Önceki akşam Frankfurt’un Hausen semtindeki Haziran Kültür Evi’ne gittim. İlginç bir etkinlik vardı. Kendine münhasır bir kişi Cengiz Arslanoğlu‘nu dinledik. Yelkenlisiyle 13 Ağustos 2017’de Sakarya/Karasu’dan yola çıkmış. Teknesinin adı da S’Boro Of Karasu…
Yelkenlisiyle dünyayı dolaşan (1965-68) ilk Türk Sadun Boro’nun rotasını izliyor. İstanbul’a gidip rahmetli Sadun Boro’dan icazet de almış. O anlattıkça insan ‘Olmaz böyle şey ya‘ falan deyip hayretler içinde kalıyor. Ama kafaya koyup yola çıkmış. Artık ona ‘Okyanusların Fatihi‘ mi, ‘Karasulu Macellan‘ mı yoksa ‘Çılgın Türk‘ mü desek bilmiyorum. Belki de hepsi…
Almanya’dan çok değerli işadamı bir dostum da yıllar önce yelkenlisiyle dünyayı dolaşmıştı. Birinci sınıf kaptan ehliyeti vardı. Bir yıl hazırlık yaptı. Kurslara gitti. İlkyardım, kesiklere dikiş atmak gibi sağlık kurslarına gitti. Teknesine en modern cihazları aldı. Yanında çok deneyimli bir gemici vardı. Dolaşıp geldi.
Yola çıkarken yüzmeden başka bir şey bilmeyen Cengiz Bey ise, bu okyanusa dayanır mı diye sora sora Almanya’da satın aldığı, salması iki ton ağırlığında, 9 metrelik teknesini kamyonla Türkiye’ye götürüp ‘Haydi bismillah‘ deyip Karasu’dan yola çıkmış. Hayran mı olalım hayret mi edelim, ikisini de mi yaşayalım bilemedik.
Direği kırılmaktan tutun da motorun bozulmasına kadar başına gelmeyen kalmamış. Gözaltına alınmış, hastanede yatmış… Neler neler… Koskoca Pasifik’te gemi bile çarpmış teknesine. Okyanusta ‘buraya kadarmış‘ dediği anlar olmuş. Üç yıl tasarladığı macerası hala devam ediyor.
Şu günlerde Tahiti’de onarıma alınmış. Bu onarımın biraz zaman alacağı söylenince, kısa süreliğine 40 yılı aşkın süredir yaşadığı, ikinci vatan bildiği Frankfurt’ta gelmiş. Koyu Fenerbahçeli. Benim gibi kongre üyesi. Hatta Frankfurt FB’liler derneğini o kurmuş. Hakkında internette bol miktarda yazı, haber var. Kısa bir süre önce vefat eden gazeteci Mehmet Canbolat, Toplum24tv adlı youtube kanalında üç bölümlü etraflı söyleşi yapmıştı. İzlemenizi tavsiye ederim…
Sadece bir pusula ve GPS cihazıyla dünyayı dolaşan Cengiz Bey, hoşşohbet biri. Macerasını hep takip etmeme rağmen akşam gidip bir de kendi ağzından canlı dinlemek istedim. İyiki de gitmişim. Başta dişhekimi dostum Tayfun Çilingir olmak üzere pek çok dost ile karşılaştım. Liste olmasın diye hepsini sayamıyorum.
Haziran Evi bir dernek. Burası aslında Hausen spor klübünün lokali… Yanında gece ışıklandırılan suni çimle kaplı futbol sahası, tenis kortları… Geniş bir bahçesi, oto parkı bulunan bir yer… Beş altı basamaklı merdivenle çıkılan lokal geniş sayılır… Lokali Haziran Kültür Evi derneği işletiyor…
Derneğin adı Birleşik Haziran Hareketi’nden geliyor. Bu hareket benim de yıllar önce mezun olduğum ODTÜ’de filizlenen bir hareket. Ağustos 2014’te ODTÜ Vişnelik tesisinde solda birliktelik imkanlarının değerlendirmek üzere toplanan çeşitli akademisyenler, siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin oluşturduğu bir hareket. Detayını bilmiyorum ama derneğin kurucuları da bu hareketin Frankfurt kolu veya sempatizanı sanırım. Öğrenip ilerde yazarım.
Etkinliği de “Frankfurt Felsefe Kulübü”nün düzenlediğini söylemeliyim. 2008‘den bu yana hemen her çarşamba günü akşamı, önceden belirlenen, “insanı düşünceye sevk eden‘bir konuda sunum yapılıyor, tartışılıyor. Akşamki etkinliği de kulübün kurucularından Hasan Öztekin yönetti.
“Haziran Kültür Evi”nin lokalindeki bu toplantıların epey ilgi gördüğünü söylemeliyim. Çılgın Türk, bu macerasını bir yandan da kaleme alıyormuş. Adını da şimdiden koymuş, ‘Yırtık yelken‘… Dört gözle bekliyoruz. Cengiz Beyin, dönüş rotası Kızıldeniz, Süveyş Kanalı üzerinden… Husiler şu an orada kök söktürüyor. Bu kadar patırtı atlatan Cengiz Bey’e Husi Musi vız gelir, oradan da selametle geçer sanırım.
Halit Çelikbudak/ Frankfurt
NOT : Fotoların birkaçı Hasan Öztekin’e veya Cengiz Bey’e ait. Teşekkür ederim…