Sevgili okurlar,
“Gündem” hepimizin malumu!
“Buralara nereden, neden geldik ve nereye gidiyoruz” sorularının cevabını, ”çok iyi bilenler” olduğu kadar, hala “tarafgirliğinden ve menfaatlerinden, yanlışlarından taviz vermeyenler, yani burnundan kıl aldırmayanlar” gerçekleri nasıl bilsinler ki?
Onlar, bir rüzgârı arkalarına almış, o şarkıda olduğu gibi “bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” gerçeklerinde bile değiller!
“Hak, hukuk, adalet” getireceğiz, “yokluk, yoksulluğu yeneceğiz” ve “yasakları kaldıracağız” diye iktidara gelenler, bir süre sonra bu sözlerini unuttukları gibi, “ne emeğin hakkını verdiler, ne mağdurun adaletini sağladılar, ne de yasakları kaldırdılar!..”
Hep keseri, kendi taraflarından vurdular..
Hep kendilerine yontmayı başardılar, sessizliğimizden faydalandılar!
Öyle bir vurdular ki, “bu milletin birlik, beraberliğini, kardeşliğini, barış içinde huzurlu ve güvenli yaşamalarını bile suiistimal” ettiler!..
Bu manada, ”işçisi ile memuru ile emeklisi ile çiftçisi ile kadını ve erkeği ile” eski günleri, arar hale geldik!
“Dik dur eğilme, Türkiye seninle gurur duyuyor” dedik, seçtiklerimiz, “çıraklık, ustalık dönemlerinden, sultanlık dönemlerine” adım attılar!…
Bu yolda, ”saraylarımız oldu, uçaklarımız oldu, zırhlı araçlarımız” oldu, bu yolda!
Halka, uzun araç konvoyları ile gider olduk!..
Parti mitinglerinde, “salonları labe- leb dolduranlara” sadece “kara çay paketleri” atmaya başladık!..
“Umut fakirin ekmeği” idi, ama tüm umutları bile umursamaz olduk!
“Makarnalı, şekerli, helvalı, kömürlü” hediye paketlerinin yerini, artık “kara çay paketleri” alırken, saraylı hallerimiz, siyasi anlayışlarımız, demeçlerimiz “tek adama” indirgendi..
Kanunları kulak arkası eden, bildiğini okuyan, anayasa kararlarını tınlamayan bu zihniyete, rejimi uydurmak için “Türk Tipi Cumhurbaşkanlığı Sistemi” ihdas ettik!..
Bu sistem ile “Türkiye şahlanacak, atımız dört nala kalkacak, ülkeye huzur, güven, zenginlik” gelecekti..
Gele, gele bir “kara taşa” geldik!
Ne geldiğimiz bu günlerde, “ne doların, ne euro’nun freni “tutuyor!..
Kısacası, bu sistemde hazinemiz de tamtakır hale getirildi..
Türkiye yerine, bakanlar, başkanlar, milletvekilleri ve ardından halk uçmaya başladı..
Öyle uçtular ki, kendilerinin öncülüğünde getirilen ve kadınlarımızı belli bir güvenceye bağlayacak olan “İstanbul Sözleşmesi”ni de, bir gecede uçurmayı başardılar!..
Öyle ya; ”Şeyh uçmaz, mürit uçurur” anlayışı ile uçtukça, uçtuk ve ülkede “Hilafet isteriz” naraları atılmaya başlandı..
Nasıl olsa, bu sistemde, bir gecede ve bir kararname ile işler oluyor..
Ayasofya’yı açtık ya..
Oraya baş imam tayin ettik ya..
Halifelik yoldadır vesselam!
Geleceğe, taraftarlara mesaj bu!
Bir gecede her şey değişebilir, bu gösterildi ya?
Bir sabah hoş geldin şeriat!
Bu “kara taşın” ardında, başka ne olabilir ki?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi mallarını, ötekine, berikine olmayan vakıflara zimmetle dik!..
Ülke zenginliklerini “varlık fonunda” topladık..
Liyakatliler yerine, liyakatsizleri atadık..
Hesabı, kitabı bırakıp, defteri dürdük!..
Atatürklü, Cumhuriyetli yıllar evlada!
Hele bir sabah, akşam olsun?..
O da olur, bekleyiniz!
***
Sevgili okurlar,
Elbette bu manada çok şey yazmamız mümkün!..
Ama dilimizin uçunda kalıyor, nedense yazacaklarımız!?..
“Korkmuyorum” demek bile inkârdır?
“Korku, sindirilmişlik, pısırıklık, FETÖ, terörist, hain” damgalanmaları bir yana, “aman bana bir şey olmasın suskunlukları” inanın, kahrediyor!..
Sen konuşmazsan, ben yazmazsam, o dillendirmezse, kim gerçekleri söyleyecek ki?
Bu yolda susan, dilsiz şeytandır!
Maalesef ülkenin hal ve gidişi çok kötü!..
Hele de bu illet salgın döneminde, işler daha da kötü!..
Yarına, kim çıkar, kim çıkmaz belli değil!..
Parti kapatmalar kapıda!..
Milletvekili dokunulmazlıkları hedefte!..
Askıda ekmek ve fatura, fan-fin fon!
Millet borçlu, iktidar önerir faizli fon!
Bütün bunlara rağmen, kadın dernek temsilcilerinin, ”İstanbul Sözleşmesi” peşinde olması, olur mu kötü gidişe bir son!?
En azından işin vahameti, onlarca malum!
Kadınımızı, çocuklarımızı, genç kızlarımızı istismar eden zihniyete pirim verilmesi ve evrensel değerleri içinde barındıran bu “İstanbul Sözleşmesi”nden bir gecede geri adım atılması, korkularımızı daha da artırıyor..
Bakınız, bugün 48. Ölüm yıldönümünü andığımız Halk Ozanı, Bilge İnsan bu toprakların rengi Aşık Veysel, devrin başıbozuklukları için ne diyor:
“…
Milletsiz bir devlet yoktur, olamaz..
Eğri bakan aradığını bulamaz..
Hiçbir parti ebediyen kalamaz
Şikayet yok, nihayet var bu yolda..
Veysel söyler ama, duyulmaz sesi,
Doğru söyleyene, diyorlar asi!..
Böyle değildi, şu demokrasi?
Tahkikat yok, hürriyet var bu yolda..”
Bu toprakların Halk Ozanı Aşık Veysel, bu şiiri Menderesli yıllarda yazdı..
O yıllarla bu yılların ne farkı kaldı mı ki?
Daha da geri gitmedik mi?
Daha da geri!…
Allah gani, gani rahmet, cennet mekan eylesin!
***
Sevgili okurlar,
Çanakkale Deniz Savaşlarının 106. Yıldönümünde kahramanlarımızı minnet ve şükranla andık..
Dünyada böyle bir vatan müdafaasına, insanlık çok az tanıklık etti..
Bu savaşların önemli öznelerindin biri olan 57.Alay ile ilgili anlatılanlara bir açıklık getiren Tarihçi Sinan Meydan, Halk TV’de Serhan Asker’in programında;” 57.Alay’ın kahramanlığı dillere destandır. Hepten yok edildikleri gerçek dışıdır. 57.Alay sancağı da Avusturalya Melburne Müzesi’nde olduğu haberi asılsızdır” diyerek, tarihi bir gerçeğe vurgu yaptı..
Bu ayrıntıyı okurlarım ile paylaşma gereği duydum.. Tekrar kahramanlarımıza selam olsun!
Şahitlerimizi minnet ve şükranla anmak boynumuzun borcudur..
Allah cennet-mekan eylesin!
Yusuf Cinal yazıyor,24 Mart 2021 Brüksel