İYİ Parti lideri Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu.
Akşener’in açıklamalarından satır başları şöyle:
11 kişilik bir listemiz oluyor bizim, teknik ekibimiz var içinde. Her hafta pandemiye en fazla dikkat eden grubuz. Milletin kürsüsünde derdini anlatan bir arkadaşımız oluyor. Lebalep bu salonu doldurmuyoruz.
Üzgünüm rahat kaçırmaya devam edeceğim.
Küçük ortak ve arkadaşlarına aranıza girmeye niyetim yok endişelenmeyin. Böyle bir niyetim yoktur. Bu et tırnak yani Cumhur İttifakı çok riskli bir ittifak asla orada olmam, aranıza girmem, merak etmeyin. Bu ilişkinizi devam ettireceksiniz ama hepiniz birlikte millete verdiğiniz sözleri tutacaksınız.
Milletin derdini anlatacak kişilerden korkuyor musunuz? Her şartta, bu milletin kürsüsü işlemeye, milletimizin sesini duyurmaya devam ederiz.
Salgının başından beri iktidarı defalarca uyardık. Uyarıların yanında neler yapılması gerektiğini de gün gün anlattık. 3 hafta tam kapanma için gecikmeyin, bu işin sonu iyi değil dedik. Aşı tedariğini ciddiye alıp bir an önce aşıları getirin başka çıkış yok dedik. Dar gelirli vatandaşlarımızı, öğretmenlerimizi öncelikli olarak aşılayın dedik. İnsanüstü bir gayretle çalışan sağlık ordumuz yoruldu yüklerini hafifletin dedik. Esnek mesai uygulamasına acilen dönün, milyonlarca vatandaşımızı aynı saatte toplu taşıma araçlarına bindirmeyin dedik. Maalesef bir kulaklarından girdi, diğerinden çıktı. Biz işi ciddiye alıp önlemleri sıkılaştırmalarını beklerken onlar gittiler lebalep dolu kongreler yapıp virüse davetiye çıkardılar. Sonuç; Türkiye dünyada en çok vaka görülen birinci ülke oldu.
Biz bu tabloyu hak etmedik.
Ama, özveriyle çalışan doktorlarımızın, sağlık ordumuzun uyarılarını dinlemeyenler,
aklın ve bilimin yolundan sapanlar, Türkiye’yi maalesef bu korkunç tabloyla baş başa bıraktı.
Salgını ciddiye alıp, üzerine düşeni yapmaya çalışan ülkeler, birer ikişer normale dönerken, Türkiye’nin, en kötü dönemini yaşıyor olması, bir büyük basiretsizliğin, bir büyük ciddiyetsizliğin, bir büyük beceriksizliğin sonucudur. Bu tablo milletimizin değil, iktidarın eseridir. Bu kürsüden, daha önce de Bilim Kurulu’na seslenip, uyarmıştım;
“Ya çıkın gerçekleri anlatın, ya da sizi susturuyorlarsa istifa edin.” demiştim.
Bilim Kurulu, pazartesi günü yine toplandı. Bilimin ışığında, neler yapılması gerektiğini, Sağlık Bakanı’na anlattılar. Peki sonra ne oldu? Bilim Kurulu’nun çözüm planı, bir tavsiye muamelesi gördü, kaybedecek tek bir saatimizin bile olmadığı bir zamanda, 24 saat daha heba edildi.
Neden? Sayın Erdoğan inceleyip karar verecekmiş…
Hangi bilgiyle, hangi birikimle belli değil. Kardeşim; Sen doktor musun? Sen enfeksiyon uzmanı mısın? Böylesine uzmanlık isteyen bir konuda, kararı niye sen veriyorsun? Kararı niye bilim insanlarına bırakmıyorsun? Bu nasıl bir hırs? Bu nasıl bir nobranlık? Bu nasıl bir sorumsuzluk? Böyle ciddiyetsizlik olmaz. Böyle devlet yönetilmez. Yazıktır, günahtır.
Aylardır, “Acilen 3 haftalık tam kapanmaya geçin.” diyoruz. “Esnafımızı, çalışanlarımızı koruyacak önlemleri alın, ülkemizi, 3 haftalık bir kapanmayla rahatlatın.” diyoruz. Bilim bunu söylüyor. İşin uzmanları bunu söylüyor. Sen hala kafana göre takılıyorsun.
Sayın Erdoğan, ülkeler birer birer Türkiye’ye uçuşları durduruyor. Turizm sezonu geliyor, milyonlarca çalışanın ekmeğiyle oynadın mutlu musun? Vatandaşlarımız hastanelerde yatak bulamıyor mutlu musun? Milletimiz aşı beklerken Libya’ya aşı göndermeye utanmıyor musun? Hadi bizi duymamazlıktan geliyorsun, Türk Tabipler Birliği çıktı, üçüncü ve en yüksek zirvedeyiz dedi.
Şimdi çıkıp utanmadan salgının bu noktaya ulaşmasından 84 milyon hepimiz sorumluyuz diyerek suçu milletin üstüne atmaya çalışıyorsunuz. Kurallara uymayanları bir kenara atıyorum ama hayır bu tablonun sorumlusu aşıyı getiremeyen, milleti yokluğa mahkum eden sizsiniz, bu kadar basit! Suçu milletin üzerine yıkıp kaçamazsın Sayın Erdoğan. Arşa çıkan vaka sayılarının sorumluluğunu üstleneceksin. Gelmeyen aşıların sorumluluğunu, o lebalep kongrelerin sorumluluğunu alacaksın. Öyle yağma yok. Bu beceriksizliğin hesabını ilk seçimde milletimize mutlaka vereceksin.
Türkiye her geçen gün fakirleşiyorken kimse kusura bakmasın iktidar kendini parçalasa bile biz 6 ayda bir ısıtılıp önümüze getirilen konuları konuşmayacağız. Ayıptır, günahtır. Bir kere olsun milletimizin yüzünü nasıl güldürürüz onu konuşalım. Nasıl öldüğümüzü değil nasıl ölmeyeceğiz onu konuşalım. Ama maalesef konuşamazlar çünkü korkuyorlar. Altlarındaki arabaları kaybetmekten korkuyorlar. 5 yerden aldıkları maaşlar kesilir diye korkuyorlar. Korkunun ecele faydası yok, çünkü artık biz varız.
Devletin kaynaklarından öncelikli olarak turizmin yararlandırılması gerekir. Kamu bankaları ucuz kredi verecekse turizmi ihmal etmemelidir. Aşılama yapılacaksa turizm sektöründe çalışanlar önceliklendirilmelidir. O neden iktidarı haftalardır uyarıyoruz. Bugün turizm başlıklı üçüncü grup konuşmamdır. Türk turizmi bu sezonu kaçırırsa bedeli ağır olur diyoruz.
Turizm sektörü işte böyle diken üstündeyken iktidar turizm teşvik kanununda değişiklikler yapmak için düğmeye bastı. Biz de umutlandık. Herhalde meseleyi gördüler çözüm üretecekler dedik. Teklifin ilk maddesinde aynen şöyle denildi; kültür ve turizm bölgeleri oluşturma yetkileri cumhurbaşkanına verildi.
Kimseye bir şey danışılmayacak her şeye Sayın Erdoğan karar verecek.
Her zaman olduğu gibi rant var, peşkeş var. Her zaman olduğu gibi yine Sayın Erdoğan var.
Buradan iktidara seslenmek istiyorum. Türkiye 2020 sezonundan sonra 2021 sezonunu da kaybederse ülkemiz kaybedecek, yapmayın. Aklınızı başınıza alın. Turizm firmalarına ve sezonla birlikte ekmek bekleyen milyonlarca çalışanımıza, esnafımıza omuz verin. Aksi halde saydığım bu zincirde peş peşe iflaslar yaşanacak. Türkiye bunu kaldıracak durumda değil.
Türkiye’de tatil yapmak hiç bu kadar ucuz olmadı. Buna rağmen Türkiye’nin turizmden aldığı pay değişmedi. Payımızı arttırmamız hiç de zor değil.