“Kendi evinin önündeki Nasrettin Hoca heykeline sahip çıkmayan PS’li Türk kökenli politikacılar, eski kent merkezindeki İşeyen Çocuk heykeline 10-15 saatliğine fes giydirdik diye halay çekiyor
” paylaşımımla tiye almıştım 15 Mayıs’taki “Nasrettinlik” halimizi.
Seçim öncesi “ucuz” şov ters tepti. Gündelikçi politikacılar kalıcı ve iz bırakan yapıtlar yerine günübirlik adımlarla günü kurtarır.
Açıkçası fesli heykelciğin önünde Cumhuriyet’in büyükelçisi ve başkonsolosunun halay çekmesi acıklı bir kara komedi. Fesin (o şekliyle) Anadolu’nun hiçbir yöresel giysisinde yer almadığını onlar bizden daha iyi bilir. Zaten kültür müşaviri, bilemedin bir telefon uzaklıktaki kültür bakanlığı da 5 dakikada yanıt verirdi. Adet yerini bulsun türünden ödenekli sıradan 60. yıl etkinliklerinde boy göstermekle görevini yerine getiremediklerini tüm politikacılara ve temsilcilerimize söylemek lazım.
Bırakın Türkiye’yi, dünyanın halk filozofu Nasrettin Hoca’ya sahip çıksanız ve mesela bir 60. yıl Nasrettin Hoca Mizah Festivali düzenleseydiniz. Eczacı Mithat Serhatlıoğlu dostumuzun son isteğiydi bu. Ya da mesela göç temalı bir Uluslararası Nasrettin Hoca Öykü Yarışması ile uzun soluklu uluslararası bir yarışmaya imza atsaydınız. Şiirin ve hicvin usta kalemi dostumuz Haydar Eroglu kaç yıldır başımın etini yiyor bunun için.
Önermek kolay, kendin yapsana derseniz kalbinizi kırarım. 60. yılın anısına 60 cent bile ödenek almadan ilk kuşağın torunlarının çocuklarından aslanlar gibi 2 tane minik meddah yaptık, 8 minikle modern bir sahnelemeyle Karagöz Hacivat’ı perdeden sahneye taşıdık. 16 minik oyuncumuzun gözlerindeki ışıltıyı sahne ışıklarıyla buluşturup dil bayrağımız Türkçeyi Belçika sahnelerinde dalgalandırdık. İlk kuşağa saygımızdan yaptık bunu. Ödenek var diye alelacele yapılmış kıytırık bir 60. yıl projesi olarak düşünmedik yani.
Konu dağılmasın. Geçmiş geçmiştir. Eğer iyi niyetliyseniz ve toplumuz adına kalıcı olumlu bir iz bırakmak istiyorsanız işte size yıllardır tekrarladığım öneri:
GÖÇÜN 60. YILINDA SCHAERBEEK YA DA SAINT JOSSE’DA BİR DUVARA AVNİ ÇİZİLSİN!
En son söylemem gerekeni hemen söyleyeyim. Ruhuna çizgi romanın sızdığı çizgi roman başkenti Brüksel’de Türkiyelilerin varlığının göstergesi olarak Türklerin yoğun olarak yaşadığı Schaerbeek ya da Saint Josse belediyesindeki bir duvara büyük boyutta bir Avni çizilmeli. (Abdülcanbaz da yakışır. Belki çizgi roman tanımına o daha uygun.)
Genellikle olumsuz konularla gündeme gelen Türkler çizgi romanın başkentinde tereciye tere satar gibi yine çizgi ile kendisini temsil etmeli. Sanat ve karikatür de dahil yaşamın her alanındaki varlığımızı olumlu olarak hissettirmenin bir yolu da bu bence.
Göçün 60. yılında Türk ve Belçikalı politikacıları, sivil toplum örgütlerini ve aydınları göreve çağırıyorum. Bu proje bir “ortak toplum projesi” olarak ele alınmalı ve herkes politik hesaplarını kenara bırakmalıdır.
Belçika denince Tenten, Şirinler, Red Kit, Suske ve Wiske, Spirou, Michel Vaillant veya Le Chat gibi çizgi roman kahramanlarını hatırlarsınız mutlaka.
Duvarlarını çizgi romanlardan kesitlerin süslediği(70 duvar Home – Parcours BD https://www.parcoursbd.brussels/en/)
sokak ve caddelerine sembolik de olsa çizgi romanların ya da kahramanlarının adının verildiği Brüksel, Çizgi Roman’ın başkenti diye adlandırabileceğimiz bir kent.
Brüksel’de duvarları süsleyen ünlü Belçikalı çizerlerin meşhur çizgi roman kahramanlarının yanına 71. duvar olarak Avni iyi gider.
7 metre yüksekliğinde 5 metre enindeki Jommeke çizgi romanından bir kesit ise 51. duvar olarak Laken’de Lokvogelstraat – Rue de la Chanterelle’de 27 Mayıs 2015 tarihinde “Flaman varlığının Brüksel’deki göstergesi” olarak açıldı. O zaman ben de “52. duvar neden Brüksel’de Türkiyelilerin varlığının göstergesi olarak Avni olmasın?” diye yazmıştım.
Brüksel belediyesi 1991 yılında “Brüksel’i, çizgi roman metropolü olarak konumlandırmak” ve “turistlerin daha az bilinen semtleri gezmesini teşvik etmek” amacıyla kentte bir çizgi roman parkuru oluşturmuş ve Brüksel’de duvarları çizgi roman kahramanları ile süslemeye başlamıştı.
AVNİ HAKKINDA
Oğuz Aral’ın yarattığı ünü Meksika’dan Güney Afrika’ya taşmış en popüler kahramanı Avanak Avni’dir. Meksika’da yoksulların, Hollanda’da ırkçılık karşıtlarının ve idam cezasına karşı çıkanların, Güney Afrika’da ve Almanya’da ırkçılık karşıtlarının simgesi haline gelen Avni, 2000’li yıllarda tüm Avrupa’ya yayıldı. Fransa’da “hayırcılar” da kullandı Avni’yi. Türkiye’de ise Avni hep ezilen ama pes etmeyen, boyun eğmeyen, mücadeleci, büyümek istemeyen bir kent (gecekondu) çocuğudur. Bazen hileyle, bazen kurnazlıkla, bazen boyun eğer görünerek hakkını korumaya çalışır. Hatta Avni’yi “altmış sekizli” sayanlara da rastlanır.
Erdinç Utku