İstanbul, Silifke aynı yıllarda festivallere başladı. Yarım asır geçti. İstanbul da kurulan bir vakıf bu festivali başarı ile sürdürüyor. 50 yıl önce Silifke belediyesi, Kaymakamlık, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Sivil Toplum örgütleri birlikteliği ile başlayan festival belediyenin tek başına yaptığı bir etkinliğe dönüştü. Her yerel yönetim kendi anlayışı ile programlar yaptı. Zaman , zaman adı Kültür haftasına dönüştü. Aradan 50 yıl geçmesine rağmen kurumsallaşamadı.
1990 yılında bir halk bilimci olarak Komitede yer almıştım. Öneride bulundum:
“ Gelin şu Çadır Oteli önünden bir çıkalım. Silifke ye yaraşır bir festival alanı yapalım. Şöyle yamaçlara amfi tiyatro şeklinde bir alan yaratalım. “
Bir yıl sonra düz bir alana taşındı. Sonra da Köygülü düğün salonu oldu. Oysa o yıllarda yapılacak bir anfi tiyatro projesine bankalar destek vermeye hazırdı. Ufku açık yerel yönetimler, olmayınca hala kurulan sahne önünde sandalye üstünde ya da ayakta sanat etkinliği izleniyor.
Geçen haftalarda Denizli Pamukkale de bir amfi tiyatro da 10 bin kişi TRT nin sanatçı konserini izledik. Demek ki istenirse oluyormuş. 30 km. ötemizde Uzuncaburç ta 2-3 bin kişilik antik tiyatro örneği duruyor. Tarihten bir ders alsak.
Adı sanı olmayan sanatçılara milyonlarca bütçe ayıran bir yerel yönetim, bu projeyi de yapar. Ama neden yapmadılar işte onu anlamakta zorluk çekiyoruz.
İşte sergi salonları yok, Halk Eğitim, ya da Milli Eğitim salonunda , hükümet konağında , ışık ve vb. sanatsal alt yapısı olmayan yerlerde sergiler açıyoruz. Yöre folklorunu yansıtacak çadırlar yerine, cıncık, boncuk satılan kulübeler yapıyoruz. İş ticari boyutta olunca köylerden , sanat ve kültür derneklerinden katılım olmuyor.
İşte buna rağmen eski Hal Eğitim Merkezi salonunda resim sergisini izledik. Nazan KUNDAK, Serdar DOĞAN, Seyhan KARADUMAN, Nilgün ÇEKMEN, Ahmet TARLACI, Emine KUTLU, Gönül SEÇİNTİ, İbrahim GÜNEY, Nadir KÖKSOY UN resim ve fotoğraf sergisini ilgi ile izledik. Ama sergi salonu özellikleri olmadığından , sanatsal yapısını teknoloji yardımı ile izleyemedik. Demek ki bir teknik donanımlı bir sergi salonu kazandıramamışız.
Festivalde çeşitli etkinlikler arasında yöre kültürü ile bağlantılı iki yarışma vardı. Birisi BAIIRIK, diğeri YOĞURT ÇALMA yarışması. Batırık Taşeli yöresinin ortak paydası içecek, bazı yerlerde yemek olarak karşımıza çıkıyor. Kaynaklar çıkış noktasının Ermenek dolaylarını gösteriyor.
Rivayet olunur ki ; Friedrich Barbarossa Silifke yakınlarında boğulunca dağılan askerler Ermenek ‘e doğru giderler. Yiyecekleri bitmiştir. Ellerinde olan malzeme ile bir yemek çıkar. Bulgur, kalan tahıllar su ile birleşince BATIRMA, batırık diye tanımlanan bir yemek çıkar. Yıllar boyunca onu evlerde özellikle kadınlarımız karıştırdıkları ürünlerle zengin hale getiriler. Bazı yerlerde içki mezesi bile olur.
Batırık yarışmasında festival için gelen ERDEMLİ Halk Dansları Topluluğu, Gaziantep Halk Oyunları ve yurt dışından gelen Gürcistan, Özbekistan, Bulgaristan ve Moldavya Gagavuz Halk Dansları ve SİLİFKE BELEDİYESİ Halk Oyunları grupları gösteri yaptılar. Batırık yarışmasında dereceye gidenlere ödülleri verildi.
1960- 1970 li yıllarda Silifke Lisesi Müzik ve Folklor Kolu bir gece düzenledi. Lise yangını öncesi 1963- 1964 yılları olabilir. O gecenin adı BATIRIK GECESİ idi. O geceye damga vuran iki olay vardı ki, birisi BATIRIK, diğeri ise Behçet YELOĞLU orkestrası, İngilizce Türkçe şarkılar. Bu orkestra daha sonraki yıllarda Liseler arası ses yarışmalarında birincilik alacaktı.
O yıllardan sonra Silifke Folkloru , müziği ile lisede kurulan orkestralarla dünya ya tanıtılmaya başlandı. 1973 yılında başlayan festival bu çalışmalar içinden çıktı.
Festival tarihçesi yayınlandı. Orada da gördük. Silifke de tüm katmanlar komitede yer aldılar. Başarılar kazanıldı. Amatör ses yarışmalarından Sababat Akkiraz, Seyfettin Tomakin gibi sanatçılar birincilik alarak tanındılar. TRT Çukurova Radyosu, TRT Genel Müdürlüğü ve Turizm, Kültür Bakanlıkları her biri katkı sundular.
51, 51 ve daha sonraki yıllarda festivaller daha anlamlı, coşkulu olabilir. Silifke de hemen bir vakıf kurulmalı. Müzik ve Folklor Vakfı. Kurulu bulunan Taşeli Kültür ve Sanat Vakfı desteklenerek bu işlevler oraya bırakılmalı. Geniş katılımlı komiteler hemen Kasım ayında çalışmalara başlamalı. Kolay iş olan organizatörler hemen bırakılmalı. Başlangıçta yer alan müzik ve folklor alanlarında kültür varlıklarımız daha anlamlı hale getirilmeli, kurulan korolar daha genişletilmeli. Örneğin 2000 kişlik koro ile Silifke yöresi türküleri dillenmeli. Halk oyunları 2000 kişilik olarak sergilenmeli.
Ama her şeyden önce kale sırtlarına bir festival alanı yapılmalı. Orada sanat etkinlikleri daha anlamlı olur. Çadır Oteli ya da Göksu Otelinden bakma yerine, gelin Silifke Kalesinden , Yokuş Başından bakalım, ya da Azı Tepesinden bakalım. Ufku açık bir sanat anlayışı ile inanın çok güzel şeyler yapılabilir.
50 yıldır emeği geçen tüm kadroların emeklerine sağlık. Silifke güzel şeylere layık. İl olmaya layık. O zaman il de olunur, kalkınma da olur. Silifke ‘nin ufku açık olsun.
Celal Necati Üçyıldız yazıyor