MASKE DAĞITMAK İÇİN VENEZUELA’YA GİDEN YİĞİT
1984 Yılında doğmuş genç ve çok başarılı bir iş insanı.
Evinde otururken; birden aklına; çaresiz ve perişan Venezuela halkı geliyor.
Ya da gece uykusunda.
Hemen hazırlıklara başlıyor.
Kalbi sadece Venezuela için atmaktadır.
Gemisine maske ve kitleri doldurarak uzun bir sefere çıkıyor.
Sadece ama sadece hayır ve hasenat yapmak için 10.000 km uzaklıktaki Caracas’a günler süren yolculuktan sonra ulaşıyor.
Yolda gemi bir iki kez fırtınaya yakalansa da o yılmıyor.
Çünkü çok karalı ve tuttuğunu koparan biri.(Cami temeli atmaya gitmemişmiydi?)
Hedefine kilitlenmiş bir kere. Tüm yardım paketlerini kapı kapı dolaşıp, elleri ile tek tek Venezuela halkına dağıttıktan sonra yardım yapmanın mutluluğu ve huzuru ile ülkesine ülkesine boş gemisine binerek geri dönüyor.(Peynir,pudra şekeri almayı unuttu mu usta?)
O sırada ülkesinde maske ve kit yok, ama umrunda değil.
Türk halkı çaresiz.
Bazıları külotunu bile kesip maske yapıp takıyor.
Ama onun kalbi sadece Venezuela halkı için atıyor.(Bu ne sevi ah..)
Günaha girmemek için yardım dağıtırken resim de çektirmiyor.
Çünkü çok inançlı.(Eee haklı bir elin verdiğini,diğer el görmeyecek..)
Çocukluğundan itibaren ailesi tarafından Venezuela sevgisi ile yetiştirilmiş, çok yardım ve hayırsever bir aile çocuğudur.
Dönüşte eşe dosta dağıtmak için meşhur Venezuela peynirlerinden almayı unutmuyor.
Babası da İstanbul belediyesindeki hayır işlerinden dolayı işten atılmış, hakkında soruşturma başlatılmıştı.
Onun gibi siyasetçi yavrularının büyük serveti var.
Geçmişlerinde herhangi bir aile iş tecrübesi olmamasına rağmen maşallah çok yetenekliler.
Onlarca gemiden oluşan ticari filoları, hanları hamamları var.
Kimse de nereden buldun diye sormuyor.
Allah sadece onlara “yürü ya kulum” diyor.
Bizlerin çocukları iş bulmak için uzak ülkelerde macera arıyor.
Tabi ki suçlu biziz. Çünkü siyasete girip yükselemedik.
Onlara yardım dağıtacak, serveti edinemedik!
ERDAL BIÇAKCI YAZIYOR
OKURLARA BİRAZ DAHA FAZLA YARDIMCI OLALIM..
1984 Yılında doğmuş genç ve çok başarılı bir iş insanı.
Evinde otururken; birden aklına; çaresiz ve perişan Venezuela halkı geliyor.
Ya da gece uykusunda.
Hemen hazırlıklara başlıyor.
Kalbi sadece Venezuela için atmaktadır.
Gemisine maske ve kitleri doldurarak uzun bir sefere çıkıyor.
Sadece ama sadece hayır ve hasenat yapmak için 10.000 km uzaklıktaki Caracas’a günler süren yolculuktan sonra ulaşıyor.
Yolda gemi bir iki kez fırtınaya yakalansa da o yılmıyor.
Çünkü çok karalı ve tuttuğunu koparan biri.(Cami temeli atmaya gitmemişmiydi?)
Hedefine kilitlenmiş bir kere. Tüm yardım paketlerini kapı kapı dolaşıp, elleri ile tek tek Venezuela halkına dağıttıktan sonra yardım yapmanın mutluluğu ve huzuru ile ülkesine ülkesine boş gemisine binerek geri dönüyor.(Peynir,pudra şekeri almayı unuttu mu usta?)
O sırada ülkesinde maske ve kit yok, ama umrunda değil.
Türk halkı çaresiz.
Bazıları külotunu bile kesip maske yapıp takıyor.
Ama onun kalbi sadece Venezuela halkı için atıyor.(Bu ne sevi ah..)
Günaha girmemek için yardım dağıtırken resim de çektirmiyor.
Çünkü çok inançlı.(Eee haklı bir elin verdiğini,diğer el görmeyecek..)
Çocukluğundan itibaren ailesi tarafından Venezuela sevgisi ile yetiştirilmiş, çok yardım ve hayırsever bir aile çocuğudur.
Dönüşte eşe dosta dağıtmak için meşhur Venezuela peynirlerinden almayı unutmuyor.
Babası da İstanbul belediyesindeki hayır işlerinden dolayı işten atılmış, hakkında soruşturma başlatılmıştı.
Onun gibi siyasetçi yavrularının büyük serveti var.
Geçmişlerinde herhangi bir aile iş tecrübesi olmamasına rağmen maşallah çok yetenekliler.
Onlarca gemiden oluşan ticari filoları, hanları hamamları var.
Kimse de nereden buldun diye sormuyor.
Allah sadece onlara “yürü ya kulum” diyor.
Bizlerin çocukları iş bulmak için uzak ülkelerde macera arıyor.
Tabi ki suçlu biziz. Çünkü siyasete girip yükselemedik.
Onlara yardım dağıtacak, serveti edinemedik!
ERDAL BIÇAKCI YAZIYOR
OKURLARA BİRAZ DAHA FAZLA YARDIMCI OLALIM..