Gazeteci,Yazar ve İnter-Media Bruxelles Yayınları Yönetmeni Yusuf Cinal, meslektaşı Emre Aygen ile ilgili şunları paylaştı:
” Emre Aygen, bir kız arkadaşı ile Güneş gazetesini temsilen Brüksel’e geldi.. sonra tekrar İstanbul’a döndü.. Bu defa gelişi Sabah Gazetesi için oldu..Sabah Gazetesi’nin Bene-lüks Temsilcisi Sevgili İlhan Karaçay idi.. Karaçay bana geldi ve Belçika Temsilciliği’ni tevdi etti.. O ara boştum..Sabah Gazetesi’nin özellikle Avrupa baskısı için haberler yapmaya başladım..Tam bu sırada Emre Aygen’de Brüksel’e geldi yerleşti.. Birlikte Sabah için çalışmaya başladık..Ancak Emre Usta’nın sorunları nedeni ile Sabah’tan ayrılıp,bir Belçikalı Haber Ajansı ile çalışmaya başladığını öğrendim.. O zamanlar Romanya karışmıştı..Emre Aygen ve Belçikalı arkadaşları Romanya’ya hareket etmişlerdi..Sonra malum yaralanma olayını bizzat öğrendik..
Emre Aygen, hoş sevecen, arkadaş ve dost canlısı, dürüst, doğru sözlü biridir..Giyimi, kuşamı, siyaseti seven Emre Aygen’i tanımak gerçekten güzeldi..Bugün Türkiye’de yaşamını sürdürüyor olsa’da,sevgisi bitmez..Uzun ömürler ve sağlıklar diliyoruz!”
EMRE AYGEN KÖŞESİNDE NELER YAZDI?
“Hayatımızı verdiğimiz Gazetecilikte neredeyse hayal gibi gördüğümüz Bab-Ali nelere döndü? 30 sene evvel Romanya’daki Devrimi izleyen TRT Muhabiri Emre Aygen çatışmalarda vurulmuştu. Belçikalı meslek arkadaşı Danny Heuw gözünün önünde vurulmuş, ölmüştü. Romen Devleti Danny Heuw’un adını çatışmaların ortasında kaldığımız caddenin adı olarak verildi. Bükreş’ten verilen Apenin ilk haberinde Emre Aygen’in de öldüğüne dair haber geçilmişti. Hayatta kalacak yıllarım varmış. Kaldirildigim üçüncü Hastahanede ilk ameliyatta beynime saplanan kurşunu çıkarmış. Ertesi günü de sol gözümü almak zorunda kalınmıştı. Ben hayata geri dönme kavgasını verirken Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nezih Demirkent ve jüride yer alan Hocam Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in girişimi ile bana Cemiyetin Özel Ödülünü vermişlerdi. Bu ödülü Isviçre ve Paris’deki Beyin ameliyatları sonucu ayağa kalkıp Cemiyete geldiğimde ödülü almıştım. Şimdi 30 yıl geçti. Ankaradaki Romanya Büyükelçisi Natoya üye olmalarının 15’nci yılı dolayısıyla verdikleri resepsiyona davet etti. Göz yaşlarımı çok zor sakladım. Ayrıca hafta başında da kancilaryada öğlen yemeğinde devrim sırasında başımdan geçen anılarımı dinlemekten mutlu olacağını söyledi. Bir de kendi derneğine baktım. Avrupalıların nezaketi beni çok mutlu etti. Gazetecinin mutluluğu sayfaya konulan haberi bir kaç saniye okumak kadar küçüktür. Davetlerde ise anılara dalıp bambaşka bir âlemde kendimden gurur duymak idi. Birde bizim memlekete bak. Emekli olurken bile Gazi sıfatı verip üç kuruş fazla vermediler. Verseler bile ret ederim. Hayat böyle. Bizde böyle…”