O bir Sakaryalı, o bir öğretmen, eğitimci, gazeteci, yazar Abdullah Çelik!..

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sakarya basının duayen isimlerinden biriydi Abdullah Çelik..Yazıları, haberleri birçok gazetelerde yer aldı..En son olarak Sakarya Yenigün Gazetesi’nde yazıyordu.. Bir süredir hasta olarak tedavi görüyordu. Bir ara yoğun bakımdan çıktı, ama tekrar fenalaştı ve yoğun bakıma alındı..Vefat haberini sevgili meslektaşım Müjdat Çetin’den öğrendik..
Sakarya bir koca çınarını kaybetmişti.. O Sakarya’nın hafızası, adeta ansiklopedisi idi.. Bütün Sakarya valilerini tanır, belediye başkanlarının çalışmalarını yakından takip eder, ilin sorunları ile hem-dem olurdu..
Sakarya gerçekten bir değerini kaybetti..
Allah sevenlerine, dostlarına sabır versin!
MESLEKTAŞI YUSUF CİNAL;
‘SON DERECE ÜZGÜNÜM!’

Sakarya bir değerini kaybetti..
O bir Atatürk öğretmeni,
o bir Cumhuriyet öğretmeni,
o bir Cumhuriyet Aydın’ı,
o iyi bir Sakaryalı,
o iyi bir insan ve benim en önde gelen dostum, büyüğüm, meslektaşım idi..
Her yıl tatil mevsiminde buluşur, dertleşir, Sakarya’yı, Türkiye’yi, basını, dünü, bugünü konuşturduk..
Çok sevdiğimiz Abdullah Çelik Hocamıza Allah’tan rahmet, ailesi ve sevenlerine başsağlığı diliyorum!..Allah cennet-mekan eylesin!..
Sakarya’da unutulmayacak güzelliklere imza atan, Sakarya’da basının filizlenmesine, yeşermesine ve serpilmesine büyük katkısı olan Hocamızı asla unutmayacağız..
Meslektaşlarımında başı sağ olsun..
Güle, güle dost, güle, güle..
Mekanın cennet olsun!

Adresine Yazılar’adlı kitabımı Sakarya’nın duayen Gazeteci, eğitimci ve Yazarı Abdullah Çelik Hocam’a takdim ettim, elini öptüm..
5 Nisan 2018 YeniHaber Gazetesi/Sakarya

SAKARYA’NIN VEFALI EVLADI ABDULLAH ÇELİK’İ KAYBETTİK!

BANA SAKARYA’YI ANLAT
Buluşmalarımızda Sakarya’yı anlatırdı Çelik Hocam..
Heyecanlı mı,heyecanlı..Çaylar söylenir..Ofisinde baş başa anlatmaya,dertleşmeye doyamazdık..Son buluşmalarımızdan biriydi bu..Yine hararetli,hararetli bana Sakarya’yı anlatırdı..


GAZETECİ,YAZAR KADİM DOSTU ABDULLAH ÇELİK’İ ANLATTI
http://www.sakaryayenihaber.com/88574-yusuf-cinal-belcikadan-yazdi-tanidigim-abdullah-celik-haberi.html

ÇELİK’İN ALBÜMÜNDEN
  
ABDULLAH Çelik, 90’na merdiven dayamış bir eğitimci, yazar, gazeteci ve emekli..Bir ulu çınar, bir duayen, bir öğretmen, bir baba, bir dost, bir arkadaş..
Hem de vefalı..Kadirşinas!..
Kendisi ile Adapazarı Kültür Merkezi’nde  bu sabah buluştuk.. Çaylarımızı yudumlarken, memleket meselelerini de konuşmadan edemedik.. Abdullah Çelik, mesleğinde takdirnameler almış, yazdığı yazılarda hep öğrencilerine ve insanlara yol gösterici olmuş bir eğitimci, üstelik bir gazeteci ve yazar..
Ben doğmadan, okuluna gelen müfettişler tarafından takdirnameler ile onurlandırılmış bir muhterem büyüğümüz.. Aramızda tam 30 yaş fark var..Tam 40 yılı aşkın bir dostluğumuz ve ahbaplığımız var..
İyiye, iyi,güzele, güzel, çirkine çirken, doğruya, doğru, eğriye, eğri demekten asla çekinmez..
Çantasını açtı, ilin bütün gazeteleri çantasında..Ve tüm ulusal gazeteler..
‘ Hocam hangisini okursun‘ dedi..
Bir tomar gazeteyi bir kenara koydum..Lezzetle ve üzülerek okudum..Memleketin bir tarafı zevk-ü-safa içinde, bir tarafı ağlıyor!
Bir tarafta ise polis ve askerlerimiz kışlalarından, karakollarından dışarı çıkamıyor..
Terör onları çoktan esir almış!..
İşte Türkiye, bu hengamede seçime gidiyor..
Abdullah Çelik Hocam, açtı gazetesi YeniGün’ü kendi köşesindeki yazısını okumaya başladı..
‘Türkiye hiç iyiye gitmiyor’ diye başladı!..
Bunca siyaset adamı, bunca vali, bunca iş adamı, bunca öğretmen arkadaşı ve öğrencisi ile Abdullah Çelik konuşuyorsa, durum vahimdir, vahim!..
90’nına merdiven dayamış bir akil adam!
Bir akil adam,Abdullah Çelik!
SÖZCÜ VE BASIN SUSTURULAMAZ!
Sözcü Gazetesi, bugün farklı bir formatta çıktı..Yazarlar, kalemlerini bıraktı!..Bir tepki bu, iktidar ve Recep Tayyip Erdoğan tepkisi..
Bir iktidar, basınla bu kadar neden cebelleşir?..
Yalan yazıyorsa, tekzip ediyor, mahkemeye veriyorsun!?..
Yani, hepten yok mu edeceksiniz  karşı muhalif kesimi?
İşte palazlandırıp, donattığın ve ‘ ne istediler de vermedik’ diye açıklamalar yap ve ondan sonra baskı, operasyon..
Olmadı!
Basını susturmak, yeni yandaş basın ve zenginler topluluğu oluşturmak ta, neyin nesi?..
Bu basın susarsa, Türkiye susar!
Ve Türkiye’ye yazık olur!
Yaşasın hür basın!
Yusuf Cinal/1 Eylül 2015
BİR ŞEHİR Kİ ADAPAZARI?

Sakarya,1954 Yılında il oldu.. İlçeleri, dağları, Sakarya Nehri ve gölleri yanında, Karadeniz’e açılan iki ilçesi ile gerçekten bir yeşil cennet!..
Çeşitli hükümetler döneminde Sakarya’ya büyük yatırımlar yapıldı..
Adapazarı Şeker Fabrikası, Zirai Donatım ve Vagon ile Tank Palet fabrikası yanında irili ufaklı fabrikaları ile Sakarya adından söz ettiren bir il idi..
İstanbul’a yakınlığı, Ankara ile diğer illere olan ulaşım kolaylığı Sakarya’ya büyük imkanlar sağlıyor..
Sakarya’nın merkez ilçesi Adapazarı idi. Şimdi merkez ilçeye Serdivan ile Erenler de eklendi.
Taşrada daha ziyade Adapazarı olarak anılan kent merkezi şimdi üçe bölündü.
Genel olarak Adapazarı’nın adının yerini bugünlerde Sakarya aldı.Yani Sakarya Büyükşehir olarak artık kent anılıyor.
Yeni siyasi yapılanmada ilçelerde merkezden yönetime dahil edildi.
Oysa, hep merkez yönetim Ankara eleştirilirdi!. Şimdi bir başka merkezi yönetim ile işler hepten arapsaçına döndürüldü!..
Güya Yeni Türkiye kuruluyor!?
İl olarak Sakarya’nın güzelliklerini, zenginliklerini sizlere anlatmayacağım..
13 Yıllık AKP iktidarı döneminde Sakarya, iktidara hep büyük destek veren bir il olarak öne çıktı.
Son cumhurbaşkanlığı seçiminde de aynı iktidara büyük destek verdi.
Elbette halkın siyasi tercihine saygı duymak gerek.
Ancak, Sakarya’da gördüklerimiz bizi hayal kırıklığına sevk etti..
Günlerden  18 Ağustos 2014 Pazartesi..Kayserili, Belçika’dan dostum..Hacı Can ile beraberiz..
Sakarya, bir 17 Ağustos 1999 depreminin acılarının yıl dönümünü yaşıyor.
Gazetelerde sitem yazıları  var..Maalesef ildeki anma törenlerine katılan bir  yönetici ve siyasi yok!
‘Kimi gazetelerde ‘yazıklar olsun’ bu şehre’ yazılarına tanıklık ediyoruz..
Yazıklar olsun bu şehre?
Neden ki?
O büyük depremin yıldönümünde,unutulmuşluğa isyan var..
Sakarya son Ağustos sıcaklarını yaşıyor..
Buram, buram terliyoruz..
Ama bir yandan da havada yağmur kokusu var..
Hava ha patladı, patlayacak derken,şiddetli yağmur başlıyor..
Konuklarım ile otomobile binip kent merkezine gideceğiz..
Ama  eski ofis önünde demiryolu geçitleri gerçekten geçit vermiyor..
Yollar kilitlenmiş..Sinyalizasyon  iyi çalışmıyor..Karşı yönden sadece minibüslerin gelmesi gerekirken, özel araçlarda aynı yolu kullanıyor..
Trafik Allah’a emanet!..
Otomobil içindekiler bu durumu şaşkınlıkla izliyor ve ne yapacağımı merak ediyorlar..
Binbir güçlükle trafikte ilerliyoruz..
Şakır şakır yağmur yağıyor..
İnsanlar ifrid..
Birine dokunsan şamarı yiyeceksin!..
Adapazarı merkezdeyiz..
Günlerden 18 Ağustos 2014 pazartesi..
Adapazarı ve çevresi yağmura teslim..
Yollar ne otomobillere geçit veriyor, ne yayalara.. Her yer su..Göl birikintilerini logarlar çekmiyor..
Ellerinde şemsiyeler ile insanlar, göl birikintilerinden atlayarak geçmeye çalışıyor..
Üç dört genç kız ise sokağa kaplayan suları nasıl geçeceğini bize soruyor..
Adapazarı’nda esnaf şaşkın..
Kanalizasyonlar patlamış..
Ellerinde süpürge, raklet sularla boğuşuyorlar..
Vah esnafım vah!
Adapazarı şiddetli yağan yağmura çoktan teslim..
Hacı Can ile AKM’ye gelip sığınıyoruz..
Eşim ve çocuklarım güya alış-veriş yapacaklar..
Bu yağmurda aklımız onlarda kalıyor..
AKM’Den yağan yağmuru izliyoruz..Yağmurun sesi bir hoş..Ama aklımda Adapazarlı esnaf var..Ellerinde raklet ve süpürgeler ile sularla boğuşuyorlar..
İnanın çoğu müşteriyle bile ilgilenemiyor!..
87 Yaşında bir gazeteci duayeni Abdullah Çelik..
Engin hafızası ile bize kenti anlatıyor..
Yeni düzenlenen ve milyonlarca lira harcanan Şemsiyeli park su içinde.. Çimlere kadar taşan suların gideceği bir yer,bir delik bile yok!..
Ne mühendislik ha!..
Güya o eski şemsiyeli park yapılmış ama, ruhu nerede?
Abdullah Çelik Hocam ile AKM önünden geçen, elinde şemsiyesine rağmen sırılsıklam olan insanları izliyoruz..
Kimi de yağmura aldırış etmiyor.. İliğine kadar ıslanmaktan yana..İliğine kadar..
Adapazarı’nın o merkezi Gümrükönü’de tam bir curcuna..
Yayalar, otomobiller birbiri ile geçiş için yarışıyorlar..
Yol bulup geçene aşk olsun!
Yollarda ise tavuk folu gibi!..
Bu kent depremden sonra yeniden inşa edilmişti..
Büyük paralar akıtılmıştı bu kente..
Yollar, kentler, caddeler geçit vermiyor!..
Bazı sokaklarda tretuar bile yok!..
Burası Adapazarı..
İktidara büyük destek veren kent Adapazarı..
Bunca yıllar boşa geçmiş!..
Valilik bir yerde, emniyet bir yerde, maliye binaları, belediye ve darmadağan edilmiş bir kent!..
Valilik binasını bilen biri varsa, bere gelsin!
Burası Adapazarı, benim memleketim!..
Ünlü yazar Sait Faik Abasıyanık’ın kenti Adapazarı..
Ünlü sanatçı, müzik adamı Ziya Taşkent’in kenti Adapazarı..
Burası Türk Mille Takımı’na büyük sporcular yetiştirmiş kent Adapazarı..
Burası Dünya Şampiyonu Kenan Sofuoğlu’nun kenti Adapazarı..
Göstermelik işlerin yapıldığı, gözlerin  boyandığı, oyların toplandığı kent Adapazarı..
Bu kent Büyük önde Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi  Zübey’de Hanım ile buluştuğu  kent Adapazarı..
Sizlere elbette güzellikleri de yazmak isterim..
Kabak Tatlısından,Islama köftesinden ve bir zamanların fırtına ekibi Sakaryaspor’u anlatmak isterim..
Burası benim memleketim Adapazarı!..
Ey yöneticiler, ey siyasiler, böyle bir günde kenti gezmeye ne dersiniz?
Şöyle yağmurlu bir günde..
Burası benim memleketim Adapazarı..
Yusuf Cinal,19 Ağustos 2014
Dünü unutmak olmaz?
Sevgili okurlar,
Bu Pazar da sizlere farklı gerçeklerden söz etmek istiyorum. Bunun nedeni elbette bugün ‘elmalar ile armutların’ karıştırılmış olmasıdır! Yani ‘sap ile samanın’ karıştırıldığı yerde, gerçekleri öğrenmek bu kadar zor mu?
Hayır!
Ama, eğer tarafsanız, yani körü körüne taraf ve menfaatlerinizden ötürü bir yere iple değil, zincirle bağlıysanız, durum değişiyor. İşte o zaman bilgi, gerçekler ters-yüz edilebiliniyor!
O nedenle bilgiye, ama bilgiye, bir yolunu bulup ulaşmalıyız. Yüce dinimizde de o mesaj açıktır. ‘Oku’ diye başlayan ilahi emirler, ‘ İlim Çin’de de olsa, gidip alınız’ ile taçlandırılır..
O zaman bilgiye ulaşanlar, o hazzı farklı bir şekilde yaşayacaklardır. Ama devir buna müsaade ediyor mu?
Orasını sizlere bırakıyorum.
Bakınız, siyasi irade adına yapılan bir açıklamada, ‘Onuncu Yıl Marşı’ ile ilgili açıklamalar basına yansıdı. Burada aslında sözü edilen ‘ Demir yolları’ ile ilgili açıklamalardı.
İki de bir ‘siz ne ördünüz? Taş üstüne taş bile koymadınız?   Demek neyin nesi? Bu tür açıklamalar ile kamu bilgilerini ters yüz eden, vatandaş aklı ile alay eden zihniyetlere karşı, hepimiz savaşmalıyız. Bunu bilgi adına yapmalıyız. Gerçekler adına yapmalıyız.
Bakınız, Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde yapılan demiryolu ağı ile ilgili bilgiler Ulaştırma Bakanlığı arşivlerinde duruyor. Merak eden gider, bulur, araştırır gerçek rakamlarla yüzleşir. Ama, ’beni ilgilendirmiyor, ben bu güne bakarım’ derseniz, o başka!
Sıkı durunuz, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan demiryolu ağlarını, maalesef değişen politikalar nedeni ile 1958 yılından sonra yapamamışızdır!.
Son iktidar döneminde ise, değişen dünya şartları ile demir yolu ve hızlı tren projeleri hız kazınmıştır.
Takdirle karşılanacak bir durumdur.
Ancak geçmişi karalamanın alemi yoktur!. Buna rağmen bile Cumhuriyet dönemindeki imkan ve kabiliyetlerle, yani mühendislik bilgileri ile yapılanları hala yapmış değiliz.
Siyaset makamı, elindeki bilgilere bile inanmıyorsa, o başka! Ama bizim milli hafızamız yanılmaz!
Gerçeklerden utanmayınız, gerçekleri öğreniniz!..
Öğrenmek ayıp değildir ya!
* * *
Sevgili okurlar,
Geçtiğimiz hafta, size İstiklal Savaşı yıllarındaki ‘kaostan’ söz ettim. Bu pazarda biraz Cumhuriyet dönemi Sakarya’dan söz edelim. Hafızamızı tazeleyelim. Bugünün gençleri bilirler mi bilmem! Ama bilmiyorlarsa öğrensinler. Eski Ankara İstanbul kara yolu Adapazarı merkezinden geçerdi. Bu yolun en önemli bölümü ise, taa Ormanköy’den başlayıp, kent merkezine kadar uzanan ve oradan İzmit Caddesi’nde son bulan parke taş yol idi.
Hatırladınız değil mi?
Bu yolun geçtiği güzergahta ki köyleri de mi hatırlamadınız!?. Çatalköprü, Budaklar ve diğer yerleşim alanları. Yolun iki yanı sığ bataklık ve dışbudak ağaçları ile kaplı. Yöre halkının bugün olduğu gibi en büyük geçim kaynağı tarım ve hayvancılık. Çatalköprü’de ‘sucuk’ imalatı yapan aile sayısı da çok önemli. Manda yetiştiriciliği en cazip gelir kaynağı idi.
Elbette bu yolun, bu güzergahın daha da öncesi var. Özellikle manda ve öküz, at arabaları ile Ada pazarına gelenlerin, Sakarya Nehri’nden geçmek için, akla karayı seçtiği ve Sakar’ın sularına kapılıp gittiği yıllar!
Nereden nereye?
İşte bu güzergahta, Sakarya’nın amblemi konumundaki Sakarya Köprüsü’nün, resimlerdeki şeklini gözleriniz önüne getiriniz..
Hala, bazı köylerde ilkokul bile yok. Cumhuriyeti kuranların, büyük özveri ve cabası ile kuruluş hızlandırılıyor..
1954 Yılında Sakarya il oluyor..
Yani elde avuçta yok! Ama Cumhuriyeti taçlandıranlara ayıp etmeyelim! Tarihi gerçekleri çarpıtmayalım. O eski yılları, küçüklere, yeğenlerimize, torunlarımıza, gençlerimize doğru anlatalım.
Biz halkız!
Biz o yılları yaşadık!.
Pancar, patates, mısır tarlalarında çile çekenlere ayıp etmeyelim!..
Benim neslim, Akyazı’da lise olmadığı için başka kentlere okumaya giderdi!.
Çocuklarını ABD ve diğer ülkelerde okutanları kıskanmıyorum.
Bu bir imkan meselesidir. Bugün Sakarya’nın eğitim konusunda geldiği nokta ortadadır..
Eğitimde Sakarya’nın yaşayan hafızası Sevgili öğretmenim Abdullah Çelik’tir. O’nun bir dönem arkadaşlarını Brüksel’de ağırlamanın onurunu yaşamış bir eğitimci-gazeteci olarak şunu söylüyorum ki, kimse bu ülkeye kendi kesesinden, aile bütçesinden bir şey katmıyor.
Bu ülkenin zenginlikleri bir, bir satıldı!.  Bu ülkenin vatandaşları muntazaman vergilerini veriyor.
Siyaset makamına getirdiklerimiz, ülkenin imkan ve kabiliyetlerini elbette en iyi şekilde kullanacaklardır.
‘ Ben yaptım, ben ettim’ ile kimse, kimseyi kandıramaz!..
Vatandaş siyasi iradeyi, ‘vekil’ olarak, ülke imkan ve kabiliyetlerini, en iyi şekilde ülke ve millet yararına kullansın diye seçiyor, iktidara getiriyor.
Kimse ilah değildir!
Kimse bulunmaz değildir!
Kimse üstün yaratılmış da değildir!
Kimse sultanlığa özenmesin!
Herkes söylediğinin farkında olacak! Cumhuriyet’e sövmek, geçmişi aşağılamak, küçümsemek, kimseye yarar getirmeyeceği gibi, ülkeye de fayda sağlamaz.
Asıl olan ülkeye hizmettir!
* * *
Sevgili okurlar,
Günlerden bir gün Akyazı İlçesi Alaağaç Köyü’nde hummalı bir çalışma var. Köy Korucusu Yusuf Patır(Vup Yusuf), ev, ev gezerek, Muhtar Ahmet Yalçın’ın bir duyurusunu paylaşıyor.
Karaçalılık Köyü sınırından başlayan ve köy içinden geçerek, Akyazı Atatürk İlkokulu yanında biten, köy yolu imece usulü ile çakıl kaplanacak.
Muhtar Ahmet Yalçın(Merhum), her evden bir kişinin, bu imece çalışmasına katılmasını istiyor.
Köyde bulunan üç beş traktör geliyor, Köy içinden geçen Kanlıçay yatağından çakıllar traktör kasalarına dolduruluyor ve köy içindeki batak, geçit vermez, çamurlu yola seriliyor..
Daha 14 yaşında bile değilim. Babam Hakkı Cinal(Çavuş, merhum) evde yok. Ağabeylerim Mustafa Cinal, Mehmet Cinal ile Amcaoğlu Ahmet Cinal(Merhum)  gündelik işlerinde. Kardeşim Ali Cinal terzilik mesleğini icra ettiği İstanbul’da.. Küreği kaparak, bu imeceye katılıyorum.  Elimde kürek ile beni görenler şaşırıyorlar.  Evdeki büyükleri merak edenler var. Ve o küçük ellerle traktör kasasına kürek dolusu, çakılları fırlatmaya başlayınca, kimse ses çıkarmıyor.
Gün akşam olduğunda, yolların çakıllı kaplanmasının mutluluğu köyde yaşanıyor.
Eve döndüğümde gizlediğim ellerimin patladığını gören anneceğim üzgün!.
Kalem tutan ellerim kan içinde..
Unutulmasın ki, bu yollar, bu köprüler, bu demir ağlar, bu fabrikalar kolay dikilmedi..
Bizlere, babalarımız gemicikler alamadı! Ama bizlere, vatan, ülke, millet, bayrak sevgisini iyi öğretti..
Kişisel menfaatlerin, ülke menfaatlerinin önüne geçemeyeceğini tembihledi..
Yani bizler, ne hafızasız, ne geri zekalıyız!
Altın ve döviz borsalarına, yatıracak paramız olsa, gereğini yapardık! Kimse, bizi kandırmaya kalkmamalı! Herkes attığı adımı, söylediğinin farkında olmalı..
Bizler, o kuşak, o nesil, köye ilk elektrik geldiğinde, sabaha kadar uyumayanlardandık!
Ne haber!
Bilgi yarışmalarında, tuğla ocaklarında, okul harçlığı kazanmanın peşindeydik.
Öyle küçük yaşta milyonerlik bizim nesile nasip olmadı..
Ama bizler, insanlık adına aya ilk ayak basanları alkışlayanlardandık..
Jules Verne’in ‘ayağa seyahatini’, Yakup Kadri’nin ‘Yaban’ romanını anlamaya çalışanlardandık..
Uzatmayalım;
Ülkenin tüm zenginlikleri satıp, ahkam kesmenin alemi yok!
Bataklıkta biten kamış,
Dalında olur mu yemiş?
Gör mevlaya neler demiş?
Sır aşikare olur mu?
(Aşık Deryami)
Unutmayınız, iki kişinin bildiği sır değildir!
Yusuf CİNAL yazıyor
*Yusuf Cinal’ın bu yazısı,YeniSakarya Gazetesi’nde yayınlandı.
www.yenisakarya.com /26 Haziran 2014

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
O bir Sakaryalı, o bir öğretmen, eğitimci, gazeteci, yazar Abdullah Çelik!..