Akıl bilim Sanat itibar görmediği bir ülkeyi terk eder. Asıl tükenmişlik işte o zaman başlar. Çarklar arasına sıkışmış bir özgürlükte o ülke üçüncü bir ülke olmaktan öteye gidemez. Açlık yoksulluk ve tükenmişliğin pençesine düşmüş bir halkın beklediği gerçek çağdaş demokrasi gerçeğidir. 600 yıllık bir ”kulluk” düzeninden sonra emperyalizme başkaldırarak, var olma savaşını bağımsızlığını kazanmış bir tarihe imza atmış bir ülke Türkiye. Atatürk devrim yaratan bir lider, çağdaş ülkeler arasında ilk sırada yerini alan bir ülke yaratmış. Aydınlanma devriminin adını çağdaşlık laiklik cumhuriyet olarak tarihe altın harflerle yazmış. Bugün birileri ne yazık ki Atatürk devrimlerine söz ederken, hedeflerinde ortak düşmanlıkları olan Kemalizm! Var. Sanatın çağdaşlıktan söz ettiğini görmek istememek tarihe bir ihanet değil midir?
Sanat, ikili ilişkilerde olduğu gibi ülkeler arasındaki dostluğu da pekiştirir. Atatürk. İlk operamız olan ” Özsoy” un Librettosunun yazılmasının ve bestelenmesinin ana fikrini verirken amacı İran Şahı’na bir eser dinlettirmek değildi. Besteyi yapan Ahmet Adnan Saygun ” Öyle sanıyorum o sıralarda İran ile ikili ilişkiler dostluğu önemsiyordu, iki devlet arasında sağlam bir dostluk kurulmasını istiyordu, Çoğunlukta Sünni, Şii mezhebine bağlı iki devlet, yüzyıllar boyu düşmanca bir komşuluğu sürdürmüşlerdi.” Atatürk, Şah ile bir arada bunu sürekli konuşarak ta yapabilirdi. Ancak sanatın gücünden yararlanmayı düşünmüştü. 19 Haziran 1934 tarihinde sanat iki devleti bira arada dostluğun temelinde buluşturmuştu.
Ama bugün gelinen noktada aydın ve sanatçı düşmanlığı bir gelenek haline aldı. Ortak değerlerimize saldırıyorlar, yerle bir etmek için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Sanatçılar hakarete maruz kalıyor dövülüyor saldırıya uğruyor. Vefat etmiş sanatçıların ardından küfrediyorlar. Pek çoğunun yargılanmasını sağlıyorlar haksız suçsuz yere hapsediliyorlar. Sanat bugün ne yazık ki üstüne tükürülen ve adının da ”UCUBE ” olduğu söylenmedi mi bu ülke de? Şarkılara laf ediliyor, giyim ve kuşamlara karışılıyor. Sanat ve sanatçı daima cehaletin önüne sürüklendi bu ülkede. Cehalet zaten karanlıklardan beslendiği için sanatın aydınlığı yansıtmasını anlayabilir mi? Diri diri bu ülkede sanatçılar yakılmadı mı? Ama unutulan bir şey var. Afganistan’da ki karanlığa, bağnazlığa biz hala ışığız. Bu topraklar.
Pir Sultan, Karaca oğlan, Yunus Emre gibi değerlerin bıraktığı bir kültür mirasına sahiptir. Ama biz ne yapıyoruz bu mirası tüketiyor yok ediyoruz. Sanat ve sanatçının değer görmediği bir ülke de sanattan ve çağdaş açılımlarından söz etmek mümkün mü? Saygıyı hak eden kaç sanatçı var acaba? Yalakalık yağdanlık dalkavukluk sanatın adı şimdi bu bana göre. Sanatçı siyasi gücün esiri olmaz teslim olmaz birilerine. Sanatın adını saygınlığını değerlerini tüketenler bunun cevabını veremezler. Birilerinin yanında görülmenin biat etmenin adına sanat demeyi çok iyi bilirler. Peki hala merak ederim. Bir Orhan Gencebay, Hülya Koçyiğit sanat danışmanları olarak atandılar. Peki bunca zaman kültür sanat edebiyat adına hangi değişim içinde oldular. Üstelik yoksul fakir halkın verdiği vergilerden gelen bir maaş ödeniyor bunu hak ediyorlar mı?
Sormak isterim birilerine bizim Taliban dan farklı bir yanımız var mı?
Afganistan’da Paktiva vilayetinde Müzik aletlerini yakan Taliban, sanatı müziği yasaklayan Taliban
Sanat ve sanatçıyı eserleriyle birlikte yakmadı mı? Bir zaman bu karanlığa ortak olmak isteyenler şimdi bunun cevabını nasıl verecekler merak ediyorum. Sanat ve sanatçının hedef gösterildiği bir ülkede aydınlıktan söz etmek mümkün mü? Ama sanat sayesinde yayılan düşünmeyi, anlamaya çalışmayı istemiyorlar, hatta buna tahammülde edemiyorlar! Toplum verildiği din afyonundan uyanmasın uyumaya devam etsin. Hiçbir gerçeği sorgulama cesareti olmayan cehaletin uyumaya devam etmesi istenen bu. Ülkenin içinde olduğu zor günlerde sanatı öne çıkarmak istedim. Halkın açlık sefalet ve yokluk içinde verdiği var olma savaşının içinde. Kitap gazete bile okuma heyecanının kalmadığını düşünmek. Ama bugün sabahtan akşama kadar saatlerce mistik tv dizileri.
Bacım edebiyatı yapan kadın programları, özellikle SURVIVOR denen anlamsız gösterilerle saatlerce halk uyutuluyor, bunun adına sanat demek mümkün mü? İnanç saygınlığı siyasete alet edildiği sürece akıl ve bilimsel değerler içinde barınabilir mi? İnanıyorum ki Türkiye bu esaretten çarklar arasından kurtulacaktır. Atatürk devrimleri, sürekli devrimcilik anlayışı,” Aydınlanma devrimi” Bu ülkeyi karanlıklardan aydınlığa çıkaracaktır. Tek endişem bugün her zamankinden daha çok sorumluluk almaları gereken muhalefet. Özellikle de CHP hala ne yapmaya çalışıyor merak ediyorum. Sergilediği siyaset anlayışı, aksine birilerine yol açıyor farkında değil.
Prof. Dr. Levent Seçer
…