Sevgili okurlar,
Avrupa Birliği’nin(AB) ile Belçika’nın başkenti Brüksel’de ikamet etmenin, yani yaşamanın cazip yanları olduğu kadar, ağır sorumlulukları da var?..
Neden mi?
Bir kere, çok uluslu şirketlerin ortak cazibe noktası konumunda bulunan, tüm dünya devletlerinin diplomat bulundurduğu, NATO(Kuzey Atlantik Asamblesi), Avrupa Birliği (AB)kurum ve kuruluşlarının merkezi Brüksel’de, “Dış Politikaya” kulak tıkamışsanız, burada yaşamanın, burada bulunmanın hiçbir manası ve hikmeti har biyesi yoktur!?..
Yıllara dayanan deneyim ve tecrübelerimizin ışığında, NATO ve AB koridorlarını aşındırmış, “Türkiye politikaları ile yatıp, kalkmış bir gazeteci” olarak, son olayları değerlendirmeden, bu konularda biri iki laf söylemeden, Sakarya’nın sorunlarına değinmek, ne kadar öncül ve doğru olur?
Bu bağlamda, elbette Amerika’yı olduğu kadar, tüm dünyayı sarsan, büyük şok yaratan “11 Eylül Amerika Kuleleri Saldırısını” hatırlamamız gerekir..
Bu saldırının gerçekleştireni, “El kaide” üzerinden, Müslüman dünyanın hedefe konduğu sanırım dikkatlerinizden kaçmamıştır..
Irak ve otoriter rejimi ile Saddam Hüseyin’in al aşağı edilmesi, bir fare gibi bir delikte yakalanması, sonra Mısır’daki “Mursi ve Sisi Kavgası” ardından, Tunus, Cezayir Libya’de estirilen “Arap Baharı” adlı rüzgarı hatırlatmadan olmaz..
Bir de Libya Lideri Muammer El Kaddafi’nin katletilmesi var!
Ne acı bir durum?
Hatta daha ileri gidersek, Irak ile İran arasındaki uzun savaş dönemi, Saddam Hüseyin’in Kuveyt’e saldırması, ardından gerçekleştirilen “1. ve 2. Körfez operasyonları”, bugünlerin hep hazırlayıcısı oldu..
Bütün bunlar olurken, Türkiye’de evrilen ve bir başka rüzgar ile “Tek Adam Rejimine” dönüştürülen Türkiye’deki gelişmeleri de; hafızanızda tazelemeniz, bugünkü olayları yorumlarınıza, daha iyi yardım edeceği kanaatindeyim..
Son aktüel konu ile devam edecek olursak, Amerika, bir ülkenin, yani İran’ın “Milli kahramanlarından Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’yi”, kendi topraklarından çok uzak bir alanda, yani Müslüman insanların yaşadığı topraklarda katletti..
Şüphesiz bu saldırıda, diğer İranlı şahsiyetlerinde katledilmesi söz konusudur.
Diyelim ki, Amerika’nın bu topraklarda işi ne?
Öyle de, İran Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani ve emrindeki “Haşdi Şabi “güçlerinin de bu alanda işi ne?
Başta Irak, Suriye ve bölgede neler olup bitiyor, Amerika neden hep hedefe İran’ı koyuyor, bölgede ne gibi değişiklikler, ne gibi menfaatler, çıkarlar peşinde?
Görülüyor ki Amerika, hem bir hesap görme ve hem de gelecekteki düşmanları için bölgeyi dizayn etme peşindedir..
Ağır bunu sağır sultan bile anladı..
Peki kim bu olası,gelecek düşmanlar?
Rusya Federasyonu, Çin, Hindistan, Kuzey Kore ve İran ile Türkiye’dir..
İsrail’i ve Avrupa’yı yanına alan, şimdilik ballı, kaymaklı işlerden Rusya Federasyonu’nu men etmeyen bir Amerika, hem bölgeyi dizayn ediyor, hem zenginliklere el koyuyor, hem de bölgede yeni devlet oluşumlarına zemin hazırlıyor, hemi de kendine yakın olanların iktidarlarına fırsat tanıyor..
İşte bu noktada Amerika, arenaya çektiği boğayı öldürerek, kanı sıçrattı..
Bu boğa ki, İranlıların milli kahramanı Kasım Süleymani üzerinden, Müslümanlara da büyük bir gözdağı verildi..
Amerika, bu hamle ile tekrar bölgede, ”bensiz bu alanlarda kuş uçmaz” sözünü herkese hatırlattı..
İran’a ve dolayısıyla bölgedeki hamleleri ile İran Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’nin katledilmesi, Müslüman dünyayı da ikiye böldü!..
Bu olayın Türkiye yansımaları da bunu açık ve net gösteriyor..
Siyasi bakımdan bazı siyasi partilerin itidalli yaklaştığı, bir kesimin “milli kahraman ve şehit” ilan ettiği İranlı Komutan Kasım Süleymani’ye, en büyük tepkinin” Cübbeli Ahmet olarak bilinen Nakşibendi Halveti Kolu temsilcisinden” gelmesi şaşırtmadı…
Gazeteci Ersoy Dede ‘de peşi sıra tabii..
Şüphesiz başkaları da var..
Cübbeli Ahmet’i, size anlatmama gerek var mı?
Bir din adına, cehaleti arkasına alarak, “ağzında ıslattığı hurmaları müritlerine yediren, deve sidiğinden şifa uman, onlara yanmaz kefen ve Peygamber Efendi’mizin terliklerini satan, hatta öldüğünüzde Azrail’e “Ben Nakşibendi tarikata Halveti Kolu mensubuyum “diyerek, cennet kapılarını aralayınız..Ve dahası da var; iyi ki okumamışım” diyen bir zatı muhterem..
Daha söylenecek çok söz var da; bir insan, bir Müslüman’ın katledilişine nasıl sevinir?
Bu nasıl ruh halidir,bu nasıl dindarlıktır?
Bir Müslüman, bir Müslüman ülkenin “milli kahramanın öldürülüşüne” nasıl sevinir?
Anlaşılır değil elbet!?
Karşımızdaki zihniyeti bilmeyen, yarın olacaklardan bihaber Müslüman’ın içinde bulunduğu ruh hali ve durumunu düşünebiliyor musunuz?
Ateşlerde yanasın ha!?
Bu ne demek, Allah aşkına?
***
Sevgili okurlar,
Türkiye’de Fetullah Gülen Cemaati ile AK Parti iktidara getirilirken, önce “Milli kahramanlarımız Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarından İsmet İnönü’ye, Cumhuriyet’in kazanımları, laiklik, eğitim, ekonomi, milletin birlik ve beraberliği “ hedef seçtiler?
Avrupa Birliği kurum ve kuruluşlarının koridorlarında yankılanan bu söylemlere bizzat tanıklık etmenin üzüntüsünü yaşadım..
1995’li yıllardan sonra Brüksel’de en çok konuşulan konuların başında, “ Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e olan sevgi, bağlılık kadar, onun yılmaz bekçileri asker, komutanlarımız ve Milli Güvenlik Kurulu’nun rolünün çökertilmesi” geliyordu..
Ya eloğlu boş durmuyor Hasan?
Nelerin olup bittiğine, hepimiz tanıklık etmedik mi?
Önce Atatürk sevgisine saldırdılar,”ayyaş” dediler,” ne yaptı” dediler, işi “Osmanlı”ya mal ettiler ama, bu milletin kalbinden, gönlünden Atatürk sevgisini yok edemediler..
Bir ülkenin “milli kahramanını” öldürürseniz, neler olup biteceğini anlamanız için bunları yazıyorum.
Bir milletin, askeri dağıtılmış, sürgünlere gönderilmiş, mahpus damlarına atılmış, apoletleri sökülmüş, yetiştiği okullar kapatılmış, onlara bin bir zulüm, reva görülmüş, milli değerler ayaklar altına alınmış, Atatürk sevgisine dile uzatılmış, Cumhuriyet’in kazanımları ayaklar altına alınmış, siyaset, siyasetsizlerin uhdesine verilmiş bir Türkiye’nin, İran’ın milli kahramanı Kasım Süleymani’nin katledilmesinden alacağı çok ders var..
Eğer alacaklar varsa?
Amerikan destekli IŞİD militanlarının iki askerimizi yakışını unutmadık değil mi?
Ve o iki asker nezdinde, diğer şehitlerimizin aziz hatırası bizde neyse, Kasım Süleymani’de İran’da odur..
Unutmayınız ki, İran komşumuzdur ve bir Müslüman ülkedir..
Tüm olumsuzlukları bir kenara bırakarak, İran’ın acısını paylaşmak, hem biz Türklere, hem Müslümanlara vazifedir..
Kimse, bu raddede Amerikan zulmünü alkışlayamaz!
“Cehennem ateşi ile yansın”demek, ne demek?
Bir Müslüman’a,geçelim,bir komşuya yakışır mı bu söylem?
Saddam Hüseyin’e, onun ülkesi Irak’a, Hafız Esad’a, onun ülkesi Suriye’ye ve Türk dostu Muaammer El Kaddafi’ye, onun ülkesi Libya’ya, diğer Müslüman ülkelere, Amerika ne yapmışsa, yarın aynısını Türkiye’ye yapmayacağını kim garanti edebilir?
Ne manidar ki, sesler gelmeye başladı!..
Uyan ey Müslüman, uyan ey Türkoğlu!?
Karşımızdaki düşman, farklı bir düşman, Müslüman’ı, Müslüman’a kırdırmakta maharetli uyan!
O Müslüman kellesini kesenleri, o askerlerimizi cayır, cayır yakanları hatırla ve uyan!
İşte dört fidan gibi Mehmetçiğimizi şehit edenleri bir kenara yaz!
İçimizdeki, kalbimizde Alperenleri, Atatürkleri, yiğitleri, kahramanları asla öldürtmeyelim!..
Kötü günler, kapıda olsa da!
Kahramanlar asla ölmez, milletin sinesinden isimleri silinemez!
Bu milletin kahramanları da asla bitmez!
ANMA!
Sarıkamış’ta, Allahü Ekber dağlarında, Türk’ün geleceği, bekası için, ölümü göze alan, şehitlerimize Bin selam olsun!
Yusuf Cinal yazıyor/Brüksel,8 Ocak 2020
KARİKATÜR:Yasin Halaç