O’nun adı, “Mustafa Kemal Atatürk’tü!”

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
  • Dünyanın en güzel ülkesinde, çok kötü bir yaşam sürüyoruz.
    Geçmişte de olsun , günümüzde de olsun hayatımız hep birilerinden kurtulma mücadelesi ile geçti. Fakat biz şimdiki gençlerden çok daha güzel günler gördük.
    En azından; ormanlarımız yakılmamış, dere ve nehirlerimiz kirlenmemiş, kurumamış, kıyılarımız betonlaşmamıştı. Yollarımız bozuktu, ama insanlarımız iyi idi.
    Yeni bir cumhuriyettik.
    Ciddi bir kalkınma hamlesi içindeydik. Kadın ve erkeklerimiz ucuz fakat çağa uygun giyiniyordu. Sahillerde don ile yüzmek bile çok ayıptı. Magandalar sahillere inmeye utanırdı.
    Evlerimiz bahçe içinde bir veya iki katlı idi.
    Her türlü meyve ve sebzeyi kendi bahçemizden toplardık. Her evde en az bir veya iki inek vardı. Herkesin mutlaka kümesi olurdu. Dışarıdan yumurta veya tavuk almazdık.
    Tarlalar her yıl sürülürdü.
    Balık çok bol ve ucuzdu.
    Ülkede cumhuriyetin etkisi ile şairler, yazarlar, müzisyenler, ressamlar, heykeltıraşlar, besteciler yetiştiriliyordu.
    Yaşar Kemal, Reşat Nuri Güntekin, Ömer Seyfettin, Peyami Safa, Nazım Hikmet, Yahya Kemal Beyatlı gibi edebiyatçılar. Zeki Müren, Gönül Yazar, Nesrin Sipahi gibi sanat müziği sanatçıları.
    Cem Karaca, Barış Manço, Erkin Koray, Neşet Ertaş, Muharrem Ertaş, Aşık Mahsuni, Aşık Veyseller, Yılmaz Güney, Fatma Girik, Türkan Şoray vs gibi sanatçılar.
    Öte yandan yeni fabrikalar, barajlar yapılıyordu. Yeni okullar, üniversiteler açılıyordu. Rafineriler kuruluyordu.
    Günden güne değişiyorduk.
    Tüm bunları bize sağlayan, yaratan oydu.
    Onun adı Mustafa Kemal Atatürk’tü.
    Çok erken öldü.
    İşin kötüsü onun ne yapmak istediğini hiç bir arkadaşı bile anlayamamıştı.
    En yakınları ona suikast bile düzenledi.
    Çok erken öldü.
    Sonra ne mi oldu?
    Yerine geçenler onun tam bağımsızlık ilkesini rafa kaldırarak ülkeyi emperyalist ülkelerin kucağına oturttu.
    Ve bu sonun başlangıcı oldu.
    Mikrop içimize girdi.
    1950 den bu yana ülke faizci kan emicilerin kontrolüne geçti.
    Laiklik bitirildi.
    Yobazlar toprak altından çıkarıldı.
    Ülke hızla geriye gitmeye başladı.
    Biraz gelişme olsa ABD ve İngiltere destekli askeri darbeler geldi.
    Basın susturuldu.
    Sanatçılar ve aydınlar içeri atıldı.
    İşkenceler ve eziyetler artarak devam etti.
    Son dönem ülke toptan talan edilip, yok edilme sürecine girildi. Ve bu durum cahil halka gelişme olarak yutturuldu.
    Artık bu ülkeye bir daha asla başka bir Atatürk gelmeyecek.
    Nazım gibi şairler olmayacak.
    Cem Karaca, Barış Manço gibi sanatçılar yetişmeyecek.
    Çukurova’yı harika anlatan Orhan Kemal gibi başka bir edebiyatçımız olmayacak.
    Çünkü onların yetiştiği bahçe kurutuldu.
    Böyle bir talan dünyanın hiç bir ülkesinde yaşanmamıştır.
    Gençlik o güzel günlerimizi bilemez.
    Hiç bir şeyimiz yoktu ama, çok güzel bir vatanımız ve birbirini seven insanlarımız vardı.
    Erdal Bıçakcı/Sakarya Karasu’dan yazıyor

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
O’nun adı, “Mustafa Kemal Atatürk’tü!”