- T. Erdoğan’ın 10 Kasım günü, Osmanlı’yı öne çıkardığı konuşmasını kimler hazırlamışsa, Reis’i fena hâlde yanıltmışlar. Reis acaba, metne önceden göz atmadı mı?
10 Kasım’da Osmanlı’yı öne çıkarmak “Cumhuriyet”i tartışmaya açmak anlamına gelmiyor mu?
- T. Erdoğan, konuşmasında Türk tarihinin uzun evresinde, lütfedip Cumhuriyet’i araya sıkıştırıyor. Elbette “Gazi” diyerek birtakım hizmetlerden bahsediyor ama bu söyledikleri millet üzerimize gelmesin babında. AK Parti Grup Toplantısı’nda yapacağı konuşmayı, 10 Kasım günü, M. Kemal’i anma gününde yapıyor.
Diyor ki: “Sürekli Atatürk denilerek onun mirasına sahip çıkılamaz, sürekli cumhuriyet denilerek cumhuriyet güçlendirilemez. Bu yıl 96’ncı yıl dönümüne ulaştığımız Cumhuriyetimize en büyük katkıyı şahsımın başında bulunduğu hükümetler yapmıştır. Biz bu kavramın lafla istismarını yapmadık sadece icraatımızla hakkını vermeye çalıştık.”
Sözün bittiği yerdeyiz diyeceğim ama, daha sözün bittiği yer diyeceğimiz öyle sözler ediyor ki…
“Cumhuriyetimizi, Osmanlı’dan kurtarabildiğimiz miras üzerinde kurduk. O olmasa, kök olmazsa, ağaç olur mu? Olmaz. Onun üzerinde yükseldik. Bu mirasa sadece topraklarımız değil, kurumlarımız da, geleneklerimiz de dâhildir. Gazi Mustafa Kemal, Samsun’a, bir Osmanlı subayı olarak çıkmış, Ankara’daki Meclis’i yine Osmanlı adına faaliyete geçirmiştir. Cumhuriyetin inşası da Osmanlı’dan devralınan mevcut idarî sistem üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu hakikatler, apaçık ortadayken sürekli olarak Osmanlı’ya hakareti ve aşağılamayı bir siyaset tarzı hâline getirmek ya cehalettir ya gaflettir ya da art niyettir.”
İstanbul’u İtilaf Devletleri’nin işgal ettiğinden, Padişah/Halife’nin İngilizlerin “emir eri” olduğundan söz etmiyor! (Vahîdedin, sonra, Halifelik kaldırılırken ABD’den yardım isteyecektir. Mektubu bir utanç vesikasının daha ötesindedir. Adını siz koyun!)
Reis, Prof. Dr. Kemal Karpat’ın yazdıklarını örnek göstererek, “Geçen asrın başında Osmanlı’da okuma yazma oranı nüfusun yarısından fazla idi.” diyor.
Kemal Karpat’ın “Osmanlı Nüfusu 1830-1914” kitabında verdiği %66 oranının yanlış değerlendirildiği ortaya kondu. Girip okursunuz.
1927’de yapılan araştırmaya göre; okuma-yazma oranı erkeklerde %12.99, kadınlarda ise %3.67’dir.
“Peygamberin kim?” (17 Ağustos 2012) başlıklı yazımda Şevket Süreyya Aydemir’in”Suyu Arayan Adam” kitabından bir not aktarmıştım:
“[Aydemir] Birinci Dünya Savaşı’nda askerdir… Makineli bölüğündedir… Askerlerine ders verirken sormuş, hangi dinden olduklarını, çok azı ‘İslâm dininden’ demişti.
Devam ediyor: / ‘-Peygamberiniz kimdir? / deyince onlar da pusulayı şaşırdılar. Akla gelmez peygamber isimleri ortaya atıldı. Hatta birisi: -Peygamberimiz Enver Paşa’dır! dedi. İçlerinden Peygamberin adını duymuş olan birkaçına da: / -Peygamberimiz sağ mı? Ölümü? / deyince iş gene çatallaştı. Herkes aklına gelen cevabı veriyordu. Bir kısmı sağ, bir kısmı ölüdür tarafını tuttu. Fakat birisinin kuvvetle konuştuğunu, yahut bir tarafın daha ağır bastığını görünce, diğer tarafın da kolayca o tarafa kaydığı görülüyordu…” (Suyu Arayan Adam, İst. 1967, s. 110)”
Ölçüyü buradan koyun. Cehalet içindeydik.
Osmanlı da bizim, Cumhuriyet de. Sürekli Osmanlı’yı öne çıkarma, Cumhuriyet’i geri plana itme, Millî Mücadele’yle hesaplaşmanın bir diğer adıdır.
Bu böyle biline!
Arslan Tekin yazıyor