Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), iş, sanat, siyaset ve bilim dünyasından birçok insanı Ramazan iftar sofrasında bir araya getirdi.
Köln DİTİB Merkez Camii Konferans Salonu’nda gerçekleşen iftar yemeğine Köln, Düsseldorf, Essen ve Münster Başkonsolosları, Müslüman teşkilatların genel başkan ve yöneticileri, dini cemaatlerin ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, DİTİB yönetim kurulu üyeleri, dini danışma kurulu başkanları ve eyalet birliği başkanları ile iş, sanat, siyaset ve bilim dünyasından temsilciler katıldı.
Ney dinletisi ve Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan iftar porgramının açılış konuşmasını DİTİB Genel Başkanı Kazım Türkmen yaptı. Türkmen, Ramazan ayının ortak bir sofrayı paylaşmak, toplu ibadetler, buluşmalar, paylaşım yoluyla dayanışma ve hayırseverliğin önemli bir alanı ve sosyal uyumun temel taşı ve insanlar arasındaki bağların bir güçlendiricisi olduğunu söyledi.
BİRLİKTELİK ESASTIR!
Ramazan ayının şefkat, dayanışma ve merhamet ayı olduğuna vurgu yapan Türkmen, “Ramazan, birlikteliğin temeli olan ortak sosyal sorumluluk için de büyük önem taşımaktadır. Ve yine: Ramazan hepimizin çok beklediği ve hasret kaldığı o normalliğin oluşmasına da bir vesiledir” dedi.
Dayanışmaya, yardımlaşmaya, barışa ve şiddete karşı bireylere, toplumlara ve dini cemaatlere önemli sorumluluklar düştüğüne dikkat çeken Türkmen, şu ifadeleri kullandı:
“Ülke çapında yüzlerce camimiz aşı kampanyalarına öncülük etmiş, yüzbinlerce insanın aşılanması sağlanmıştır.
FELAKET KARŞISINDA KENETLENDİK!
Sonra da birdenbire sel felaketi, yangınlar ve Avrupa’daki diğer doğal afetlerle meydana gelmiş, insanlar hayatlarını, varlıklarını ve geleceklerini, sevdiklerini, eşyalarını kaybetmişlerdir. İnsanlar evlerinin ve şehirlerinin yıkıntıları karşısında çaresiz kalmışlar, barınaksız, içme suyundan mahrum, elektriksiz, yiyeceksiz, giyeceksiz kalmışlardır. Ama bu defa da yine güçlü olduk, bu insani felaket karşısında yine kenetlendik ve gerçek bir kader topluluğu olabildik. Almanya’nın etkilenen bölgelerine su, ekmek ve giyecek ulaştırdık. Ve ihtiyacın en büyük olduğu yerde yardım edebilmek için bir bağış kampanyası başlattık.
GÜÇLÜ OLMAYI BAŞARDIK!
Dünyanın bazı bölgeleri kontrol edilemeyen su ve lav kütlelerine, kasırgalara ve fırtınalara karşı seferberlik ilan ederken, diğer bölgeleri ise kuraklığa ve yıkıcı ateşe karşı mücadele etmiştir. Türkiye’de de yıkıcı sel felaketleri yaşanmış ve birçok ormanlık alanlar yanmış, kül olmuştur. Ama bu defa da yine de güçlü olmayı başardık, bu çevresel felaketler karşısında yine birbirimize kenetlendik. Yardım kampanyaları düzenleyerek bağışlarda ve mahallinde yardımlarda bulunduk. Derin ve gözle görülür yaralar bırakan yüzyılın yangınlarından sonra, şimdi de 250.000’in üzerinde fidanla bu bölgelerin yeniden ağaçlandırılmasına destek verebildik. Bu zorluklar karşısında da üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirdik.
SAVAŞIN OLUMSUZ ETKİSİ!
Ancak yeni yılda da, bizi endişelendiren ve geleceğimiz adına karamsar olaylar bizi boğmaya devam etmiştir. Ukrayna’daki savaş sadece şiddetli ve jeopolitik bir istikrarsızlık yaratmamış, aynı zamanda birçok insanın da ölümüne, yaralanmasına, yerinden edilmesine ve evsiz kalmasına sebep olmuştur. Bu sadece siyasi bir felaket değil, her şeyden önce tüm Avrupa’yı etkileyen insani bir felakettir. Dünya çapındaki tüm bu anlamsız savaşların kurbanları ile dayanışma içinde olduğumuzu ifade etmek isterim.
Bizler bu inanılmaz insani felaketler karşısında güçlü olmalıyız, saflarımızı daha da sıklaştırmalıyız; dayanışma gösterdiğimiz, birbirimize yardım ettiğimiz, empati kurduğumuz ve sınırlarımızın ötesinde hareket ettiğimiz gerçek bir kader topluluğu olabilmeliyiz.
Kafamızda ki, toplumumuzda ki, siyasette ki, haritalarda ki bütün bu sınırların kalkması mecburdur. Dile, kültüre, dine, kökene veya ülkelere göre çizilen bütün bu sınırlar ve sınırlama kategorileri bize sözde farklı olduğumuzu göstermeye çalışmaktadır. Ancak bu son üç yıl bize çok önemli bir şey göstermiştir: Bilinmeyen hastalıklar, doğal afetler veya savaşlar önünde insanlık olarak hepimiz aynı şekilde yaralanmakta ve etkilenmekteyiz: Ve bu etki önünde hepimiz eşitiz.
ORTAK SOFRALAR!
Müslümanlar için Ramazan ayı, ortak bir sofrayı, toplu ibadetler, birlikte buluşmalar ve paylaşım yoluyla dayanışma ve hayırseverliğin önemli bir alanı ve dolayısıyla sosyal uyumun temel taşıdır. Ramazan insanlar arasındaki bağların bir güçlendiricisidir. Özellikle bu zor zamanlarda bilinçli bir dayanışma ve merhamet evresi olan Ramazan, birlikteliğin temeli olan ortak sosyal sorumluluk için de büyük önem taşımaktadır. Ve yine: Ramazan hepimizin çok beklediği ve hasret kaldığı o normalliğin oluşmasına da bir vesiledir.
Bu aynı zamanda yakında Köln’de mümkün olacak olan dışarıya açık hoparlörden ezan okumayı da içermektedir. Bu gelişmeyi memnuniyetle karşılamaktayız. Zira bu, etnik, kültürel ve dini çeşitliliğin de gereğidir. Bu çeşitlilik, herkesin eşit haklara sahip olduğu bir toplumsal zenginliği de mümkün kılmaktadır.
MÜSLÜMANLAR VE CAMİLER
Kamuoyunda ki Ramazan, cami ve Müslüman algısına yurttaşlık duygusu ve artan empati gibi giderek daha fazla rastlamaktayız. Ramazan ayının başında cesaret ve ilham verici mesajlar gönderen en yüksek devlet temsilcisi olan Federal Cumhurbaşkanı’na varana kadar tüm kamu aktörlerine ve politikacılarına teşekkür ederiz. Bu ülkede yaşayan Müslümanlar ve var olan camiler ancak bu şekilde, bu ülke toplumunun bir parçası olduğunu hissedebilir.
Birliktelik tekrar tekrar oluşturulmalı ve güçlendirilmelidir. Bunun üzerinde birlikte çalışmak elzemdir. Ve belki de eskisinden daha fazla düşünmeliyiz: İnsanoğlu, bu gezegende ancak bu dünyadaki tüm canlılar ve varlıklarla karşılıklı sorumluluk içinde yaşayabileceğini anlamalıdır. Çevremize karşı sorumluluk, aynı zamanda insanlığın geleceği için de temel bir yükümlülüktür. Aynı şekilde tarihten, günümüzdeki olaylardan ve küresel gelişmelerden de gerekli sonuçları çıkarmamız gerekmektedir. Bu konuda dini cemaatler olarak bizlere de büyük sorumluluk düşmektedir.
NEFRET SÖYLEMLERİ?
Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya (KRV) Eyaleti Başbakanlık Müsteşarı ve Başbakanlık Dairesi Başkanı Nathanael Liminski, Müslümanların son dönemlerde bazı kesimlerin nefret söylemlerinin hedefi olduğuna işaret ederek, “Müslümanlar toplumumuzun önemli bir parçasıdır.” dedi.
KRV eyaletinde 2021 yılında Müslümanlara yönelik 110’dan fazla suç işlendiğini söyleyen Liminski, „Bunlar sadece resmi rakamlardır. Buna karşı yeni önlemlem planlarımız kapsamında Müslüman Karşıtı Irkçılık Bildiri Merkezleri açıyoruz. Bunlar önleyici olarak görev yapacak. Ölenlere saygı göstermenin her din ve millette insanların kültürünün bir parçası olmasına rağmen 2022 yılında Iserlohn’da Müslüman mezarlığına saldırı bizleri KRV’de de endişelendirdi. Biz mezarlık ve camilere KRV’de daha çok korumaya kararlıyız. Salıdrılar bize yapılmış bir saldırıdır. O yüzden dayanışma içerisindeyiz ve bunu başbakanımız Hendrik Wüst adına da ifade ediyorum“ diye konuştu.
SAVAŞ KAÇKINLARI?
Liminski konuşmasını şöyle sürdürdü: „Hayırseverlik ve dayanışma bizi hangi dinden ya da mezhepten olursak olalım birbirimize bağlıyor. Savaştan kaçan Ukraynalılar eyaletimize sığınıyor. Biz de kendilerini 2015 yılında Suriye’den kaçıp buraya gelenlerde olduğu gibi memnuniyetle karşılıyoruz. Köln DİTİB Merkez Camii’nin dinlerin bir arada barış içinde yaşayabildiğini gösteren örnek bir rol modeldir. Müslümanlar toplumumuzun önemli bir parçasıdır. Toplumun bu kesimine karşı çıkan herkes, hepimize karşı çıkmış sayılır. Yan yana duruyoruz ve bu birlikteliğin parçalanmasına asla izin vermeyeceğiz.“
Şuana kadar kendileriyle yapılan işbirliği için DİTİB’e teşekkür eden Rheinland Protestan Kilisesi Temsilcisi ve Köln Diyalog Sorumlusu Dorothee Schaper, birlikte dini alanlardaki işbirliği için başbiskoposların selamlarını getirdi ve Almanay Protestan Kilisesi’nin ramazan ayı mesajinı okudu
Oruçlarını ezogelin çorbasıyla açtıklarını ifade eden Liberal Yahudi Cemaati Başkaın Rafi Rothenberg, „Dinlerimizin çok benzer yönleri bulunmaktadır. Bizler Pesah bayramı, Hristiyanlar da paskalya bayramı ve Müslümanlar da Ramazan ayı sonrası bayramlarını yapacaklar. Allahımız bir ve herkes kendi bayramını kutluyor“ dedi.
TURAN KAYA KONUŞTU
Almanya’daki ve KRV’deki vatandaşların Almanya ile Türkiye arasında organik bir bağ olduğunu ifade eden Köln Başkonsolosu Turhan Kaya, „Onların emniyeti, huzuru, hakları ve güvenliği bizim için çok önemlidir. Onların buranın bir parçasıdır. Geçen yıl 60 yılı kutladık, bu 60 yılda çok şey değişti. Gerek Türkiye değişti gerekse Almanya ve Almanya’daki Türk toplumu değişti“ dedi.
Uyum ve toplumsal katılım için DİTİB‘e önemli roller düştüğünü ifade eden Kaya, „Sadece dini görevler ve manevi rehberlik değil, çocuk eğitimi, gençlerin uyumu, yaşlılar bakımı ve cenaze alanında da DİTİB çok önemli toplumsal görevleri bulunmaktadır. Son 60 yıldaki büyük kazanımlara rağmen zorluklarda bulunmaktadır. Özellikle ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı, dışlanma, İslam düşmanlığı toplumsal olarak mücade de çok önemli partnerdir“ ifadelerini kullandı.
İftar programı okunan akşam ezanınını ardından hep birlikte oruçların açılmasıyla sona erdi.
EDİDÖRÜN NOTU
ÖNEMLİ OLAN GÖNÜL SOFRALARI KURMAKTIR!
Şüphesiz Avrupa’da yaşayan Türkler için dini temsilcilerin bulunması ve nasihatleri çok önemlidir..
“Mevki ve ihtiras peşinde olanlar, özellikle kindar ve husumetli olanların” dini temsiliyetleri hep tartışmalı olagelmiştir.
Bu vesile ile Almanya’da DİDİB örnek çalışmaları ile diğer ülkelerdeki temsilcilere de öncülük ediyor..
Başta Kazım Türkmen ve arkadaşlarını tebrik ederiz!..
Hem halkla, yani vatandaşlarımız ile hem, Almanya yetkilileri, hem de Türk kökenli siyasi ve iş adamları ile olumlu kaynaşma ve diyalog içindeler..
Maalesef, Belçika’da ve bazı ülkelerde bunu görmek mümkün değil!?
Sıkıntıların kaynağında yöneticilerin olması üzücü!..
Din adamı, “asla kindarlık ve husumet “ içinde olan değildir..
“Hele de bereket sembolü, birlik ve beraberliğin sergilendiği iftar sofralarında, bu ayrımcılığı su yüzüne çıkartma, belli kesimi davet edip, belli kesimi davet etmemek, din adamına yakışmaz ve bunun dinimizdede yeri” yoktur!..
Üzüntü vericidir ki, Belçika’da bunu yaşıyor, görüyoruz..
“Belli siyasi kişilikler, diplomatik çevre, yabancılar, iş adamları, dernek temsilcileri ve basın mensupları bu bakımdan ayrımcılığa” maruz bırakılıyor?
Neleri eksik, niye davet edilmiyorlar ki?
Bunu çok kişi bize iletiyor..
Biz de bizzat görüyor, yazıyoruz, dillendiriyoruz!
Ama huylu huyundan vazgeçmiyor?
Bu nasıl dini temsiliyettir!?
Buna bir anlam veremiyoruz!?..
Üstelik, bu milletin paraları ile çak satanlar bilmelidirlerki, “bu mevkiiler kibir, çaka satma, ayrımıclık ve kayırma yerleri” değildir..
Din adamı dosdoğru olan ve kul hakkına riayet edendir..
İftar sofraları, birlik ve beraberlik, bereket sofralarıdır..
Bu sofraları kimse kendi çıkar, paşa gönlü için kuramaz!..
Birgün birileri çıkar, bunun hesabını sorar?
Elbette kastettiğimiz resmive kamuya mal olmuş kurum iftar sofralarıdır..
Özel sofraların elbette masumiyeti ve özelliği vardır..
Bu yolda herkese gönül sofraları kuranlar, kurabilenlere ne mutlu!
Bu bakımdan DİDİB’i tebrik ederiz..
Afiyetler olsun!
Yusuf Cinal/İnter-Media Bruxelles Yayınları Yönetmeni