Bundan daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, AB’nin yapısı nedeni ile bu birlik bünyesinde zaman zaman çatlamalar olması oldukça normaldir.
Elbette ki bu çatlamaların en önemlisi Birleşik Krallığın AB’den çıkması oldu.
Son haftalarda buna Macaristan’ın tutumları ve diğer yeni bir durum eklendi : Polonya.
Özellikle,AB’nin AB dışından gelen göçmenlere karşı uygulamak istediği politikalara katılmayan Macaristan öne geçti. Polonya hükümeti ise çeşitli AB kurallarının kendi ulusal kanunlarına aykırı olduğu ve onlara ters düştüğü görüşünü savunmaya başladı. Aynı alanda Danimarka’da da bazı “kıpırdamalar” göze çarpmaktadır.
Bilindiği gibi, AB’ye katılan her ülke AB kanunlarının kendi ülkesinde geçerlik taşıyan ulusal kanunlara göre üstünlük kazandığı ilkesini kabul etmiş sayılır. Bu gerçeğin ışığı altında , uluslararası alanda, ulusal kanun sisteminin üstünde uluslararası bir hukuk sistemi ortaya çıkmış durumdadır. Bu düzene uymayan AB ülkelerine aynı düzenin öngördüğü cezalar uygulanabilir. Bu cezalar arasında boykotlar, AB çerçevesinde ve AB kurumlarında oy hakkını kaybetmek vs vs yer almaktadır.
Bilerek, gönüllü olarak ve isteyerek ulusal egemenliklerinden fedakarlık kararı alıp AB’yi kuran veya daha sonra AB’ye katılan ülkeler işte bu gerçeği kabullenmek zorundadır.
Aksi durumda, tek çözüm -Birleşik Krallık gibi- AB’den ayrılmaktır.
Ayrıca, hemen hemen her AB ülkesinde çeşitli politik partiler arasında ve kamu oyunda gittikçe artan ve simetrik bir bölünme vardır.
Kanımca, AB’ye katılma kararlılığını devam ettiren Türkiye’nin yukarıdaki gerçekleri de göz önüne alması gerekir.
Dr. Tunay Akoğlu. Ekim 2021.