“2023 yılına girdik ama gördüklerimiz, okuduklarımız, sosyal medya da karşılaştıklarımız bize goca goca hem de yüksek eğitimli insanların popülizme yenik düştüğünü gösteriyor. Türklerin bu durumdan acilen kurtulması lazım!”
Türk Milletinin (uzun yıllardır) popülizme yenik düştüğünü çok rahatlıkla görüyoruz ve bende bunu devamlı söylüyorum.
Yani toplumu oluşturan fertler; duygu, düşünce ve karakterlerini bir kenara bırakıp, kişisel tatmin için belirlediği hedeflere ulaşabilmek maksadıyla kısa süreli şöhretin, köşe kapmanın, avantanın peşinde koşuyor.
Siyaset bunu keşfettiği için, halkın ne istediği varsa; halka bir şey katmadan onları halkın önüne sunuyor.
Türk toplumunda; ehliyet ve liyakat, emek, çalışkanlık, gayret, ustalık, tecrübe gibi değerler pek itibar görmüyor. Bunun en önemli sebeblerinden biri, popülizmdir.
İnsanlarımız kendi üretmekten, başarmaktan, yapmaktan ziyade yapanların, üretenlerin ve başaranların yanında görüntü vermeyi daha çok sevmektedir. Çünkü bu hiç bir emek gerektirmiyor!
Oysa ki, popüler kültür ve popülizm; insanı kullanılabilen standart köleler haline getirmeyi amaçlayan, içi hava dolu büyük bir balondan ibarettir.
Halkımızı etkileyen popüler düşünce ve yaşam tarzı, geleceğimizi ipotek altına almaktadır.
Dizi oyuncuları ve futbolcularla fotoğraf çektirmek, ulaşılmaz olduğu düşünülen siyasetçi ile el sıkışmak, reklamlarla şişirilmiş yazarın kitabını okumak, yemeklerin lezzetinden emin olmadığı bir lokantada pahalı yemek yemek, propaganda ile güçlendirilmiş siyasete oy vermek, şampiyon olan takımı tutmak, marka bir arabaya binmek, lüks bir semtte oturmak, bir evi ve arabayı kast ederek “iki anahtar” diyen politikacıyı tercih etmek ve daima doğrudan değil güçlüden yana olmak; hep popülizm örnekleridir.
Hatırlayın! Türk Milleti bir dönem birbirinin ardına takılarak, medya eliyle meşhurlaştırılmış bankerlerin peşinde, onca servetini kaybetmişti.
Aslında popüler kültür, somut olarak varlığı ispat edilemese de hayatımıza yön veren ve inkar edilemeyecek bir gerçektir. Kültür ve eğitim seviyesi düşük toplumlara, çok daha kolay ve yaygın olarak empoze edilebilmektedir.
Örneğin belediyecilik hizmetini, Çanakkale ve İstanbul Boğazı gezisi yada altın ve erzak dağıtılan toplantılar olarak algılayan kadınlar, doğrudan popülizme yenik düşmüş olmaktadır.
Türkiye’de ayırt etmeden milliyetçi, sosyal demokrat, liberal, İslamcı, muhafazakar, bölücü vs. diyebileceğimiz kim varsa etkin bir şekilde kendilerine dayatılan popülizmden yoğun bir şekilde etkilenmişlerdir. Fikri mücadele yerini her kesimde ucuz sloganlar atmaya bırakmıştır.
Bunun en bariz örneğini, bir şekilde şöhrete ulaşmış olanlarla çektirilmeye çalışılan, fotoğraf yarışlarında görürsünüz. Belki o kişi, vücudunun en müstehcen yerini göstererek şöhret olmuştur. Ama bu kimin umurunda olur? Her halde hepimizin, böyle bir fotoğraf çektirme çabası olmuştur!..
Türkiye’yi bulunduğu badirelerden kurtarmak için, ilk önce neyin popülizm olup olmadığını anlamak ve popülizmden uzak durmak gerekmektedir.
Onun için televizyonlarda çok görülen, gazete sayfalarında yer bulan, yüksek koltukları işgal eden ve türlü vaatlerde bulunanlara hep ihtiyatla yaklaşmak gerekir.
Yoksa popülizmin size batırdığı çuvaldızı çıkarmak, bir kaç neslin uğraşacağı bir iş haline gelir. Onun için gelin popülizm hastalığından uzak duralım ve böyle bir hastalığımız varsa hemen kurtulalım.
Özcan PEHLİVANOĞLU
03 Mayıs 2014