Bir bayram sabahı idi. pürç açan kesme ağaçları.domurcuk, domurcuktu. Kuşlar insanlara Mayısın birini mucuduluyordu. Kırtıl dağından esen kaya dökkünü çam, meşe ağaçlarından bir koku getiriyordu. Gelenleri bir Tahtacı obası karşıladı. Sevecen bir davranışla kendi çocukları gibi sarıldılar, onları öptüler. Dağdan esen yel saçları dağıtıyordu, ama kimse aldırış etmiyordu.
1969 Mayısında köye gelenler kimlerdi. TRT Ankara Televizyonundan Adem Yavuz , SİLİFKE Belgeselini çekmek üzere ekibi ile geldiler. Bir meydanı hazırladılar. Çekimler orada yapıldı. Onların yaşamı belgesele kayıt edildi.
1975 mayıs ayında aynı yerlerde dolaşıyorum. Şurada mengi oynamışlardı. Meydan arka fonlarında ı , döven, saban konmuştu. Evlerden su fıçısı, tahta oymalar ne buldularsa yerleştirildi. Bir kenarda tahta biçenler vardı. İki kadın aşağıda, Felteş Dede yukarda tahta biçtiler. Hem tahta biçtiler, hem türküler söylediler.
“ Karanlık derede bıçkı bıçarken
Döne Kız yanıma zorp çıkageldi.”
“Değirmenin bendine
Döner kendi kendine
Değirmende üç kız var
Biri benim kendime …”
Adem Yavuz oradan , oraya heyecanla koşturuyordu. Sesçiye, kameramana komutlar veriyordu. Köylüleri odun yığınları arasında yerleştirdi.
“ işaret veriyorum dikkat.”
Aradan beş yıl geçmiş, bir mayıs günü aynı yerdeyim. Köylülerle söyleşide bulunuyoruz.
“ ADEM YAVUZ “ tanır mısınız? “
“ Şu gencecik çocuk. Bizim içimizden biri gibi idi. Fotoğraf çekmişti. Her birimize ayrı, ayrı göndermişti. Sen de varsa bir bakalım. “
Fotoğrafı çıkarıyorum. Bakıyorlar. İç çekiyorlar.
“ Onu kalleş Rumlar elimizden aldılar. O artık yok. Şehit oldu. TRT den atmışlar. O da gazeteci olmuş. Kader onu Kıbrıs ta yakaladı. Ama şu evler, şu odunlukların arasında dolaşıyor gibi. “
Cennet Ebe :
“ Cana yakın bir çocuktu. Ona o kadar canım kaynadı ki ; onun öldüğünü duyunca iki gün ağıt ettim. İçim yandı, kendi yavrum gitmiş gibi içim kan ağladı.”
Sonra bir ağıt tutturdu.
“ Heveslik eyledim, yavru getirdim
O da hayal imiş , düşümüş meğer,
Yavrumu gözümden ıramam derdim,
O da hayal ile düşümüş meğer ..”
Bir saygı, bir sevgi belirtisi, geride kalanların, yakınlarının acılarını paylaşma isteği, dileği vardı. Yüzlerinde bir eziklik, sonra gözlerden dökülen yaşlar.
O yıllara gidiyorum. Gözlerim yaşarıyor. Omuzlarda kameralar, makaralı teypler omuzlarda 4 km. Balandız’a çıkıyoruz. Çeşmeye yanaşan kana, kana su içiyor. Rahmetli Özcan Seyhan sırada bekleyenlere ıslık çalıyordu. Sonra diğerler ıslık çaldılar. Ama Adem Yavuz ‘a sıra gelince , o ıslık çalmadı. Suyunu içti. Geriye çekildi.
“ Su içene yılan bile değmezmiş”
Köyünde kentinde, yaşam zorlukları içinden TRT gibi kuruluşta yapım, yönetim elemanı olmak. Yaratıcı güçlerini kullanmak. Bizlerin içinde ondaki ezikliği okuduk. O çocuklarla tek, tek ilgilenmesi, onarla sohbet etmesi. Hayallerini dinlemesi.
1975 , bir mayıs sabahında tekrar o günlere gidiyorum. İçim, içimi yiyorum. Ne idi, ne oldu? Bir uğraşı yolcusu Adem Yavuz neden savaşın içine gitti. Orada savaşın içinde kaldı. Şehit düştü. Şimdi onun yerini kim dolduracak. Daha köylerden bunun gibi yetişip oralara gelenler olacak. Ama bunun kadar başarılı olacaklar mı ? Ufku açık, insancıl olabilecek mi ?
Sımsıcak insancıl duygularınla rahat uyu ADEM YAVUZ diyebiliyorum.
1 MAYIS 1975 / GÜNDEM GAZETESİ. ANKARA. )
NOT :
ADEM YAVUZ KİMDİR ?
Adem Yavuz Türk gazeteci, televizyon programcısı. 14 Ağustos 1974 günü Kıbrıs Barış Harekâtı esnasında adada savaş muhabirliği yaparken Rumlar tarafından esir alınarak vuruldu ve yaralandı. Daha sonra 26 Ağustos 1974’te Türkiye’de hastanede tedavi edilirken öldü.
Doğum: 1943, Çınarlı
Ölüm tarihi ve yeri: 26 Ağustos 1974, Adana
Eğitim: Ankara ÜniversitesiEbeveynleri: Osman Yavuz, Elif Yavuz
Celal Necati Üçyıldız yazıyor