Her yıl NİSAN ayının 3. Haftası geldiğinde Ermeniler ayaklanır ve TÜRKİYE karşıtı eylemler, söylemler ve lobi faaliyetleri HIZ kazanır.
Bütün bir SENE hiçbir şey yapmayan ülkemizin çok bilmişleri de son anda bir şeyler yapmaya çalışırlar ama NAFİLE…
Organizeli çalışmalar yapamadığımız için HAKLI DAVAMIZ’da HAKSIZ duruma düşüyoruz.
Yine Nisan’ın 24’ü yaklaşıyor, yine UYKUDA yakalanacağız.
Yine bir veya birkaç ülke SÖZDE soykırımı tanıyacak.
ELİNOĞLU taaa 1898’de; „TÜRKE, WEHRE DİCH!..“
Yani; „TÜRK, KORU KENDİNİ“ diye bir KİTAP yazmış!..
Yazmış ama bizim taraftan OKUYAN yok!..
Okumayı bırakın haklı davasına İNANAN bile yok!..
Yani MAĞLUBİYETİ peşinen kabul etmiş gibiyiz!..
SAMAN ALEVİ GİBİYİZ
Haklıyız!..
Ama bunu bile anlatmaktan ACİZ bir milletiz!
Sonra da kendi kendimize kızıyor, bağırıp, çağırıyoruz.
Ve NİSAN ayı bitince gelecek NİSAN ayına kadar bu konuyu RAF’a kaldırıyoruz!..
BİLİMSEL ÇALIŞMA ve LOBİ NE DEMEK?
Hala;
BİLİMSEL çalışma nasıl yapılır?
LOBİ için napmak lazım?
GÜÇ birliği ne demek?
ORGANİZE olmak ne demek?
EKİP çalışması ne demek?
Vs vs vs BİL – Mİ – YO – RUZ!..
Sonra da çıkıp kendi kendimize HAK LI YIZ diye mırıldanıyoruz!..
Tamam HAKLIYIZ’da buna Edirne dışına çıktığımızda kaç kişiyi ve kaç ülkeyi inandırabiliyoruz?
TÜM senaryolara karşı BİR olursak, içeride DİDİŞMEYİ bırakırsak Allahın izniyle bu işin de üstesinden geliriz!..
DİPNOT:
Elbette ki TÜRK, kendisini korumasını bilir!..
Ama „BEN TÜRK’ÜM“ diyemeyen ya da demekten kaçınan insanlar TÜRK’ü elbette korumak ya da savunmak istemezler!..
İşte biz tam da o dönemdeyiz!..
KİTAP HAKKINDA
Kitabın adı: “Türke, Wehre Dich!” yani “Türk, koru kendini!”
Basım yılı 1898 Leipzig – Almanya
Yazarı: Dr. Hans Barth, Alman Devlet Kütüphane Yöneticisi
Yıl 1898…
1915 Ermeni Tehciri’nden tam 17 yıl önce… II. Abdülhamid dönemi…
Dr. Hans Barth “Türk, Savun Kendini!” adlı bir kitap yazar..
Kitap, 1887’de isviçre’de “Sosyal Demokrat”, (Social Democrat Hunchakian Party) adıyla “Marksist, Sosyalist” bir söylemle kurulan ve daha sonra Londra’ya yerleşen ‘Hınçak’ Ermeni Terör Örgütü’nün, Osmanlı topraklarını parçalamaya yönelik kanlı, karanlık eylemlerinin iç yüzünü, perde arkasını, para kaynaklarını, besleyicilerini, silahlandırıcılarını, koruyucularını, belgelerle ve de tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer.
O yıllarda Marksizm, ingiliz istihbaratının öteki ülkeleri içten karıştırırken kendisini gizlemekte kullandığı bir maskedir. Etnik Irkçı Hınçak Ermeni Terör Örgütü de, ingiliz mafyası olduğu gerçeğini, daha kuruluşunda Marksizm peçesi altında gizleyerek örtmüştür.
Kitapta; Amerikalı Protestan Misyoner Cyrus Hamlin’in, 28 Aralık 1893’te Boston’da The Congregationalist gazetesinde yayınlanan yazısı vardır. Bu yazı şöyledir;
„ERMENİLER ARASINDA TEHLİKELİ BİR HAREKET“
(A Dangerous Movement Among The Armenians)
Bir Ermeni devrimci parti, büyük kötülüklere neden oluyor, misyonerlik çalışmalarımıza ve Türk İmparatorluğu’nun belirli bölgelerindeki bütün Hristiyan nüfusa acı çektiriyor. Bu gizli örgüt, dağıttıkları bildirilerde kendilerini Ermenistan Devrimci Hareketi’nin, Ermenilerin tek önderi olarak tanıtan, Doğu’ya özgü Şark Kurnazlığı’yla yönetilen “Hınçakçı Devrimci Parti”dir. Merkezi Atina’da dır.
Ermenistan’ın her köy ve kentinde şubeleri vardır. Partinin kurucularından Niflan Garabedian Amerika’da dır, Ermenice yanı sıra çok iyi İngilizce konuşan, çok zeki ve devrimin etkin savunucusu olan bir ermeni, bana, Rusya’nın Anadolu’ya girip Osmanlı topraklarını işgal etmesini sağlayacak gerekçe oluşturacakları konusunda umutlu olduklarını söyledi. Bunu nasıl başaracaklarını sordum. Hınçak çetelerinin bütün Osmanlı İmparatorluğu’nda örgütlendiğini, Türklere ve Kürtlere saldırıp öldürerek köylerini, evlerini ateşe verdikten sonra dağlara kaçmak için ortam kolladıklarını; Ermenilerin Müslümanları öldürmesinin Müslümanların öfkesini kabartacağını; bunların da intikam için Ermenilere saldırıp vahşice öldürmeye başlayacaklarını; bunun üzerine Rusya’nın, insanlık ve Hristiyan uygarlığı adına Anadolu’ya girip işgal edeceğini, söyledi. Ona, bu tasarıyı şeytani ve vahşi bulduğumu söyleyince, soğuk kanlı bir biçimde:
Biz ermeniler özgür olmaya karar verdik. Avrupa ‘Bulgar Zulmü’ ile yumuşadı ve Bulgaristan’ı özgürleştirdi. Aynı Avrupa, bizim de çığlıklarımızı milyonlarca kadınımız ve çocuğumuzun dökülen kanlarından yükselen imdat çağrılarını duyacaktır, dedi. Ona böyle bir tasarının ‘Ermeni’ adını bütün uygar dünyanın gözünde lekeleyeceğini anlatmaya çalıştım fakat boşuna. Kafamıza koyduk, yapacağız, dedi.
Buna karşılık sizin halkınız Rus yönetimini istemiyor, tüm eksikliklerine karşın Türkiye’yi yeğliyor. Sınırı geçip Rusya’ya göçmek çok kolay. Yüzyıllardır yaşadıkları Türkiye’den memnun olmasalardı, Rusya’yı yeğliyor olsalardı, bugün Türkiye’de bir tane bile Ermeni kalmazdı, dedim. Evet, dedi, Ermeniler bu aptallıkları nedeniyle, bundan sonra olacaklara katlanmak zorunda kalacaklar…
Cinayet ve kundakçılığın egemen olduğu bu entrikacı partinin Türkiye’deki amacı, Türkleri Anadolu’daki protestan misyonerlere ve protestan Ermeniler’e karşı kışkırtmaktır. Merzifon’da yaşanan gerginlikler, bu partinin hareketleriyle ortaya çıkmıştır. Bunlar, kurnaz, anarşist ve acımasızdır. Kendi soydaşlarını da ölüm tehdidiyle korkutarak para sızdırmaktadırlar. Burada anlattıklarımız Hınçakçı Devrimci Parti’nin iğrençliklerinin en hafifleridir.
Anadolu’da bulunan diğer Amerikan Misyonerleri de 1894 yılı boyunca bu gazeteye mektuplar gönderip kendi başlarından geçen olayları anlatarak Hamlin’in Hınçak’la ilgili yazdıklarını doğrulamışlardır. Bu sırada Amerikan protestan misyoner Edward Riggs ve beraberindeki iki Amerikalı misyoner Merzifon’da öldürülmüş, Ermeni Hınçak örgütü, katilin Türkler olduğu propagandasına başlamış; Cyrus Hamlin ve diğer Amerikalı misyonerlerin Hınçak örgütüyle ilgili verdikleri bilginin doğru olduğu olaylarla kanıtlanmıştır. 1895’de Hınçak’ın kanlı entrikaları sonucu ‘Sason Ayaklanması’ patlak verince; bu örgütün hedefi olmaktan korkan başta Cyrus Hamlin olmak üzere diğer Amerikan misyonerleri ağız değiştirerek, o ana dek lanetledikleri Hınçak’ı övüp aklamaya, kutsamaya başlamış ve böylece, Hiristiyan Batı’nın, Ermenilerle ilişkisinde takındığı iki yüzlü tutumun ilk utanç verici örneğini vermişlerdir.
Eğer Dr. Hans Barth, 1898’de yayımlanan ‘Türk Savun Kendini’ kitabında Hamlin’in bu yazısını aktarmamış olsaydı; ‘Türkler’i Ermeni soykırımcılığıyla suçlamak’ eyleminin; 1915’ten 22 yıl önce 1893’ te, Ermeni Hınçak terör örgütünce başlatıldığını kanıtlayan bu Amerikan belgesi, bugün hiç kimse tarafından bilinmiyor olacaktı.
Dr. Hans Barth’ın 1898’de yayımlanan kitabı ‘Türklerin Ermeni soykırımcılığıyla suçlanması’nın 1915 olaylarıyla başlamadığını; Türklerin, ortada sürgün, tehcir, toplu öldürme vs. hiçbir olayın olmadan 1890’larda bile Ermeni soykırımcılığıyla suçlandığını gösteren belgelerle doludur.
Ermeniler bağımsızlık için mi silaha sarılmışlardı; yoksa İngiltere, Rusya vs. Hristiyan emperyalist ülkelerin mandası olmak amacıyla mı silaha sarılmışlardı ?
Kendilerine ‘bağımsızlık savaşçısı’ süsü veren Ermeni terör örgütlerinin, Osmanlı’dan bağımsız, fakat Hristiyan emperyalist ülkelere bağımlı bir Ermenistan kurmak amacı ile silaha sarıldıklarını söylemek daha doğru. 1890’larda, Trabzon limanından iskenderun limanına doğru çekilen düz çizginin doğusunda kalan topraklarda, nüfusun yalnızca %16’sı Ermenilerden oluştuğu halde; tüm bu bölgeyi Ermenistan olarak gösterip Osmanlı’dan kopartmak üzere silaha sarılmanın adı; ‘Ermeni ulusal bağımsızlık savaşı ya da ‘Ermenilerin kendi kaderlerini tayin hakkı’ değil; emperyalizmin taşeronluğudur.
Nitekim, 1919-1923 arası Sevr, Lozan, vs. bütün barış görüşmelerinde; Ermeni örgütleri, galip devletlere başvurarak, “manda” olmak, yani Hristiyan emperyalist devletlerin güdümünde yaşamak istediklerini, açıkça ilan etmişlerdir.
Tevfik Kara yazıyor