İstanbul’dayız… Anlatacak çok şey var… Cuma’dan Aşiyan Mezarlığı’ndan devam ediyoruz. Üsküdar’dan gittiğimiz Aşiyan’da vapurdan inip karşıya geçtik. Gidecekler aman dikkat… Trafik lambası yok. Vızır vızır trafikte bir kedi çevikliğiyle karşıya geçeceksin. Biz de öyle yaptık. Hafif bir yokuşu tırmanınca sağda mezarlığın iki kanatlı ağır demir kapıları. Her iki kanat da ardına kadar açıktı. İçeri girdik eşimle… Ben sağa sola bakınırken bahçıvan Ali Koçer seyirterek yanımıza geldi.
Tokatlıymış. 55 yaşında. 30 yıldır bu mezarlıkta görevliymiş. ‘İkisi güvenlik görevlisi altı kişiyiz’ dedi. Beni bakınırken görünce sanki memleketten akrabası gelmiş gibi sevindi. Veya bana öyle mi geldi ne… Bazı mevtalara ait mezarların yerlerini sordum. Yavaş demeye kalmadan çoğunu bir çırpıda söyledi. Dikkatimi çekti. Türkiye’ye, bu topraklara gönül veren iki Alman hocanın mezarlarının yerlerini en önce söyledi. Sanki onlara öncelik tanıdı galiba. Sebebini soracaktım, ama araya laf karıştı unuttum.
İki Alman hocanın yıllardır ziyaretçisi yokmuş. ‘Ord. Prof. Dr. Erich Frank’ı anmak için en son 10 yıl önce üniversiteden geldiler. Genç öğrencilere herhalde tanıtmıyorlar veya anlatmıyorlar. Ord. Prof. Dr. Curt Cosswig’in mezarını ziyaretçisi de en az beş yıldır yok. Önceleri bir bayan geliyordu. Kızı diyorlardı. Artık o da gelmiyor. Yıllardır ilk kez siz geliyorsunuz’ diyor. Galiba çoktan unutmuşuz onları…
İstanbul aşığı Yahya Kemal Beyatlı karşılıyor insanı mezarlığa girer girmez sol tarafta… Mezardaki mermer blokta “Rindlerin Ölümü” şiirinin ikinci kıtası yazıyor. “Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde / Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter / Ve serin serviler altında kalan kabrinde / Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.” Farsçanın büyük şairlerinden Hafız-ı Şirazi’nin kabrinin olduğu bahçeyi anlatır Yahya Kemal bu harikulade şiirinde. Yahya Kemal’in sekiz yılda yazdığı söylenen bu şiiri hiç görmediği bu kabri görmüş kadar gerçekçi anlatımıyla da büyülecidir.
Gençler ve edebiyatla arası iyi olmayanlar bilmez. Rind, dünya işlerine önem vermeyen kimse, kalender, gönül eri demek. Asude de sakin ve sessiz demek… Yahya Kemal’in aklına Hafız-ı Şirazi’nin kabrini anlatan bu şiiri yazmak nasıl düşmüş bilmiyorum ama ‘ölüm’ teması onun şiirlerinde pek rastlanır. Çünkü annesinin ölümü onu çok etkilmiş. Yahya Kemal’in Goethe ile ortak bir yanı var sayılır. Goethe 1814’de Hafız’ın Divanı’ nı okur. Okur okumaz o kadar etkilenir ki Batı-Doğu Divanı’nı yazmaya başlar. Bu da ayrı derin bir mevzu…
Nasıl anlatsam… Yahya Kemal gönül işlerinde de talihsizdir… Hiç evlenmemiş… Nazım Hikmet’in güzelliği dillere destan annesi ressam Ayşe Celile Hanım’a körkütük aşık olduğu, bu aşkın evlenme noktasına kadar geldiği bilinmekte. Ancak nedense kendisini aile kurmaya hazır hissetmediği, Celile Hanım’a uzun bir özür mektubu göndererek evlilikten son anda vazgeçtiği biliniyor. Telakki şiirinde onu anlatır. ‘Kimdir o, nasıldır diye rüzgarlara sordum / Gördüm: Dişi bir parsın ela gözleri vardı / diye devam eder şiirinde…
Yahya Kemal, 2 Aralık 1884’de Üsküp’de doğmuş, 1 Kasım 1958’de İstanbul’da tedavi gördüğü Cerrahpaşa Hastanesi’nde vefat etmiş. Yazı ve şiirleri sağlığında dergilerde, gazetelerde dağınık olarak kalır. Ölümünden sonra İstanbul’da kurulan Yahya Kemal Enstitüsü tarafından eserleri kitap haline getirilip yayınlanır. Urfa, Yozgat, Tekirdağ ve İstanbul Milletvekillikleri, Varşova, Lizbon, Madrid, Karaçi’de elçilikler yapmış. Atatürk’ün yakınında bulunmuş. Dolu dolu bir kişiliğe sahipmiş.
Üstadın kabrinde ruhuna Fatiha okuyup ‘Allah Rahmet eylesin, ruhu şad olsun’ deyip ayrıldık. Ardından Yahya Kemal’in Darülfünun’da öğrencisi şair, yazar Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kabrine geçtik… 1901’de İstanbul’da doğmuş. 23 Ocak 1962’de geçirdiği kalp krizi sonrası Haseki Hastanesine kaldırılır ama ertesi sabah ikinci bir kriz ile vefat eder. Onu da anlatmalıyım. Değerli dostum Doğan Hızlan bu şahsiyetler için ‘Türk edebiyatının çınarları’ der hep… Ne kadar haklı ve yerinde bir saptama… Tekrar Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsınlar…
Halit Çelikbudak yazıyor