Tarikatlar; 12.YY dan başlayarak Ortadoğu coğrafyasında yer edinmeye başladı. Türkçe anlamı; tutulan yol demektir. Daha doğrusu; Allah’a ulaşmak için bir örgütlenme biçimidir.
Tarikatlar arasında ilkesel farklılar görülse de; hepsinin gerçek amacı; inanları sömürmek ve kullanmaktır. İslam dinin ilk dönemlerinde; gerek mezhep, gerekse tarikat denen inanç yolları yoktu. Bu oluşumlar 12.YY’ da İngilizlerin Ortadoğu coğrafyasını kontrol etmek maksadıyla kurulmuştur. Tarikat şeyhlerinin geçmişlerini incelediğimizde; hepsinin İngiltere bağlantılı olduğunu görürüz.
Tarikatın oluşabilmesi için; önce cahil, bilgisiz, dünyaya din penceresi ile bakan; bir kitleye ihtiyaç vardır.
Bir de onları gütmesi için; şıh veya şeyhe.
Şeyhler genelde; cahil, hayatta hep başarısız olmuş, ama kurnaz, fırıldak kişilerden oluşur.
Önemli olan şeyhin cübbesi, sarığı ve kıyafetinin tarikata uygun olmasıdır. Bir de ağzının lâf yapması.
Genelde şeyhler şeker hastasıdır.
Dindar şeker hastaları; sürekli halüsinasyon ve hayal görürler.
Rüyalarında; sürekli Allah ve peygamberle konuşurlar. Her gece rüyalarında Kâbe’ye gidip gelirler.
Ve bu rüyaları etraflarındaki cahillere süsleyip anlatırlar.
Cahiller; inanmaya hazırdır.
Aslında tarikat, mezhep gibi oluşumlar emperyalizmin bir projesidir.
Hükümetler de toplumu kontrol altında tutmak için şeyhlerle sıcak ilişki kurarlar. Emperyalist ülkeler; sorgulayan, düşünen, bilinçli toplumlardan hoşlanmazlar. Onlar için diktatörlük en uygun idare biçimidir.
Ülkesini kontrol eden bir diktatörü; lüks bir yaşam karşılığında desteklemek en uygun sistemdir.
Tabi diktatör de; toplumu şeyhler ve şıhlar vasıtası ile elinde tutar.
Böylece sömürü devam eder gider.
Sonunda devlet bile ortada kalmaz. İktidarın yanında yer almayan hiç bir tarikat yaşam alanı bulamaz. Bu ilişki bir alış veriş gibidir. Tarikata giren bir mürid ve müride şeyhine mutlak bağlıdır.
Bu bağlantı iki aşamalıdır.
Birincisi tabi olma.
İkincisi ise bağımlı olmadır.
Bu bağlantılar çoğu kez cinsel yoldan sağlanmaktadır.
Gördüğünüz gibi; tarikatların yaşam alanı cehalettir.
Bunun için eğitim sistemini bozmak yeterlidir.
Bu yazı; ders amaçlı yazılmıştır.
Çok şükür ülkemizde böyle bir durum yoktur
Erdal Bıçakçı yazıyor
Tarikatlar arasında ilkesel farklılar görülse de; hepsinin gerçek amacı; inanları sömürmek ve kullanmaktır. İslam dinin ilk dönemlerinde; gerek mezhep, gerekse tarikat denen inanç yolları yoktu. Bu oluşumlar 12.YY’ da İngilizlerin Ortadoğu coğrafyasını kontrol etmek maksadıyla kurulmuştur. Tarikat şeyhlerinin geçmişlerini incelediğimizde; hepsinin İngiltere bağlantılı olduğunu görürüz.
Tarikatın oluşabilmesi için; önce cahil, bilgisiz, dünyaya din penceresi ile bakan; bir kitleye ihtiyaç vardır.
Bir de onları gütmesi için; şıh veya şeyhe.
Şeyhler genelde; cahil, hayatta hep başarısız olmuş, ama kurnaz, fırıldak kişilerden oluşur.
Önemli olan şeyhin cübbesi, sarığı ve kıyafetinin tarikata uygun olmasıdır. Bir de ağzının lâf yapması.
Genelde şeyhler şeker hastasıdır.
Dindar şeker hastaları; sürekli halüsinasyon ve hayal görürler.
Rüyalarında; sürekli Allah ve peygamberle konuşurlar. Her gece rüyalarında Kâbe’ye gidip gelirler.
Ve bu rüyaları etraflarındaki cahillere süsleyip anlatırlar.
Cahiller; inanmaya hazırdır.
Aslında tarikat, mezhep gibi oluşumlar emperyalizmin bir projesidir.
Hükümetler de toplumu kontrol altında tutmak için şeyhlerle sıcak ilişki kurarlar. Emperyalist ülkeler; sorgulayan, düşünen, bilinçli toplumlardan hoşlanmazlar. Onlar için diktatörlük en uygun idare biçimidir.
Ülkesini kontrol eden bir diktatörü; lüks bir yaşam karşılığında desteklemek en uygun sistemdir.
Tabi diktatör de; toplumu şeyhler ve şıhlar vasıtası ile elinde tutar.
Böylece sömürü devam eder gider.
Sonunda devlet bile ortada kalmaz. İktidarın yanında yer almayan hiç bir tarikat yaşam alanı bulamaz. Bu ilişki bir alış veriş gibidir. Tarikata giren bir mürid ve müride şeyhine mutlak bağlıdır.
Bu bağlantı iki aşamalıdır.
Birincisi tabi olma.
İkincisi ise bağımlı olmadır.
Bu bağlantılar çoğu kez cinsel yoldan sağlanmaktadır.
Gördüğünüz gibi; tarikatların yaşam alanı cehalettir.
Bunun için eğitim sistemini bozmak yeterlidir.
Bu yazı; ders amaçlı yazılmıştır.
Çok şükür ülkemizde böyle bir durum yoktur
Erdal Bıçakçı yazıyor
0
Mutlu
0
Üzgün
0
Sinirli
0
Şaşırmış
0
Virüslü
