Zorla güzellik olmaz!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sevgili okurlar,
Elbette ülkemizin güzelliklerini ve yapılan hizmetleri de yazmamız, göz önünde bulundurmamız ve paylaşmamız gerek..
Ama siyaset buna imkân vermiyor ki?
Nasıl mı?
Tam ülkede birbirinden güzel, adına
“millet bahçeleri” denilen alanların açılışı yapılıyor, hoppadak bir polisiye olay, sizi bu cazibe alanlarından alıp, başka bir dünyaya götürüyor!..
Üzülmemek elde değil!
Hapse,
“ ite, kaka” elde edilen “düzmece bilgi ve belgeler” ile tıkılan gazetecilerin varlığını bilmeyenimiz mi var?
Bilmeyenimiz var ki, şimdi Tele 1 TV’nin ve Türkiye’nin en gözde gazetecisi İsmail Dükel ile FETÖ Terör Örgütü savaşçılarından Müeyyeser Yıldız’ı, yine bir düzmece bilgi ve belgeler ile gözaltına almak, neyin nesidir?
Efendim,
”casusluk” yapmışlar?
Nasıl?
“Bir emekli asker ile Müeyyeser Yıldız görüşmüş, konuşmuş?..”
Eee, sonra da;” Müeyyeser Yıldız ile İsmail Dükel telefonlaşmış?..”
Ne var bunda?
Sıkı durunuz, Müeyyeser Yıldız, konuştuğu bu askerden elde ettiği bilgileri habere dönüştürmemiş?
Allah, Allah!
Bu arkadaşlardan
“casus” çıkmayacağını bilmeyen mi var?
Bir gazetecinin,
“haber yapıp, yapmadığı”, sizi neden ilgilendiriyor ki?
“Kurt ve Kuzu” misali bir durum!
Masalı bilirsiniz ya, yine anlatmakta fayda var:
Küçük bir kuzu, kırlarda tek başına dolaşıyormuş. O gün yine annesinin sözünü dinlemeyip sürüden ayrılmış. Dere kenarına gelince eğilip biraz su içmiş. O sırada av peşinde dolaşan bir kurt çıkagelmiş. Küçük kuzuya yaklaşarak bağırmış.
“– Demek benim içtiğim suyu kirletiyor, bulandırıyorsun,öyle mi”, demiş?. Zavallı kuzucuk şaşkın, şaşkın..
“-Eee hayır efendim. Lütfen kızmayın! Ne olur beni dinleyin. Siz yukarıdan su içtiniz. Ben ise, daha aşağıdan.. İnanın, ben sizin suyunuzu kirletmedim” diye ağlamaya başlamış.
Kurt iyice sinirlenmiş. Kuzuyu yemekte kararlıymış.
“- Sus, boş yere ağlama! Hem sen geçen yıl bana, kötü söz söylemiştin. Hatırladım seni, deyince” kuzu,
“-Ama ben daha çok küçüğüm. Bu yıl doğmuşum. Hala annemden süt emiyorum inanın bana”, demiş!.
Kurt,
“Madem öyle neden annenin yanında değilsin? Hem sen olmasan bile bana kötü söz söyleyen senin kardeşindir. Biliyorum öyledir. “
Kuzucuk yine itiraz etmiş.
“-Kurt amca, benim kardeşim yok ki! Ne olur bırak gideyim!“
Kurt gözlerini iyice kısıp bağırmış.
“-Boşuna yalvarma! Çoban köpeğiyle birlikte beni çekiştiren sendin!?. Her şeyi duydum!. Şimdi cezanı çekeceksin”, diyerek kuzuyu yuvasına götürmüş, güzelce yemiş onu. Böylece sürüden ayrılan kuzuyu kurt kapmış!..
Anlaşılan
“iktidarı kaybetmekte” olanlar da,” birilerini cezalandırmak” için kolları çoktan sıvamışlar!
Özgürlük mücadalesi verenleri, tek, tek topluyorlar..
Neymiş,suyumu bulandırdın!?
Masal bu ya, işe bakın ki, sürüden ayrılmayan ve
“sahibinin sesi” konumunda bulunan yandaş medya, İsmail Dükel ve Müeyyeser Yıldız’ın ailesi ve avukatlarından önce, suçlarını öğrenip, gazetelerinde cayır, cayır yazmışlar!..
Ne büyük gazetecilik olayı!?
“Meslek aşkı, etik kurallar kulak arakası” ve basın mensubu arkadaşlarımız, “iktidara yalakalık” yapmadıkları için gözaltına alınmışlar!?
“Haydi bir suç unsuru varsa, bir kanıt ve delil varsa, gereği yapılsın” ama, bu yıldırma, bu “aba altından soba gösterme göstermenin” âlemi nedir?
Daha önce de Yılmaz Özdil’in evi arandı, imar koşulları taşımıyormuş yıkıldı!..
Sonra Fatih Portakal’a aynı tarife uygulandı!..
Şimdi sırada, kim var dersiniz?
Sakarya’da da yaşanmadı mı bu durum?
“Resmi araçların kentin orta yerine park etmesini” yazan arkadaşımız Hüseyin Cumali, gazetesinden kovulmadı mı, hakkında dava açılmadı mı?
Şimdi, iki gazeteci meslektaşımız Müeyyeser Yıldız ile İsmail Dükel için savcı dört gün gözaltı süresi istemiş..
İnanılır gibi değil?
Bu arkadaşlar
,” terör rüzgârı mı estirmişler, kasabayı, kenti mi soymuşlar, ülkenin kozmik odasına mı girmişler, ülkenin sırlarını Yunanlılara, Ermenilere mi “vermişler?..
Dört gün,eza çektirmek değilse,neyi araştıracaklar?
Biri çıkıp söylesin?
“PKK’lı teröristlere, dağdan indiklerinde halı mı sermişler, düzmece mahkeme mi kurmuşlar, lahmacun mu ısmarlamışlar, Oslo’da mı buluşmuşlar, Dolmabahçe’de Diyarbakır’da mutabakat zaptı, APO’nun mektubunu mu, terörist başının kardeşi Osman Öcalan’ı TRT’ye mi çıkartmışlar, bildiri mi “okutmuşlar?..
Allah aşkına gerçekler söylensin, yazılsın?!..
Anlaşılan odur ki,
“iktidar gidici olduğunu” artık görmeye başladı..
“Bunlar bir şey yapamaz, iki üç koyunu güdemez” dedikleri belediye başkanlarının gümbür, gümbür, halk ile buluşmaları, bütünleşmeleri ve hizmet yarışında geri kalmaları, yukarıda anlattığımızdaki masaldaki Kurt’un mazeretlerine benziyor!..
Coronalı günlerde,
“yardım kampanyaları oluşturulması, yardım paketlerinin hazırlanması, anında maske dağıtımı, hijyenik yardımlar, elektrik ve su borçlarının hafifle dilmesi, bakkal borçlarının ödenmesi, üretici çiftçi ile buluşulması, ve halk nezdinde, alternatif hizmetlerin büyük takdir görmesi..”, iktidarın rüyalarını kaçırmaya yetti..
İktidara karşı, Rize’de bile şu doğayı talan eden
“Hes” adı verilen elektrik santrallerinin kurulmasına büyük tepkiler gösterilmesi, “iktidarı tedirgin” etmeye başladı..
Artık, dini telkinlerle bile, bu millet avutulamıyor!..
“Çığ gibi büyüyen işsizlik, hazinenin birkaç yandaş mühendise peşkeş çekilmesi, önceliği olmayan uçuk yatırımlara paraların harcanması ve milletin borçlandırılması, tüketim ekonomisinde ısrar edilerek, vatandaşın bankalar borçlandırılması, yerlerinin ipotek edilmesi” artık görmezden gelinmiyor!..
Bir de buna
, “iktidarın başarısız belediyecilerini” eklerseniz, gelecek için tedirgin olmaya yetiyor bile!..
O zaman bu gerçekleri haykıranları susturmak, onlara ceza kesmek gerekiyor!?..
Bu iktidar
,” tarihte yapılan hataları ile olduğu kadar, FETÖ yapılanması ve terör örgütü PKK ile müzakere sürecinin başlatması” nedeni ile çoktan gönderilmesi gerekirdi..
Milletin başına bela edilen bu
“Tek Adam”, yani “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” ile “Türkiye’nin uçurulamayacağı, halka refah sunulamayacağı, zenginliklerin paylaşılamayacağının görülmesi,” iktidarın otoriter, kızgınlık içinde çaresiz, çaresizliklerden medet ummasına neden oldu!
Uzatmamıza gerek yok!
Fabrikaları elden çıkmış bir Sakarya’da bile,
“millet bahçesi” yapmak, artık kimsenin umurunda bile değil..
İş kapısı açmamışsan, fabrika yapmamışsan, zenginlikleri paylaşmamışsan, millete huzur ve güven vermemişsen, millete havadan para dağıtsan, ağzınla kuş yakalasan faydası yok!
İşte senin
“kalem” dediğin Sakarya’da, Gelecek Partisi, Deva Partisi de geldi örgütlendi, altyapı buldu..
Sana karşı bayrak açtı, karşı cepheye geçti!
Artık ağzınızla kuş tutsanız, milletin güvenini geri getiremezsiniz!…
Bari, Atatürk Türkiyesi’nden ettiğiniz şikâyetlerin, bir benzerini bu millete reva görmeyiniz, bu memleketin gazetecisini, iş adamını, siyasetçisini, memurunu, işçisini, vatandaşını rahat bırakınız!
Hileye, hurdaya, şiddet ve baskıya, sansüre başvurmanın âlemi yok!
Ülkeyi kaosa sürüklemeyiniz!
Unutmayınız ki, her çıkışın, bir inişi vardır!..
Halkın teveccühü ile geldiniz, yine halkın teveccühü ile gitmesini de biliniz!
Bundan sonra, zorla güzellik olmaz!
TAZİYE
Sevgili merhum Akyazı Gençlikspor formasını birlikte giydiğimiz, futbolcu arkadaşım Halil Dinç’i(Berber Halil) kaybetmenin üzüntüsü içinde ailesine, sevenlerine başsağlığı dilerim..Allah rahmet eylesin!
Yusuf Cinal yazıyor

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Zorla güzellik olmaz!