Sevgili okurlar,
Sakarya Üniversitesi ile ilgili daha öncede birçok yazı kaleme aldık, görüş ve düşüncelerimizi okurlarımız ile paylaştık.
Sakarya’nın, Sakaryalının bin bir emek ile ilin en güzel tepesine layık gördüğü üniversitesindeki bir öğretim üyesinden, böylesine çatlak, sorumsuz, kirli sözler duymak, yediden yetmişe hepimizi, herkesi üzdü, şaşırttı!
Sadece Sakaryalıların değil, ülke genelinde büyük tepki alan bu sözler, iyi irdelenmeli ve yeniden Sakarya Üniversitesi masaya yatırılmalıdır..
Bakınız, Bizim Sakarya Gazetesi’nde manşetten CHP Adapazarı İlçe Başkanı Ayşe Füsun Çetin önemli açıklamalarda bulunuyor.
Acı ama gerçek olan bu!
Gerçekten bu “organize söylemleri” kulak arkası edersek, umursamazsak, nemelazımcı bir anlayış içinde olursak, bu kafa yapısına, bu anlayışa kolay teslim oluruz!..
Burada Sakarya Üniversitesi Tarih bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, sadece Sakarya için değil, ülke üniversitelerinin “ fuhuş yuvası” olduğunu da ima ediyor! Gözlemleri, tespitleri ile buyurun Sofuoğlu huzurlarınızda!..
Eh ondan aşağı kalmayanlarda var..Bunları öğrenmek için Bizim Sakarya Gazetesi’ne göz atmanız yeterli!
Ülkenin geldiği durumun bir başka özeti de budur!
Yine Bizim Sakarya’da; Show TV Ana Haber spikeri Ece Üner’in konu ile ilgili görüşleri yer aldı..
Haber şöyle başlıyor; “Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu Akit TV’de Sabri Balaman’ın sunduğu ‘Derin Kutu’ adlı programda önce ‘Z’ kuşağını eleştirmişti. Üniversitelerin şehirleri geliştirdiği iddiasının yalan olduğunu söyleyen Sofuoğlu, “Bütün Türkiye’de üniversitelerin yerleştiği yerler Nişantaşı’na döndü” demişti. Ebubekir Sofuoğlu konuşmasının devamında “Neredeyse fuhuş evleri” ifadesini kullanmıştı. Stüdyodaki konukların “Hocam ağır oldu. Genelleme yapmayın” demesi üzerine skandal sözlerine devam eden Sofuoğlu “İstisna değil. Gördüklerim var. Gelin ben size apartları gezdireyim. Siz nerede yaşıyorsunuz?” diye konuşmuştu.
Sofuoğlu’na, o günden bu yana tepkiler de dinmedi. O isimlerden biri de Show TV Ana Haber spikeri Ece Üner oldu. “KENDİSİNİ NE OLMAKLA İTHAM ETMİŞTİR” Canlı yayında Sofuoğlu’nu eleştiren Üner, “Bu lafı söyleyen Ebubekir Sofuoğlu bir üniversitede profesördür. O halde Ebubekir Sofuoğlu kendisini ne olmakla itham etmiştir?
Onu bu soruyla baş başa bırakalım. Biz asıl sormamız gereken soruları soralım. Bu gibi adamları görmek için çıkıp böyle saçmalaması mı lazım? Sussa kimse görülmeyecek miydi? Bu zihniyetiyle buralara nasıl geldi? O sırada öğrencileri onun hangi yanlış düşüncelerine maruz kaldı? Böylesi kaç kişi sustuğu için gözden kaçırılıyor? Bu arada atanamayan kaç bin pırıl, pırıl öğretmenin olduğu bir ülkedeyiz. Bunun için bazıları canına kıyıyor. Ayıp.” ifadelerini kullandı.
Hazretler hakkında eğer doğruysa soruşturma açılmış..Bu konuda yine Bizim Sakarya’da şu haber yer aldı:
“Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu’nun üniversiteler için “Neredeyse fuhuş evleri’ sözleri sonrası harekete geçti. Başsavcılık Ebubekir Sofuoğlu hakkında soruşturma başlattı.
Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı, üniversiteler hakkında skandal sözler söyleyen Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu hakkında soruşturma başlattı. Ebubekir Sofuoğlu’nun skandal sözlerine büyük tepki toplamıştı. “
Yine bir başka televizyon programcısı Olay TV Ana Haber’in sunucusu Nevşin Mengü’nün da açıklamaları Bizim Sakarya’da yerini aldı:
Sofuğlu’nun haksız yere suçlandığını söylemesini de eleştiren Mengü, “Kime ne; kimin nerede, kiminle seks yaptığından? Siz, bunu saymakla mı görevlendirildiniz? Üniversite öğrencileri, yetişkin insanlar..Devletin görevi, hocanın görevi öğrencilerin seks hayatını takip etmek mi? Sizin başka işiniz gücünüz yok mu?” dedi.
Vay benim köse sakalım!
Sakarya Üniversitesi öğretim üyesinin, şu Koronalı günlerde başka konularda konuşmalarını beklerdik..
Mesela, yeni icatlar, yeni çalışmalar, insanlığa hizmet edecek yeni teknolojik gelişmelerin Sakarya Üniversitesi’nde başarıldığı dile getirilseydi iyi olmaz mıydı?
Haydi bunu yapmadı, el insaf Sakarya’nın nasıl da şeyhler, müritler, tarikatlar merkezine döndürüldüğünü söylese, böylesine şaşırmazdık!
Yazık, fırsatı kaçırdı?
Oysa, hemen üniversitenin dibinde bir tarikat liderinin, her ay mürit ve taraftarları ile buluştuğunu anlatabilir miydi?
Fetullahçı güruhtan sonra, bir başka tarikat ehlinin Sakarya’yı merkez üssü seçtiğini dile getirebilir miydi?
Şu Akyazı Kuzuluk’taki rezalete, dikkat çekebilir miydi?
Ama o, en kolayını seçerek, güya iktidara yaranmak için, hatta “Cumhurbaşkanı da böyle düşünüyor” diyerek, daha büyük bir gaf yaptı!
Sen neymişsin be ağbi!?
Google’yi bile zamanın Sultanı Abdülhamit’e mal eden zatı muhteremlerden başka ne beklenirdi ki?
O nedenle, bu tip densiz açıklamalara alışık olmalıyız!..
Bu tip akademisyenler maalesef Türkiye’de çook!..
Bunları palazlandıran, bunları cesaretlendiren siyasileri, yönetimleri, anlayışları bilmeyenimiz mi var?
Bu kafa yapısındakiler, Serdivan’da ortaya konan güzellikleri, yeni yaşam şeklini, örnek ticareti, para basan üniversite bereketini, kültürel buluşmayı, barışı, arkadaşlığı, sevgi ve saygıyı, türkü ve şarkılardaki birlikte alkışı, duyguyu, coşkuyu görebilir anlayabilir mi?
Bunla “Z” kuşağının hakkı değil mi Hocam!?
İşte bu güzelliği ortaya koyan, o yerden, yere vurduğu, güya bataklık diye tanımladığı çevre “Z” kuşağının hayal gücünün keşfidir..
Bu bir nevi pislikten, bağnazlıktan, yasaklardan, kısırdöngü tartışmalardan kaçıştır..
Yasaklardan, bağnazlıktan, biatcı anlayışlardan kaçarak, yeni bir dünya yaratmaktır..
Sevgili Yüksek Mühendis Cemalettin Kılnaz, bu ihtişamlı, renkli dünyaya beni alıp götürdü..Gelişmeyi, bu “Z” kuşağının renkli dünyasını gezdirdi..Sakarya Üniversitesi’nden mezun olan oğlu ile arkadaşının işyerine gittik..
Orada farklı bir konsepte, sıcak kumda Türk kahvesi içmenin, sohbetin, gençlerin gölgesinde yorgunluk atmak ne güzel idi..
Bu genç girişimcilere çamur atacağına, onları teşvik etmek, onları cesaretlendirmek, aileye, ülkeye yük olmaktan uzak tutmak, hepimizin görevi olmalıdır..
Olmadı Hocam, yakışmadı, yakıştıramadık!
Keşke, Sakarya’nın yeşilini, siyahını, güzelliğini anlatabilseydiniz?
Dilinizde; Kerem Ali Dağı’nın güzelliği, Karadeniz’in hırçın dalgaları, Sapanca gölünün doyumsuz güzelliği, Sakarya Nehri’nin sessizliği, yaylalarının huzuru olsaydı..
Ünlü edebiyatçımız Sait Faik Abasıyanık’ın, ünlü müzisyen Ziya Taşkent’in, ünlü siyasetçiler Ekrem Alican’ın, Hayrettin Uysal, Barbaros Turgut Boztepe, Cevat Ayhan, Nuri Bayar, ünlü güreşçiler Atan kardeşlerin, Zülküf Karabulut’un, Sezai Kanmaz’ın, Alpay Kardeş’in, ünlü futbolcular Oğuz, Aykut, İlker, Osman, Sezai ve diğerlerinin kenti Sakarya bu söylem ile dile gelmemeliydi?
Anlatılacak çok şey var da, neyse?
Olmadı Hocam, yakışmadı yakıştıramadık!
Keşke dilinizde, Sapanca’nın can eriği, Geyve’nin al elması olsaydı!?
Yusuf Cinal yazıyor, Brüksel 19 Aralık 2020