Şu güzel Ülkemizin derdi bitmiyor.
Haberleri basından almaya çalışıyoruz.
Bir taraftan Doğu Akdeniz de baş gösteren askeri gerilim, çoğu Islam veya müttefik bildiğimiz, uğruna yaslar tuttuğumuz ülkelerin karşımızda yer almaya başlamaları, vs, vs…Ve içeride yeterince kontrol edilemeyen salgın, uçuşa geçen döviz ve kırılgan ekonomi, açılan gelir makası, düzelemeyen asayiş, politik gerginlik, kadın ve hayvan katliamları, doğal ve tarihi çevrenin talanı, pespaye mimarlık ve şehircilik…
Tam Ayasofya Camii polemiği sönerken Tarihi Galata Kulesi restorasyonunda görülen anti- bilim ve anti-sanat restorasyon faaliyeti gündeme düştü.
Galata Kulesi, Istanbul’un önemli tarihi simgelerinden bir tanesidir.
Altıncı yüzyılda inşa edilen Galata Kulesi, 1855 yılından beri İstanbul Belediyesi’nin mülkü konumundaydı. Son yerel seçimlerde Belediye yönetimini AKP’nin kaybetmesini takiben yıllardır Belediyenin kontrolünde olan tarihi yapı Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredildi ve Bakanlık kapsamlı bir restorasyon çalışması başlattı.
Sosyal medya da kocaman Hilti kırıcılarla tarihi taş duvarların yıkilmaya başlandığı görülünce tepki büyüdü. Her zamanki gibi Hükümete yakın ve/veya Hükümetten iş alan mimarlar bu tarihi anıt esere makinalı müdahalenin ‘pekte bir zararı olmadı’ derken bilimsel ve sanatsal çevreler bu duruma karşı çıktılar. Bakanlık ise ‘tarihi yapı zarar görmedi, ancak görüntü hoş değil, yükleniciyi uyardık’ deyip ne suya ne sabuna dokunan bilindik bir açıklama yaptı.
Ne yazık ki son zamanlarda İdarenin ‘ben yaptım oldu’ tarzı yaklaşımları egemen oldu. Bilim ve sanat odaklı, mevzuata uygun ve katılımcı yaklaşımlar azaldı. En hassas simgesel projelerimiz kimin seçtiğini blmediğimiz kimi seviyesiz projeler ve bilinmeyen mimarlar tarafından üstlenildi.
Hilti’ ler bir yana Galata Kulesinde sorun şudur:
- Kimse içeri alınmıyor, proje detayları açıklanmıyor, ne yapıldığını bilen yok,
- Proje onayları tamamlanmadan çalışma başlatılmış.
Böylesine önemli bir tarihi simge yapıda sadece bu iki husus kabul edilebir cinsten değildir. Gelişmiş toplumlarda bu gibi projeler halkın katılımı ve katkısı ile gelişir ve seçilir, projeler ilgili organlarca tam olarak onanmadan kimse çivi çakamaz.
Bu işi sıradan bir vatandaş ara sokaktaki eski eser tescilli evinde yapsa çoktan Cumhuriyet Savcılığına çekilir ve hakkında Ağır Ceza Mahkemesinde kültürel varlığa zarar verme suçundan dava açılırdı.
“Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen,
İki kazma kürek, iki de ırgat gerek,
Ancak hadi gel yapalım şunu geri desen,
Bir Sinan, bir de Süleyman gerek.”
Mehmet Akif
Ahmet Vefik Alp yazıyor