Bazı ilginç olaylar?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hatırladığım bazı tuhaf olaylar şunlar :

  • Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) yaşadığım yıllarda gördüm. Başkent Washington ‘da US Savunma Bakanlığı binası meşhur Pentagon’un yanı başındaki kaldırımların kenarlarına oturmuş pek çok üniformalı general ve amiraller öğle saatlerinde sandviçlerini – hamburgerlerini yiyor, ellerinde tuttukları bira şişelerini boşaltıyorlardı !
  • Gene ABD’de gördüm , ucuzluk günlerinde (sales) bazı banka vitrinlerinde ‘Banking sales’ yazıyordu. Banka, verdiği kredi faizlerinden sales döneminde indirim yapıyordu !
  • New York Manhattan’daki iş merkezlerinde çalışan career women (iş kadınları) içinde çalıştıkları gökdelenlere girerken ayaklarındaki jimnastik ayakkabılarını çıkarıp upuzun topuklu ayakkabılarını giyiyorlardı. Aynı hanımlar 9-17 mesailerini tamamlayınca aynı upuzun topuklu ayakkabıları ile bürolarının yakınındaki barları , pubları doldurup cocktaillerini yudumluyor ve businessmen ile flört ediyorlardı.
  • ABD ile ilgili diğer bir hatıram : 1992 yazında Frankfurt’tan New York’a giderken bir hostes yanıma yaklaştı. Bana ‘ Sadece Türkçe bilen bir yolcumuz var, yardım eder misiniz ? ‘ diye sordu. Birlikte bu yolcunun oturduğu koltuğa gittik. Yaşlıca

bir bey idi. Elinde tuttuğu US giriş formalitelerini kapsayan belge ve formlara bakıp duruyordu. Hostes sordu, ben tercüme ettim. Bu formları nasıl dolduracaktık ? Cevap verdi: ‘Ben Amerikan vatandaşıyım. Oğlum yıllardır orada , onun yanına gidiyorum , form vs doldurmama gerek yok ki !

  • İsviçre’deki öğrencilik yıllarımda, 1957 yazında Güney Almanya’da Kara Ormanlar bölgesini gezerken yanımdaki Alman kız arkadaşım beni gür ağaçlarla dolu bir koruya götürdü. Korunun bir kenarındaki bir büstü gösterdi . Bu büst oldukça büyük ve haşmetli idi. Tanıdım , başında börkü

( Akıncı başlığı) ile  kocaman bıyıklı bir Osmanlı  Akıncısı. Oraların yerli halkı bu büstü iyi tanır ve  bilirmiş ; ‘ der grosse Türke’, yani ‘Koca Türk’,   derlermiş ona ! Demek ki bizim öncü akıncılarımız Kara Ormanlardan da geçmişler ve iz bırakmışlar.

  • 1979-1980 döneminde Bangladesh’te Dünya Bankası danışmanı olarak bulundum. Bölgesel gelişme konularındaki çalışmalarım arasında Güney Bangladesh’in Birmanya ( Burma) – bu günkü Myanmar- ile olan sınırındaki Kaptai gölündeyim. Bana hem rehberlik, hem de koruyucu olarak, Teğmen Maksoud refakat ediyor.  Bu göl Bangladesh ile Burma arasında yıllardır süre gelen anlaşmazlıklar nedeni ile oldukça tehlikeli imiş. Burma, göle sık sık ateş edermiş. Gerçekten de, biz

gölde askeri bir motorboat ile gezerken , silah sesleri duymaya başladık. Maksoud teğmenin hemen ve gayet hızla beni kucaklayıp motorboat’un en alt bölümüne ittiğini hissettim. Motorboat’u kullanan denizci, aracı derhal sahile yöneltmişti. Biraz sonra sahile çıktık. Ben Teğmen Maksoud’a teşekkürlerimi söyleyip dururken, o benim sözümü kesti ‘ Mr. Tunay , hayatım pahasına sen Müslüman kardeşimi kurtarmak en tabii şeydir benim için ‘ diyordu.

  • Gene Bangladesh’in başkenti Dhaka’da ikinci el aldığım bir arabayı kullanırdım. Bu araba sık sık arıza yapardı. Sonunda iyi bir araba tamircisi buldum ve hep ona gitmeye başladım. Bir gün, bu tamirci bana ‘ Mr. Tunay , biliyorsun burada hiristiyan nüfusun oranı ülke nüfüsunun yüzde biri bile değil. Ben hiristiyanım. Siz de hiristiyan olduğunuza göre beni anlarsınız ‘ diyerek yakınmaya başladı. Ona ‘Ben müslümanım’ deyince nasıl şaşırdığını anlatamam !
  • 1963 Yazında Ege vapuru ile ben ve o zamanki kız arkadaşım ( bugünkü eşimle) Venedik’ten İzmir’e gidiyoruz. Yemek salonunda bulduğumuz yegane masada iki genç yemek yiyorlar, iki yer boş. Biz oraya oturduk. Gençler çok çekici ve esmer güzeli arkadaşıma hayranlıkla bakmaktalar. Bir ara gençlerden biri diğerine ve  arkadaşıma bakarak  Almanca ‘ Nicht üblich’   Hemen onlara bakarak söyledim : ‘Finden Sie auch’ dedim. Alman gençler kıpkırmızı oldular. ( “ Hiç te sıradan değil “. “Siz de mi öyle  buluyorsunuz ? “ ).
  • 1999-2013 Yıllarında Brüksel’de yaşadım. Hatırlarım hep: Bir gün bir şehir otobüsündeyim. Arkamdaki sırada oturan başörtülü iki hanım Türkçe konuşuyorlar. Bir ara biri öbürüne ‘Önümüzdeki galiba saçlarını boyuyor ‘ demez mi. Hemen arkaya dönüp ‘Sizin benim saçımla uğraşmanızdan başka bir işiniz yok mu ?’ dedim. Şaşkın şaşkın bana bakmaya başladılar.
  • 2002 Yılında Güney Kore’de oynanan Dünya Futbol Kupası turnuvasında Türk milli takımı dünya üçüncüsü olmuştu. Bu Türk futbolü için büyük bir başarı idi. Brüksel’in Türklerin yoğun olarak yaşadıkları caddelerde o gün , 29 Haziran 2002, tüm Türkler coşkun sevinç gösterileri yapıyorlardı. Bu gösteriler saatlerce sürdü.  Biz ailecek hep  aynı caddelerin birisindeki Faslı bir balıkçıya giderdik. Bu balıkçı hep birlikte olduğum İtalyan eşim nedeni ile beni de İtalyan olarak bilirdi. Bu gösterilerin sürüp gittiği günlerden birisinde Faslı balıkçı bize ‘Şu Türklere bakınız, ne kadar pis bir millet ‘  Dayanamadım; ‘Ben Türküm, bilmeden ne kadar büyük bir pot kırdığının farkında mısın ? Hemen özür dile‘ dedim. Şaşkınlıklar içindeki Faslı hemen özürleri saymaya başladı. Tabii biz de balıkçımızı değiştirdik.
  • 1980’li yıllarda o dönemde merkezi Bağdat’ta olan Birleşmiş Milletler bölge örgütünde çalışırken en yakın arkadaşlarımdan birisi de Mısırlı bir yönetici idi. Örgütten yıllar sonra ayrıldıktan sonra Kahire’de Ramses Hilton otelinde ortak projede çalıştığım Filistin asıllı bir danışman ile birlikteydim. Bir akşam bana, benim  davetlim  olarak bulun, bu  akşam benim Mısırlı eski bir kadın arkadaşım ile ve onun getireceği diğer bir Lübnanlı  hanımla birlikte yemek yiyelim dedi. Lokantada buluştuk. Hoş sohbet saatler geçerken Lübnanlı hanım hayatından filan söz etmeye başladı. Meğer bu hanım benim Bağdat’tan tanıdığım  yakın arkadaşımın eski – boşanmış eşi imiş. Fazla derine inmeden hoş gecemize devam ettik.
  • Gene 1990”lı yıllarda Amman’da Birleşmiş Milletler Örgütünde çalışırken meslektaşlarımdan birisi Filistinli bir danışman idi. Bir uluslararası bankada yönetici olarak çalışan diğer yakın bir dostum da gene Filistinli idi. Bu iki Filistinli arkadaşımı eşleri ile akşam yemeğine davet ettik eşimle. Bir araya gelince hemen ortaya çıktı, bu iki Filistinli arkadaşım birbirlerini hemen tanıdılar. Meğerse biri Filistin direniş örgütlerinin solunda yer alan bir  aktif militan, diğeri ise aynı örgütlerin sağında yer alanlardan. Yani birbirlerinin tam hasımları ve karşıtları. Yıllar sonra bu ikisini ben hiç bilmeden bir araya getirmişim. Bu çok tuhaf rastlantıya hayret ederek artık çoluk çocuğa kavuşmuş bu iki olgun insanla iyi ve tatlı bir akşam yemeği yedik.
  • 1971-1973 Yıllarında Beyrut’ta Birleşmiş Milletler turizm eğitim ve öğretim projesini yönetiyordum. Hükümet temsilcileri ile bir koordinasyon toplantısında proje hakkında bilgi verdim. Toplantıda Fransızça kullanılıyordu. Konuşmam bitince toplantıya başkanlık eden milli eğitim genel müdürü katılanlara Arapça olarak intibalarını sordu ( Kif intibaa ?). Ben anlamıştım hemen ‘ İntibaa İnşallah mazbut ‘ dedim. Genel şaşırma epeyce sürdü gitti !
  • 2005-2006 Döneminde Namibia’nın başkenti Windhoek‘ta Planlama Bakanlığında danışman olarak çalıştım. Bir akşam, kaldığım küçük pansiyonun terasında diğer pansiyon misafirleri ile aperetiflerimizi alıyorduk. Terasa yeni bir misafir girdi. Orta yaşlarda esmer ve elegan bir İngiliz hanım. Kendini tanıttı. Güney Afrika Cumhuriyeti Cape Town kentinde yaşıyormuş, bir toplantıya katılmak için 3 günlüğüne Windhoek’ a gelmiş. Bir ara elindeki whisky bardağını kaldırdı ve Türkçe olarak hepimize ‘şerefinize ‘ dedi. Tabii çok şaşırmıştım. Bu kelimeyi nasıl bildiğini sorunca cevap verdi. Cape Town’da bir süre bir Türk genci ile yaşamış. Sonra ayrılmışlar. Ancak o dönemde öğrendiği kelimeleri unutmamış !

11/2021. Tunay Akoglu/İtalya
 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Bazı ilginç olaylar?