Bölgede ABD Varlığı Bataklık Üretmektedir, PKK ise Bu Bataklıktaki Sadece Bir Sivri Sinek Demektir!.
Gara’da verdiği talimatla PKK’ya 13 Türk’ü infaz ettiren ABD, şimdide Türkiye’de ki muhalefet ve iktidar arasında ki tartışmayı yönlendirerek, TC’de teröre karşı birlikte mücadeleyi engellemek için gündemi kendi lehine dizayn etmektedir. Kabul etmekte gerekirki ABD bu konuda kendi amaçlarına uygun olarak yaptıklarıyla Türkiye’de gerçekten çok başarılı olmaktadır.
Bunun böyle olduğunuda Türkiye’de ki konu üzerine yapılan son siyasi tartışmalardan ve bunların basına yansıyan bilgilerdende çok iyi görmekteyiz.
Gara’da PKK terör örgütü tarafından 13 Türk’e karşı yapılan infazda, ABD ağırlığını görmeden, Türkiye içinde ki ABD’ci etki ajanlarını ve yönlendirilen gündemide göremezsiniz. Konunun nasıl yönlendirildiğinide bilemezsiniz. Milletin bu konuda nasıl manüpule edildiğini ve kamplaştırılmaya çalışıldığınıda göremezssiniz. Bir birinize düşürülürsünüz ve düşersinizde.
ABD, PKK’ya 13 Türk’ü infaz etme emrini verirken, bunun sonuçlarının bölgedeki yansımasının ne olabileceğini ve bu olayın Türkiyede nasıl bir biçimde çeşitli siyasiler tarafından bir birlerine karşı kullanılacağınında hesabını tecrübeli bir emperyalist olarak mutlaka yapmıştır. Özellikle Türkiye’de millet, siyaset ve devlet katında nasıl bir tepki ve tartışma olacağınıda mutlaka iyi hesap etmiştir. Ederde. Çünkü bu onun kendi eylemidir ve görevidir. Eyleminin amaçları doğrultusunda hedefe ulaşması içinde takipçisidirde.
ABD, dünyada her hegemonya için mücadele eden bir emperyalist gibi, kendisine tehdit olarak gördüğü ve hedef seçtiği Türkiye’nin sosyolojisini, milletinin psikolojisini, düşünce yapısını siyasetini, kültürünü ve sinir uçlarını, yıllardır tek taraflı çıkarı için geliştirdiği ikili ilişkilerinden dolayı her anlamda herşeyiyle çok iyi öğrendi ve etüd etti. Gerektiği zamanda bu bilgileri yerinde ve zamanında kendi çıkarları için iyi kullandı. Şimdide kullanmaktadır .
Son 5 gündür, Türkiye’de ki televizyonlarda, TBMM’de, Partiler arasında ki yüzeysel ve zıtlaşan, kör döğüşündeki gibi bir birini suçlayan, Türkiye çıkarları açısından zedeleyici tartışmalardanda görüyoruzki, ortada ABD nin adı olaylarla ilgili olarak hiç anılmamakta ve konuşulmamaktadır. Gara olayına bile tetikçi bir terörist örgüt olan PKK’nın bir vahşi olayı olarak bakılmaktadır. Bu da Türkiye’de bu konuda yapılan tartışmaların kalitesizliğini, ABD’nin her kurumun içine soktuğu kendine bağlı adamları vasıtasıylada tartışmaları yönlendirdiğinide göstermektedir.
Çünkü bıugün Türkiye’de de olduğu gibi, dünyadaki bilindik tüm ABD eylemlerinden sonra, her yerde nedense sadece hep tetikçiler konuşulmuştur. İz şaşırtması yapılmıştır. Asla olaylarda ABD nin ağırlığı konuşulmamış ve sorumluluk esas patrona asla yüklenmemiş ve ona bir bedel ödettirilmemiştir. ABD sorumluluktan hep kurtulmuş yada hep içerdeki adamları vasıtasıyla kurtarılmıştır.
ABD akıllı bir emperyalist olarak, bu seferde yine Türkiye hakkında bütün bildiklerini de ( zaaf ve güçlülük ölçümleride yaparak) kendi lehine olarak iyi kullanmaktadır. Ve Gara’da ki infazda da, yine kendi patron rölünü çok iyi gizlemektedir.
ABD, her zaman yaptığı gibi, Türkiye hakkındaki elinde var olan ülke ve toplum analizi bilgisini, Gara gibi olaylarda da hem kendi rolünü gizlemek hemde olayı sadece PKK ve Türkiye arasında bir olay gibi göstermek içinde iyi kullanmaktadır. Gerçrkten ABD bu konuda kabul etmek gerekirki çok başarılıdır. Gündemde yer alan, bu konudaki son tartışmalarda bunu göstermektedir.
Aynı zamanda ABD bu ülke ve toplum bilgisini, Türkiye’de ki iç siyasi arenada ki partileri ve siyasetçileri terörizm konusunda ‘sorumluluk’ alıp almama tartışmaları ile yıpratmak, partileri ve siyasileri bir birine düşürmek, konu üzerinden toplumu kamplaştırmak, milletin teröre ve arkasındaki güç olan kendisine karşı iç birliğini önlemek ve olaylarla ilgili tartışmaları partiler ve kişiler üzerinden yanlış yönlendirmek ve gündemi kendine göre dizayn etmek içinde iyi kullanmaktadır…
Peki ABD bunu neden ve ne için yapmaktadır?
ABD büyük hedefler peşinde olan ve asırlık planlar yapan tecrübeli bir emperyalist olarak, bölgeye yönelik kendi planı olan BOP kapsamında ‘Büyük Kürdistan’ projesinin ( ABD’nin bölgede oluşturmaya çalıştığı 51. Eyalet modelinin ) hayat bulabilmesi için, bölgede Gara gibi eylemler yaratarak, ülkeler içindeki bölünmeyi artırmak istemektedir. Olaylardan sonrada elindeki işbirlikçiler vasıtasıylan, ülkelerin içlerinde zedeleyici tartışmalar yaratarak ve tartışmaları yönlendirerek, bölgedeki ülkelerin içinde belirecek iç milli cephenin oluşması ihtimalini ortadan kaldırmak ve eğer ülkelerde her halükardada bir milli cephe varsa onu zayıflatmak istemektedir.
Örneğin ABD, Ortadoğu’da, kendi kara gücüm dediği PKK’ya bu şekilde psijolojik, lojistik, propaganda desteği ve siyasi zemin sağlamaktadır ve bölgede PKK ve türevlerinin kendi piyonu olarak fiilen güçlenmesi için alan açmaktadır.
Ve bu şekilde bölgedeki meşru devletlerin içinde milli bir birliğin olmamasından ve bölge ülkeleri arasındada bölgesel işbirliği olmamasından medet umaktadır.
ABD, örneğin Türkiye gibi ülkelerin bu gibi konular üzerinde ve iç siyasi anlaşmazlıklarının olduğu dönemlerinde, ABD ne yaparsa yapsın kendine karşı milli devletlerin direnmeyeceğini yada direnemeyeceğini hesaplamaktadır.
ABD, kendi emperyalist çıkarlarını korumak ve hedeflerine varmak için, bölgedeki ülkelerin iç politikada düştüğü yanlış ve zor ortamlardan her zaman iyi bir fırsatçı olarak azami ölçüde yararlanmak istemektedir.
Bunun için ülkelerdeki iç siyasi anlaşmazlıkları kendi işbirlikçileri vasıtasıyla körüklemekte ve yönlendirmektedir. Bölgenin ülkelerinin iç işlerine karışarak, ülkelerde iç yada bölgedeki farklı anlaşmazlıkları her türlü imkanı kullanarak soğuk yada sıcak bir çatışmaya döndürmek için uğraşmaktadır.
Bölge ülkeleri içinde milli birliğin zayıf olduğu ve bölgesel işbirliğinin işlemediği dönemlerde ise örneğin, Türkiye, Irak, Lübnan, İran ve Suriye’de yada genel olarak tüm bölgede ve aynı zaman içerisinde, terör örgütü PKK’yı ve diğer kendine bağlı terör örgütlerini fırsat bu fırsat diyerek her anlamda güçlendirmek istemektedir.
ABD PKK vs güçlendirmek istemektedir çünkü, ABD’nin kendi stratejik hesaplarına görede PKK’ya vs ihtiyacı vardır. PKK’ya desteği ABD’nin zorunludur. Çünkü PKK sadece Türkiye’de değil Irak, İran, Suriye ve Lübnan’da da aynı zaman sürecinde ne kadar güçlenirse ABD için BOP’un hayata geçirilmeside o kadar kolay olacaktır.
ABD, PKK’yı bu yüzden don 40 yıldır 4 ülkede örgütlü hale getirtmiş ve güçlendirmiştir. Uluslararası ilişkiler kurdurtmuştur. Meşrulaştırmak için elinden geleni yapmıştır ve halada yapmaktadır.
PKK’yı bölgedeki diğerler örgütlerden ayıran en önemli özellik, ABD için değerli ve ilginç kılan ise, ABD ve diğer emperyalistler içinde Ortadoğu’da 4 ülkede varlığı olması ve buralarda örgütlülüğünün sürekli olmasıdır.
PKK’nın ABD için önemli olan bir diğer özelliği ise, ABD’ye göbekten bağımlı olması, tecrübeli olması, silah ve insan gücü bakımından güçlü bir örgüt olması, sürekliliği olan ve uluslararası çalışabilen bir örgüt olması ve kolay kullanılır olmasıdır.
PKK’yı şu anda ABD için vaz geçilmez klanda budur.
Uluslararası bir terör örgütü olan PKK, çok tecrübeli emperyalist olan ABD’nin bugün bölgede ki en önemli seçimidir. Ve gücüdür. En önemsediği örgüttür.
Bunu bölgedeki ülkelerin iyi görmesi, anlaması ve analiz etmesi gerekmektedir. Ve buna görede ülkelerin mücadele planlarını yapması ve ABD’ye karşı gardını alması gerekmektedir.
Sorunun adı: Emperyalizm ve temsilcisi olarakta bölgeyi yer altı ve yerüstü kaynakları ile tamamen ele geçirmek isteyen ABD’dir. Pratiktede ABD’nin BOP planıdır.
Çelişki: Başta ABD olmak üzere Emperyalizm ile Ortadoğu devletleri ve halkları arasındadır.
Hedef: başta Türkiye, Irak, İran, Lübnan ve Suriye olmak üzere, kara, hava ve deniz sahalarıyla tüm bölgedir.
Kullanılan metod: terörizm, diplomatik, siyasi, psikolojik ve ekonomik harp ve soykırımdır.
Bölgedeki tetikçiler: PKK, Ahrar Al Şam, İŞİD, çeşitli STK’lar ve siyasi partiler, tarikatlar, medya mensupları, kanaat önderleri, aşiretler vs dir.
Bölgede bu tetikçilerin dışında, ABDnin kendi gücü olarak, kendi askeri ve paramiliter birlikleri vardır. Bunları zaman zaman kullanmaktadır. Ve buna ek olarakta çeşitli ülkeler içindeki, kendinin 70 yıldır yetiştirdiği profesyonel gladio yapılanması ve medya organlarıda ABD’nin doğrudan yönettiği güçler arasındadır..
Bölgede sorun yaratan patron: başta ABD ve destekçisi olan bazı batılı güçlerdir.
Buna karşı yapılması gereken ise: mücadeleyi, diplomatik, siyasi ve askeri olarak uluslararası standartlarda ve meşru haklardanda yararlanarak yapmak için, terörizm, sömürü ve işgal ile ilgili olayın esas sahibinin, meşru devletler ve halklar olarak açıkça karşıya alınmasıdır. İlan edilmesidir.
Bu ilan edilmesi gereken tehdit ve suç ocağının adı ABD’dir.
Bölgede hiç bir şey muğlak ve belgesiz değildir. Herşey ap açık açık ve göstere göstere yapılmaktadır.
ABD günlük olarak, bölgede hem ülkelerin kendi yasaları çerçevesinde ve hemde uluslararası yasalar çerçevesinde suç işlemektedir.
Bu durumlara ilaveten, bu konudaki mücadelede üzerinde durulması gereken bir başka husus ise, ülkelerin iç tartışmalarında olayların sadece tetikçi PKK vs üzerinden okunması ve dillendirmesi alışkanlığından vaz geçilmesi gerekmektedir.
Özellikle Ortadoğu ‘da ki ülkelerin içinde terörizm vs gibi konularında ve buna karşı mücadele ile ilgili yapılan tartışmalarda, bir yandan PKK ve diğer terör örgütlerini konuşulurken, terör örgütünü hedef tahtasına oturturken diğer yandanda ABD’nin bu işin esas patronu olduğununda altı çizilerek vurgulanması lazımdır.
Bu konuda ABD’ye uluslararası yaptırım yapılması ve ABD’yi yargılayacak olan uluslararası yargı yolunun açılması için ABD’nin eylemlerinden ve siyasetinden dolayı mağdur olanların ortak olarak mücadele etmesi gerekmektedir..
Türkiye de ki mevcut konu üzerindeki tartışmalarda da, daha dikkatli olunmalı, milli birliği sağlayan tartışmalara yönelmeli, devlet ve milletin sorunun bir birleriyle olmadığı ve sorunun emperyalizm ve bölge ülkeleri – halkları arasında olduğu kabul edilmelidir. Bunun fikirsel alt yapısı oluşturulmalıdır.
Meşru bölge devletletinin yapacağı resmi açıklamalarda da bundan sonra, ABD gibi emperyalistlerin, bölgede kendilerine bağlı PKK, İŞİD, Ahr Al Şam , vs gibi örgütleri kullandıkları ve bunun uluslararası bir suç olduğuda belirtilmelidir.
Bu tip açıklamalar uluslararası kamuoyu yaratmak, milli ve bölgesel bir cephe oluşturmak için mutlaka yapılmalıdır. Ayrıca bu alınması gereken milli, bölgesel ve anti emperyalist tutum, dünyada ki ilgili mercilere ve oluşumlarada deklare edilmelidir.
Ortadoğu’da ki bölge ülkelerinin merkezi hükümetleri düzeyinde, ABD’nin kara gücüm dediği terörist bir örgüt olan PKK ve türevleri konusunda, ülkelerin kendi varlıkları ve bölge barışı için her türlü işbirliği yapılmalıdır. Bunlar ülkeler sadece günlük olarak istişare ile değil, resmi olarak SADABAD Paktı gibi bir anlaşma yolu ile geliştirmelidir. Ve fiili olarakta, bu yapılması gerekli anlaşmalardan sonra da, anlaşmada yer alan maddeler kağıt üzerinde kalmamalı ve alanda bizzat ülkeler arasında eşgüdümlü olarak uygulamalıdır.
Acil öneri olarak bir öneri belirtirsek, bu konuda ilk yapılacak işin: ABD’ye bağlı askeri üslerin derhal kapatılması ve tüm ABD’li ve diğer ülkelere ait yabancı askerlerin bölgedeki ( Ortadoğu’da ki) ülkelerin topraklarını ivedilikle terk etmesinin sağlanması olmalıdır.
ABD ve destekçileri bu cezalandırmayı hak etmiştir.
Bu konuda bölge ülkeleri adım atmak için geç bile kalmıştır.
Bu atılması gereken ve ivedilik oluşturan mecburi bir adımdır ve bu adım atılırsa, bu adım bölgeyi her bakımdan büyük ölçüde rahatlatacaktır.
Unutmayalımki, ABD askerinin ve yardımının olmadığı bir yerde, PKK’nın veya aynı yerden koordine edilen türlerinin ( İŞİD, Ahrar Al Şam vs gibi) olması veya yaşamasıda mümkün değildir.
Bölgede klasik olarak bilinen, Doğu Suriye, Kuzey Irak veya Güney Doğu sorunu diye bir sorun yoktur.
İnsan Hakları, hukuk, laiklik, istihdam, yoksulluk, işsizlik, bayındırlık, üretim, ulaşım, gıda, çağdaş eğitim, sağlık ve demokrasi vb gibi sorunlar vardır.
Bunlar bütün bölgedeki etnik, milli ve dini gruplar için geröekçi ve geçerli bir sorunlardır.
Bu görmemezlikten gelinmemelidir.
Adımlar bu konuda samimiyetle her ülkede adım atılmalıdır.
Hukuki, Sosyal, ekonomik, kültürel ve iktisadi gelişme ancak insanlar halklarını kullanırsa ve bu özellikler halklar ve devletler tarafından bağımsız bir şekilde özümsenirse mümkün olur.
Milletler mutlu olur ve memmun edilir.
Bu şekilde atılacak adımlar vasıtasıylada ne ABD’ye nede bir başka emperyalistede bölgede kullanabileceği her hangi bir alan bırakılmayabilir.
Gerçek ve kalıcı barışta bölgede ancak bu şekilde sağlanabilinir.
Sefa Yürükel
Sosyal Antropolog ve Etnograf
Soykırımlar ve terörizm araştırmacısı