Sevgili okurlar,
Türkiye’de, bir cemaatin, mütevazı bir başlangıç ile insanımızın iyi niyetini suiistimal ettikten sonra, devlet kadrolarına nasıl sızdığına ve iktidarı alaşağı etmek için, nasıl bir hain darbe kalkışmasına kalktığına hepimiz tanıklık ettik!
Bu durumu, şüphesiz fark edenler vardı..
Bu duruma, dikkat çeken siyasiler de vardı..
Bu durumun gidişatının hoş olmadığını yazan gazeteciler de vardı..
Üzülerek ifade edeyim ki, bu durumu siyasilerimiz, yani iktidarda olanlar fark etmemişler..
İnandık değil mi?
En acısı da; bunu dillendirenlerin başında, AK Parti kurucularından ve eski bakanlardan Bülent Arınç’ın gelmesi de, şaşkınlığımızı bir kat daha artırdı..
Ah be kardeşim, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, eski CHP milletvekili merhum Kamer Genç’in o ateşli konuşmalarını da umursamadığınızı bilmeyenimiz mi var?!
Evet, pişkinlikle umursamadıklarını ve sonra da hep birden “aldatıldık” masalına nasıl sığındıklarını gördük!..
Şimdi, geçmişi iyi irdelemezsek, iyi analiz etmezsek, yapılan hatalarda hemfikir olmazsak, geleceğe yön veremeyiz, gelecek plan ve programları yapamayız..
FETÖ(Fetullahçı Terör Örgütü) yapılanmasının, başlangıçtan itibaren, “stratejik, taktik hedeflerini”, bugün hala anlamamakta direnenlerin olması, bir başka saplantıdır!?..
Kısacası görülmüştür ki, bu yapılanmanın arkasında Amerika ve Amerikan gizli servisi ve Amerikan çıkarları vardır..
Türkiye’de bu yapılanmayı destekleyenler, diğer ülkelerde de benzer başka yapılanmaları destekledikleri bilinmektedir, yazılıp, çizilmektedir..
Kahin olmaya gerek yok, artık örgütün yapılanması tüm detaylarına kadar bilinmektedir..
Bu yapılanmayı başından itibaren bilen, yazan ve bunlara karşı mücadele eden bir eğitimci, bir gazeteci, bir vatandaş olarak çevremi, okurlarımı, dostlarımı çok uyardım..
“Bunlardan uzak durulmasını, bu örgütün foyasının er geç ortaya çıkacağını ve kime hizmet ettiklerini öğreneceğimizi, bu yapılanmanın bir cemaat görüntüsü altında ticaretten, sivil hayata ve siyasete kadar her alanda etkin olmaya çalışmak istemelerinin altında yatan gerçekleri” söylediklerim hafızalardadır..
En acısı da bu örgütün Sakarya’da palazlanması ve Türkiye’nin diğer kentlerinde kök salması ve ülkenin başına musallat olmasıdır..
Bu zihniyet başından itibaren, “yani 12 Eylül darbesinden sonra tüm siyasileri etkilemiş, onların nüfuz alanlarından yararlanmış, önemli siyasi kişilik ve şahsiyetlerin iyi niyetlerini suistimal ederek, gerçek ajandasını uygulamak için gizli, gizli, sinsi planları gerçekleştirmek için eğitim kurumlarına, iş adamlarına, polis teşkilatına, askeriyeye ve diğer kurumlara sızmayı” başarmışlardır..
“Bunlarla kucak, kucağa oturanlar, birlikteliklerini haykıranlar, o bilinen şarkıları söyleyenler, okyanus ötesine selam sarkıtanlar, televizyonlarında, gazetelerinde boy endam ederek, Türklüğe hakaret edenlerin, ne kadar büyük suça battıklarını ve bizim de, ne kadar gaflet ve dalalet içinde olduğumuzu” anlatmaya gerek var mıdır?
Siz unutsanız bile, tarih unutmaz!
Sonuç olarak, insanımızın iyi niyet duygularından hareketle, devleti ele geçirmeye çalışan bu zihniyetin altyapısı hala duruyor!..
Halen iktidarda olan ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi içinde AK Parti’nin, bu yapılanmanın “siyasi ayağını” ortaya çıkartmamakta inat etmesinin tek nedeni;
“iktidarı halen ayakta tutan, bu yapılanmanın kadrolarıdır!..”
Kısacası “Milli Görüş” geleneğinden gelenler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eski başbakanlardan Binali Yıldırım ve Ahmet Davutoğlu dönemlerinde de, devlet kadrolarına alınanların büyük bölümü “cemaat etiketi” taşımaktadır..
Yani bu dönemde bile “Milli Görüş” geleneğinden gelenler dışlanarak, onların yerine cemaatin “altın çocukları” ballı, börekli görevlere getirilerek, taltif edilmişlerdir..
İşte gelinen bu noktada MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “ FETÖ yapılanmasının siyasi ayağı araştırılsın” açıklamasına karşı, iktidarın büyük ortağı AK Parti, bu söylemlere kulak tıkamaktadır..
Bunu anlamak için,” 15 Temmuz Darbe Kalkışması” sonrası uygulamalara, alınan kararlara bakmanız yeterlidir..
Yani Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı en çok zorlayan konuların başında, “FETÖ Yapılanmasının Siyasi Ayağı” tartışmaları oluşturmaktadır..
Darbe kalkışması sonrası bu cenahın, AK Parti’ye biat etmesi, bunlar içinden itirafçıların çıkması, kısmen af edilmesi bile çözüm getirmemiştir..
Üzülerek ifade edelim ki, FETÖ yapılanması Türkiye’de dimdik ayaktadır, hala devletin sırlarına bu kesim vakıftır!
“FETÖ ile mücadelede” büyük arızalar, sekmeler, kaymalar, kayırmalar, yalpalar vardır!
Bu bağamda, iktidarın ve dolayısıyla iktidarı elinde tutan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “erozyona uğrayan, itibar kaybeden ve halkın sorunlarına çözüm öneren siyasetlerinin, toplumda kabul görmemesi” zorda, çıkmazda olduğunu, açık ve net ortaya koymaktadır..
“Yerel seçimlerdeki yanlış uygulamalar, stratejik hatalar, demokratik olmayan müdahaleler”, AK Parti’ye büyük kentleri kaybettirmiş ve ortaya konan, “mevcut belediye başkanlarını çalıştırmama, engelleme, önlerine set çekme siyaseti” ise de parti tabanında ve tavanında puan kaybetmesine neden olmaktadır..
Bütün bu değerlendirmelerden sonra, AK Parti kurmayları ve Cumhurbaşkanı, AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “muhalefeti suçlaması, bu yönde tehdit sopasını kullanması, yargı ile siyasileri hizaya getirmeye çalışması” anlaşılır değildir..
Türkiye’nin,” bu büyük sarmaldan çıkması için” yapılacak çok iş var.. Bir kere “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü”, bütün siyasi partilerin katılımı ile uzlaşma içinde kutlanamıyorsa, ya da anılamıyorsa, ortada büyük sorun vardır demektir!
Kaldı ki, AK Parti iktidara geldiği ilk günlerden itibaren, birçok önemli kurucu değeri ile yollarını ayırmış, FETÖ yapılanması ile köprüleri atmış, ama hala bu güruhun sistem ve metotlarında çare aranıyorsa boşunadır!
Zira Türk insanı, “Ergenekon, Kafes, Balyoz..” ve diğer operasyonlarla Türkiye’nin kılcal damarlarına sızan ve görevden uzaklaştırdıkları yetişmiş şahsiyetlerimizin yerine kendi adamlarını yerleştirme taktikleri, artık işe yaramamaktadır..
Bu manada, Ayasofya’nın ibadete açılması, Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de yükselen, radikal, aşırı dincilere verilen bir tavizin bir getirisi olmaz!.. Sadece gündemi değiştirirsiniz ama,” işsizliğe, ekonomik çöküntüye, toplumsal kokuşmuşluğa, siyasi belirsizliğe, aşırı borç batağından debelenmeye, ulusal meselelerde çözümsüzlüğe” Türkiye’yi mahkum edersiniz!
İşte,” 15 Temmuz Darbe Kalkışmasının” yıldönümünde, AK Parti’nin iktidar ortağı MHP ile baş, başa kalması manidardır!
Demek ki, “demokrasi adına, uygulamalar adına, stratejiler, taktikler adına” bir şeyler yanlış gidiyor..
Tez elden AK Parti iktidarının, “devlette kadrolaşmalarda liyakate, yargıda, ekonomide ve gelir dağıtımında adil ve eşit uygulamalar ile işsizliğe çözüm bulmada üretimin artırılması ve fabrikalaşmaya, devlet kademelerinde tasarrufa, eğitimde, milli öğretilere, siyasette ise mutlak uzlaşmaya” acilen el uzatması gerekmektedir..
Evet, “güven tazelemesi” gerekmektedir..
AK Parti, benimsediği, “yasakçı, ürkütücü, dışlayıcı, ötekileştirmeci, ben bilirim, yaparım ve yargı ile korkutma” siyasetlerinden mutlaka vazgeçmeli, “herkesi kucaklayan siyasetlere öncelik vererek”, yeni bir çıkış yakalayabilir..
Yoksa, bu siyaset anlayışları ile hem kendilerine, hem de Türkiye’ye yazık ederler!
Yusuf Cinal yazıyor,18 Temmuz 2020 Brüksel