TBMM 1991-95 Dönem Başkanı ve Milli Merkez Başkanımız Sayın Hüsamettin CİNDORUK’un 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı münasebetiyle Sözcü Gazetesine yazdığı yazıyı paylaşıyoruz:
“Bu Meclis’in destanı var!
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir asır önce açıldı.
İyi işleyen demokratik rejimlerde her parlamentonun değişik bir öyküsü vardır.
Yüce Meclis’in ise bir destanı var.
1918’de son padişahın, düşman donanmasının bir gemisine iltica etmesi ile Osmanlı Devleti’nin farazi otoritesi sona ermişti.
O gün Türk Milleti’nin bir niteliği, gücü ortaya çıktı: Milli devlet kurmak geleneği, ustalığı, direnci. Milletimiz, elde kalan milli araçlar ve evlatları ile yeni devletinin mimarisini ortaya koydu. Anadolu’da ve Trakya’da, otuz halk kongresi toplayan milli bilinç, yeni bir devletin niteliğini; normlar, kararlar, hedefler tespit ederek yola koyuldu.
KÖK HÜCRE, MİLLET MECLİSİ’DİR
Sonuçta, 23 Nisan 1920’de Türkiye Meclisi toplandı. Bir millet devleti kuruldu. Bu devlet, bir Meclis devletidir. Türklerin, törelerine göre ilmik-ilmik ördüğü bir otağın açılışıdır.
29 Ekim 1923’te devletimizin adı ve siyasal niteliği ilan edilmiştir.
Kök hücre, Millet Meclisi’dir.
Bu Meclis, Parlamento’ya dayalı ilk hükümeti kurmuş, ardından Başkomutanı olduğu Milli Ordumuz ile düşman işgaline son vermiştir. Üstelik, Atatürk’ü hem Başkomutan hem Başkan hem de Cumhurbaşkanı seçen bu Meclis’tir.
Savaşırken, yetki ve görev verirken demokratik tartışmaları da yürüten bir yüce Meclis var.
Lozan Antlaşması’nın gerçekleşmesinde gösterdiği özen, müzakere özgürlüğü, aldığı sonuç ise bir diplomasi başarısıdır. Al bayrağı, İstiklal Marşı’nı, ilk anayasayı, Başkent Ankara’yı bu Meclis gerçekleştirmiştir.
Kuşkusuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tarihten, Millet’ten ve deneyimden süzülüp gelen kurucu gücü, üstün ve sürekli bir kudreti temsil eder.
MİLLİ İRADENİN MÜNHASIR GÜCÜ
Anayasa hukuku uygulaması bir bilim düzenidir. Devletlerin, temel kuralları da uygulaması da anayasa bilimine dayalı bir pratiktir. Yüz yıllık parlamentonun, cumhuriyetin denge; gözetim, yönetim ve denetim gücü olduğu tartışılmaz bir olgudur. Yüce Meclis, tam temsil ve milli iradenin münhasır gücüdür. Bu gücünü Afrikancı Başkanlık hegemonya kurguları ile paylaşmaz. Yürütmenin yönlendirdiği bir yasa atölyesi olmayı kabul edemez. Etmemiştir.
Darbe hukukunun getirdiği Kurucu Meclis, Danışma Meclisi modelleri işlevsiz kalmıştır.
Türkiye, Millet, Büyük kavramları bu Meclisimize de Cumhuriyetimize de çok yakışıyor. Türk Milletine de.
Cumhuriyetimizin kurucusu Yüce Meclisin bu değerinin, destanının sürmesi dileği ile yüzüncü yılı kutluyorum…”