Belçika’da siyasete giren Türkler arasında,farklı bir çıkış ile Flaman Yeşiller Partisi Genel Başkanı seçilen ve aynı zamanda Federal Parlamento’ya girme imkanı bulan Türk kökenli,Isparta Yalvaçlı bir gurbetçi ailenin kızı Meryem Almacı,düzenlediği bir basın toplantısı ile “Genel Başkanlık” görevini bıraktığını açıkladı.
Başkan Meryem Almacı’nın basın toplantısında yaptığı açıklamayı,okurlarımız ile paylaşıyoruz;
“Değer vermek, gerektiğinde bırakabilmektir
Sorumluluk alan kişi, başkalarına hizmet etmeyi, emek vermeyi, onlarla ilgilenmeyi tercih etmiş demektir. Bu hizmet, emek, ilgi binlerce şekilde olabilir. Sorumluluk çok farklı formlarda hayat geçirilebilir. Bugün hükümet; bir hafta öncekinden, 2 yıl öncekinden daha farklı bir şekil aldı. Çünkü bugün; bir yıl, iki yıl ya da sekiz yıl öncesinden farklı.
Her halükarda benim için, bugün ne değişirse değişsin, değişmeyen bir tek şey var: bizim için değerli olanlara en iyisini verebilmek için, değişime cesaret etmek zorundayız. Bu ilke, siyaset için de geçerli, partimiz için de geçerli. Aynı şekilde kendim için de…
Petra De Sutter ile birlikte ‘Koronadan sonra daha iyi’ başlıklı bir kitap yazdık ama korona sonrasını bekleyemeye zamanımız yok.
Salgın hiç beklenmedik şekilde şiddetli yaşandı. Bizden çok şey aldı. İnanılmaz derece çok sayıda insan canını dişine taktı. Bu korkunç zaman dilimini, değişimin kaynağı olarak görmeyi göze alanlar, bu süreçte kendilerini yenilemeyi, her şeye yeni ve farklı bir yöntemle bakmayı düşündüler.
Ben o insanlardan biriyim.
Ailem için en doğru zamanlama bugün değil, dündü!
Varlığımın çok önemli birer parçası olan iki çocuğum, sürekli evin dışında ve çok çalışan bir anneden başkasını tanımadılar. Karantina sırasında anneleri birden bire sürekli evde oldu. Ama sadece fiziksel olarak evde! Bu durum, giderek daha fazla canımızı acıtmaya başladı.
Bir süredir parti başkanlığı görevimden istifa etmeyi düşünüyorum ama doğru zamanı bekledim hep. Ancak siyasette doğru zaman bir türlü gelmiyor! Çözmeniz gereken yeni bir dosya, bağlamanız gereken yeni anlaşma hep var…Siyasette çözülmeyi bekleyen sorunlar, hayata geçirilmeyi bekleyen projeler bitmiyor, bitmemeli de belki ama siyasetçi olarak sizin de geçici bir süreniz var. Kim olursanız olun bir gün sizin de zamanınız dolacak. Benim ailem için doğru zaman bugün değil, aslında dündü! İşte tam da bu yüzden parti başkanlığından ayrılıyorum. Artık bana en yakın insanlarla daha fazla ilgilenme zamanı! Şimdi, ailemi seçme zamanı!
Parti başkanlığından ayrılarak, aslında tercihimi çok severek hizmet verdiğim partimden yana da yapmış oluyorum. Çünkü sevdiklerimize değer vermek, özen göstermek demek, zamanı geldiğinde onları bırakabilmek demektir de. Sorumluluk almak, görev üstlenmek; vaçgeçilmez olduğunuz anlamına gelmez. Ben de vazgeçilmez değilim. Tüm tweetler, köşe yazarları benden bahsediyor diye kendisini başarılı hisseden parti başkanlarından biri olmadım hiç. Groen-Yeşiller Partisi Başkanı olarak katettiğimiz mesafeyle gurur duyuyorum. Geçtiğimiz yıllarda bize katılan insanlarla, bir şeyleri değiştirme çaba ve yöntemlerimizle, üstlendiğimiz sorumluluk ve toplumsal yaşamda aldığımız rol ile gurur duyuyorum.
Ve tüm bunları müthiş bir keyifle yaptım.
Parti olarak siyasette köklerimizi güçlendirdik
2018 yılında yerel seçimlerinde parti olarak büyük bir sıçrama gösterdik. Belediye meclis üyesi ve çoğunluğun bize geçtiği yerel meclis sayısı, partimiz için hiç olmadığı kadar yüksek sayıda gerçekleşti. Parti olarak siyasette köklerimizi güçlendirdik. Yeşil fikirlerimiz bir çok belediyede hayata geçiriliyor. Leuven, Hasselt, Brussel, Gent, Oostende, Turnhout, Sint-Niklaas ve Mechelen gibi şehirlerde yeşil yönetimin değeri anlaşılıyor. Bunların yanında, Jette’den Anzegem’e, Bonheiden’den Doğu Flaman Eyaletine kadar daha küçük yönetim birimlerinde de siyasi sorumluluğumuzu aldık.
Sonra 2019 seçimlerinin sonuçları belli oldu. Partimiz az da olsa yükselmeye devam etti. Yeterli değildi tabii. Ancak büyük şehirlerde durumumuz, hiç de fena değildi! Brüksel’de Elke Van den Brandt’ın liderliğinde bölgenin en büyük Flaman partisi olarak 2 ay içinde ilerici bir hükümet kurmayı başardık.
Ama seçim sonrası süreç, hiç de kolay olmadı. Partim ve benim hakkımda hiç de güzel olmayan şeyler okudum. Sadece şunu söyleyebilirim: Okuduğunuz her şeye inanmayın!
Kolaya kaçmadık, sorumluluk aldık
Vivaldi koralisyonuna girmemiz, aldığımız siyasi sorumlulukla ilgili. Fırtınanın içinde, ani-politik rüzgara karşı durmak için. Çürümeyi durdurmak için, ülkemizi hükümet çıkmazından kurtarmak için. Hükümette yer almamak, çürümeye göz yummak çok daha kolay olurdu bizim için. Elimizi taşın altına koymadan, muhalefet koltuklarında rahat rahat oturmak seçeneği de vardı önümüzde: seçim hesapları yaparak ya da korkarak…
Ama Groen olarak sorumluluk almayı seçtik. Sesi duyulmayanların sesi olmak için, değerlerimize hizmet etmek için. Benim tüm yaşam felsefem bunun üzerine kurulu. Seçilmek için politika yapmıyorum, politika yapmak için seçildiğimin bilincinde davranıyorum.
Önümüzdeki on yılda Groen’un rolü önemli
Ne olursa olsun, önümüzdeki on yıl son derece önemli ve Groen bu on yılda önemli bir siyasi temsilci, çözüm üreten bir parti. Petra, Tine ve Elke bunu kendi benzersiz yöntemleriyle başarıyor.
Petra, değerler merkezli bir politikayı temsil ediyor ve her zaman uzlaşmanın yollarını arıyor. Kendisini değil, temsil ettiği değerleri merkeze koyarak uzun vadeli amaçları gözden kaçırmadan uzlaşma sağlıyor. Federal misyonumuzu Petra layıkıyla temsil ediyor: pragmatik çözümlerle ülkemizin geleceğe hazırlanmasına katkı sağlıyor.
Tinne, uzmanlığı ve kararlılığıyla siyasette hiçbir şeyin imkansız olmadığını gösteriyor. Yirmi yıldır çözülemeyen ve sorun yumağı haline gelmiş bir dosyayı bile halletmeyi başardı. Üstelik her türlü abartma, direnç ve yalan habere rağmen koalisyon anlaşmasında kararlaştırıldığı gibi sakin ve şefaf bir yöntemle yaptı bunu.
Elke ise Brüksel’i tam anlamıyla yeşil bir başkente dönüştürüyor. Her gün yeşil politikaların zaten adil olduğunu ispat ediyor. Sokakların güvenli, solduğumuz havanın temiz olmasının herkesin yararına olduğunu öncelikle en yoksul ve nüfus yoğunluğunun en çok olduğu mahallelerde hayata geçirerek, kanıtlıyor.
Üçü de bunları son derece açık değerlerle ve saygınlık içinde hayata geçiriyor. Farklılıklara saygı duyarak, muhalefet için, Groen’u hiç beğenmeyen insanlar için, hatta pencereden dışarı bakmak yerine aynaya bakmayı tercih eden ya da ateşle oynamayı seçen politikacılar için de hayata geçiriyorlar.
Flaman Parlametosu Milletvekili olarak topluma ve partime hizmet etmeye devam edeceğim
Ben de tabii ki partimizin bugüne kadar Flaman Parlamentosu’nda elde ettiği en büyük Groen grubunda, milletvekili olarak çalışmalarıma devam edeceğim. Flaman Hükümeti’nin yıkıcı politikalarına karşı tüm gücümüzle değerli olan her şeyi korumak için çalışıyoruz. Muhalefet koltuklarında otursak da, savunmasızların koruyucusu, sesi duyulmayanların da sesi olmayı tercih ettik. Halkın temsilcisi olmak beraberinde ciddi bir sorumluluğu da getiren ayrıcalıklı bir görev.
Bazen politik oyunu yeterince sert veya sinist (önce kendi çıkarlarını düşünen) bir şekilde oynamamakla suçlandığımızı biliyorum. Bu suçlamanın kendisini sinist bulmam ise şaşırtıcı olmasa gerek. Çünkü sinizm anketlerde işe yarayabilir ama bir toplumu daha ileriye, daha iyiye götürmez. Hepsinden de önemlisi siyasi bir parti olarak Groen, insanlığı kucaklayan değerlerin, karşılıklı anlayışın, empatinin partisidir.
Değerlerine bağlı demokratlar olarak ideallerimizi sonuna kadar savunuyoruz ama bunu yaparken de akılcı şüpheye, empatiye ve beraberliği de önem veriyoruz. Karantinalı günlerde, kültür merkezlerinin kapatılması ve onca kutuplaşmanın yaşandığı süreçte en çok da bu değerlerimizin eksikliğini hissettik. İşte bu değerler ki; iş ve ev yaşamı, verimlilik ve sağlık bakımı, insan ve piyasa veya aşı patentleri, huzur evleri ya da enerji sektörünün özelleştirilmesi arasındaki dengeyi bulmamızı sağlıyor.
Bana sunulan imkanlar için müteşekkirim
Bu değerleri partimizde her gün tekrar tekrar görüyorum. Groen’u bugünkü bulunduğu noktaya pek çok insan getirdi. Partimle hedeflerimize ulaşmak için yürüdüğüm bu yolda bana verilen olanaklar için minnettarım. Bu yolda tanıştığım tüm insanlara müteşekkirim. Tabii ki milletvekili ve bir ekolojist olarak, tüm kalbim ve ruhumla hizmet vermeye devam edeceğim.
Partime güvenim sonsuz. Partimiz güçlü insanlarla ve güçlü fikirlerle dolu. Geçtiğimiz yıl parti olarak bir yenilenme sürecine girdik. Partimizin büyümesi, iktidar ortağı bir parti konumuna gelmesi, bizim içinde bir dönüşüm anlamına geliyordu. Bakanlarımız harika işler çıkarsa da, partimiz her zaman iyi konumda olamadı. Bazen bir arayış içindeydik, bunu gizlemeye gerek yok. Parti içi yenilenme sürecinden sonra artık ileriye doğru adım atma zamanı. Bu ileri adım süreci bensiz olacak ama aslında bu da partimizin son derece sağlıklı yol aldığını gösteriyor bence. Şimdi sıra hepsi birbirinden yetenekli diğer arkadaşlarımızda ve başaracaklar.
Çünkü ülkemizin Groen’u en yüksek düzeyde kullanmaya ihtiyacı var. Baş rolde de Petra, Tinne, Elke ve yerime geçecek yeni başkanımız. Beraberinde tüm milletvekilleri, parlamento personeli, harkülade gönüllüler ve yerel yöneticiler; herkes için sağlıklı çevre, doğa ve insan haklarına saygı, bilim ve toplumu kucaklayan değerlerin yaşatıldığı bir toplumu yaşatmak için var güçleriyle çalışıyorlar.
8 Yıldır bu fevkalade insanların kaptanı olduğum için minnettarım. Son yıllarda beni en çok paylaşmak zorunda kalanlara, daha çok zaman ve ilgi vermek üzere, parti başkanlığını gözüm arkada kalmadan çok değerli arkadaşlarıma bırakıyorum.
Meyrem Almaci”