Doğa, zamanın ritmine sadık kalarak yeniden uyanmaya hazırlanıyor. Her yıl olduğu gibi, Şubat ayının sonlarına doğru bizleri umutlandıran bir haber gelir: İlk cemre düştü! Önce havaya, ardından suya ve en son toprağa düşecek olan bu sıcaklık kıvılcımları, baharın habercisi olarak yüzyıllardır insanları heyecanlandırıyor.
Cemre Nedir, Neden Bu Kadar Önemlidir?
Cemre, kelime anlamı olarak “kor” veya “ateş” demektir. Türk ve Orta Asya kültürlerinde mevsimsel geçişlerin işareti olarak kabul edilen bu doğa olayı, kışın soğuk pençesinden sıyrılıp bahara adım atmanın ilk işaretlerinden biri olarak bilinir. 20 Şubat civarında havaya düşen ilk cemre, soğuk rüzgârların hafiflediğini, kışın sertliğinin kırıldığını gösterir. Ardından 27 Şubat’ta suya düşen ikinci cemre, akarsuların ve göllerin yüzeyinde ince ince hareketlenmeyi başlatır. Son olarak 6 Mart’ta toprağa düşen üçüncü cemre, artık baharın gelişini kesinleştirir.
Bu halk inanışı, sadece bir meteorolojik olayın sembolü değil, aynı zamanda insan ruhunda da yeni bir dönemin kapısını aralar. Kışın kasvetinden sıyrılıp doğanın canlanışını izlemek, ruhsal olarak da bir yenilenmeyi beraberinde getirir.
Cemre’nin Düşmesiyle Hayat Yeniden Yeşeriyor
İlk cemrenin düşmesiyle birlikte sadece hava değil, insanların umutları da ısınmaya başlar. Pencereler daha çok açılır, doğaya kaçamaklar planlanır, bahar temizliği için hazırlık yapılır. Bahçelerde ilk tomurcuklar belirirken, kuş cıvıltıları sabahları daha sık duyulmaya başlar.
Özellikle tarımla uğraşanlar için cemrelerin düşmesi büyük önem taşır. Toprak, ekime hazırlanır; doğanın yeniden uyanışı, üreticiler için yeni bir bereket sezonunun müjdecisi olur. Aynı zamanda cemre, halk kültüründe şairlere ve ozanlara ilham veren bir kavramdır. Divan şiirlerinden halk edebiyatına kadar pek çok eser, cemreyle gelen değişimi ve umudu anlatır.
Cemre ve Bizim Ruh Hâlimiz
Cemrenin düşmesi, sadece doğayı değil, insan ruhunu da etkiler. Kış boyunca içine kapanan, üşüyen, güneşi özleyen ruh hâlimiz, ilk cemreyle birlikte kıpırdanmaya başlar. Günler uzar, ışık artar ve insanın içindeki yaşama sevinci de bu döngüye ayak uydurur.
Belki de bu yüzden, cemre sadece bir doğa olayı değil, aynı zamanda bir metafordur. Hayatta zorlukların ardından gelen umut gibi, kışın soğuğundan sonra gelen bahar gibi… Belki de hepimizin içinde düşmeyi bekleyen bir cemre vardır; yeniden canlanmayı, sıcağı hissetmeyi bekleyen…
Ve işte ilk cemre düştü.
Güneş yüzünü biraz daha uzun gösteriyor, rüzgâr daha ılık esiyor. Bahar kapıda.
Yeniden doğuşa, yeni başlangıçlara hazır mıyız?
Rafet Ulutürk