Sevgili okurlar,
Şüphesiz, “ülkenin tepesindeki fırtınalardan” herkes etkileniyor!
Özellikle, “bu fırtına, mala, cana, yani yaşam kesitlerimize” etki ediyorsa, o zaman bu fırtınaya gösterilen tepkiler, daha da anlam kazanıyor?
Fırtınadan kastım, elbette “Dolar, Euro dip dalgasının” yarattığı, “ekonomik ve siyasi” krizdir!
Bu “ekonomik ve siyasi krizi”, taraftarı olduğumuz partiyi koruyarak görmezden gelmek, ne kadar doğrudur?
-İşte ülkede, bu dalgalanma ile petrol kuyrukları oluştu..
-İnsanlar sokağa döküldü, ”hükümet istifa” sloganları sıralandı..
-Artan maliyetler nedeni ile ekmeğe zam konuşulur hale geldi..
-Birçok ürüne, arka, arkaya zamlar yapıldı!
-Marketlerden, bazı ürünlerin satışı tek, tek yapılmaya başlandı..
-İnsanlar, kış kapıyı çalmasına rağmen, gaz kullanımını bırakıp, tekrar eski usul sobalara bel bağladı..
-Yani “tezekli günler geri mi geldi” diyenler ne kadar haklı! –Adam koca bir inek satıyor, bir ton kömür alamıyor!?
Öte yanda ise, iktidar tepesinden, “ Bir ekonomik deneme yapıyoruz” açıklamasını,” Kurtuluş Savaşı veriyoruz” söylemi takip ediyor..
KURTULUŞ SAVAŞI MI?
Allah aşkına hangisi doğru?
-Gerçekten, bir “ekonomik deneme” mi yapılıyor?
-Yoksa, bir “Kurtuluş Savaşı” kapıda mı, ne?
“Beceriksizliğin kurtuluş savaşı mı” olur?
Bu gelişmelere paralel olarak muhalefet cephesinde, “ekonomik kurmaylar” bir araya geliyor,” liderler üst, üste açıklamalar” yapıyor!..
Durum gerçekten vahim!
Bu hengâma de parasını TL’den alıp, Dolar ve Euro’ya yatıranlar ise, ahkâm kesmeye devam ediyor!
Nasılsa, tuzları kuru!?
Para garantide ve yatıda, getirisi ise yüksek faiz!
Öte yanda ise, “dini mesajlar ve faiz haram vurguları” ile bir yerlere mesajlar vermeler?
Ve sanal ortamda “Devletin yanındayız” mesajları birbirini takip ediyor!
Ama yemiyorlar!?
Öyle ya, devlet kim, millet kim?
Devleti yöneten parti, kulak arkası edilmiş!
Yalan, dolan ile yine sarmalanarak saklanmış, “beceriksizlik gizlenmiş”, vatandaşı yanıltarak, “devlete sahip çıkma” dürtüsü ateşleniyor!
DEVLETİ YÖNETMEYE TALİP OLANLAR?
Bu devlet, bu milletin devleti değil mi?
Öyleyse, “bu devlet yönetmeye talip olanların beceriksizliğini örtme, örtbas etme” girişimleri nedir?
Evet bilene ki, herkes devletinin yanındadır..
Bu Millet kalubeladan beri bu anlayıştadır..
Geldiğimiz noktada,” bu devleti yönetmeye talip olanlara verilen yetki, güven” burada son bulmuşsa, ne olacak?
İşte Türkiye, “bu beceriksizliğin, bu güvensizliğin” yarattığı fırtınalarda “seçim istiyorsa”, burada “millete kızmak” yerine, “milleti alkışlamak, anlamak” gerekmez mi?
Evet, geldiğimiz yer, “yeter söz milletindir” noktasıdır!
Türkiye’nin yönetiminde, “20 Yıldır söz sahibi olan AK Parti’nin”, lideri ile yöneticileri ile gönül verenleri ile karşı tepkileri olgunlukla karşılamalı ve hoş görmelidirler..
Artık bunu da karşı taraftan beklemek ne kadar doğru olur?
Ülkedeki, bu siyasi ve ekonomik krizi, insanlar görmezden mi gelsinler?
KİMSE, KİMSEDEN FAZLA VATANSEVER DEĞİLDİR?!
Hele de onları “hainlikle” yaftalamak, kime ne yarar getirir?
Bu olsa, olsa, “yönetim zafiyeti ve beceriksizliklerine kılıf uydurma mazeretinden” öte ne anlam taşır!
“Vatanseverlik”, kimsenin tekelinde değildir!
Vatandaşın burnundan soluduğu, kızgın boğalar gibi kurtuluş aradığı, canhıraş geçim için sabrını zorlayan gelişmeler karşısında, sessiz kalmasını istemek ne kadar doğrudur?
İnsanlar, doğal tepkilerini bugünlerde göstermeyecekte, beceriksizliği, vurgunu, talanı, zamları mı alkışlayacak?
Kimse, kimseyi sokağa davet edemez, etmemelidir..
Ama tepki gösterilecekse, bu yasalara uygun bir şekilde gerçekleştirilmelidir..
Türkiye’nin bu hassas konumda, birlik ve beraberliği, iri ve diri, bir olmaya ihtiyacı vardır..
Bunu sadece karşı gruplardan istemek, kimsenin hakkı değildir..
Bu ülke, bu millet, bu bayrak, bu vatan hepimizin olduğu unutulmamalıdır..
Devlet, kimsenin tapulu malı değildir!
Devlet, bu milletin, devletidir!..
Devlet, bu milletin ta kendisidir!
Tarih boyunca, bu millet hep, devleti için, bayrak elde yürümüş, cepheden, cepheye koşmuştur..
HAİNLİK HA?
Bugünde bu anlayıştan ödün verecek, tek bir kişi bulamazsınız!
Kimse ’de, “yatırım yapıyoruz, cephedeyiz, Irak’ta, Suriye’de, Akdeniz’de, Kafkaslarda” mazeretleri arkasına sığınmamalı..
Görevlerinizi bilmeyen mi var?
Hele de, birilerin tepki gösterenleri “hainlikle” suçlaması kabul edilemezdir!
Kardeşin, kardeşi iltifatı bu mudur?
Devletin yanında olmak başkadır, bir siyasi partinin yanında olmak bambaşkadır!
“Sevemez kimse seni, benim sevdiğim kadar” ha?
“Gücü sevmek, güce tapmak, güçlünün yanında olmak” bazen insanı zora sokar, yanlış yaptırır!?
Lütfen, kafa karışıklığı ile milletimizi birbirine düşman etmeyelim!
Zaten, yeterince düşmanımız yok mu?
İnsanımızın, “AK Parti siyasetlerini, ekonomik anlayışını, öngörülerini, bakışını, duruşunu sahiplenme” gibi bir mecburiyeti mi vardır?
“Bu kesime, muhalefete, düşmanca tavır” takınmak, ne demektir?
Anlayan varsa, beri gelsin!
Lütfen, birbirimizi anlayalım, Yunus’un dilinden vazgeçmeyelim;
“Sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmıyor!”
Bari, “insanımıza sevgiyi, saygıyı miras” bırakalım!
“Bu ötekileştirici, dışlayıcı, kutuplaştırıcı dilin, siyasetin kimseye bir faydası olmadığı gibi ülkeye de bir yararı yoktur!”
Yusuf Cinal yazıyor/ 26 Kasım 2021 Brüksel