Türklük, Arap-Emevi Emperyalist Kültürü Altında Yüz Yıllardır Can Çekişiyor: Bugün Çanlar Artık Türkçe ve Türklük için çalıyor.
500 yıldır Türkiye coğrafyasında, Emevici saltanatçıların, geçmişte yüzde yüzü Türkmen olan Türkiye Coğrafyasındaki Türkmen kızılbaşlara yaptıkları soykırımcı asimilasyonlardan ve fiziki soykırımlarından dolayı, Türklerin isimleride dahil yaşantı şekilleri din adı altında daha ilk günden beri değiştirilmiştir.
Bu zaman içinde, Türklük ve gelenekleri, inançları iktidarlar tarafından tehdit olarak görülmüş, bu nedenlede Türkmen Kızılbaşlar, fiziki ve kültürel olarak soykırıma tabi tutulmuşlar ve bugüne kadarda imha edilmeye çalışılmışlardır. Bu süreç Türkiye’de çeşitli versiyonlarıyla hala devam etmektedir.
Bu süreçlerde iktidarlar, Türklerin töre ve geleneksel davranışlarını kültürel ve sosyal olarak doğrudan baskılıyan ve yöneten, bunları kurallaştırp, kurumlaştırıp, yasalaştırarak ve toplum yaşantısıntısında da bunları günlük davranışlara devlet eliyle yansıtarak ve bunuda toplum yaşamında yarattırdıkları sosyal baskıyla ve bunları bir şekilde sözde din adamları vasıtasıylada yönlendirerek gelenek haline getirtmiş, din adı altında topluma dikte ettirilen Emevi Arap kültürüylede, bugün bunu açıkça söylemek gerekirse esasında, Türkler Türkçe konuşan Araplara dönüştürülmüştür. Büyük ölçüde asimile edilmiştir.
Bu bugünkü Türkiye’de Türkçe konuşan Araplar olayı o kadar normalleştirilleştirilmiştirki, insanlarımızın kendileri, sosyal ve kültürel olarak Araplaştırılıp Türklükten çıktıklarının farkında bile değildirler.
Mesela herşeyi insanlar, bugünkü günlük hayatta din kurallarıyla, ayetler, hadisler, haram-helal, günah vs ile sık sık ölçmesi buna birer örnektir . Bunun dışında insanların bir birleriyle günlük olarak konuştuklarında ise cümlelerin içi Arapça kökenli dini kavram ve kelimeler ile donanmış cümlelerden geçilmemektedir. Toplumun giyiniş ve sohbet kültüründeki tarzlarıda zihinsel olarak gittikçe o yöndedir. Bu yüzden insanlar dillerini ve kültürlerini bile kaybettiklerinin bile farkında değillerdir.
Gidişat Türklük için olumlu yönde değildir. Bıgün Türkiye’de İdeolojik olarak Emevileşme kültürel olarakta Araplaşma devam etmekte ve bu bugünkü Türkiyedeki toplum yaşantısında kültürel DNA haline gelmektedir. Bu bir vaka olarak Türkiye’den çeşitli amaçlarla göçen insanların arasındada yaygın bir durumdur.
Buna karşın, Türklük bazı toplumsal kesimlerde kendisini korumaktadır. Bu kesimleri özetle sayarsak , Türkmen olan Kızılbaşlar, Atatürk’ün vizyonunu kısmende olsa kabul etmiş veya kendisini laik olarak tanımlayan kesimler çevresinde görece olarak korunmaktadır. Bu kesimlerde bile azda olsa Araplaştırma ile ilgili kültürel darbeler hissedilmektedir. Bunları bu kesimin günlük yaşantılarında da gözlemleyebiliriz.
Tarihsel olarakta Türklük ve Türkçe konularında
biraz inceleme yaparsak, bu konuda Kızılbaş Türkmenler kendi yaşantı tarzlarıda Türk olduğu için doğal olarak yok olmamak içinde çok çaba göstermişlerdir.
Eğer bugün Türkiye Coğrafyasında, Türk töre ve geleneklerinin biraz kırıntısı kalmış ise ve Türkçe dili var ise, bunları Alevi- Kızılbaş Bektaşi gezginci ozanlarının Türkçe söylediği deyişlere, ettikleri gezginci Türkçe sohbetlere, evlerindede öz Türkçe konuşmalarına ve yaptıkları Türkçe Cem ibadetlerine borçludurlar.
Ve ayrıca Türkçe ve Türklük bugünkü Türkiye Coğrafyasında yaşıyorsa, bu bunu yine yüz yıllardır zulüm ve Emevici saltanatçıların yaptıkları Alevi-Kızılbaş ( Bektaşi) Türkmen soykırımlarından kaçıp, sığındıkları yerde Emevici kültürel soykırımcı asimilasyonada direnerek, bir müddette olsa hayatta kalabilmek için sığındıkları sarp bölgelerdeki dağlık ve ormanlık alanlarda, kendilerinin sonradan kurdukları ve mecburen uzun sürede gizlenerek yaşadıkları, kısmende izole olarak yaşamış oldukları köylerinde ve obalarında, kendi öz Türk kültürlerini koruyarak ve Türkçe olarak yaşattıkları yaşantılarının yüzü gözü hürmetinedir.
Bugün toplumsal olarak, kısmen İttihat ve Terakki dönemi ve sonrada Atatürk döneminde yapılmaya çalışılan ve tekrar toplumu özüne döndürme yani Türkleştirme faliyet ve programları ve uygulamaları hariç, Yavuz Sultan Selim’den itibaren aradaki İttihat Terakki ve Atatürk dönemi hariç, Atatürk’ten sonraki Menderes dönemi, 12 Eylül 1980 Kenan Evren dönemi ve Erdoğan dönemi olarak bu beş dönem süreçlerinde, Türklerin Emevici kültürel asimilasyonu devlet eliyle devam ettirilmiştir. Halada ettirilmektedir. Emeviliğin bugünkü kurumu olan Diyanetin bütçesi, kurumlaşması, ideolojik yapısı, örgütlenmesi, içeriği ve fiili davranışları bunu ölçmek için bugün için yeterlidir.
Bu saydığımız yukarıdaki beş dönemde, halkı Emevici dinin hurafeleri ve yasaklarıyla idare eden ve Arap Emevi ideolojisini resmi yada gayri resmi olarak benimseyen iktidarlar, bizim coğrafyamızda yüzyıllardır devlete mutlak olarak hakim olmuşlardır. Bugünde böyledir. Bu durum somut gerçeklerede bakarsak, Türklükle büyük mücadele içinde olan ve iktidar tarafından desteklenen Emevi Arap ideolojisi ve kültürü için fayda, ama Türklük için ise büyük bir yıkımıda beraberinde getirmiştir.
Yavuz Sultan Selim, II. Mahmud, Menderes, Kenan Evren ve Erdoğanlar, kendi dönemlerinde iktidar olanaklarıyla ve esasen ideolojik anlamdada , bir program ve toplumu kültürel ve inanç olarak dönüştürmek babında, Emevi kültürünün din adı altında, tesadüfen değil, samimiyetle ve tutarlı olarak Türkiye Coğrafyasında yayılmasına ve Türklüğün can çekişmesine hizmet etmiştir. Halada etmektedir.
Ve bu akıl ve bilim dışı Emevilik uygulamalarıyla, toplum, biatçı, sorgulatmayan Emevi Arap kültürünün Türklüğe karşı toplumu her anlamda işgal etmesini baskıyla benimsemiş, devletin kurumlarıyla kendisi ve devletin bizzat ideolojik olarak devşirdikleri toplumun kanaat önderleri eliylede yayılmasını sağlamışlardır. Bugün bu durum her anlamda Türklük açısından vahimdir. Türklük bugün hiç olmadığından daha fazla ciddi tehdit altındadır.
Kim ne derse desin geldiğimiz noktada Türk gelenek ve görenekleri, kültürü ve sosyal hayatı can çekişmektedir.
Bunu tersine çevirmek için Türkler tekrar Atatürk devrim ve ilkelerine geri dönmelidir.
Emevilikten ve Araplaşmaktan, saltanatçılıktan kurtulma için yaşadığımız bu çağda, Türklerin özlerine dönmeleri için Atatürk ilke ve devrimlerini devam ettirmekten başka çareleri yoktur.
Bunun dışında gerekli olan ikinci, daha akılcı ve bilimci, çağdaş bir alternatifte bugün için ufukta gözükmemektedir.
Türkler eğer bugün kendi devlet ve milletlerini kurtarmak istiyorlarsa, Emevi Arap kültürünün baskı ve yaşantı tarzından kurtulmak ve kendi kültürleyiyle uygar bir millet olarak yaşamak istiyorlarsa, bu sadece kendilerini kurtuluş savaşı ile kurtarıp ve kendilerine bağımsız bir devlet bırakan devrimci Atatürk’ün fikir ve vizyonlarını millet olarak uygulamalarından geçmektedir.
Yoksa bugün çanlar çok boyutlu olarak ve açıkça söylemek gerekirse gerçekten Türkiye, Türkler ve Türkçe için çalmaktadır!
SEFA YÜRÜKEL YAZIYOR
Sosyal Antropolog ve Etnograf
Soykırımlar ve terörizm araştırmacısı