Dünyanın en pahalı seçimi bitti, pamuk eller cebe!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Evet… Seçim bitti. Haliyle seçim ekonomisi de bitti.

Merkez Bankası’nın o da borç ve swapla temin ettiği dövizi yakarak, iktidar baskısı ile döviz kullanımını kısarak sabit tutmaya çalıştığımız Dolar nihayet patladı.

Erdoğan’ın “Bu kardeşinize yetkiyi verin, Dolar’la nasıl mücadele edilir görün” sözlerinin üzerinden beş sene geçti ve o gün 4,57 TL olan Dolar bugün 23 TL’yi aştı. 20 kat arttı yani…

Tabi ki bu artış 5 yıllık rejimin eseri ama bu tabloya seçim ekonomisi anlayışı ile bol keseden dağıtmaları da eklemek lazım.

Nitekim, iktidarın hem seçim kazanmak hem de 14 Mayıs ve 28 Mayıs’taki seçimler öncesinde döviz kurundaki artışı engellemek amacıyla neler yaptığını Sözcü Yazarı Nedim Türkmen aktardı.

Türkmen’in hesaplamasına göre, Erdoğan’ın bir dönem daha Cumhurbaşkanı seçilmesi için 250 milyar dolar harcandı. Türkmen, bu harcamayı “Dünyanın en pahalı seçimi” ifadesiyle değerlendiriyor.

“Cumhurbaşkanlığı seçiminde; Sayın Erdoğan, Sayın Kılıçdaroğlu’ndan 2.329.865 fazla oy alarak, tekrar cumhurbaşkanı seçildi. Bu sonucun alınmasının ülkeye maliyetini birlikte hesaplayalım. Bloomberg, Aralık 2021 sonrası dönemde Merkez Bankası’nın 177 milyar dolarlık rezerv satışı yaptığını, sadece Nisan 2023’te döviz piyasalarına yapılan toplam müdahalenin 30 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiğini hesaplamıştı. Bu hesaplamalar yapılırken; Merkez Bankası’na Kur Korumalı Mevduat olarak giren tutarı, ihracatçıların sattığı döviz tutarlarını ve dışarıdan depo edilen tutarları net bir şekilde göremediğimizin altını çizeyim. Döviz rezervi dışında, ilk 4 ayda altın rezervlerinin de satışlar nedeniyle net 50.5 ton azaldığını da unutmayalım.

Dolarizasyonu önlemek için getirilen Kur Korumalı Mevduat uygulamasının devlete maliyetinin 2022 yılının tamamında 270 milyar TL ve Kur Korumalı mevduat hesabında bugün itibarıyla 125 milyar dolarlık meblağın, kur yükselmesi nedeniyle en az 600 milyar TL daha maliyet getireceği de unutulmamalıdır.

Sonuç itibarı ile iktidar seçimleri kazanmak için; yerine konulması çok zaman ve maliyet yaratacak 200 milyar dolar Merkez Bankası rezervini, kurların yükselmemesi için satmıştır. Yine altın rezervlerinin satışı, Kur Korumalı Mevduat’ın gerçekleşmiş ve gerçekleşmesi muhtemel toplam 50 milyar dolarlık maliyetinin oluşmasına neden olmuştur. Kurun baskılanması için oluşturulan 250 milyar dolarlık enkaz ile seçim kazanılmıştır.”

Malumunuz Nasrettin Hoca’nın düşüşe karşı ‘düşmeseydim de inecektim’ mazereti vardır.

Bizim iktidarın da önce dövizi kontrol etme çabaları, kontrol edemeyince de sanki bilinçli bir politika uyguluyorlarmış gibi, düşük faiz yüksek kur ve ihracat ile cari açığı kapatma yani Çin Modeli ile şaha kalkma masallarına sarılmışlardı.

Öyle olmadı tabi…

Niye olmadığını da Kalkınma Ekonomisti ve yazar Bartu Soral’dan aktarayım;

“Türkiye cari açıkla büyüme sarmalını kırmaz; sanayi yatırımları, tarım girdilerini üreten yatırımları, teknoloji ve eğitim gelişimini eşgüdüm halinde planlamaz ise her daim böyle İngiltere ve Amerika’dan para dilenir. Oradan adam getirir, para bulsun diye. Ne zavallı ne hüzünlü bir durumdur bu Atatürk’ün kurduğu ve 10 yılda o büyük kalkınma atağını yapan Cumhuriyetimiz için…

Para Londra ve New York’tadır. Salt milli ve yerli sloganını kullanan hükümet ve MHP değil, kurucu liderimizin partisi de aynı sefaleti vaat olarak sunmaktadır.

Merkez Bankasının bünyesinde Merkez Bankası başkanlığı yapacak uzman yok mu? 21 yıldır yetiştiremediniz mi? ABD’den TCMB Başkanı atamak kurum uzmanlarına nasıl bir mesaj oluyor?

Bu mudur yerlilik ve millilik? Ekonomiyi sıcak para bağımlılığından kurtaramayınca, İngiltere’den, ABD’den para bulacağını sandığınız uzman getiriyorsunuz. İngiltere’den bulduğu para ile ekonomi kurtarmak Kılıçdaroğlu’nun vaadiydi; Onlar konuşur AKP yapar!

Bu da ikinci sebep; TÜİK verilerine göre; 2022 Ocak- 2023 Nisan arası dış ticaret açığı 152 milyar 983 milyon dolar oldu. Aynı dönem için ara (ham madde) malı ithalatına toplam 386 milyar 916 milyon dolar ödedik.

Türkiye ithalata bağlı büyüyor. Yeterince üretemiyoruz. Siz eldeki varlıkları satıp, borçlanıp yurt dışından kaynak bulsanız bile havuzun altı delik. Üstten koyuyorsun, alttan akıyor. Özellikle üretim için kullanılan ara malı ithalatı bizi dövize bağımlı yapıyor. Sorunu çözmek istiyorsak ara mallarını Türkiye’de üretecek sanayi yatırımlarını planlamalıyız, örneğin dev bir petro-kimya tesisi. Dövize bağımlılıktan kurtulmanın tek yolu delikleri kapatmak.

Bu küresel kriz ortamında, finansman maliyetleri (faizler) yükselirken bu yatırımları özel sektör yapmaz. Bu sebeple planlı karma ekonomik modele geçmek zorundayız. Devlet devreye girmeli.

Teknolojide geriyiz; 2022 Ocak- 2023 Nisan arası imalat sanayi verileri -Yüksek Teknoloji ürünlerinde dış ticaret açığı; 25 milyar 238 milyon dolar. -Orta Yüksek Teknoloji ürünlerde dış ticaret açığı; 38 milyar 116 milyon dolar. -Orta Düşük Teknoloji ürünlerde dış ticaret açığı; 37 milyar 66 milyon dolar.

Düşük Teknolojik Ürünlerde dış ticaret FAZLASI; 59 milyar 506 milyon dolar. Yani emek yoğun üretimde dış ticaret fazlası veriyoruz ama teknoloji gerektiren, hatta orta düşük teknoloji gerektiren üretimde bile dış ticaret açığı veriyoruz.

Bu tip sanayileşme yoksulluk yaratan sanayileşmedir. Zira üretimin en önemli girdisi emektir. Rekabetle karşılaşınca maliyeti düşürebilmek için emeğin hakkı kısılır. Hele ülkede daha ucuza çalışacak 5 milyona yakın sığınmacı ve sayısı bilinmeyen bir o kadar da kaçak varsa…”
Erol Afşar yazıyor

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Dünyanın en pahalı seçimi bitti, pamuk eller cebe!