Sevgili okurlar,
Türkiye’de gündem hepimizin malumu!
Dünya’da ise,bir belirsizlik ve korku, gelecek kaygısı hakim!..
Belçika’da ise gündem bundan farklı değil desem de yine sizleri bilgilendirmem gerek..
Bir kere koalisyon hükümeti Başbakanı Liberal Charles Michel, fırsatı bulunca Avrupa Konseyi Başkanı oldu.. Şimdi Türkiye yolunda..Bakalım, çantasında ne tür dosyalar taşıyor öğreneceğiz..
Konuyu biraz daha açalım derseniz, varım..
11 Milyon 500 Bin nüfuslu Belçika’da 8 Milyona yakın seçmen oy kullanıyor.. Elektronik posta ile kullanılan oylar,inanın Türkiye’deki gibi hızlı sayılmıyor..Son genel seçimler 27 Mayıs 2019 tarihinde yapıldı..Üç bölge hükümeti kuruldu,ama federal hükümet kurulamıyor..
Nedeni ise siyasi partiler arasındaki görüş açısının iyice açılmış olmasından kaynaklanan bir durum söz konusu..
Flaman siyasi partileri iyice radikalleşirken, Brüksel ve Walon kesimi siyasi partilerde çizgilerinden epey kaydılar..Yani bu kayma, siyaset yapan yeşiller ile komünistlere yaradı..
“Çevreci” sloganları ile son seçimde Türk kadını Meryem Almacı’nın genel başkanı olduğu Flaman Yeşiller Partisi(Groen) ile Walon bölgesi Yeşiller Partisi (Ecolo) büyük bir sükse yaptı..
Federal Koalisyon Hükümeti’nde yer alan Flaman Milliyetçi Cephe Partisi’nin(N-VA) “Göçmen Politikasına” karşı çıkarak hükümetten ayrılmasından sonra,Belçika’da halen bir “azınlık hükümeti” iş başında bulunuyor ve bu azınlık hükümetinin başbakanı olan Charles Michel, görevi bırakıp Avrupa Konseyi Başkanı oldu..
27 Mayıs 2019 tarihinde bu yana geçen zaman dilimi içinde Kral Philippe’nin hükümeti kurma görevi verdikleri siyasiler maalesef gerekli uzlaşmayı sağlayamadılar..
Belçika hükümetsiz,ama bunu dert eden yok..
Bu durum PS’nin eski Genel Başkanı ve Eski Başbakan Elio Di Rupo, “demokraside geriye gidiş” olarak değerlendirdi..
İşte böyle bir ortamda Belçika’da;” işsizlik, göçmenler, mülteciler, kaçaklar, emeklilik, yüksek vergiler(ağır elektrik, su, gaz, kadastro..) halkın gündeminden düşmüyor..
Belçika’da yaşayan 230 Bini aşkın Türk vatandaşları için de söylenecekler var elbette..
Türklerin çoğunluğunun AK Parti’ye oy atmasının yankıları dinmiş değil.. Türkiye’de AK Parti ile sağcı partilere oy atan Türkler, Belçika’da Sosyalistler ile diğer partilere oy atsalar da eleştirilerden kurtulamıyorlar.
Kısacası başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklere karşı, mevcut algı tümten değişti..
Daha önceleri “ kuzu sessizliğinde” olan Türklerin, hem Türkiye’de, hem de bulundukları ülkelerde oy kullanmaları ve tercihleri bugün başlarına bela olmaya başladı?..
Özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları, çıkışları bağlamında, kendisine oy verenleri ve bulundukları ülkelerde “Türkiye politikası” yapanları artık cezalandırmaya yönelik bir anlayış gelişmeye başladı..
Avrupa’nın göbeğinde,” 30 Bin Türk’ü toplarsanız, orada kalın, politikaya girin,okuyun, önemli mevkilere gelin,Türkiye’den kopmayınız..Dilinizi, dininizi unutmayınız..” derseniz, olacağı buydu!
-Öteden beri “sözde Ermeni Soykırım” iddialarına karşı olan Türkler,artık bu konuda sessizliğe büründüler..
-PKK Terör örgütü ile mücadele eden Türkler,PKK Terör örgütü yanına FETÖ Terör Örgütü yapılanmasının da eklenmesi ile büyük bir ikileme düştüler..
-Türkiye’nin “milli çizgilerinin” mevcut iktidar tarafından ötelenmesinden sonra yurtdışındaki o muazzam “birlik ve beraberlik” bir türlü sağlanamıyor..
-AK Parti’nin yanlı ve taraflı politikaları ile yurtdışında “kendi arka bahçesini kurması” ve bu alanlarda oluşturulan yapılara kendi yandaşlarını istihdam etmesi, büyük bir kesimin milli konulara kayıtsız kalmasını sağladı..
-Daha da önemlisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile gelişen bu yeni politikalar, Avrupa’da “karşı tepki politikaları” oluşturdu.. Kiliselere gitmeyen Hristiyanları da din merkezlerinde toplanmaya zorladı..
-Türkiye’nin bir türlü anlatamadığı “15 Temmuz Darbe Kalkışması” olayı, Avrupa ülkelerinde hala anlaşılmış değil..Bu nedenle özellikle Türkiye’den kaçıp gelenlere hızlı iltica başvuru hakkı verilmesinde çığ gibi bir yükseliş gözlerden kaçmıyor..
-Özellikle Avrupa Birliği ile atılan köprüler nedeni ile Avrupa ülkelerine seyahat eden yeşil pasaportlular ve Erasmus projeleri ile bu ülkelere gidecek olanlara artık büyük güçlükler çıkartılıyor..
Geçtiğimiz hafta sizlerle paylaştığım Belçika Federal milletvekili ve Brüksel Saint-Josse Belediye Başkanı Emir Kır, hedefe kondu ve kendisine yönelik büyük bir karalama kampanyası başlatıldı..
Bir başına Başkan Emir Kır, hakkında verilecek kararı bekliyor..
Başkan Emir Kır, yukarıda sıraladığım gerekçelerle olduğu kadar, “aralarında MHP’li belediye başkanlarının olduğu bir Türk delegasyonunu da kabul etmekle “suçlanıyor!..
Kısacası, Avrupalı Türklerin üzerine “Türkiye politikaları, Türk milli hassasiyetleri” bağlamında büyük bir yüklenme var..
Bakınız, Almanya’da bir Türk genci(Mehmet Bulgu) polis tarafından “tehlikeli” ad edilerek, tek kurşunla vurularak öldürüldü..Evinde yapılan aramada da herhangi bir tehlikeli kabul edilecek bir belgeye ,silaha rastlanmadı..
Bu gencin hakkını kim arayacak, ailesini kim teselli edecek?
Hani tepki?
Belçika’da bir Türk genci,polis kurşunuyla öldürüldüğünde, Türkler ayağa kalktı,günlerce protesto ve miting yaptı,katil yakalanıp adalete teslim edildi, yargılandı..
O günler eskide kaldı tabii!
Avrupalı Türkler o kadar ayrıştırıldılar ki, artık birbirlerine sahip çıkacak durumda bile değiller..
Ne Almanya’da bu Türk genci için, ne de Belçika’da suçlanan, karalanan Başkan Emir Kır için harekete geçen, onları sahiplenen yok!
Palavra “STK’ların” sesi soluğu bile çıkmıyor!
Bugüne kadar, yurtdışında kendi “lobi çalışması” yapacak örgütlerini oluşturamayan, bu bağlamda bu çalışmalara öncülük edecek, “Türk Evleri” oluşturamayan siyasi iktidarlar, kendi “arka bahçelerini “ düşünerek, hareket ettikleri için Türkiye’yi ihmal ettiler!..
Hakkını yemeyelim AK Parti, “AK Parti Temsilcilikleri, Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri, Uluslar arası Türk Demokrat Birlikleri, SETA, Maarif Vakfı..” gibi oluşumları hayata geçirdi..Buralara da “ballı kaymak maaşlarla” kendi adamlarını atadı.. Ama bu alanlardaki “ayrımcılık”, insanımızın gözünden kaçmadı ve şimdi “Türkiye ve milli hassasiyetler” konusunda geri çekildi..
-Birde,” Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları ile TİKA” var..Buralardaki “kayırmacı politikalar, yandaş adamlar ve hizmetler”, büyük tartışmalara konu oluyor..
Bütün bunlara Diyanet’in de beceriksizliğini koyduğumuzda, durumun vahamiyetini siz düşününüz!..
Elbette bu konuda yazılacak çok şey var..
Son olarak Türkiye Cumhuriyeti Brüksel Büyükelçisi Zeki Levent Gümrükçü’nün, Brüksel’de verdiği konferansta,” Türkiye adına, şartlanmış ön algılar var..Bunları kırmakta güçlük çekiyor ve Türkiye’yi anlatmakta zorlanıyoruz..Bilhassa 15 Temmuz Darbe Girişimi” konusunda Türkiye’yi anlamıyorlar.. Zira, muhataplarımız, “Nasıl olur da, birlikte iktidar olan iki kesimden biri, darbe yapar” diyerek, işin içinden çıkıyor ve sizi dinlemiyorlar..Avrupa’daki bu popülizm(ırkçı, ayrımcı sağ yükseliş) açıkçası Avrupalı Türklerin geleceğini de tehdit ediyor..” diyor..
Türkiye’nin, bu manada yapacağı çok şey olduğu, hazır “Avrupa Türklerinden” yararlanmayı beceremediği de ortada!..
Bu değerlendirmeler ışığında, sizce Avrupalı Türklerin geleceği neye bağlı?
Dahası da var elbet, bunları da bir başka yazımızda konu ederiz..
Dün,” 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü”ydü.. Çalışan, çalışmayan, işinden kovulan, iş arayan, kendi imkanları ile halkı bilgilendiren, haberdar eden,Türkçe Dili’ne katkı yapan tüm meslektaşlarımızın gününü kutluyorum..
Yusuf Cinal yazıyor/11 Ocak 2020 Brüksel