Sevgili okurlar,
Hep sözünü ettiğim,”Kültür kenti, eğitimli insanların şehri Sakarya” için çabalarımız yıllardır sürüyor..
Bir ömre sığdırılan elbette büyük çalışmalar var..
Takdir edersiniz ki, hayat akışı, sizi bazen mecrasından koparsa da; “insan odaklı” hizmetten ayrı düşürmez..
Zira, bu bilinç size, önce aile ortamında, sonra okulda, nihayet ait olduğunuz toplumun gelenekleri ve görenekleri bağlamında alanda, çevrede verilmiştir..
Toplumun değer yargıları ile sizde oluşan bu sorumluluk duygusu, hizmet odaklı işlerden sizi alıkoyamaz..
İlkokul yıllarından başlayarak, çevresine ışık olan, ailesine yardımda kusur etmeyen, kendini geliştirmeye büyük özen gösteren bir anlayışla bugünlere geldik..
Akyazı Alaağaç İlkokulu yılları, başöğretmenimiz Bilal Bilmiş ve öğretmenlerimiz Fevzi Hancı, Mehmet Hashalıcı nezaretinde yoğrulmamız, sonra Ortaokul yıllarında öğretmenlerimiz Turgut Altınküpe, Evliya Parlak, İsmail Bayraktar, Muzaffer Kurugöl ve nihayet lise yıllarındaki öğretmenlerimiz İlhan- Sevim Türemen, Mustafa Kaya, Adil Ülgen, Teoman Arkan, Ünzile Korkut, Ali Angın ve diğerlerinin eğitim potasında şekillenmemiz, yüksek okul yıllarında Bursa’da kendi kişiliğimizi bulmamız, hayat yolunda tek başımıza, nasıl mücadele edeceğimizi, insanlara nasıl hizmet edeceğimizi, hangi sorumluluklar yükleneceğimizi öğrettiler..
İnsanın, öğretmenlerinin adlarını yad etmesi ne güzelliktir, ne vefadır bu!..
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı; ”çağdaş,modern yaşam ve özgür düşünce yolunda açılan bu kapıdan girip donanımlı çıkmak” bizlere nasip oldu..
Bu yolda bize katkı sunanlara ne kadar teşekkür etsek azdır..
Hayatta olanlara Yüce Mevla’m sağlık afiyet, berzah alemine göç edenlere ise, gani, gani rahmetler eylesin, mekanları cennet olsun!
***
Bir “var olmanın” mücadelesi içinde, hem ailesine yardımcı olan ve hem de kendini yetiştirme, geliştirme yolunda Akyazı Gençlikspor’un vefalı ocağına adım atmak, elbette herkese nasip olmaz..
Sevgili Fuat Aktürk, Nazi Fazlıoğlu, Osman Akcan, Mehmet Kopya, Sedat Çetin ve diğerlerinin spor anlayışı ışığı içinde bedeni temizlik, sporculuk ahlaki ile yetişmek yoğrulmakta elbette hayatımıza büyük gözellikler kattı..
Burası öyle bir okul idi ki, buradan aldığımız dersler, feyizler, yaşadığımız güzellikler, sıkıntılar, hayat mücadelesinde hep rehberimiz oldu..
“Büyük dostluklar, arkadaşlıkların kurulması, çevrenin tanınması, adından söz edilmesi, başarıya odaklanılması, İsmail Aydın, İsmail Atay, Mehmet Hünkar Baykal, Osman Akcan, Vedat Kardeş, Kemal Sarıhan, İrfan Ünlütürk, Salih Arabacı, Turgut Yazıcı, Erol Baykal, Hasan-Alaattin Akcan, Cengiz Aydın, Nail Kahveci, Mustafa Demiralay ile daha birçok futbolcu arkadaşımın omuzdaş lığında, spor ahlaki ve bilinci içinde edepli bir şekilde yarışmak”, bize nasip olmuşsa, biliniz ki bunda büyüklerimizin büyük yol göstericiliğinin rolü vardır..
“Yazılsa roman olur denilir ya”, işte böyle bir hikayenin içinden çıkıp,”dar alanda paslaşmaların öyküsünü” yazmak, elbette kolay değil..
***
Çocukluk, ilkokul, orta ve lise yılları ve nihayet yüksek okul ile spor yılları gittikçe nasırlaşan tecrübelerimizi, gazetecilik kulvarı daha da pekiştirdi..
Akyazı Lisesi yıllarında;” habercilik, gazetecilik, muhabirlik” özlemleri, Akyazı’nın Sesi Gazetesi’nin yayımı, bizi başka bir kulvara attı..
“Tercüman, Hürriyet, Anadolu Ajansı, TRT muhabirlikleri” ve nihayet Ofset Sakarya Gazetesi’ndeki yaşam kesitlerimize, “sevgili Semih Köprülü, Hüseyin Komite, Nejdet Güngörsün, Zemih Saner, Cevdet Güngör ile bir dizi çalışma arkadaşlarımızın hikayeleri de” nakş oldu..
Bu bir başka hikaye idi ya, bu yolda başarılı olmak, valiler, kaymakamlar, siyasetçiler, belediye başkanları, sivil örgüt önderleri ile tanışmak, sporu, sporcuyu, çetin mücadeleleri, rekabeti yazmak, insanları haberdar etmek, bilgilendirmek, hayatımıza daha farklılar kattı..
“Yanasız, hilesiz,hizmet anlaşının” zirve yaptığı ve Sakarya’ya daha fazla sahip çıkıldığı yıllardan sonra, ayrılık zamanı gelmişti..
***
Bir sonbahar mevsiminde, Avrupa’ya uzanan ve gurbetçilerimizin, “çile yolu”, “hasret yolu” adını verdikleri ve korka, korka yola çıktıkları yıllarda, sevgili büyüğümüz Hasan Şimşek, ablam Hatice Şimşek ve evlatları ile birlikte İstanbul’dan, Brüksel’e uzanan bir yol hikayesini anlatmak, elbette kolay değil.
Kara Bulgaristan rejiminin temsilcisi Todor Jivkov ve despotlarının gölgesinde Bulgaristan’ı geçmek, Tito’nun ülkesinde yol almak, oradan Avusturya ve Almanya’dan sonra Belçika’ya ulaşmanın hikayesini yazmak, anıları tazelemekte varmış..
“Belçika’da bir bilge insan Azerbaycanlı Rahimi Eskander’in eli altında, kardeşlerim Mehmet, Aliosman Cinal ile buluşmak, yeni bir yaşama yelken açmak, sil baştan hayat” demenin, anlamını bir bilseniz?
İşte bu durakta, sevgili gazeteci dostlarımız Şerif Sayın, Mehmet Ali Birand, Sıtkı Uluç, Sabih Akay, Muammer Elveren, Ender Ülgen, Nusret Özgül, Ahmet Sever ve diğerleri ile haber yarışına girmek, gurbetin farklı çileleri ile hem-dem olmak, memleketim Sakarya’yı, ülkem Türkiye’yi temsil etmek ne güzellik, ne mutluluk ya!..
***
İşte tüm bu yaşanmışlıkları, Brüksel’de misafirim olan ve Sakarya Gazetesi’nden meslektaşım, portre yazarı Fahri Tuna’nın bir fikri ile yeni bir projenin ilk kilometre taşlarını döşemekte varmış hayatta..
Başkent Brüksel’in tarihi ve gizemli mekanı Büyük Meydan’da(Grand Place) dolaşırken, parke taşlarının üzerine bağdaş kurup, derin düşüncelere daldık..
Bir süre sonra bu sessizliği Fahri Tuna’nın latif, hoş sesi bozdu..
“Hocam, Brüksel’de Emirdağ, Kırmızı Beyaz, İçimizdekiler, Terörün Brüksel Boyutu, Adresine yazılar adlı kitapların var biliyorum..Gel buna bir başka kitap daha ekleyelim..” sözleri, “Hakikatin Peşinde bir Ömür Yusuf Cinal” kitabının mihenk taşları oldu..
Şu an baskıda olan ve 512 sayfalık bir kitabın öyküsü burada bitmez elbette.. Gelecek sayıda, kitap hazırlıkları, kitabın ortaya çıkışı, çalışmalarımız, çabalarımızı sizlerle paylaşacağım..
Gelin hep, ne olur, “hakikatin peşinde” olalım!?
Yusuf Cinal yazıyor, 28 Temmuz 2021 Sakarya, www.bizimsakarya.com.tr