İYİ Parti Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır, düzenlediği basın toplantısı ile gündemi değerlendirdi ve korona virüs ile ilgili iktidara çağrıda bulundu.
Dikbayır, “Vatandaşlarımıza, kendi olağanüstü halinizi ilan edin demek, başınızın çaresine bakın demektir. Milletimizi, bankaların, patronların inisiyatifine bırakamazsınız. Tamam vatandaşlarımız evde kalsın. Evde kalsın da, tuzu kuru efendiler; Çocuklar evde taş mı yesin?” dedi.
“Soysal devlet demek, devlet ana demektir, devlet baba demektir.” diyen Dikbayır, “Devlet vatandaşının sağlığını, güvenliğini, huzurunu sağlamak, derdine çare bulmak zorundadır. Devleti yönetmek ciddiyet ister. Algı yönetmeyi bırakın, artık devleti yönetin.” şeklinde konuştu.
Dikbayır’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Ülkemizin dara düştüğü her olayda, her dönemde, İYİ Parti olarak şiar edindiğimiz bir duruşumuz var.
Ülkemiz ve milletimiz yararına atılan ya da atılacak her adıma destek verir, yanlışların da karşısında oluruz.
Bu çerçevede, dünyayı ve ülkemizi saran salgınla ilgili gelişmeleri de bu çerçevede takip ediyoruz.
Milletimize nefes aldıracak her adımı alkışlamak için ellerimiz hazır.
Ancak, içinde milletimizin menfaatlerinin olmadığı paket ve adımlara karşı sesimizi yükseltmek için de nefesimiz hazır.
“KENDİ MİLLETİNİZE 3 AY BAKAMAYACAK MISINIZ?”
İktidar 2.5 aydır salgın hastalıkla ilgili önlemler aldığını söyleyip duruyor.
Takip ediyoruz.
Ancak, bugün gelinen noktada, vatandaşına birkaç ay bakacak gücü kendinde bulamıyor, ve neredeyse herkesi başının çaresine bakmaya çağırıyor.
Bu durumda, vicdan sahibi, akıl sahibi her vatandaşım da şu sorulara yanıt bekliyor;
Altı milyon Suriyeliye 10 yıl baktınız. Kimine göre 40 milyar, kimine göre 50 milyar dolar harcadınız.
Öz milletinize 3 ay bakamayacak mısınız?
18 yıllık iktidarınızın öyküsü ve özeti bu mudur?
Ocak ayının ortasından bu yana sürekli basın toplantısı yaptılar.
Ve her defasında ısrarla devlet her önlemi aldı, bu salgına karşı hazırız dediler.
Bu mücadele için her şeyin hazır olduğunu söyleyen iktidar, Valiliklerde koordinasyon kurulu oluşturulması kararını Mart’ın sonunda aldı.
Hazırlıkları yapacak, denetleyecek, gerçekleştirecek birimler, 2.5 ay sonra bir araya getirildi.
Bu mudur hazırlık?
2 buçuk ay öce hazırız dediler.
En çok vaka ve ölüm görülen ülkelerden biri olan İran’la sınır kapısını 5 gün önce gece yarısı kapattılar.
Bu mudur hazırlık?
Şeffaflık bu dönemin en önemli ihtiyacı, açıkladığınız rakamlar her evde tartışılır oldu.
Buradan açıkça sormak istiyorum; Türk milletini doğru bilgilendiriyor musunuz?
Mesela; Covid-19’dan kaynaklanan ölümleri, Zatürre diye kaydederek, felaketin boyutlarını gizliyor musunuz?
Göçmenlere 40 milyar dolar, yani 250 milyar lira harcamakla caka satan bir iktidarın, milletine ayıracağı para sadece 100 milyar lira mıdır?
Merkez Bankası’nın yedek akçesi nerede?
İşsizlik fonundaki 130 milyar lira nerede?
Seçim dönemlerinde ballandıra ballandıra anlattığınız o büyük ülke, o büyük devlet nerede?
Biz biliyoruz ki, ülkemiz de devletimiz de büyüktür.
Yeter ki devleti yönetenler, her şey insan için, her şey vatandaşım için diyebilsin.
Ama bu iktidarın öncelikleri başka…
“ÖYLE ÖNLEMLER VAR Kİ; NEREDEYSE VİRÜS UTANACAK”
Aziz milletim;
Türkiye’nin kaynaklarını, milletin parasını, doymak bilmeyen beş müteahhidin ayaklarına serdiler.
Milletin parasıyla hepsi servetine servet kattı.
Türkiye’den büyük gördükleri beş müteahhit ilk iş ne yaptı? İşçilerini ücretsiz izne çıkardı.
O beş müteahhit emekçisini, iktidar da milletini umursamıyor.
Millet kirayı, faturaları nasıl ödeyeceğim, çarkı nasıl döndüreceğim diye kara kara düşünürken, akılları yine o beş müteahhide ve beton ekonomisine çalıştı. Bu dar günde bile durmadılar, büyük israf Kanal İstanbul’un ilk ihalesini yaptılar. Bu tüketim hamlesini bir de yatırım diye yutturmaya kalkıyorlar. Yazıktır, ayıptır, günahtır.
Sağlık ordumuz bu aralar sürekli boğazlara dikkat edilmesinden, virüsün boğaza yerleşmesinden bahsediyorlar. Görüyoruz ki iktidar da İstanbul’un boğazına virüs yerleştirmekte ısrarlı. Fırsat bu fırsat İstanbul boğazını da enfekte ediyorlar.
Saat 21’de sağlık ordumuzu alkışlayalım diyen hükümet, utanmasa, saat 22.00’de de beton mikserini, kule vinçleri, kepçeleri alkışlayalım diyecek.
Öyle önlemler var ki, neredeyse virüs utanacak;
Konut alımlarıyla ilgili adımlar, konaklama vergilerindeki indirimler, yapılamayan uçak yolculuklarında vergi indirimi…
Virüs bile şokta…
Yazın bir kenara;
Patrona teşvik, millete kolonya dağıtan bu paketi de bu paketin mucitlerini de, bu millet unutmaz.
Buradan açıkça ifade ediyorum;
Türkiye’yi yönetenler, karşı karşıya olduğumuz krizi değil, vatandaşlarımızın algısını yönetme peşinde..
100 milyar liralık ekonomik kalkan paketi hazırlayıp, muhtaç vatandaşlarımıza 2 milyar lira ayıran iktidar, hatırlayın, o beş müteahhitten yalnızca birinin, 500 milyon liralık vergi borcunu silmişti.
Beyler; 83 milyon vatan evladının, gözünüzde, 4 müteahhidiniz kadar kıymeti yok mu ?
83 milyon, ancak 4 müteahhidiniz mi ediyoruz?
Vatandaşın cep telefonlarına mesajlar geliyor. Elektrik borcunuzu internetten ödeyebilirsiniz diye…
Doğalgaz faturalarınızı online ödeyebilirsiniz diye…
Su paralarınızı şu internet adresinden ödeyebilirsiniz diye…
Oysa devletini el üstünde tutan milletimiz, cep telefonlarına; “Elektrik, doğalgaz ve su faturalarınız Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından ödenmiştir” diye mesaj bekliyor.
Bu vatandaşımızın hakkıdır. Ulufe dağıtmıyorsunuz. Vergileriyle doldurduğu hazineden böyle bir adım beklemek vatandaşlarımızın en doğal hakkıdır, anasının ak sütü gibi de helaldir.
Hala KDV ve ÖTV konusunda adım atmadınız.
Açıkça çağrı yapıyoruz;
Elektrik-su ve doğalgaz faturalarını üç ay almayın, yılbaşına kadar da faturalarda KDV’yi sıfırlayın.
Hayat saraylarındakinden çok farklı, size küçük görünen bu adımlar, vatandaşımıza nefes aldırır.
Beş müteahhide gelince, saray inşaatlarınıza gelince para bol, vatandaşın dar gününde boğazınıza vurup, olsa dükkân senin havasındasınız.
Hayır… Türkiye büyük bir ülkedir. Bu dar günlerde vatandaşının imdadına yetişecek kudrettedir.
Yeter ki devleti yönetenler, vatandaşı öncelesin.
Önce insan desin. Önce vatandaşım desin.
Bunu bile akıl edemiyorsunuz.
Para var aslında ama ağladığına göre soruyorum, paran mı yok.
O halde vatandaşın cebine koyacağın para için al sana kaynak;
Yıl sonuna kadar KDV’yi, ÖTV’yi kaldırsanız, milletin cebine dolaylı para koymuş olacaksınız.
Bunu yapsanız, vatandaşım 100 liralık malı 82 liraya alacak.
Aldığı tek bir üründe cebine 18 lira koymuş olacaksınız.
Düşünemiyorlar çünkü bu iktidar hala, vatandaşının değil, semirttiği müteahhidinin derdinde.
Bırakın yeni adımlar atmayı, verilen sözlerin bile tutulamadığı bir süreç yaşıyoruz.
Bakın;
-26 Mart tarihinde KDV beyannameleri ertelendi ancak, muhtasar ödemelerinin tahsilatı yapıldı.
-31 Mart 2020 SGK ödemeleri ertelenmedi.
-Geçici vergi beyannameleri ve ödemesi ertelenmedi.
-Kurumlar vergisi beyannameleri ertelenmedi.
Esnafımıza verileceği söylenen kredi için istenen evrak ve şartlara baktığınızda da açıkça hile görünüyor.
Aranan şartlara sahip olan bir esnafın zaten krediye ihtiyacı olmaz ki… Devlet göz boyamak için değil, derde derman olmak için vardır.
Bu konunun takipçisi olacağız.
“TAM KARANTİNA UYGULAMASINA GEÇİLMELİDİR”
Aziz milletim;
Bir gerçeğin daha altını çizmek isterim.
Cumhurbaşkanı’nın 100 milyar liralık kalkan paketini açıklamasının ardından da bazı adımlar geldi.
Bu noktadaki tüm adımları destekliyoruz.
Ancak, dikkatinizi çekmek istediğim husus şudur;
Genel Başkanımız sayın Meral Akşener, 15 Temmuz ihanetinden sonra demiş ti ki; “Bu gazi millet, devleti sokaktan toplayıp getirdi.”
Şimdi olanlara bakıyorsunuz, tablo aynı…
Millet çağrı yapıyor, muhalefet partileri öneriyor, Sivil toplum kuruluşları yol gösteriyor ve iktidar küçük adımları bu tavsiyeler üzerine atıyor.
Yani devleti yönetenlere aklı yine, tüm kurumlarıyla bu büyük millet veriyor.
Sayın Genel Başkanımızın;
-Sağlık çalışanlarına prim önerisinin,
-Valiliklerde koordinasyon kurulu oluşturulması önerisinin,
-Vatandaşlarımıza nakdi yardım yapılması önerisinin,
-Esnafımızın kredi borçları ve vergi borçlarının ertelenmesi önerisinin,
-Merkezi hükümetin yerel yönetimlerle iş birliği yapması ve kaynak ayırması önerisinin,
Kısmen de olsa kabul görmesini memnuniyetle karşılıyoruz.
Sayın Genel Başkanımızın İçişleri Bakanlığı dönemindeki devlet tecrübesinin yol gösterici olacağını biliyor ve tüm önerilerinin itinayla değerlendirilmesini talep ediyoruz.
Devleti yönetenler, sayın Meral Akşener’in, bundan iki ay önce, “Sahra hastanelerinin yeri belli mi? Onları kurun, salgından etkilenenleri normal hastanelerden uzak tutun. Bulaşıyı yavaşlatın” önerisine incineceğine, gereğini yapsaydı, bugün tablo farklı olurdu.
Bu çerçevede, önemli ve acil bir çağrı daha yapıyor ve diyoruz ki;
İktidar ülke genelinde TAM KARANTİNA uygulamasına geçmelidir.
Bu virüsle mücadelede, bilim insanlarının açık ve net çağrısıdır.
Bu çağrıya kulak verin ve Türkiye’yi bir an önce TAM KARANTİNAYA alın.
Aksi halde yaşayacağımız felaketin vebali iki cihanda da üzerinizde olacaktır.
Şimdi, tarım ve sanayi kenti Sakarya’dan sesleniyorum;
Çok acil bir sorunla daha karşı karşıyayız.
Malumunuz, destek paketinde adı hiç anılmayan çiftçilerimiz için kritik günler.
Bu dönemde ekilmesi gereken tohumlar, fideler var.
Market rafları şu an dolu görünebilir. Ancak çiftçimize omuz verilmezse, 2 ay sonra o rafları da manav tezgahlarını da boş göreceğiz.
O raflar doluysa çiftçimiz sayesinde dolu ve çiftçilerimiz bu aralar tarlaya inemezse, önümüzdeki dönemin ürünlerini bulmak hayal olacak.
İthal ürünle meseleyi çözerim havası, yalan bir havadır.
Bakın, buğday ihtiyacımızın büyük bölümünü ithal ettiğimiz Rusya kendi derdine düştü ve buğday veremem diyor.
Dünyanın tahıl ambarı Anadolu’yu buğdayın yüzde 80’ini ithal etmek zorunda bırakan tarım politikalarınızın ceremesini çekeceğiz.
Buğday demek ekmek demektir. Tehlikenin farkında mısınız?
Bir an önce adım atın. Çiftçimize omuz verin. Yoksa, evde kalmak zorunda kalan milletimiz, üstüne bir de aç kalacak.
Bugün tıbbi bir mücadele içindeyiz. Yarın gıda sorunu yaşamamak için, vakit kaybetmeden çiftçimize omuz verip, tarlaları sürdürmeli, tarımsal mücadeleyi başlatmalıyız.
Bu çerçevede;
Ziraat Bankası çiftçilerimizin borçlarını 1 yıl süreyle ertelemeli,
Ve Tarım Kredi Kooperatifleri üzerinden çiftçilerimize uzun vadeli ve hatta faizsiz kredi imkânı sağlanmalıdır.
Unutmayalım ki, bir süre sonra en önemli gücümüz tarlalarımız ve çiftçilerimiz olacak.
Sonuç olarak, devlet devletliğini yapmak, bu zamanda bir ana bir baba olmak zorundadır.
İyi zamanda emeğiyle, alın teriyle devletinin hazinesini dolduran aziz milletimizin, kötü günde bu güce, bu desteğe ihtiyacı vardır ve hakkıdır.
Ama bunun için vatandaşımızı, milletimizi öne alan bir yönetim anlayışı şarttır.
Bakın, 3 gün önce ülkemizde Ulaştırma Bakanı azledildi.
Yerine gelen Bakan da devir teslim töreninde bir konuşma yaptı.
Ne demesini beklersiniz? Doğal olarak, “Devletimize, milletimize layık olmaya çalışacağım” demesini beklersiniz. Oysa yeni Bakan ne dedi? “Cumhurbaşkanımıza layık olmaya çalışacağım”
İşte en önemli sorunumuz bu.
Açıklanan pakette milletimize omuz verecek adımlar olmamasının nedeni de bu.
Milleti değil, kendi patronunu önceleyenlerin yönettiği bir ülkede, destek paketinden tabi ki, işçisi-çiftçisi-öğrencisi-emeklisi-esnafı değil, iktidarın 5 müteahhidi çıkar.
İktidara bir kere daha sesleniyoruz;
Vatandaşlarımıza, kendi olağanüstü halinizi ilan edin demek, başınızın çaresine bakın demektir.
Milletimizi, bankaların, patronların inisiyatifine bırakamazsınız.
Tamam vatandaşlarımız evde kalsın.
Evde kalsın da, tuzu kuru efendiler; ÇOCUKLAR EVDE TAŞ MI YESİN?
Soysal devlet demek, devlet ana demektir, devlet baba demektir.
Devlet vatandaşının sağlığını, güvenliğini, huzurunu sağlamak, derdine çare bulmak zorundadır.
Devleti yönetmek ciddiyet ister. Algı yönetmeyi bırakın, artık devleti yönetin.
Biz İYİ Partililer olarak, atılacak her olumlu adımı destekleyeceğimizi,
Bunun yanında, vatandaşımızın aşı, işi ve hakları için de gerektiğinde feryad edeceğimizi, ve sonuna kadar takipçisi olacağımızı ilan ediyoruz.
Nitekim, İYİ Parti Meclis Grubu, bu konularla ilgili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde önerilerini hazırladı ve bu konuda meclisi çalıştıracak.
Biliyor ve inanıyoruz ki; bu günler de geçecek.
Biliyoruz ki, iyileşeceğiz.
Mesele, ülkemizin imkanlarını milletimiz için seferber edebilmekte..
Toplantımıza katıldığınız için teşekkür ediyor;
Bu zor günde, Allah milletimizin yar ve yardımcısı olsun diyor, saygılar sunuyorum.
Basın,Yayın,Ajanslar,YeniÇağ,BelçikaYenihaber