Yıl 2000, ay Ekim, gün Pazar, saat 13.45. Radyoda Belçika siyasetine ilk adımlarını atacak Türk kökenli adayların tanıtımlarını yapıyoruz. Heyecan hepimizde dorukta; hem sunucu hem de misafirlerimizde.
***
Konuklarımız sırasıyla şöyle: ,Emir Kır, Sait Köse, Halis Kökten, Emin Özkara, Nezahat Namlı ve Şevket Temiz 8 Ekim’de yapılacak olan belediye seçimlerinde meclis üyelerini tanıtma amaçlı bir program gerçekleştiriyoruz. Konuklarımız kendilerini tanıtıyor. Fakat aday oldukları partilerini ne kadar temsil ediyorlar? Orası bir muamma
***
İçlerinden biri hemen dikkatimi çekiyor: Emir Kır. Aday olduğu Sosyalist Partisi’ni ve programını çok iyi biliyor. Kendisini son derece etkili bir şekilde tanıtıyor. İleride iyi bir siyasi kariyer çizeceği anlaşılıyor ve bunun ipuçlarını veriyordu. Ancak ileride Sosyalist Partisi’nden haksız bir şekilde ihraç edileceğini bilemezdi.
***
Diğer adaylara gelince, bazılarının önü partileri tarafından kesiliyor. Bazıları, aday oldukları parti ile kendi siyasi görüşleri arasında hiçbir ortak nokta olmadığını fark ediyor ve birkaç kez parti değiştiriyor. Bazıları ise olanla yetiniyor. Peki, Belçika’da yaşayan Avrupa Türklerine yeterince faydalı oldular mı? Bu sorunun cevabı karmaşık ve tartışmaya açık.
***
Bu yazıyı neden mi yazdım? Siyasete yeni atılan adayların bundan ders çıkarmasını istiyorum. İleride Sosyalist Partisi ve Brüksel’deki parti içi Faslılar ve Türkler çekişmesini yazacağım.
***
Belçika’da Türk kökenli siyasilerin yaşadığı zorluklar ve elde ettikleri başarılar, yeni adaylar için önemli dersler içeriyor. Partiler arası değişimlerin ve parti içi çekişmelerin siyasilerin yolculuğunu nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor. Bu deneyimler, Belçika’da Türk kökenli siyasilerin gelecekte daha bilinçli ve stratejik adımlar atmaları gerekiyor.
Ramazan Kurt