Vatandaş Mustafa Üner Sarı, Diyanet ilgili açıklamalarda bulundu!?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sevgili okurlar,
Belçika Türk Toplumunu 1985 Yılından bu yana tarafsız, objektif olarak bilgilendirmeye, haberdar etmeye büyük özen gösteren, Belçika’yı ” ikinci vatan ” olarak kabul eden vatandaşlarımızın “gözü, kulağı ve dili” olan İnter-Media Bruxelles Yayınları, yanında, zamanında habercilik yaptığımız, Gurbet, Hasret, Çark Europe, BelTürk, Belçika YeniHaber, Belçika Belhaber, Belçika BelgoTürk, Tercüman, Ortadoğu, Sabah, Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde bu bilgilendirme ve haberdar etme konusuna büyük titizlik gösterdik.
Aynı şekilde vatandaş ve Belçika Liege Türk Toplumu Derneği Kurucu ve başkanı olarak Mustafa Üner Sarı’nın, Federal milletvekili ve Brüksel Saint-Josse Belediye Başkanı Emir Kır, adı “Komünist Hüseyin” olarak bilinen “Hüseyin Çelik” ve diğer kişilerle ilgili mektupları bilgimiz dahilindedir.
Ama burada bir kurum, özellikle toplumu ilgilendiren bir kurum söz konusu ise, burada halkın daha iyi bilgilendirilmesi gerekmektedir..
Avrupa Birliği ülkelerinin Türkler ve Türkiye  ile ilgili açıklamalar yaptığı, kararlar aldığı şu günlerde, “şeffaf toplum” olma yolunda herkes, ama herkes üzerine düşeni yapmalıdır.
Herkes üstlendiği görevin hakkını ve gereğini bu manada yerine getirmelidir..
Bu bağlamda Mustafa Üner Sarı’nın iki mektubunu ve Belçika Diyanet Vakfı açıklamasını tekrar yayımlıyoruz.
Saygılarımızla..
İnter-Media Bruxelles Yayınları

MEKTUP 2

1981 YILINDAN BU YANA SUREGELEN DITIB CETESI BRUKSEL SUBESI FAALIYETLERI.
Sayin Coskun Beyazgul,
Belçika Diyanet Vakfi Genel Müdürü, 
30 Kasim 2020 de, sosyal medya üzerinden (Facebook), Ahmet Aytaç isimli bir vatandas ṣu haberi yayınladı : « Gurbette ölülerimizi Vatana göndermek için herkesin yılda 40-50 Euro vermesiyle milyonlar birikti. Bu paralarla federasyon başkanlığı yapan bazıları ticaret yapıyor kimisi de Cenaze Fonunun parasını Yozgat ta tatile gidince çekiyor.  Milletvekili Cemal Çetin hem vekillik maaşı alıyor ayni zamanda bu fondan ayda 5 000 Euro civarında maaş alıp sefa sürüyorlar. Kahrolsun devran. »
Eǧer, diger sayısız aci gercekler yaninda okyanusda bir damla su olan bu agir suclamayi en kisa zamanda yalanlamazsaniz, onuda yazmakta oldugum kitaptaki listeye ekleyecegim.
Sayin Mudur,
Avrupa’da siyasi ve mali cikarlarini gerçeklestirmek amaciyla Türk Toplumu’nun kanini yillardir emen ve emmeye devam eden kuruluşlara karşı yuruttugum amansiz mucadele hakkinda azda olsa bilgi edinebilmek isterseniz, 1991 yılında Türkiye’de yayınlanan (Tekin Yayınevi) “Tanksiz Topsuz Harekat” isiml kitabi ve bazi gazete ve dergileri okumaniz yeterli olur diyé dusunuyorum :
« Cumhuriyet », 31 ağustos 1986, « Sabah », 31 mayıs ve 11 eylul 1986, « Yeni Gündem », 19 mayıs 1986, « Yanki », 20 aralik 1987, « Nokta », 15 mayıs 1994, « Focus », 18 nisan 1994, « La Libre Belgique », l6 haziran 1991, vs, vs..
Tabii ki, eğer bu gune kadar, Ahmet Ersoy, Alaattin Aydogdu, Muhittin Celik gibi agbeyleriniz bu gune kadar sizi bu konuda yeterli derecede bilgilendirmedilerse..
Mustafa Üner Sari.
Siradan vatandas.
1981 yılında Liège’de “Türk Toplumu” derneği kurucusu ….

MEKTUP 1
Monsieur Beyazgül,
Directeur Général du “Diyanet de Belgique”,
Dans votre communiqué de presse du 16 novembre 2020, vous dites : La Diyanet de Belgique est une institution religieuse régi par la loi belge sur les associations internationales et se livre exclusivement aux activités et services religieux. Notre organisation ne fait absolument aucune propagande d’un quelconque parti politique et n’est certainement pas une extension du gouvernement de la République de Turquie en Belgique. Toutes ces allégations sont absolument infondées et calomnieuses. 
C’est vrai, Monsieur le Directeur. D’appelation d’origine “Belçika Turk-Islam Diyanet Vakfi” – Fondation turco-islamique du diractorat des affares religieuse de Turquie – renommée recemment “Diyanet de Belgique”, l’une des principales organisations turques à carctère mafieux en Europe – dont Milli Görüs et Hizmet – n’est plus la succursale en Belgique du gouvernement de la République de Turquie. N’est plus, dis-je ; en effet, elle reste la succursale officielle de Diyanet de Turquie mais elle n’est plus attachée directement, tout comme ce dernier,  au gouvernement, c’est-à-dire au Premier ministre ; elle est directement et durement attachée au Président de la République depuis l’instauration du système présidentiel.
Puis, “notre organisation, dites-vous, ne fait absolument aucune propagande d’un quelconque parti politique’. Encore une fois, vous avez absolument raison, Monsieur le Directeur. Votre organisation, membre de l’Honorable Famille, ne fait absolument – sous-entendu dans tous les coins de rues –  aucune propagande d’un quelconque parti politique Mais, par essence, elle est, elle-même, la propagande politique. Autrement dit, il s’agit là d’un vecteur religieux ayant pour mission de délivrer insidieusement la pensée politique et idéologique des partis d’extrême droite et islamo-conservateurs proches d’extrême droite pour imposer à l’ensemble des citoyens d’origine turque en Europe le point de vue de ces partis.
Quant à savoir ce qui m’inquiète, ce qui motivent mes initiatives depuis plus de quarante ans, dans la lettre ouverte que j’ai adressée le 29 juin 2020 à Monsieur Koen Geens, ex-ministre de la Justice, j’écrivais :
“Ce qui m’inquiète aujourd’hui m’inquiète depuis plus de quarante ans : on le nomme improprement « le communautarisme ». Il s’agit en fait de l’isolement social communautaire dans lequel est maintenu, je dis bien maintenus, les citoyens d’origine turque. Ce sont ces derniers « bras forts importés, disait-on à l’époque, pour faire les travaux que les belges ne voulaient plus faire », que j’ai rencontrés par le pur hasard de la destinée en 1978 à Liège. Averti pour la première fois par un article publié dans le journal « Le Soir » le 31 mars 1972, mes observations sur le terrain m’ont permis de découvrir les multiples conséquences sociales, culturelles et politiques inquiétantes de leurs conditions de vie déplorables.

Derrière cet isolement, se dissimule un repli identitaire effroyable sciemment organisé dans des ghettos soigneusement encadrés de l’extérieur et habilement entretenu à l’intérieur par différents groupes d’intérêts étatiques et privés, les interlocuteurs des autorités belges. Cet encadrement et entretien s’opèrent par l’instrumentalisation de la religion et l’exploitation du nationalisme lié à la patrie d’origine. Il est bien plus marqué aujourd’hui qu’il ne l’était lorsque je l’ai rencontré à Liège. Il cache mieux qu’avant son vrai visage à tout observateur extérieur..
Inévitablement, cet isolement soulèvera encore de nombreuses questions et posera encore de nombreux problèmes cruciaux dans l’avenir tant dans le pays d’accueil, la Belgique que dans le pays d’origine, la Turquie. Et les premières victimes en seront encore celles et ceux qui sont soumis dans ces mêmes ghettos à l’enseignement intensif de l’ignorance qui y entretient la soumission et qui y maintient la « paix sociale » depuis plus de cinquante ans pour le plus grand bonheur des autorités belges, et avec les douloureuses conséquences que l’on connaît ; « Paix sociale » qui signifie – pour le dire avec les termes Danielle Bleitrach – le maintien du règne sans partage d’un ordre social fasciste parce que oppressif et fortement inégalitaire caractérisé par sa capacité à se maintenir en contrôlant, voire en annihilant, toute possibilité de changement réel dans ces ghettos.

Les faits ainsi exposés, sont-ils, Monsieur le Directeur, des allégations absolument infondées et calomnieuses ? Pour répondre à cette question, je ne peux que vous inviter à en débattre soit lors d’un débat public soit lors de l’audience devant le tribunal que vous saisirez en tant que victime des calomnies.
Avec l’expression de mes sentiments pour le moins confus.
Mustafa Üner Sari.
Citoyen ordinaire.
MEKTUP TERCÜMESİ
Sayın Beyazgül,
“Diyanet de Belgique” Genel Müdürü,
16 Kasım 2020 tarihli basın bülteninizde şöyle diyorsunuz: “Belçika Diyanet’i, uluslararası derneklerle ilgili Belçika yasalarına göre yönetilen dini bir kurumdur ve yalnızca dini faaliyet ve hizmetlerle meşgul. Kuruluşumuz kesinlikle hiçbir propaganda yapmamaktadır. herhangi bir siyasi parti ve kesinlikle Belçika’daki Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bir uzantısı değildir Tüm bu iddialar kesinlikle temelsiz ve iftira niteliğindedir.
Doğru, Sayın Yönetmen. İlk adı “Belçika Türk-İslam Diyanet Vakfı” – Türkiye’deki Diractorat des Affares Religieux için Türk İslam Vakfı – kısa süre önce Milli dahil Avrupa’daki başlıca Türk mafya organizasyonlarından biri olan “Belçika Diyanet’i” olarak yeniden adlandırıldı. Görüs ve Hizmet – artık Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin Belçika şubesi değildir. Artık yok, diyorum; gerçekten de Türkiye Diyanet’in resmi şubesi olmaya devam ediyor, ancak artık diyanet gibi doğrudan hükümete, yani Başbakana bağlı değil; başkanlık sisteminin kuruluşundan bu yana doğrudan ve güçlü bir şekilde Cumhurbaşkanına bağlanmıştır.
Sonra, “Örgütümüz, diyorsunuz, hiçbir siyasi partiden kesinlikle propaganda yapmıyor.” Yine kesinlikle haklısınız Sayın Yönetmen. Onurlu Aile üyesi olan kuruluşunuz kesinlikle – her sokak köşesinde ima ediliyor – herhangi bir siyasi partiden propaganda yok Ama özünde, kendisi siyasi propaganda. Başka bir deyişle, misyonu olan dini bir vektördür. Avrupa’daki tüm Türk kökenli vatandaşlara bu partilerin bakış açısını empoze etmek için aşırı sağın ve aşırı sağa yakın İslami-muhafazakâr partilerin siyasi ve ideolojik düşüncesini sinsice sunmak.
Beni endişelendiren, girişimlerimi kırk yıldan fazla motive eden şeylere gelince, 29 Haziran 2020’de eski Adalet Bakanı Bay Koen Geens’e gönderdiğim açık mektupta şunları yazdım:
“Bugün beni endişelendiren kırk yıldan fazla bir süredir beni endişelendiriyor: buna uygunsuz bir şekilde” cemaatçilik “deniyor. Aslında içinde sürdürülen toplumsal sosyal izolasyon, diyorum iyi korunuyor, 1978’de kaderin saf şansı ile tanıştığım bu son “Belçikalıların artık yapmak istemedikleri işi yapmak için o dönemde ithal edilen güçlü silahlardır”. in Liege 31 Mart 1972’de “Le Soir” gazetesinde yayınlanan bir makaleyle ilk kez bilgilendirildi, bu alandaki gözlemlerim, onların acınası yaşam koşullarının birçok endişe verici sosyal, kültürel ve politik sonuçlarını keşfetmeme izin verdi. .
Bu izolasyonun arkasında, Belçika makamlarının muhatapları olan çeşitli devlet grupları ve özel çıkarlar tarafından, gettolarda bilerek dışarıdan dikkatlice çerçevelenmiş ve ustalıkla sürdürülen gettolarda organize edilen korkunç bir kimlik geri çekilme gizlidir. Bu denetim ve idame, dinin araçsallaştırılması ve asıl vatanla bağlantılı milliyetçiliğin sömürülmesi yoluyla gerçekleşir. Bugün onunla Liège’de tanıştığım zamandan çok daha fazla dikkat çekiyor. Gerçek yüzünü dışarıdan herhangi bir gözlemciden daha iyi gizler.
Kaçınılmaz olarak, bu tecrit yine de birçok soruyu gündeme getirecek ve gelecekte hem ev sahibi ülke, Belçika hem de menşe ülke olan Türkiye’de birçok önemli sorunu ortaya çıkaracaktır. Ve ilk kurbanlar, bu gettolarda, boyun eğmeyi sürdüren ve orada en büyük mutluluk için elli yıldan fazla bir süredir “toplumsal barışı” sürdüren yoğun cehalet öğretisine maruz kalanlar olacaktır. Belçikalı yetkililerin ve bildiğimiz acı sonuçlarla; “Toplumsal barış” – Danielle Bleitrach terimleriyle ifade etmek gerekirse – bir sosyal düzen faşistine bölünmeden saltanatın sürdürülmesi anlamına gelir, çünkü baskıcı ve son derece eşitsiz, herhangi bir olasılığı kontrol ederek, hatta yok ederek kendini sürdürme kapasitesi ile karakterize edilir. bu gettolarda gerçek değişim.
Bu şekilde ifşa edilen gerçekler, bunlar, Sayın Müdür, kesinlikle temelsiz ve iftira niteliğinde iddialar mı? Bu soruyu cevaplamak için, sizi sadece kamuya açık bir tartışma sırasında veya iftira kurbanı olarak yakalayacağınız mahkeme önündeki duruşma sırasında tartışmaya davet edebilirim.
En az şaşkın olan duygularımın ifadesiyle.
Mustafa Üner Sarı.
Sıradan vatandaş.
BELÇİKÜ TÜRK DİYANET VAKFI AÇIKLAMASI

Belçika Diyanet Vakfı, bir basın açıklaması yayımladı..

Son günlerde Belçika basınında kurumumuz hakkında çıkan haberler, sosyal medya üzerinden yapılan spekülatif paylaşımlar ve yorumlar sebebiyle bu basın açıklamasının yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
Söz konusu haber ve paylaşımlarda Belçika Diyanet Vakfı’na bağlı camilerde vaaz ve hutbelerin Ankara’da hazırlandığı, bunların Belçika’da kurumumuza bağlı camilerle paylaşılarak okutulduğu iddia edilmektedir.
Ülkenin ilgili yasal mevzuatına uygun olarak kurulmuş olan ve faaliyet gösteren Belçika Diyanet Vakfı, kendi kurduğu komisyonlar marifetiyle, Belçika toplumu ve şartlarını dikkate alarak bu içerikleri bağımsız bir şekilde hazırlamakta, Türkçe, Fransızca ve Flamanca olarak internet sitesinde yayımlamakta ve sosyal medya hesaplarından da şeffaf bir şekilde paylaşmaktadır.
Ayrıca söz konusu haberlerde Kurumumuzun Türkiye Cumhuriyeti hükümetininin bir uzantısı olduğu, Belçika’daki siyasi partilerde ve seçimlerde aday belirleme gibi faaliyetleri olduğu iddia edilmektedir.
Belçika Diyanet Vakfı, Belçika dernekler ve uluslararası birlikler yasasına göre kurulmuş dini bir müessesedir ve sadece din hizmeti ile meşgul olmaktadır. Kurumumuz, kesinlikle hiç bir siyasi partinin propagandasını yapmadığı gibi, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin de Belçika’daki uzantısı değildir. Bu iddiaların hepsi kesinlikle asılsız ve iftiradan ibarettir.
Korona virüs salgını ile mücadele edilen bu zor dönemde Belçika toplumundaki dayanışmaya ve birlikte yaşama kültürüne elinden gelen desteği vermeye çalışan, yardım kampanyalarıyla din ve kökenine bakmaksızın her türlü ihtiyaç sahibine yardım da götüren vakfımıza yönelik siyasi amaçlı karalama kampanyaları üzüntüyle karşılanmaktadır .
Bu itibarla, bu yalan haberler üzerinden kurumumuzun günlük siyasete malzeme yapılmasını esefle kınıyoruz.
Belçika Diyanet Vakfı

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Vatandaş Mustafa Üner Sarı, Diyanet ilgili açıklamalarda bulundu!?