. Halkı bilinen dini bildirilerle birbirlerini öldürmek için kışkırttılar. Bir yandan da bazı aşağılık kişilerin ceplerini doldurarak, onları Kuvayı İnzibatiye veya Hilâfet Ordusu adıyla üzerimize saldırttılar. Temiz ve suçsuz halkı birçok uydurmalarla aldatarak, içte yer yer isyan ateşleri yaktılar.
Efendiler,
İlk Meclisimizin açılış günü İstanbul’dan yönetilen ayaklanma, Ankara’nın sekiz saat uzaklığına kadar gelmiş bulunuyordu. Samsun ve bölgesinde politik ve acımasız bir isyan, bütün bölgeye egemen olmak arzusu gösteriyordu. Vatanın doğusu, batısı ve güneyi düşman ateşleri içinde yanıyordu. İşte harekatımıza başladığımızda görünüş bu idi.
Sayın efendiler, bu günkü parlak sonuca ulaşmak kolay olmadı. Hareketimizin başlangıcı ile ulaştığımız sonuca, ve kullanılan zamanın azlığına yüce görüşlerinizin dikkatini çekmek isterim.
Bu konudaki anılarımızı her zaman kuvvetle koruyalım. Çünkü bu bizim için gelecekte alacağımız yolun kesin kararlılığı ve manevi güç kaynağıdır.
Efendiler, açıklamalarımın ikinci bölümüne geçerken söylemek isterim, sizden önceki yüce Meclis, ilk günlerin olağanüstü durumu karşısında ümitsizliğe düşmedi. Milletten aldığı büyük yetki ve güçle görevini sürdürdü. Yeni devletin hükümeti, kahramanca zorlu girişimlere atıldı. Kışkırtmalara kurban olan halk, suçlarından arındırıldı. Topsuz, tüfeksiz, cephanesiz, araçsız bir yıkıntı haline getirilmiş olan ordu canlandırıldı.
İlk mücadele günlerinde üzüntülü bir çaresizlik içinde kurulan düzensiz kuvvetler, hemen kurallara uygun güçlere dönüştürüldü.
Bu geçişi, yararına ve düşüncesine karşı bulan bazı birliklerin haince karşı koymaları önlendi ve ülke, huzurlu düzenli bir ordunun güvenli ellerine bırakıldı.
Efendiler, milli ordunun daha ilk kuruluş günlerinde üstlendiği büyük ve önemli görevleri, ulusumuz her zaman minnet ve şükranla anacaktır. (Şiddetli alkışlar)
(Devam edecek)
***
Sevgili okurlar,
Lütfen “sen, ben” kavgasını bırakalım,o yıllar Atatürk ve Silah arkadaşları neler söylüyor, neler düşünüyor ve neler yapmışlar onlara bakalım..Ona göre yolumuzu, hedefimizi, politikalarımızı belirleyelim..
Cumhuriyet kazanımlarının farkına varalım!
Zira, elin oğlunun niyeti iyi değil!
Durum bunu göstermiyor mu?
Yusuf Cinal yazıyor/6 Kasım 2019 Brüksel
Karikatür:Yasin Halaç