“Biri bana yedi sene sonra da aynı durumda olmadığımızı söylesin!”
Türk Milleti; yaşadığı coğrafyada verilmesi gereken mücadelelerden en kolayı olan ve benim “demokrasi savaşı” olarak adlandırdığım mücadeleyi veremezse, bu topraklarda ağır bedeller ödemeden, rahat yüzü görmeyecektir.
Türk Milletinin bu “demokrasi savaşı”nı verecek yetişmiş insan gücü, gerekli sermayesi ve yeterli tecrübesi vardır. Eğer böyle bir meşru mücadele, bu kadar nüfus üstünlüğüne rağmen kazanılamıyorsa, o zaman arıza başka yerlerde aranmalıdır.
Demokratik mücadelenin zaferle sonuçlanması için, yeterli niteliklere sahip isek o zaman doğru bir strateji çizmek ve bu stratejiyi başarıya götürecek yöntemleri tavizsiz uygulamak gereklidir…
İstiklal Savaşı’mız iyi etüd edildiğinde, bize Türk Milletinin davranış kalıpları ve izlenecek strateji açısından, gerçekçi ve doğru fikirler vermektedir. Örneğin, İstiklal Savaşı dört devreye ayrılabilir. Birinci devre; kararsızlık ve şaşkınlık, ikinci devre; dağılma ve anlaşmazlık, üçüncü devre; durulma ve anlaşma, dördüncü devre; duruma hakim olma gibi…
Birinci devrenin bir yıl sürdüğü kabul edilmektedir. Yani 30 Ekim 1918’ten Erzurum ve Sivas Kongreleri’nin kararlarının uygulanmaya başlandığı süre arasındaki zaman dilimini kast ediyorum. Anadolu’yu işgal eden düşmanlar; en çok bu kararsızlık ve şaşkınlık döneminde mesafe kat etmişlerdir. Bu günlerde olduğu gibi!
İkinci devre; Türk Milletinin, bir taraftan dış düşmanlarla uğraşırken diğer taraftan da kardeşin kardeşi boğazlama devridir ki; bu zaman dilimi en acı günlerdir. Bu süre Sivas Kongresi’nden Birinci İnönü Zaferi’ne kadar olan zamandır ve bir buçuk yıl kadar devam etmiştir. Bu dönem çok acıdır ve düşmanlarımız oldukça karlı çıkmıştır. Manen ve maddeten zayıf düşen Türk Milleti, gerçekleri görerek yavaş yavaş toparlanmaya başlamıştır. Şimdi de siyasi görüş farklılığına düşen Türklerin durumu gibi!
Üçüncü devre; Birinci İnönü Savaşı ile Sakarya Meydan Muhaberesi’nin kazanılması arasındaki devirdir. Türk Milleti bu esnada gerçekleri ve durumu kavramış olduğundan; Mustafa Kemal Paşa’nın etrafında toplanıp, birbiri ile el ele vererek düşmanlarına karşı savaşmıştır. Bu dönem, Türklerin tek bir vücut olup yükselişe geçtikleri dönemdir. İşte önümüzdeki genel seçimler, bu döneme benzemelidir.
Dördüncü devre; 1921 yılında yapılan Sakarya Meydan Muharebe’sinden 9 Eylül 1922’de Türk Ordusu’nun İzmir’e girişi ile nihayetlenen süre aralığında geçen zamandır. Bu dönemde Türk Milleti, tam manasıyla birleşerek, doğru olan ne varsa yapmış, ülkesinden düşmanı kovmuş ve duruma yeniden hakim olmuştur. Türk Milletinin yeniden iktidar olduğu gün, bunlar yaşanacaktır.
Türk Milleti, Atatürk’ün; 1938’de ölümünden bu yana ve özellikle 2002 yılından beri başına gelenleri, yukarıda bahsettiğimiz İstiklal Savaşı’na ait devrelerde halk tarafından gösterilen reaksiyonları da göz önüne alarak değerlendirmelidir.
Türk Milleti, 2002 yılından önce dış güçlerce düşürüldüğü sosyal ve ekonomik buhranlar neticesinde, büyük bir kararsızlık ve şaşkınlıkla adeta celladına sarılmıştır. 2007 yılından sonra ise, manen ve maddeten zayıf düşen Türk Milleti karşısında, başta bölücüler olmak üzere bütün mikro etnikçiler ve gayrı müslim azınlıklar büyük kazanımlar elde etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapısında ciddi bir menfi dönüşüm vardır ve ülke küresel güçler tarafından adeta bir “sessiz işgal”e uğramıştır.
Bütün bunların olup bitmesi bir nebzede olsun Türk Milletinin gözünü açmıştır diye düşünmek istiyorum. Acı gerçeklerin, daha kötü hadiselerin yaşanması ile anlaşılması için beklenilmemeli ve meşru zeminde yapılacak bir demokrasi mücadelesi ile ülkeye hakim olma sürecine geçilmelidir ki; bu dönem İstiklal Savaşı’ndaki üçüncü ve dördüncü döneme tekabül etmektedir. Yani Türklerin birleşerek yükselişe geçtikleri ve ülkeye hakim olduğu döneme!
En geç önümüzdeki yılın Haziran ayında yapılacak olan Milletvekili Genel Seçimleri, Türk Milletinin mukedderatını belirleyecek olan seçimler olduğundan, izaha çalıştığımız şekilde bir “demokrasi savaşı” olarak geçmelidir. Türk Milleti, kendini hiçe sayan ve yok etmek isteyen zihniyet karşısında birleşmeli ve bütün maddi imkanlarını seferber etmelidir.
Atatürk, ayrıca memleketi yönetmek sureti ile hizmet etmek isteyenlere de: “Bu memlekette çalışmak isteyenler, bu memleketi yönetmek isteyenler; ülkenin içine girmeli ve bu milletle aynı şeyleri yaşamalı ki; ne yapmak gerektiğini ciddi olarak anlayabilsinler.” demektedir. Bunu da, önemle dikkate almak gerekmektedir.
Türk Milleti, büyük bedeller ödeyerek yaşadığı İstiklal Savaşı’nın devrelerini ve özelikle kendisine karşı yürütülen post modern savaşın evreleri ile karşılaştırarak, oluşan tehlikeyi bertaraf etmek adına bir yerde birleşme ve bütünleşme kararı vermelidir…Türk Milleti, böyle bir “demokrasi savaşı” vermek zorundadır. Bu kaçınılmazdır. Eğer böyle bir “demokrasi savaşı” verilmezse yeni İstiklal Savaşları bizi beklemektedir!..
Özcan PEHLİVANOĞLU