Sevgili okurlar,
Bugün yine sizleri Berlin’e götürmek istiyorum..Biliyorsunuz, Berlin’de “Libya Konferansı” gerçekleştirildi..Bu konferans ile ilgili Türkiye’de gazetelerde çok şeyler yazıldı, çizildi.. Konu sıcak olduğu için, daha da konuşulacak elbette..
Şunu unutmayalım ki, bir önemli, ulusal birlikteliği gerektiren bir konferansa giderken, içteki birliktelikte çok önemli..
Şöyle başımızı bir kaldırıp bakalım, fotoğrafta neler var, neler yok?
Bir kere içte, “İstanbul kanalı, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Selahattin Demirtaş ve Halkın Demokrasi Partisi(HDP), Terör ile mücadele ve ekonomik ve sosyal sorunlar “baş ağartıyor.
Dışta, “Suriye, Irak, İran cenahındaki gelişmeler, Ege’deki adalar, Doğu Akdeniz bölgesindeki, gaz ve petrol sarmalı, Avrupa Birliği ile ilişkiler, Amerika, Rusya, Çin bağlamındaki ikili çıkarlar, her zaman temcit pilavı gibi karşımıza çıkarılan “Sözde Ermeni Soykırım” sorunu, bir türlü rayına oturtamadığımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden kaynaklı meseleler, Karabağ ve Orta Asya Türk cumhuriyetleri ile bir türlü kurulamayan diyaloglar”, Türkiye’nin önünde bekliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Berlin konferansından dönerken gazetecilere,” Türkiye büyük devlet ise,her yerde olmalı” diyor..
Çok doğru..
Doğru söze, ne denir?
Cumhurbaşkanımızdan daha iyi bilecek değiliz ya?
Ama, AK Parti iktidarı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile önce içte büyük devlet olmalı!..
“Sosyal meselelerini halletmiş, işçi ve emeklisini mutlu etmiş, eğitim sistemini rayına oturtmuş, fert başına düşen milli geliri artırmış, milli gelirden fert başına düşen payı adil dağıtabilmiş, eşit, adil ve düzgün işleyen adalet sistemini kurmuş, bürokrasisi tıkır, tıkır işleyen, tarladan aldığı ürünün alın-teri karşılığını almış mutlu bir çiftçi kesimi yaratmış, insanını elektrik ve gazı en asgari ücretten dağıtabilmiş, bankalarından en ucuza ev, araba, donanım, yapılanma kredileri sağlayabilmiş, ormanlarını, topraklarını milli değerlerini ona buna peş-keş çekmemiş, limanlarını, demiryollarını, köprülerini, tünellerini adil, eşit şartlarda ihale ederek yaptırmış, denetlenebilir bir devlet ve hükümet sistemi” ortaya koymuş olmak gerekmez mi?
Önce bunları yapmalısın ki, “içte birliktelik ve beraberlikle” büyük devlet görüntüsü sağlanır..
Sonra dışta, konuların üzerine kararlılıkla, birliktelik ile yürüyebilirsin..
Dıştaki başarısızlıklar nedeni ile sırtını dönüp ikide bir şu “CE HA PE” var ya, demenin aczi ve güçsüzlüğüne düşmezsiniz!
Başarısızlıkların mazeretini, bir yere yıkmazsınız!
Hafter’e hayıflanmazsınız?
Evet, Berlin’deydik..
Çok güzel!
Sonuç, elde var sıfır!
Unutmayalım ki, ey kafa, Libya ve o Balkanlar, diğer topraklar elden bir, bir giderken, Osmanlı’da oradaydı..
Ama, kafası başka yerdeydi!?..
İşte onun için hep kaybettik, bugünlere geldik!..
Milleti borçlandırarak, yapılan işlerin övünülecek yanı yok..
Bak, elektriğin var, gazın var ama, insanımız kömür ve odun yakmaya başladı?
Neo-Liberal politikalarda inat etmenin alemi yok!
Batı bunu yaptı, hata ettiğini anladı ve şimdi geri dönüş için fırsat kolluyor..
İnsanımız, bu ağır fatura yükü altından nasıl kalkacak?
İnsanımıza mutlu bir geleceği, nasıl yakalayacak?
Bunu, “sen ben kavgası” ile başarabilir miyiz sanıyorsunuz?
Kim ve hangi millet bunu başarmış ki?
Ele, ele, gönül, gönüle verip, ülkemizi kalkındırmak için nasıl birliktelik yapacağız?
Her gün,” zırt-pırt” konuşmalar ile bir yere varılamıyor?
Hep aynı,” martavalları” dinlemekten bıktık, usandık!..
Şurada Sakaryalı bile bir “teleferik” konusunda uzlaşamıyor?
Niye ki?
Okullardan mezun olan gençlerin, iş, aş ve atanma bekliyor..
Emekli ettiğin kesim, emeklilik hakkının verilmesini istiyor..
Bankalara borçlu olan, borç batağı içinde olanlar,acil çözüm bekliyor..
Belediyelerde ve illerdeki siyasi hizipçilik ile duran yatırımlar, işlemeyen bürokrasi çarkının dönmesi bekleniyor..
Toplumda giderek artan, “şiddet olayları ve bir türlü üstesinden gelinemeyen terör olgusu, yerinde dağıtılamayan adalet olgusu” çözüm istiyor..
“Particilik, partizanlık ve korku sarmalındaki insanımız, eski günlerin özlemi içinde köşesinde, adalet ve özgürlük” bekliyor..
Demem o ki, büyük devlet, öyle “biz büyük devletiz” demekle olunmuyor!..
Bunun için, önce içte büyük millet olacağız, büyük devleti yaratacağız, sonra dışta gücümüzü göstereceğiz..
Evet, Libya ile anlaşma yaptınız ama, arkası nasıl gelecek?
Evet, Libya’da bir şekilde varsınız, Akdeniz’de gemileriniz dolaşıyor ama, bunlar yeter mi?
Lütfen, herkes üstlendiği yüce, ulvi görevlerin gereğini yerine getirsin!..
Türkiye’nin, acil olarak,” yeni bir dile, yeni bir söyleme, yeni bir çıkış yoluna” ihtiyacı var..
Yoksa, milletin birbirini boğazlaması yakındır!
Yusuf Cinal yazıyor/ Brüksel/ 22 Ocak 2020