1. Haberler
  2. Avrupa
  3. Hollanda’da Türklerin açıklamaları?

Hollanda’da Türklerin açıklamaları?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hollanda Türk İşadamları Derneği, Türkler İçin Danışma Kurulu ve Diyanet Vakfı’nın açıklamaları, başta Lahey olmak üzere ülkenin dört bir yanında yankılandı.

(Haberin Hollandacası en altta.
Nederlendse versie van het bericht is onderaan)

İlhan KARAÇAY yazdı:

Son dönemde Amsterdam’da yaşanan şiddet olayları, Hollanda’da etnik ve dini gerilimlerin ve bölünmelerin zirveye ulaştığı bir döneme işaret ediyor. Bu olaylar, Hollanda demokrasisinin tarihindeki en düşük noktalardan biri olarak değerlendiriliyor. Ülkedeki farklı topluluklar arasında güvensizlik hissi giderek artıyor. Özellikle İslam kimliğine sahip Hollanda vatandaşları, göçmen kökenli bireyler, sığınmacılar ve geleneksel olmayan cinsiyet kimliğine sahip kişiler giderek daha fazla baskı altında kalıyor.

Amsterdam’daki olaylara yönelik tepkiler, çoğunlukla göçmen kökenli vatandaşları (Müslümanlar, Araplar, Faslılar, sığınmacılar) şeytanlaştırıcı nitelikteydi. Bu tepkiler, Araplar, Faslılar ve Müslümanlar hakkındaki uzun süredir var olan önyargıları yeniden su yüzüne çıkardı. Özellikle İsrailli holiganların Amsterdam sokaklarındaki şiddet içeren yürüyüşleri sonrasında, hükümetin bu tür ırkçı davranışları kınamakta yetersiz kaldığı gözlemlendi.

Hükümetin tutumu, topluma nefret ve düşmanlık tohumları ekmekle suçlanıyor. Bu yaklaşım, toplumun tamamını acımasızca kutuplaştırıyor. Bu durum, toplumsal uyumu ciddi şekilde tehdit ederken, geleceğe dair ortak bir yol bulunması için derin bir düşünme ve tartışma gerektiriyor.

Hollanda’da koalisyon hükümetinin, yabancıların şikayetçi olduğu konulara yönelik tutumu, genellikle ülkenin siyasi ve toplumsal dinamiklerine göre şekillenmektedir. Yabancıların en çok şikayetçi olduğu konular arasında ayrımcılık, entegrasyon sorunları, çalışma ve oturma izinleri, vatandaşlık hakları ve güvenlik gibi meseleler bulunmaktadır.

Hükümet, ayrımcılıkla mücadele ve entegrasyon politikaları konusunda genellikle karmaşık bir tutum sergilemektedir. Bir yandan, ayrımcılıkla mücadele etmek için çeşitli yasalar ve politikalar yürürlüğe konulmakta, diğer yandan ise entegrasyon sürecinde yeterli desteğin sağlanamadığı eleştirileri bulunmaktadır. Ayrımcılık ve ırkçılıkla mücadele, hükümet programlarının önemli bir parçası olsa da, uygulamadaki eksiklikler ve sosyal uyum sorunları devam etmektedir.

Çalışma ve oturma izinleriyle ilgili şikayetler, özellikle göçmen işçiler ve mülteciler için önemli bir konudur. Hükümet, bu izinlerin verilmesi ve yenilenmesi süreçlerinde katı kurallar uygulayarak yasadışı göçü ve kötüye kullanımı önlemeye çalışmaktadır. Ancak, bu süreçlerin uzun ve bürokratik olması, göçmenlerin entegrasyonunu zorlaştırmakta ve bazı durumlarda ekonomik katkılarını sınırlamaktadır.

Vatandaşlık hakları konusunda da hükümetin tutumu eleştirilmektedir. Göçmenlerin vatandaşlık sürecindeki zorluklar ve uzun bekleme süreleri, bu alandaki önemli şikayetler arasındadır. Ayrıca, çifte vatandaşlık konusunda da katı politikalar izlenmekte, bu da bazı göçmen toplulukları için sorun teşkil etmektedir.

Güvenlik ve asayiş konuları, yabancıların karşı karşıya kaldığı bir diğer önemli meseledir. Göçmen toplulukları zaman zaman polis ve güvenlik güçlerinin ayrımcı uygulamalarından şikayet etmektedir. Hükümet, güvenlik politikalarını sürdürürken, toplumsal uyum ve güven inşa etmeye yönelik adımlar atmak zorundadır.

Hükümetin bu konulara yönelik tutumunun gelecekte nasıl şekilleneceği, büyük ölçüde toplumsal ve siyasi gelişmelere bağlı olacaktır. Mevcut hükümetin içindeki çatışmalar ve istifalar, bu politikaların daha da karmaşık hale gelmesine neden olabilir. Pieter Omtzigt gibi figürlerin etkisi ve eleştirileri, hükümetin göçmenlere yönelik politikalarını gözden geçirmesine ve daha kapsayıcı adımlar atmasına yol açabilir.

Hollanda koalisyon hükümeti, yabancıların şikayetçi olduğu konulara yönelik tutumunda belirli zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Ayrımcılık, entegrasyon, çalışma ve oturma izinleri, vatandaşlık hakları ve güvenlik gibi alanlarda yapılan eleştiriler, hükümetin bu konularda daha etkin ve kapsayıcı politikalar geliştirmesi gerektiğini göstermektedir. Mevcut siyasi iklim ve hükümet içindeki gelişmeler göz önüne alındığında, yabancılara yönelik politikaların gelecekte nasıl şekilleneceği, yakından takip edilmesi gereken bir konu olacaktır.

Hollanda’daki mevcut siyasi ve toplumsal gerilimler göz önüne alındığında, koalisyon hükümetinin ömrünün çok kısa olabileceğini söylemek mümkündür. Artan kutuplaşma ve çeşitli etnik ve dini gruplara karşı yapılan ayrımcılık, hükümetin istikrarını tehlikeye atmakta ve siyasi krize zemin hazırlamaktadır.

Bu bağlamda, hükümetin bu meseleleri ele almakta ne kadar başarılı olacağı, Hollanda demokrasisinin geleceği açısından kritik bir rol oynayacaktır. Siyasi liderlerin bu zorluklara nasıl yanıt vereceği ve toplumu birleştirmek için ne tür politikalar geliştireceği, hükümetin ömrünü belirleyecektir. Bu yüzden, Hollanda’daki siyasi gelişmeleri yakından takip etmek önemlidir.

Hollanda’da son dönemde koalisyon hükümeti içindeki olumsuz gelişmeler, hükümetin istikrarını ciddi şekilde tehdit etmektedir. İki Devlet Bakanı’nın ve bazı milletvekillerinin istifaları, koalisyonun zayıf noktalarını gün yüzüne çıkarmış ve hükümetin içindeki çatışmaları daha da belirgin hale getirmiştir. Bu durum, hükümetin etkin bir şekilde yönetme kabiliyetini sorgulatmaktadır.

Özellikle Pieter Omtzigt’in tutumu, bu kriz sürecinde dikkat çeken unsurlardan biridir. Omtzigt, dürüst ve açık sözlü yaklaşımıyla bilinen bir siyasetçi olarak, hükümetin politikalarına yönelik eleştirileri ve reform çağrıları ile öne çıkmıştır. Koalisyon hükümetine yönelik eleştirileri ve kamuoyundaki popülaritesi, hükümetin içindeki gerilimleri artırmaktadır. Omtzigt’in tutumu, sadece koalisyon içindeki mevcut huzursuzluğu değil, aynı zamanda geniş çapta bir siyasi değişim talebini de yansıtmaktadır.

Bu olumsuz gelişmeler, koalisyonun uzun ömürlü olamayacağı yönündeki beklentileri güçlendirmektedir. Hükümetin, artan kutuplaşma ve toplumsal gerilimlerle başa çıkmakta zorlanması, gelecekte daha büyük siyasi krizlerin habercisi olabilir. Koalisyon hükümetinin, bu zorlukları aşarak istikrarı sağlaması için önemli adımlar atması gerekmektedir. Ancak, mevcut durum göz önüne alındığında, hükümetin ömrünün kısa olabileceği ve erken seçimlerin gündeme gelebileceği de bir ihtimaldir.

Sonuç olarak, Hollanda’daki mevcut siyasi gelişmeler, koalisyon hükümetinin geleceğine dair belirsizlikleri artırmakta ve Pieter Omtzigt gibi figürlerin etkisiyle, hükümetin ömrünün kısalabileceği yönündeki beklentileri güçlendirmektedir. Bu nedenle, Hollanda’daki siyasi gelişmeleri yakından takip etmek ve olası senaryolara hazırlıklı olmak önemlidir.

TÜRK SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINDAN HÜKÜMETE TEPKİLER

Hollanda’da hükümetin yabancılar politikasıyla ilgili tartışmalar devam ederken, birçok kuruluş bu duruma karşı tepkilerini dile getiriyor. Son dönemde artan toplumsal gerginlikler ve entegrasyon konusundaki siyasi söylemler, çeşitli kuruluşların protestolarını beraberinde getirdi. Bu kuruluşlardan bazıları, Hollanda’da faaliyet gösteren Türk İşadamları Derneği HOTİAD ve Türkler İçin Danışma Kurulu (IOT) oldu.

HOLLANDA TÜRK İŞADAMLARI DERNEĞİ HOTİAD, PARLAMENTODA TARTIŞILAN ENTEGRASYON TARTIŞMASINDA DENGEYİ VURGULUYOR Afbeelding met persoon, Menselijk gezicht, muur, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving

Girişimci örgütü HOTIAD, hem girişimcileri hem de toplumu ilgilendiren konuları gündeme taşımak için milletvekilleri ve sektör dernekleriyle dengeli bir yaklaşımın önemine dikkat çekiyor. Son görüşmelerde, Başbakan Schoof’un başlattığı entegrasyon tartışması ayrıntılı bir şekilde ele alındı. HOTİAD, basitleştirici söylemlerin sonuçlarına karşı uyarıda bulunarak, entegrasyonla ilgili zorlukların ve başarıların dengeli bir şekilde tartışılmasının önemine dikkat çekti.
HOTİAD Başkan Yardımcısı Veysel Hut, “Tüm nüfus gruplarını damgalamak çözümlere katkı sağlamaz,” diyor ve ekliyor, “Biz, her gün eğitim, bilim, spor ve iş dünyasında başarılı olan göçmen kökenli gençleri görüyoruz. Bu gençlerin büyük potansiyeli var, ancak staj ve iş bulma konusundaki ayrımcılık gibi yapısal engeller nedeniyle bazen cesaretleri kırılıyor. Bu, dışlanma duygularını pekiştiriyor ve topluma tam katılımlarını engelliyor.”

HOTİAD, erişilebilir bir toplumun sadece sosyal açıdan adil değil, aynı zamanda ekonomik açıdan da gerekli olduğunu vurguluyor. HOTİAD’ın Başkan Yardımcısı Veysel Hut, eşit fırsatlar sunan bir toplumun yenilikçiliği ve ekonomik büyümeyi teşvik edeceğini belirterek, entegrasyon politikalarının engelleri kaldırması ve yetenekleri değerlendirmesi gerektiğini vurguladı. Amsterdam’daki son gerginlikler ve siyasi tartışmalardaki kutuplaştırıcı dilin, birleştirici bir yaklaşıma olan ihtiyacı açıkça ortaya koyduğunu belirten Hut, entegrasyon sorunlarının bağlam veya nüans olmadan kullanılmasının toplumsal ayrımları derinleştirdiğini söyledi.
Veysel Hut konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Herkese eşit fırsatlar sunan bir toplum, yenilikçiliği ve ekonomik büyümeyi teşvik ederEngelleri ortadan kaldıran ve yetenekleri değerlendiren bir entegrasyon politikası, daha sağlam bir ekonomik temel oluşturur ve sosyal uyumu güçlendirir.”

HOTİAD, politika yapıcıları, iş dünyasını, sivil toplum örgütlerini ve eğitim kurumlarını, birlikte yapısal çözümler üretmeye çağırıyor. Bu kapsamda staj ve iş olanaklarının artırılması, ayrımcılıkla mücadele edilmesi ve eşit fırsatlar sunulması gerektiğini belirten Hut, girişimcilerin bu süreçte kilit rol oynayabileceğini ve farklı bakış açılarına sahip olmanın yenilik ve büyümeye katkı sağlayacağını ifade etti.

Amsterdam’daki son gerginlikler ve siyasi tartışmalardaki kutuplaştırıcı dilin kullanılması, birleştirici bir yaklaşıma olan ihtiyacı açıkça ortaya koyuyor. Veysel Hut, bu konuda da şunları söylüyor: “Sorunları dile getirmek gereklidir, ancak ‘entegrasyon sorunu’ gibi terimlerin bağlam veya nüans olmadan kullanılması toplumsal ayrımları derinleştirir.Bu sadece ilgili toplulukları etkilemekle kalmaz, aynı zamanda girişimcilik ortamı üzerinde de etkileri olur.”

HOTİAD, politika yapıcıları iş dünyası, sivil toplum örgütleri ve eğitim kurumlarıyla birlikte yapısal çözümler üretmeye çağırıyor. Bu, staj ve iş olanaklarının artırılması, ayrımcılıkla mücadele edilmesi ve eşit fırsatlar sunulması anlamına gelir. Girişimciler bu süreçte kilit rol oynar.
Veysel Hut, “Girişimciler, açık iş yerleri yaratarak ve göçmen kökenli yetenekli gençlere fırsatlar sunarak fark yaratabilirler,” diyor ve ekliyor: “Bu sadece sosyal politika ile ilgili değil, aynı zamanda ticari başarı ile de ilgilidir: Takımlar içinde farklı bakış açılarına sahip olmak yenilik ve büyümeye katkı sağlar.”
Gençlerin tam olarak tanınması HOTİAD, üçüncü ve dördüncü nesil göçmen kökenli gençlerin tam anlamıyla Hollandalı olduğunu vurguluyor. Veysel Hut, bu konuda’da, “Onların kökeni Hollanda’dır. Bu gençleri sözde bir köken ülkesiyle ilişkilendirmeyi bırakmalıyız.” diyor.

Veysel Hut, son olarak şunları söylüyor: “Herkesin başarılı olma şansı bulduğu bir toplum için birlikte çalışmanın zamanı geldi. Büyümeye ve eşit fırsatlara yatırım yaparak sadece sosyal uyumu değil, aynı zamanda güçlü bir ekonomi de inşa ederiz.”

TÜRKLER İÇİN DANIŞMA KURULU İOT’DEN SERT ELEŞTİRİ

Afbeelding met persoon, Menselijk gezicht, kleding, stropdas Automatisch gegenereerde beschrijving

Türkler İçin Danışma Kurulu (IOT) Başkanı Zeki Baran, Amsterdam’da yaşanan son olayların ardından bazı politikacıların entegrasyon konusundaki söylemlerini sert bir şekilde eleştirdi.
Baran, Hollanda hükümetinin bazı politikacılarının kutuplaştırıcı ve ayrımcı söylemlerinin toplumsal uyumu zedelediğini belirtti.
CDA lideri Bontenbal’ın entegrasyon krizinden bahsetmesi ve Devlet Bakanı Nobel’in Müslüman gençlerin Hollanda normlarına uymadığını iddia etmesi, Baran’ın tepkisini çekti.

IOT, antisemitizmin asla haklı çıkarılamayacağını vurgulayarak, Amsterdam’da yaşanan olayların ardından Yahudi vatandaşların büyük korkular yaşadığını belirtti. Baran, antisemitizmin Netanyahu ve Wilders gibi isimlerin ekmeğine yağ sürdüğünü ve bu tür söylemlerin toplumsal barışı tehdit ettiğini ifade etti. Ayrıca, bazı gençlerin kötü davranışlarının tüm İslami kökene sahip göçmenlere atfedilmesinin haksızlık olduğunu belirterek, entegrasyon konusunda daha yapıcı ve birleştirici bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini savundu.

Baran, tüm demokratik güçlerle birlikte hareket ederek eşit haklar ve eşit muamele için mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı. Hollanda’nın da göçmenlerin ülkesi olduğunu ve bu nedenle herkesin toplumsal uyumu sağlamak için sorumluluk alması gerektiğini belirtti. Baran, provokasyonlara kapılmadan, topluluklar arasında bağlantılar kurarak ve demokrasi ile hukuk devletini savunarak hareket edilmesi gerektiğini söyledi.

HOLLANDA DİYANET VAKFI EĞİTİM KONUSUNDA HÜKÜMETİ ELEŞTİRDİ

Afbeelding met tekst, Lettertype, symbool, logo Automatisch gegenereerde beschrijving

Hollanda Diyanet Vakfı, Yasa Tasarısının Temel Haklar İçin Tehdit Olduğu Konusunda Uyarıyor

Hollanda İslam Vakfı, 149 camiyi temsil eden bir kuruluş olarak, Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığı’nın (OCW) 4 ila 17 yaş arasındaki çocuklara verilen gayri resmi eğitime müdahale etmeyi amaçlayan yasa tasarısına karşı bir açıklama yaptı.

ISN, yaptığı açıklamasında, “Kendi OCW memurlarının uyarılarına, Eğitim Müfettişliği ve devlet avukatının eleştirel görüşüne ve camiler, kiliseler ve spor kulüpleri gibi çeşitli organizasyonların geniş itirazlarına rağmen, hükümet, gayri resmi eğitimi denetim altına almak ve tamamen yasaklayabilmek için planlarını kararlılıkla sürdürüyor” diyerek bu tasarının ileriye dönük olduğunu vurguladı.

Vakıf, gayri resmi okullarda “anti-demokratik eğitim” ile mücadele adı altında vatandaşların demokratik ve hukuki temel haklarının ihlal edildiği konusunda uyarıda bulunuyor. “Bu yasa tasarısı, din, eğitim ve dernek kurma özgürlüğü gibi temel haklar için bir tehdit oluşturuyor.”

Yasa tasarısı, “Vatandaşlığın, politik görüşlerin ve dini veya yaşam felsefi inançların” belirli kişisel verilerinin kaydedilmesini öngörmektedir. “Bu, vatandaşlarda güvensizlik ve korku duygularına yol açmaktadır. Bu yasa tasarısının temelini oluşturan belirsiz tanımlar ve çerçeveler, uygulanmasında keyfiliğe olanak tanımaktadır. Bu durum, gayri resmi eğitimdeki ebeveynler, öğretmenler ve gönüllüler arasında endişe ve belirsizlik yaratmaktadır.”

Vakıf, “Yasanın gerekliliğinin damgalayıcı bir şekilde çerçevelenmesi ve yetersiz temellendirilmesi, temel hakları zayıflatan düşüncesiz bir politikaya işaret ediyor. Sorunların, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerine müdahale ederek ele alınması kabul edilemez” diyor.

Vakıf, camilerdeki eğitimin çocukların olumlu kimlik gelişimine katkıda bulunduğunu vurguluyor. “Dini eğitim, ahlaki çerçeveler, birliktelik ve toplumsal katılım sağlama konusunda kritik bir rol oynamaktadır. OCW’nin önerisi, bu değerli pratiği ciddi şekilde engelleme tehlikesi taşıyor.”

Bu nedenle Vakıf, hükümeti ilgili tarafların endişelerini ciddiye almaya ve yasa tasarısının gerekliliğini yeniden gözden geçirmeye çağırıyor. Vakıf’a göre, demokratik değerleri ve vatandaşların temel haklarını hem saygı duyacak bir politika oluşturmak için gayri resmi eğitim sağlayıcıları ile işbirliği yapmak önemlidir.

BU AKŞAM ÖNEMLİ BİR TOPLANTI VAR

Hollanda hükümetinin uygulamak istediği çirkin politikayı kınamak için, bu akşam bir toplantı yapılacak.
Birlikte Düşünme ve Tartışma Platformu’nun bu etkinliği “Politik Kafe”de düzenleniyor.
Bu konudaki bilgi şöyle:

Tarih: 26 Kasım 2024
Saat: 19.30 – 22.00
Yer: 1e weteringsplantsoen 2 c, 1017 SJ Amsterdam
Konuşmacılar:
Saida Derrazi: Etkinlik başkanı ve moderatörü, aynı zamanda Comité 21 Mart’ın başkanı.
Robert Soeterik: Antropolog ve Orta Doğu uzmanı. “Filistin’in Tahribatı” gibi kitapların yazarı. Amsterdam’daki olaylarla ilgili karakteristik bir analiz sunacak.
Chris Kaspar de Ploeg: Araştırmacı gazeteci ve “Ukraine in the Cross¬re” kitabının yazarı. Amsterdam’daki olayları yakından takip etmiş ve analiz etmiş bir siyasetçi.
Abdou Menebhi: EMCEMO’nun (Euro-Mediterraan Centrum Migratie & Ontwikkeling) başkanı ve eski KMAN (Komité Marokkaanse Arbeiders in Nederland) başkanı. Göçmen kökenli vatandaşların eşit haklar mücadelesinde uzun süredir aktif.
Mustafa Ayrancı: Hollanda Türk İşçi Birliği (HTIB) başkanı. 1970’lerden beri göçmen kökenli işçilerin ve ailelerinin hakları için mücadele eden bir siyasi aktivist.

Etkinlik, Hollanda’da aşırı ulusalcı sağın yükselişi karşısında barışçıl siyasi aktivizmin nasıl sürdürülebileceği ve toplumsal uyumun nasıl sağlanabileceği konularında önemli bir platform sunmayı amaçlıyor.

REACTİES OP HET İMMİGRATİEBELEİD VAN DE NEDERLANDSE REGERİNG DİE OP HET PUNT STAAT TE VERTREKKEN…

De verklaringen van de Vereniging van Turkse Zakenlieden in Nederland, de Adviesraad voor Turken en de Diyanet Stichting hebben weerklank gevonden in het hele land, vooral in Den Haag.
İlhan KARAÇAY schrijft:

De recente geweldsincidenten in Amsterdam wijzen op een periode van hoogopgelopen etnische en religieuze spanningen en verdeeldheid in Nederland. Deze gebeurtenissen worden beschouwd als een van de laagste punten in de geschiedenis van de Nederlandse democratie. Het wantrouwen tussen de verschillende gemeenschappen in het land neemt toe. Vooral Nederlandse burgers met een islamitische identiteit, personen van migrantenafkomst, asielzoekers en mensen met een niet-traditionele genderidentiteit worden steeds meer onder druk gezet.

De reacties op de incidenten in Amsterdam waren vaak demoniserend ten opzichte van burgers met een migratieachtergrond (moslims, Arabieren, Marokkanen, asielzoekers). Deze reacties brachten de langdurige vooroordelen over Arabieren, Marokkanen en moslims weer aan het licht. Vooral na de gewelddadige optochten van Israëlische hooligans in de straten van Amsterdam, werd duidelijk dat de regering onvoldoende heeft gedaan om dit soort racistische gedrag te veroordelen.

De houding van de regering wordt beschuldigd van het zaaien van haat en vijandschap in de samenleving. Deze aanpak polariseert de samenleving meedogenloos. Dit vormt een ernstige bedreiging voor de sociale cohesie en vraagt om diepgaande reflectie en discussie om een gemeenschappelijke toekomstvisie te vinden.

Het standpunt van de Nederlandse coalitieregering ten aanzien van de klachten van buitenlanders wordt meestal bepaald door de politieke en sociale dynamiek van het land. Onder de belangrijkste klachten van buitenlanders vallen discriminatie, integratieproblemen, werk- en verblijfsvergunningen, burgerrechten en veiligheid.

De regering neemt een complexe houding aan ten aanzien van de bestrijding van discriminatie en het integratiebeleid. Enerzijds worden er verschillende wetten en beleidsmaatregelen ingevoerd om discriminatie tegen te gaan, anderzijds is er kritiek op het gebrek aan adequate ondersteuning tijdens het integratieproces. Hoewel de strijd tegen discriminatie en racisme een belangrijk onderdeel van het regeringsprogramma is, blijven er tekortkomingen in de uitvoering en problemen met sociale cohesie bestaan.

Klachten over werk- en verblijfsvergunningen zijn een belangrijk onderwerp, vooral voor arbeidsmigranten en vluchtelingen. De regering hanteert strikte regels bij de toekenning en verlenging van deze vergunningen om illegale immigratie en misbruik te voorkomen. Echter, de lange en bureaucratische procedures bemoeilijken de integratie van migranten en beperken soms hun economische bijdrage.

Ook het standpunt van de regering over burgerrechten wordt bekritiseerd. De moeilijkheden en lange wachttijden in het naturalisatieproces zijn belangrijke klachten in dit gebied. Daarnaast worden er strikte beleidsmaatregelen gehanteerd met betrekking tot dubbele nationaliteit, wat problemen oplevert voor sommige migrantengemeenschappen.

Veiligheid en ordehandhaving zijn andere belangrijke kwesties waarmee buitenlanders worden geconfronteerd. Migrantengemeenschappen klagen soms over discriminerende praktijken van de politie en veiligheidsdiensten. De regering moet bij het handhaven van veiligheidsbeleid ook stappen ondernemen om sociale cohesie en vertrouwen op te bouwen. Hoe de regering in de toekomst vorm zal geven aan deze kwesties, hangt grotendeels af van sociale en politieke ontwikkelingen.

De conflicten en aftredingen binnen de huidige regering kunnen deze beleidsmaatregelen nog ingewikkelder maken. De invloed en kritiek van figuren zoals Pieter Omtzigt kunnen de regering ertoe aanzetten haar beleid ten aanzien van migranten te herzien en inclusievere stappen te ondernemen.

De Nederlandse coalitieregering staat voor specifieke uitdagingen bij haar houding ten opzichte van de klachten van buitenlanders. Kritiek op gebieden zoals discriminatie, integratie, werk- en verblijfsvergunningen, burgerrechten en veiligheid wijzen op de noodzaak voor effectievere en inclusievere beleidsmaatregelen. Gezien het huidige politieke klimaat en de ontwikkelingen binnen de regering, is het belangrijk om de toekomst van het beleid ten aanzien van buitenlanders nauwlettend te volgen. Gezien de huidige politieke en sociale spanningen in Nederland, is het mogelijk dat de levensduur van de coalitieregering kort zal zijn.

De toenemende polarisatie en discriminatie tegen verschillende etnische en religieuze groepen bedreigen de stabiliteit van de regering en bereiden de weg voor een politieke crisis. In dit verband is het cruciaal hoe succesvol de regering deze kwesties zal aanpakken voor de toekomst van de Nederlandse democratie. Hoe politieke leiders reageren op deze uitdagingen en welke beleidsmaatregelen zij ontwikkelen om de samenleving te verenigen, zullen bepalend zijn voor de levensduur van de regering.

Daarom is het belangrijk om de politieke ontwikkelingen in Nederland nauwgezet te volgen. De recente negatieve ontwikkelingen binnen de coalitieregering in Nederland vormen een ernstige bedreiging voor de stabiliteit van de regering. Het aftreden van twee staatssecretarissen en enkele parlementsleden heeft de zwakke punten van de coalitie blootgelegd en de conflicten binnen de regering duidelijker gemaakt. Dit roept twijfels op over het vermogen van de regering om effectief te besturen.

Vooral de houding van Pieter Omtzigt valt op in deze crisisperiode. Omtzigt, bekend om zijn eerlijke en open benadering, heeft zich onderscheiden door zijn kritiek op het regeringsbeleid en zijn oproepen tot hervormingen. Zijn kritiek op de coalitieregering en zijn populariteit in de publieke opinie versterken de spanningen binnen de regering.

Omtzigt’s houding weerspiegelt niet alleen de onrust binnen de coalitie, maar ook een brede roep om politieke verandering. Deze negatieve ontwikkelingen versterken de verwachtingen dat de coalitie niet lang stand zal houden. Het onvermogen van de regering om om te gaan met de toenemende polarisatie en sociale spanningen kan een voorbode zijn van grotere politieke crises in de toekomst. De coalitieregering moet belangrijke stappen ondernemen om stabiliteit te waarborgen. Echter, gezien de huidige situatie is het ook mogelijk dat de regering kortstondig zal zijn en vervroegde verkiezingen op de agenda zullen komen.

Kortom, de huidige politieke ontwikkelingen in Nederland vergroten de onzekerheden over de toekomst van de coalitieregering en versterken de verwachtingen dat de levensduur van de regering kort zal zijn onder invloed van figuren zoals Pieter Omtzigt. Daarom is het belangrijk om de politieke ontwikkelingen in Nederland nauwlettend te volgen.

REACTIES VAN TURKSE BURGERLIJKE ORGANISATIES OP HET BELEID VAN DE REGERING

Terwijl de discussie over het vreemdelingenbeleid van de Nederlandse regering voortduurt, spreken vele organisaties zich uit tegen de huidige situatie. De toenemende maatschappelijke spanningen en politieke uitspraken over integratie hebben geleid tot protesten van diverse organisaties. Onder deze organisaties bevinden zich de Turks-Nederlandse Ondernemers Vereniging HOTIAD en de Adviesraad voor Turkse Nederlanders (IOT).

HOTIAD BENADRUKT HET BELANG VAN EEN EVENWICHTIGE INTEGRATIEDISCUSSIE IN HET PARLEMENT

Afbeelding met persoon, Menselijk gezicht, muur, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving

De ondernemersorganisatie HOTIAD wijst op het belang van een evenwichtige benadering bij het aan de orde stellen van onderwerpen die zowel ondernemers als de samenleving aangaan, in gesprekken met parlementsleden en sectorverenigingen. Tijdens de recente besprekingen werd het integratiedebat, geïnitieerd door premier Schoof, uitvoerig besproken. HOTIAD waarschuwde voor de gevolgen van simplistische uitspraken en benadrukte het belang van een evenwichtige discussie over zowel de uitdagingen als de successen van integratie.

Vicevoorzitter Veysel Hut van HOTIAD zegt: “Het stigmatiseren van hele bevolkingsgroepen draagt niet bij aan oplossingen. Wij zien dagelijks jonge mensen met een migratieachtergrond die succesvol zijn in onderwijs, wetenschap, sport en het bedrijfsleven. Deze jongeren hebben een groot potentieel, maar worden soms ontmoedigd door structurele barrières zoals discriminatie bij stages en werkgelegenheid. Dit versterkt gevoelens van uitsluiting en belemmert hun volledige deelname aan de samenleving.”

HOTIAD onderstreept dat een toegankelijke samenleving niet alleen sociaal rechtvaardig is, maar ook economisch noodzakelijk. Veysel Hut benadrukt dat een samenleving die gelijke kansen biedt, innovatie en economische groei stimuleert. Hij pleit voor integratiebeleid dat obstakels wegneemt en talenten benut. De recente spanningen in Amsterdam en de polariserende taal in politieke discussies tonen volgens Hut duidelijk de behoefte aan een verbindende aanpak. Hij stelt dat het gebruik van termen zoals ‘integratieprobleem’ zonder context of nuance de maatschappelijke scheidslijnen verdiept.

Veysel Hut vervolgt: “Een samenleving die gelijke kansen biedt, bevordert innovatie en economische groei. Een integratiebeleid dat obstakels wegneemt en talenten benut, creëert een sterkere economische basis en versterkt de sociale cohesie.”

HOTIAD roept beleidsmakers, het bedrijfsleven, maatschappelijke organisaties en onderwijsinstellingen op om gezamenlijk structurele oplossingen te ontwikkelen. Dit omvat het vergroten van stage- en werkgelegenheidskansen, het bestrijden van discriminatie en het bieden van gelijke kansen. Hut wijst erop dat ondernemers in dit proces een sleutelrol kunnen spelen en dat het hebben van verschillende perspectieven binnen teams bijdraagt aan innovatie en groei.

De recente spanningen in Amsterdam en het gebruik van polariserende taal in politieke discussies tonen volgens Veysel Hut duidelijk de behoefte aan een verbindende aanpak. Hij zegt: “Het benoemen van problemen is noodzakelijk, maar het gebruik van termen zoals ‘integratieprobleem’ zonder context of nuance verdiept de maatschappelijke scheidslijnen. Dit heeft niet alleen gevolgen voor de betrokken gemeenschappen, maar ook voor het ondernemersklimaat.”

HOTIAD roept beleidsmakers, het bedrijfsleven, maatschappelijke organisaties en onderwijsinstellingen op om gezamenlijk structurele oplossingen te ontwikkelen. Dit omvat het vergroten van stage- en werkgelegenheidskansen, het bestrijden van discriminatie en het bieden van gelijke kansen. Ondernemers kunnen in dit proces een sleutelrol spelen. Veysel Hut stelt: “Ondernemers kunnen het verschil maken door open werkplekken te creëren en talentvolle jongeren met een migratieachtergrond kansen te bieden. Dit gaat niet alleen over sociaal beleid, maar ook over commercieel succes: diversiteit binnen teams draagt bij aan innovatie en groei.”

KRITIEK VANUIT DE ADVIESRAAD VOOR TURKEN (IOT)

Afbeelding met persoon, Menselijk gezicht, kleding, stropdas Automatisch gegenereerde beschrijving

Voorzitter Zeki Baran van de Adviesraad voor Turkse Nederlanders (IOT) bekritiseerde na de recente gebeurtenissen in Amsterdam de uitspraken van sommige politici over integratie scherp. Baran stelde dat de polariserende en discriminerende retoriek van sommige politici van de Nederlandse regering de sociale cohesie ondermijnt.

De uitspraken van CDA-leider Bontenbal over een integratiecrisis en Staatssecretaris Nobel die beweerde dat moslimjongeren niet voldoen aan de Nederlandse normen, stuitten op hevige kritiek van Baran.

IOT benadrukt dat antisemitisme nooit gerechtvaardigd kan worden en merkte op dat Joodse burgers grote angst ervoeren na de incidenten in Amsterdam. Baran stelde dat antisemitisme personen zoals Netanyahu en Wilders in de kaart speelt en dat dergelijke uitspraken de maatschappelijke vrede bedreigen. Hij voegde eraan toe dat het onrechtvaardig is om het slechte gedrag van enkele jongeren toe te schrijven aan alle migranten met een islamitische achtergrond, en pleitte voor een constructievere en verbindende benadering van integratie.

Baran benadrukte dat er samen met alle democratische krachten gestreden moet worden voor gelijke rechten en gelijke behandeling. Hij stelde dat Nederland ook het land van migranten is en dat iedereen de verantwoordelijkheid heeft om de sociale cohesie te bevorderen. Baran riep op om provocaties te weerstaan, verbindingen tussen gemeenschappen te smeden en de democratie en rechtsstaat te verdedigen.

DE NEDERLANDSE DIYANET STICHTING KRITISEERT DE REGERING OVER ONDERWIJS
Afbeelding met tekst, Lettertype, symbool, logo Automatisch gegenereerde beschrijving

De Nederlandse Diyanet Stichting Waarschuwt Dat Het Wetsvoorstel Een Bedreiging Vormt Voor Fundamentele Rechten

De Islamitische Stichting Nederland (ISN), die 149 moskeeën vertegenwoordigt, heeft een verklaring afgelegd tegen het wetsvoorstel van het Ministerie van Onderwijs, Cultuur en Wetenschap (OCW) dat beoogt in te grijpen in informeel onderwijs voor kinderen van 4 tot 17 jaar.

In hun verklaring zegt de ISN: “Ondanks de waarschuwingen van hun eigen OCW-ambtenaren, de kritische visie van de Onderwijsinspectie en de landsadvocaat, en de brede bezwaren van organisaties zoals moskeeën, kerken en sportclubs, blijft de regering vastbesloten om informeel onderwijs onder controle te krijgen en zelfs volledig te verbieden.”

De Stichting waarschuwt dat onder het mom van de strijd tegen “anti-democratisch onderwijs” de democratische en juridische basisrechten van burgers worden geschonden. “Dit wetsvoorstel vormt een bedreiging voor fundamentele rechten zoals vrijheid van godsdienst, onderwijs en vereniging.”

Het wetsvoorstel voorziet in de registratie van bepaalde persoonlijke gegevens, zoals “burgerschap, politieke opvattingen en religieuze of levensbeschouwelijke overtuigingen”. “Dit leidt tot gevoelens van wantrouwen en angst bij burgers. De vage definities en kaders die ten grondslag liggen aan dit wetsvoorstel laten ruimte voor willekeur in de uitvoering ervan. Dit creëert zorgen en onzekerheid onder ouders, leraren en vrijwilligers in het informele onderwijs.”

De Stichting stelt: “De noodzaak van de wet wordt op een stigmatiserende manier gepresenteerd en onvoldoende onderbouwd, wat wijst op een onbezonnen beleid dat fundamentele rechten verzwakt. Het is onaanvaardbaar om problemen aan te pakken door in te grijpen in de grondrechten en vrijheden van burgers.”

De Stichting benadrukt dat onderwijs in moskeeën bijdraagt aan de positieve identiteitsontwikkeling van kinderen. “Religieus onderwijs speelt een cruciale rol in het bieden van morele kaders, saamhorigheid en maatschappelijke betrokkenheid. Het voorstel van het OCW bedreigt deze waardevolle praktijk ernstig.”

Daarom roept de Stichting de regering op om de zorgen van de betrokken partijen serieus te nemen en de noodzaak van het wetsvoorstel opnieuw te beoordelen. Volgens de Stichting is het belangrijk om samen te werken met aanbieders van informeel onderwijs om een beleid te ontwikkelen dat zowel de democratische waarden als de fundamentele rechten van burgers respecteert.

BELANGRIJKE BIJEENKOMST VANAVOND

Vanavond wordt er een bijeenkomst gehouden om het verwerpelijke beleid dat de Nederlandse regering wil invoeren te veroordelen.

Het evenement, georganiseerd door het Platform voor Denktanks en Debat, wordt gehouden in het “Politiek Café”.

Details van het evenement zijn als volgt:

  • Datum: 26 november 2024
  • Tijd: 19.30 – 22.00
  • Locatie: 1e Weteringsplantsoen 2c, 1017 SJ Amsterdam

Sprekers:

  • Saida Derrazi: Voorzitter en moderator van het evenement, tevens voorzitter van Comité 21 Maart.
  • Robert Soeterik: Antropoloog en Midden-Oosten deskundige, auteur van boeken zoals “De Vernietiging van Palestina”. Hij zal een karakteristieke analyse geven over de gebeurtenissen in Amsterdam.
  • Chris Kaspar de Ploeg: Onderzoeksjournalist en auteur van “Ukraine in the Crossfire”. Hij heeft de gebeurtenissen in Amsterdam van nabij gevolgd en geanalyseerd.
  • Abdou Menebhi: Voorzitter van EMCEMO (Euro-Mediterraan Centrum Migratie & Ontwikkeling) en voormalig voorzitter van KMAN (Komité Marokkaanse Arbeiders in Nederland). Al lange tijd actief in de strijd voor gelijke rechten van migranten.
  • Mustafa Ayrancı: Voorzitter van de Nederlandse Turkse Arbeidersvereniging (HTIB). Sinds de jaren 70 een politieke activist die strijdt voor de rechten van migrantenarbeiders en hun families.

Het evenement biedt een belangrijk platform om te bespreken hoe vreedzaam politiek activisme kan worden voortgezet en hoe maatschappelijke samenhang kan worden bereikt in het licht van de opkomst van extreem-nationalistisch rechts in Nederland.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Hollanda’da Türklerin açıklamaları?
Yorum Yap