Söyleşi;Fahri Tuna
1.Başlar Mahallesi? Kısaca Boşnak mahallesi demek. Bugün Yenicami’den Hacıoğlu’na kadar olan bölgeye denirdi. Benim doğduğum sokağın adı da Başlar sokaktı. Daha sonra Başlar Mahallesini adı Yenigün Mahallesi olarak değiştirildi. Daha çok Bosna’dan gelen Boşnak Müslümanların yerleştiği semtin adıydı.
2.Tatar Mahallesi? Başlar sokağın sol yanındaki iki sokaktan müteşekkil bir yerleşimdi. Genelde Kırım’dan gelen Tatar kökenli Müslümanlar yerleştirilmişti. Biz Boşnak çocukları bir olur Tatar çocuklarını döverdik, Allah affetsin, Tatar olmaktan başka bir suçları da yoktu, sonraları çok iyi dost olduk, akraba olduk onlarla.
- Patates Hali? 1939 yılında Yugoslavya’dan Mehmet Emin Amasyalı adında bir zengin Boşnak amca göç geldi. Bugün Patates Hali denilen yeri satın aldı. Oraya futbol sahası yapacaktı, büyüklerle anlaşamadılar, zamanla orası semt pazarı oldu, ardından da Patates Hali oldu, 1950’lerde filân.
4.Hacıoğlu? Patates Hali’nden Erenlere doğru bir nevi Boşnak yerleşimi. İlkten Boşnaklar yerleşti. Sonradan Arnavutlar ve Manavlar filan da geldiler, kozmopolit bir yer oldu.
5.Tabakhane? Erenlerle Hacıoğlu arasında bir semt adı. Çocukluğumda Hacıoğlu mezarlığının hemen yanı başında tabakçı (derici) dükkânları vardı. Adını oradan alırdı.
- Erenler? 1939’da Erenler 35-40 hanelik bir köydü, çocukken yarış hâlinde haneleri sayıyorduk. Hepsinin lakapları vardı. Kaytazlar vardı meselâ.
- Küpçüler? Caddeye bakan tarafı Kaytaz’lar, Tuncer Tepeler oraların hakimiydi. Arkada ekseriyette Roman vatandaşlarımız vardı.
- Tavuklar Köprüsü? Adapazarı’ndan Bolu’ya doğru çıkışta, Kumköy’ün sağ tarafında Erenler tarafında ahşap büyük uzun bir köprüydü. Ahşap olduğundan sallanıyor, biz çocukların ödümüz kopardı ‘ya yıkılırsa boğuluruz’ diye.
- Hızırtepe? İlkel boş tepelik taşlık kayalık bir yerdi. Şehirden dışarıda bir yerdi. 1967 Zelzelesinden sonra Adapazarı bu kabil yerlere doğru kaymaya başladı. Arazi de tabii ucuz. Düşünebiliyor musunuz, bir metre kare yer 1,5-2 liraya satılıyor idi.
- Ahmetbey Bayırı? Bugünkü SSK kavşağının karşısı. Ben oradaki kiremit fabrikasında çalıştım. Yıl 1938 veya 39, belki 40. Prese parmaklarımı sıkıştırdım bak (sol elinin iki orta parmağını gösteriyor Ekrem Karaberber). Geçmişte Yugoslavya’dan göç gelen Boşnakların bazıları çok varlıklı olarak gelmişler. Küple altın getirmişler buraya. Ahmet Kulenoviç istikbal görüp o yamacı satın almış, sonra kiremit fabrikasını kurmuş. O yüzden adı Ahmetbey Bayırı kaldı ya zaten.
- Çarksuyu? Aklıma bir şey gelir: Çocukluğumuzda eski köprü denen bir yere yüzmeye giderdik. Oradaki bahçelerden erik çalmaya giderdik, çocukluk işte. Stadın karşısından giriyorsun, köprü vardı, 20-30 metre aşağısında yani.
- Çark Mesire? Yaz gelince Çark’ı işleten beyler, oraya her hafta konserler getirirdi. İstanbul’dan sanatkârlar getiriyorlardı, bayağı böyle kalabalık oluyordu. Müzeyyen Senar gelmişti, yer yerinden oynamıştı meselâ. Sonraları Zeki Müren’ler filan da gelmişti.
- Mavituna Gazinosu? Çark Mesire’den Donatıma doğruydu. Çok saygın yerdi. Her hafta bizim şehrin patronları oraya gidip eğleniyorlar idi. Konserler verilirdi. Ahmet ağbi diye biri işletirdi, uzun boylu, iri yarı. Bıçağı keskin kişiydi.
- Serdivan? Köy. Bizim Serdivan’da 25 dönüm tarlamız vardı. 15-20 haneli bir köydü, 6-7 tane patron kimseyi sokmazdı. Zeki Toçoğlu’nun dedeleri önce Başlar’a, bizim mahalleye geldiler. Sanat Okulu karşısında Fırıncı Hüseyin Usta’nın sokağında oturdular. Serdivan’da tarlanın dönümü üç liraydı, oraya gittiler. Ben çok küçüktüm, çocuktum. Oraya göçtüler.
- Arifiye? Çocukluğumuzda köyden de beterdi. İzmit caddesinin başında büyük bir bina vardı. Boşnak Sabri beyin binası. Çok zengin, o Arifiye’den 250 dönüm yer aldı, askeri fabrika falan onların oraları. Büyük arazi. Bir oğlu Fehim ağbi, ortaokulda öğretmendi. Bir de Arnavut Şevki amca vardı. Deve İhsan’ın babası. İki yüz dönüm yer satın almış oradan Şevki amca. İstasyonun arkasından da 20 dönüm yer alıp ev yapmıştı. Çocukları olmuş, en büyüğü İhsan futbolcu, ikincisi Avukat İlhan Ertem. Oktay Ertem de o aileden. Arifiye’nin ağaları Sabri beyle Şevki amcadır. Arifiye 1940’ta Köy Enstitüsü kurulduktan sonra büyüdü, çok gelişti.
- Boşnak Mahallesi? Yenicamii’den Erenlere doğru; Yenicami mahallesi, Başlar mahallesi (Yenigün), Tatar Mahallesi, Patates Hali, Hacıoğlu, Çukurahmediye; bu saydığım mahallelerin hepsinin ortak adı eskiden Boşnak mahallesiydi. ‘Nerede oturuyorsun? Boşnak mahallesinde. Neresinde? Hacıoğlu’nda’ denilirdi.
- Karaağaçdibi? Bizim çocukluğumuzda (1930’lar) Karaağaçdibi, Kömürpazarı gibi semtlerde daha çok Selanik’ten ve Makedonya’dan gelen Türk göçmenler iskân edilmişlerdi. İşte Drama’dan, İskeçe’den, Serez’den, Vodina’dan gelenler, Manastır’dan gelenler hep oradaydılar. Rum ve Ermenilerin gidişinden sonra, göçmenleri oraya yerleştirdiler. O zamanlar Adapazarı’nda şöyle bilinirdi: Boşnak ve Arnavutlar Hacıoğlu’nda, Göçmen ve Manavlar Karaağaçdibi’nde otururlar.
- Hacıoğlu-Karağaaç Kavgaları? Bizim Hacıoğlu Teksas eyaleti gibiydi o zamanlar. Biz öyle diyorduk. Kavga gürültü pek eksik olmazdı mahallemizden. Hacıoğlu ile Karaağaçdibi semtleri birbirlerini çekemezlerdi. Çok sık mahalle kavgaları olurdu. Adam öldürmek de dâhil buna. Yaralanan da çok olurdu. Bizim muhitte Hasan ağbi adında külhanbeyi bir ağbimiz vardı, hiç şakası yoktu, Karaağaçdibi’ne kavga etmeye, adam vurmaya gidiyordu. Sudan sebeplerle kavga çıkarırlardı. ‘Sen bizim mahalleden bir kıza bakmışsın’ yahut ‘senin ne işin bizim muhitte?’ gibi sebeplerden kavgalar olurdu. Gruplar üçer beşer kişilik olurdu ama büyürdü zamanla. Yenicamililer yani bizim Teksaslılar döverdi her hemen defasında. Büyüklerimiz ‘yapmayın, etmeyin, günahtır’ filan deyip durduruyorlardı ama gençlerin kanı durmuyordu ki, üç gün sonra gene oluyordu.
- Hacı Mehmet Okur (Boşnak Hâfız)? Bizim muhitin en saygın din âlimiydi, Orhan Camii’nin kaç sene imamlığını yaptı bilemiyorum. Kırk seneden fazladır. Ama değeri biçilmezdi. Bizim Yıldırımsporlu Vahdet’in dedesi, İsmail Baylav’ın kayınpederi, milli Basketbolcu Mehmet Okur’un da dedesiydi. O da Boşnak’tı bizim gibi. Dinî eğitimimizin çoğunu ondan aldık.
- Cevdet Hoca? Senlerce Orhan Camiinin vaiziydi. Dört dörtlük beyefendi bir insandı. O da Mehmet efendi de geçerken hepimiz esas duruşta beklerdik.
- Cevat Adapazarlı? İpek fabrikası sahibiydi, sonra Bankası da oldu. Onun paytonu ayrıydı, iki tane demir kıratlı paytonuna otururdu, haftanın bazı günlerinde Erenlere doğru bizim oradan geçerdi. Onun adı geçince akla zenginlik gelirdi.
- Hacıbaba Hurşit? Ben esas vaziyette dururum onun adı geçince. Hurşit amca bizim manevi pederimizdi. Yaz gelince, haziran temmuz aylarında, İstanbul’la ilgisi çoktu, oradaki kulüp başkanlarıyla arası çok iyiydi, GS, FB veya BJK takımlarını buraya çağırır, Çark’ta akşam yemeği verir, Çark çok harika, çok popüler o zaman, GSla Ada Gençlik maç yapar, maçtan sonra da orada ziyafet verirdi. GS, FB, BJK ile çok maç yaptık o sayede. Rauf ağbi FB maçında sakatlanınca ikinci devre kaleye ben geçtim mesela. Lefter o sezon transfer olmuştu FB’ye, denemek için ilk burada oynattılar, bana da bir gol attı, hiç unutmuyorum, dayanamadım gidip küfrettim. Sonraları aramız çok düzeldi Lefter’le. Büyükada gezmeye gitmiştim ailece, orada gördüm ben onu, sohbet ettik, beni çok iyi karşıladı, çok beyefendi insandır.
- Ethem Boran? Ethem ağbi, Adapazarı futbolunun sahipliğini yapan ve bir yere gelmesinde büyük katkısı olan bir ağbidir. Değeri biçilmez, öyle iyi bir insandı.
- Ali Necdet Güven? Belediye başkanı, avukat, İdmanyurdu’nun önce kalecisi, sonra başkanı. Mükemmel, değeri biçilmez adamdı Necdet ağbi. Adapazarı kaldırımlarına parke taşı döşeyen adamdır. Selahattin Gürdrama: Dürüst bir insandı, bizim demokrat takımındandı o da. Behçet Deryaoğlu: Asker arkadaşımdı, Dört dörtlük adamdı Behçet. Üçü de Adapazarı için çırpınan, Adapazarı’nı ihya etmek için çırpınan adamlardı.
- Yenihilal? Bizim muhitin Boşnakların takımı olarak 1928’de kurulmuştu. Ben bir yaşındayken, benle yaşıt yani. Rahmetli Süleyman ağbim de o takımın haflarındandı. Ben o takımın çok malzemelerini taşıdım. Salko Camii’nin yanındaki binanın üst katı kulüp binamızdı. 1939’da bütün kulüpler kapandı. 1946’da serbest kalınca, bizim muhitte Yenihilal’in yerine Yıldırımspor kuruldu.1965’de bütün takımlar birleşip Sakaryaspor’un kurarken, Yıldırımspor katılmadı. Sarı-siyahtı renkleri.
26.İdmanyurdu? Baba Hurşit gelir. Başkanı da her şeyi de oydu. Hacıbaba lokantasının sahibi. Hacıbaba, Hurşit amcanın babasının adıydı aslında. Uzunçarşı’nın, patronların takımı olarak bilinirdi. Yeşil-siyahtı renkleri.
- Gençlerbirliği? Avukat Mecdi Okuyan gelir aklıma. Karaağaçdibi semtinin takımıydı. Daha çok Selanik muhacirlerinin takımıydı. Kırmızı-lacivert renkleri vardı.
- Ada Gençlik? 1939’da bir kanun çıktı, her ilçede bir takım olacak diye. İzmit vilayet Adapazarı kaza o zaman. Yenihilal, İdmanyurdu, Gençlerbirliği, Sakarya Gençlik hepsi birleştirildi, Ada Gençlik adını aldı. Vişne çürüğü-beyaz renkleri vardı. Leblebi Kamil bırakınca, Rauf ağbi ilk kaleci, ben yedek kaleciydim, sonra kale bana kaldı. Rauf ağbi Kocaeli’nin en iyi kalecisiydi. Bana çok yardımı oldu.
- Leblebi Kamil? Hayal meyal bir maçını gördüm, Bugünkü Atatürk Parkı’ndaki futbol sahada, 1934-35’lerde. Adapazarı’nın en eski kalecisi. Kova Hilmi? Hilmi Ugan. Eski Reji’den, sağ hâlâ. Saatçidir. Bizim Adapazarı’nda her futbolcunun lakabı vardı. Düş Hasan, Naylon Ahmet, Köylü Yusuf, Deve İhsan, Deli Fiko. Hilmi’yi de sevmeyenler, kızdırmak için kova lakabını takmışlardı.
30 Yıldırımspor? 1946’dan sonra, tekrar ilçelerde takım kurmak serbest olunca bizim muhit (Yeni Cami semti Boşnakları) Yenihilal yerine Yıldırımspor’u kurdular. Salko Camii’nin orada. Yakup ve Nazif ağbiler öncülük etmişlerdi. Ben o muhitin çocuğu olduğumdan, beni de hemen aldılar. Ada Gençlik’te oynuyoruz ya. Mecburen (tehditle) geldik biz de. Renkleri sarı-laciverttir.
- Kaleci Ekrem? Çok özür dilerim; benim söylemem yakışmaz ama benim adım ‘uçan kale’ idi. Kocaeli’nin en iyi kalecisi oldum. İzmit vilayet, Adapazarı kaza, her hafta sonu lig maçları, Seka bitişiğindeki sahada oynanırdı. Defalarca İzmit Vilayetinin en iyi kalecisi seçildim. Seka işçisine 850 tl maaşverirken, Kağıtspor’a gel çalışmadan bu maaşı al dediler ama, kendi muhitimizi terk edemedik, dayağı yersin, herkes sana hor bakar. Gitmedim.
- Şampiyonluk? 1960’da Samsun’da dört takım finale kaldık. Sakarya Yıldırımspor, Samsun Fener Gençlik, Hatay Kurtuluşspor, Mersin İdmanyurdu. Ev sahibi Samsun Fener Gençlik’i, İsmail Baylav’ın penaltı golüyle 1-0 yenip Türkiye Amatör Futbol Şampiyonu olduk. Ben takımın hem kalecisi hem antrenörüydüm.
- Sakaryaspor? Ada Gençlik, İdmanyurdu, Gençler Birliği ve Güneşspor’un birleşmesiyle 1965’te kuruldu. Ben şöyle bir şey söyleyeyim: Ben Sakarya’daki gençler kadar yetenekli gençler Avrupa genelinde bile görmedim. Bizden sonra da Trabzon yöresi gelir. Gerçeği söylüyorum. Futbolcunun yerlisi, yerlinin de yerlisi oynamalı Sakaryspor’da. Benim başarı felsefem bu.
34 Deve İhsan: Türkiye’de bence hâlâ öyle bir santrahaf (libero) yetişmedi. Öyle mükemmel bir futbolcuydu. Sarı İhsan: Kendi değerini kendi bilemedi, BJK’dan döndü geldi. Devrinde Türkiye’nin en başarılı santrahafı idi.
Deli Fiko: Benim talebemdi, Ada Gençlik’te benim yedeğimdi. Ankara Demirspor’a 1.Lige (Süper Lige) gitti. Delikanlı bir adamdı.
Altınkafa Muammer: Sarı Muammer. O da defans adamı olarak hava topuna çok hakimdi. Bu dört ismin dördü de delikanlıydı, dördü de Yenicamiliydi, Deve İhsan Arnavut, diğer üçü de Boşnak’tı.
- Aykut Yiğit? Değeri biçilir mi yağ. Öyle bir zeki futbolcu görmedim ben.
- Aykut Kocaman? Çok yetenekli, aşırı yetenekli insandı.
- Bülent Uygun? Çok zeki, şeytana külahı ters giydirirdi.
- Esat Karaberber? O benim oğlum. Kanat adamı olarak çok yetenekli ve çok çabuktu.
- Şaban Yıldırım? Şaban’ı takıma koyduğum zaman ‘Ekrem hoca, oğlunu çıkar, rüzgârdan uçacak’ diyorlardı, oğlum zannediyorlardı onu. Ufak tefekti. Bense Şaban’ın çok zeki ve yetenekli olduğuna inandığım için ona sahip çıkıyordum ve takıma koyuyordum. Sonra da Bursa’ya kaçtı gitti zaten. Ben futbolcunun da antrenörün de yerlisi, yerlinin de yerlisi diyorum.
(Adapazarı, 2011)