İÇİM TİTREDİ OKURKEN
KUVAYI MİLLİYECİ KAMBUR KERİM’İN ÖYKÜSÜ
Adapazarlı’ydı Kerim..İnce uzun boylu..
Fidan gibi bir çocuktu..Babasını seferberlik günlerinde kaybetmişti..14’ünde yetim kalmıştı..
1919 yılının kış aylarıydı..Okusun diye Eskişehir’e dayısının yayına gönderdiler Kerim’i..Dayısı trenlerde makinistti..Kuvvayi Milli’ydi..Eskişehir o günlerde işgal altındaydı..İngilizler demiryolunu kontrol etmek için sömürgesi Hindistan’dan getirttiği askerlerle yörede kuş uçurtmuyordu..Kıtlık günleriydi..Evde ekmek yoktu..
Kerim Hintli askerlerle dost oldu..Onlardan bisküvit almaya başladı..Karnını ancak böyle doyurabiliyordu..Askerler onu zararsız gördükleri için düşmanın ambarlarına girebiliyordu..
Birgün dayısı bir kenara çekti Kerim’i..Kulağına fısıldadı.“Ambardan silah çalıp bana getir, gavura karşı koyan zeybeklere vereceğim.”
Ve Kerim’in Kuvvayi Milli günleri başladı..
.Kuvvayi Milli, milli kuvvetlerdi..Kerim hergün ambarlara giriyor, bir iki tüfek kaçırıyordu.Dayısı tüfekleri gizlice zeybeklere veriyordu..Zeybekler bu tüfeklerle işgalciye kan kusturuyordu..
Bir süre sonra düşman geri çekilmeye başladı..Kentin kontrolu artık zeybeklerdeydi..Dayısı Kerim’i bir kere daha kenara çekti.Yine kulağına fısıldadı..“Seni zeybeklere veriyorum, düşmana karşı koy”Kerim kısa sürede ata bilmeye başladı..Gizlenmeyi, iz bırakmamayı öğrendi..
Haberci yaptılar onu..Görevi gizli emirleri cepheden cepheye taşımaktı..Atını mahmuzladı mı yel gibi esiyordu..Kayalardan keçi gibi iniyordu..Ormanda gizlenip, bir anda kayboluyordu..Bazen azraili teğet geçiyordu..
Birgün yine gizli bir emiri taşırken atı bir anda ürktü..Tenekeciler denen düşman çetesi mola verdikleri yerde ateş yakmış, söndürmeden gitmişlerdi.Hayvan korkudan şaha kalkınca, Kerim kendisini yerde buldu..İnce bedeni savruldu..Ağır yaralanmıştı..Acı içinde tekrar ata bindi.Karargaha vardığında perişan durumdaydı..Doktor yok ki, göstersinler..
Çıkıkçı Şerif Ustaya emanet ettiler..Şerif usta ziftin içine batırdı Kerim’i..Bir süre ziftte kaldı..Çıktığında artık kamburdu..
Kambur Kerim oldu..Kurtuluştan sonra uzun süre iş bulamadı..Sonunda hastabakıcı yaptılar kendisini..Görev yeri Bursa Cezaevi’ydi..
Yıl 1940’dı..Kambur Kerim cezaevinde Nazım Hikmet ile tanıştı..Çok samimi oldular..
Nazım o günlerde “Kuvvayi Milliye Destanı”nı yazıyordu..Kambur Kerim’i dinledikçe heyecanlandı..Kerim yaşadıklarını anlattı, Nazım Hikmet soluklanmadan yazdı….
Ve Kuvvayi Milli Destanı’nda artık Kambur Kerim de vardı..*. *. *Nazım Hikmet cezaevinden çıktıktan sonra Kerim’den haber alınamadı..Kimbilir nerede, ne zaman ölmüştü?..Nereye gömülmüştü?.Oysa daha
14 yaşında ana kucağında olmasına rağmen, savaşın ortasına kalmıştı..Savaşmıştı..
“Ya istiklal, ya ölüm” demişti..
Öldüğünde istiklal madalyası yoktu..
Ama kamburu vardı. Nazım Hikmet yazmasa adı bile olmayacaktı.. Onlarca Kuvvayi Milli çocuk gibi.